Üzerinde Güneş Batmayan Efsane Otobüs Hattı: 500T

Türkiye'nin en uzun şehiriçi otobüs hattı 500T'yi mutlaka duymuşsunuzdur. Hatta belki binmişsinizdir bile. İşte bu efsane hatla ilgili, daha önce bu hattı tecrübe eden Sözlük yazarlarının yazdığı en efsane entry'leri derledik.
Üzerinde Güneş Batmayan Efsane Otobüs Hattı: 500T
Karikatür: Püfterem Dergisi

topkapı'dan bekar olarak bindiğim, tuzla'ya varınca evli ve elimde bir çocukla indiğim otobüs hattı. iner inmez tuzla ilköğretime yazdırdık tabi çocuğu.

yolcuları özellikle elmalı barajı'nı dikkatle incelerler, su seviyesini kontrol ederler.

yaklaşık bi 15 dakika sonra yine binicem 500t'ye... kurbanlık koyun gibiyim şu an, çok çaresizim ve acayip yalnız hissediyorum kendimi.

sırf 500t'ye binmemek için 3 vesait değiştirdim dün (metrobüs dahil). değdi mi? değdi abi... olm iş çıkış saatinde durak rio karnavalı (kalabalık baabında) gibi oluyor diye yarım saat mesaiye kalan adamım. gören de vay be ne çalışkan adam işini bitirmeden hayatta çıkmaz, der. ne işi be kardeşim... of ben çıkayım bari geç kaldım. kendinize iyi bakın.

herkesin binemeyecegi bir otobus seferi. oncelikle binmeyi dusunen kisinin oksijensiz solunum yapabilme yetisine sahip olmasi lazimdir. aksi hallerde karbon dioksit ve karbon monoksit zehirlenmesi ya$amasi an meselesidir.

bu otobüse binmek askere gitmek gibi birşeydir aslında...her türk evladı nasıl ki soyu,sopu,okuduğu okul,aldığı eğitim,görgü,terbiye ne olursa olsun nasıl ki askere gidiyorsa 500t ye binen her yolcuda farkında olmadan bir çeşit askerlik yapmaktadır.nasıl ki askerde "bu da yoktur lan artık" deyip,"varmış lan mına koim" olmakla,500t de karşılacağız manzaraların aynısını yaşarsınız...misal yaşadığım bir enstantene olarak bir otobüse keçi biner mi?...hadi bindi...ulan keçi için akbil basılır mı?

yaz aylarında içindeki havanın tamamen insan nefesinden gelen karbondioksitle sağlandığı bir otobüsdür bu...askerlikte nasıl mantık yoktur denir ya...ha ha...sen hiç 500t ye binmemişsin arkadaşım derim...anasının nikahı kadar dolu olan otobüste koordinasyonu sağlayan muavin arkadaşın kendi bulunduğu şeref tribününden bir albatros kuşu gibi kalkıp "ilerleyelim arkadaşlar" diyerek sanki takımı hücuma kaldıran fatih terim edasına bürünürken,"nereye ilerleyelim arkadaşım"diyen ben zat ebon kata'ya"şurayı görmüyo musun bilader" diyerek yaklaşık 4 ila 7(tam rakam bile veremiyorum) kişinin tek demire tutunduğu yeri göstermiştir.

hayata dair herşey vardır bu hatta...istanbul'u anlatmak için çekilen binlerce sanat filmini anlamıyorum mesela...koy 500t'nin birine gizli kamera,al sana renk renk istanbul...cannes garanti,oscar'da 3. ol,uefa kupası yani...

tuzla dan pakistan'a gitse kimsenin durumu cakmayacagi otobus hattidir.

mükemmel şöförleri, sizi sıcacık bir gülümsemeyle karşılayan muavinleri ve kitapsız yapamayan elit yolcularıyla büyüleyen yalnız ve güzel otobüs hattı.

otobuse banyo kuveti ile binmeye calisan ve neticede basaran yolculari ile siradisi ve kozmopolit bir profil cizen hattir kendisi..ayrica, yolun bir turlu bitmemesi ve yolcularin uzayli gormus tadindaki bakislari nedeniyle korkutucur baslarda..

sonsuzluktan gelip sonsuzluğa giden otobüs. istanbul'un lastikli kara ulaşımında metrobüsten sonraki en büyük toplar damarı. oksijen seviyesi marstan biraz fazla.

öyle uzun bir güzergâhı vardır ki; ilk duraktan binip son durakta indiğinizde jet lag etkisi yaratan hattır. indikten sonra utanmasan saatini ayarlarsın.

adrenalin bağımlılıarını her gün bir araya getiren mekan.

ne zaman bir ortamda adı geçse gözlerimi kısıyorum, uzaklara bakıyorum ve şu hikayeyi anlatıyorum:

bir yaz günü ben ve heyecan tutkunu arkadaşım, yine 500t'nin nabız hoplatan atmosferinde tem otoyolunda rüzgarla yarışıyorduk. şoför, profesyonelliğin ve yılların getirdiği tecrübenin verdiği özgüven ve karizmayla yağ gibi makasa giriyordu sağlı sollu. ben ve arkadaşım ise şofürün hemen arkasındaki ikili koltukta, bu seferkinin diğerlerine benzemediğini çoktan anlamıştık ve haklılığımızı 3 dakika sonra ön konsoldan gelen kıvılcımlar pekiştirecekti. akbil cihazının hemen altında bulunan kapaklı bölmenin kenarındaki açıklıktan gelen ışıklarla adrenalin tavan yapmıştı. tam o anda şoförün ağzından şu kelimeler döküldü:

- muharrem araba alev aldı.

ardından otobüste oluşan o inanılmaz heyecan dalgasını anlatmam mümkün değil. herkes verdiği paranın, bastığı akbilin karşılığını fazlasıyla almış olmanın tatmini içinde sağa sola kaçışma hazırlığına başlamıştı bile. o sırada arka sıralardan gelen ve neden otobüste olduğunu kimsenin bilmediği 3. bir iett görevlisi sessizce yaklaştı, tem otoyolunun ortasında duran otobüsün alevini söndürdü ve aynı gizemle geri gitti. 

500t ahalisi, kahraman şoför ve muavin muharrem ile birlikte yanık kablo kokusu eşliğinde topkapıya doğru yoluna devam etti.

bir sabah okula giderken bindikten hemen sonra orta bölümde bir kafes içinde tavuk gördüğüm..inanamadığım..inanmak istemediğim..ayrıca 2. köprünün ptesi trafiğine kapılarak o tavukla ve takriben 60 zavallı kader ortağıyla beraber anca 1.5 saat içinde 4. levente ulaştığım, bende kalıcı zararlar bıraktığına inandığım halk arabası.

elden ele "çocuk" gönderildiğine şahit olduğum otobüs.

nazim'dan esinlenerek kendisine bir siir yazdim pendik-bostanci kopruleri arasinda.

500t
dörtnala gelip tuzla'dan
topkapi'ya bir kısrak başı gibi uzanan
bu otobus, bizim.

akbiller kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve konserve kutusuna benziyen otobus,
bu cehennem, bu cennet bizim.

kapansın arka kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana montajini,
bu 500t bizim....

yol almak bir araba gibi tek ve hür
ve bir suru gibi kardeşçesine,
bu istif bizim...