Yunan Mitolojisinin En Büyük Canavarı Typhon'un Dev Fantastik Filmleri Aratmayan Hikayesi

Tamı tamına yüz adet başı olan bu varlığın tanrılara karşı verdiği savaş, insanoğlunun olaylara bakış açısının incelikli ve derin bir alegorisi.
Yunan Mitolojisinin En Büyük Canavarı Typhon'un Dev Fantastik Filmleri Aratmayan Hikayesi
İllüstrasyon: Rodney Buchemi


gaia (bir nevi toprak ana diyebiliriz), iktidara gelen her tanrı soyundan bir zaman sonra illaki nefret eder

kocası uranos'u devirmek için oğlu kronos'a tırpanı o verir; sonradan oğlunu devirmesi için zeus'a ilk akıl veren de o'dur. zeus'un da iktidarlık süresinin dolduğuna karar veren gaia ilk önce bağrından gigant'ları doğurur. ve onlara ölümsüzlüğü bahşeder. gaia'nın bu ilk darbe girişimi başarısız olur: gigantlar ölümsüzdü, tanrıların onları öldürmesi olanaksızdı. bu durumu gören zeus ömrü hayatında ilk defa fayda sağlamanın esas olduğu bir birleşme yapar. bir insanın sadece bu canavarları öldüreceğini bildiği için, insan olan alkmene'yi gebe bırakır. böylelikle herakles doğmuş olur. herakles'in savaşa müdahale etmesiyle beraber tanrılar gigantları teker teker öldürür. (tanrılar sadece onları tutuyordu, son bir ok darbesini herakles atar ve bu şekilde ölürlerdi.)

bunu gören gaia çok sinirlenir. siniriyle birlikte içinde o kadar büyük bir nefret biriktirir ki bu nefret zamanla somut bir canavara dönüşür: typhon.

bu devasa canavarın yunan mitolojisinde eşi benzeri yoktur. hesiodos onu şöyle tasvir eder:

"ayakları yorulmaz bilmez bu yaman tanrının,
yüz yılan başı yükselir omuzlarından,
çıkarıp korkunç kara dillerini,
bu ejder kafasındaki gözleri de
ateş alev saçar kara kaşları altından,
sesler yükselir bu korkunç başlardan
akılları donduran türlü türlü sesler:
kimi zaman yalnız tanrıların
anlayacağı seslerdir bunlar,
kimi zaman azgın bir boğanın böğürtüsü,
kimi zaman amansız bir aslanın kükremesi,
kimi zaman köpek yavrularının bağırması,
kimi zaman dağlardan yankılanan ıslık. "

gaia onun tam olarak güçlendiğini anlayınca serbest bırakır

algoritması direk olympos'a saldırmak olan bu canavar, hiç vakit kaybetmeden yola koyulur. olympos tanrıları karşılarında typhon'u gördüklerinde o küçük dillerini yutarlar. (küçüktür herhalde) o kadar korkunç, o kadar karşı konulamaz bir hali vardı ki, tüm tanrılar kaçacak delik ararlar. gerçekten de olympos'ta athena'dan başka kimse kalmaz. tanrıların hepsi mısır'a varıncaya kadar arkalarına bakmadan kaçarlar: zeus bir koçun içine girer. hera bir ineğin, aphrodite bir balığın, dionysos bir keçinin, artemis bir kedinin, hermes bir mısır leyleğinin içine girer. burada bir parantez açayım: tanrıların mısır'a kaçması ve içine girdikleri hayvanlar tesadüfi değildir. hikayeyi yazan mitograflar tanrıları mısır'a sürerek, yunan inanışını mısır inanışına bağlı kılmak istemişlerdir.

mesela zeus'un koç şekline girmesi gayet bilinçli bir seçimdir: mısır tanrısı amon'un simgesi bir koçtur. aynı şekilde; inek şekline giren hera isis'i, kedi şekline giren artemis mısır tanrısı path'ı temsil ediyordu. böylelikle tüm yunan tanrılarını teker teker mısır tanrıları ile özdeşleştirdiler. bu ek bilgiyi verdikten sonra tekrar konumuza dönelim: hmm nerede kalmıştık, heh tamam: typhon'a karşı sadece athena pozisyon almıştı. ona cesur ve bilgece sözler söylüyordu: kendisinin ne kadar yüce bir tanrı olduğuna dair, kimseden korkmadığına dair vs. tabii bir kuş kadar aklı olan typhon'a bu sözlerin hiç biri tesir edemezdi. bunun üzerine athena olympos'tan mısır'a doğru bağırdı: "ne kadar korkak tanrılarsınız." sonra babasına dönerek: "bir de tanrıların en güçlüsü olacaksın. kızını burada tek başına bırakan korkak bir tanrıdan başkası değilsin sen!" bunu duyan zeus baya bir gaza gelir ve saklandığı yerden çıkarak olympos'a giderek typhon'un önüne çıkar: çıkmadan evvel apollon o'na nasıl karşı koyacağını sorar. zeus ise uranos'u hadım eden tırpanını alarak karşı koyacağını belirtir.

bu sözleri söylerken hiç de gerçekçi değildi zeus. evvela canavarın karşısına çıktığında ona şu sözleri söyleyecekti: "ben tüm tanrıların kralıyım. senden saygı görmem gerekiyor. tüm bu hükümranlığı aramızda payla....." zeus sözlerini bitiremeden typhon saldırıya geçer. zeus'un tüm sinirlerini koparır. zeus artık ayakta duramayacak bir duruma düşmüştü. o kadar çaresizdi ki, bir insana dahi karşı koyamayacak bir durumdaydı. zeus ölümsüz olduğundan dolayı öldürülemezdi. typhon onu bir mağaraya taşıdı ve başında bekçi oldu. bu gaia'nın buyruğu idi. diğer tanrıların en kısa zamanda zeus'a yardım edeceklerini biliyordu.

typhon bazı zamanlar bekçilik görevini delphyne'ye bırakıp etrafı kolaçan etmeye giderdi. delphyne de çok korkunç bir canavardı, ama tabii typhon reis kadar değil. (delphoi kehanet tapınağının ismi kendisinden gelir.) her yerde zeus'u arayan hermes ve pan en sonunda mağarayı bulurlar. typhon'un bekçilik süresinin bittiğini gördükleri bir gün mağaraya adımlarını atarlar. fakat bekçi olan delphyne'yi kaba kuvvetle yenemeyeceklerini fark etmeleri uzun sürmez. hermes ne yapacağını bilmez halde arkadaşı pan'a bakar. pan'ın aklından o an çok iyi bir plan geçmektedir: plana göre; pan, delphyne'nin sesinin aynısını çıkaracak ve bunu duyan canavar ise korkarak panik halinde etrafa bakınacak. tam o anda ise hermes bu durumu fırsat bilerek zeus'un vücudunu ve sinirlerini kaptığı gibi tüyecekti. plan pan'ın düşündüğü gibi olur. ve zeus'u kurtarırlar. 

ama typhon hâlâ yaşıyordu ve gücünden hiç bir şey kaybetmemişti

tanrıların hepsi birleşse dahi ona karşı bir şey yapamayacaklarının farkındaydı. tüm umutların tükendiği bir vakitte kader tanrıçaları moiralar devreye girer. bu tanrıların gücü tüm tanrılardan üstündür. çünkü mutlak olan "kader" kavramının yöneticileriydi. zeus bile onlardan çekiniyor ve güçlerine karşı bir baş kaldırı düzenleyemiyordu. moiralar kararını verirler: "bu ilkel canavarın tüm dünyayı kontrol etmesine izin veremeyiz." bunun üzerine typhon'u yanlarına çağırır ve ona çeşitli vaatlerde bulunurlar. girişeceği son savaş için ona çok güçlü gıdalar vereceklerini söyler. typhon, garibim ne bilsin kader'in ona bir oyun oynadığını. verilen gıdalar insanların yediği gıdalardan başka bir şey değildi. tüm bu gıdaları yedikten sonra typhon'un azametinden hiç bir şey kalmamıştı, tamamıyla güçten düşmüştü. kader tanrıçaları, zeus'a saldırı emrini verir. zeus durur mu hiç; koskocaman sicilya adasını olduğu gibi typhon'un üzerine atar. typhon ölmüştü. fakat bu dünyada onun izini etna yanardağı'nın azametinde görüyoruz.

Etna Yanardağı.