Yurt Dışına İlk Kez Çıkacaklara Altın Değerinde Tavsiyeler

Yurt dışına ilk kez çıkarken ne yapılmalı? Yurt dışına çıkınca yanımıza neler almalıyız? Yurt dışında çantamızda neler olmalı, kimlerle nasıl iletişim kurmalıyız? İlk seyahatimiz, geri kalan olası seyahatlerimiz için de büyük önem teşkil ediyor.
Yurt Dışına İlk Kez Çıkacaklara Altın Değerinde Tavsiyeler
iStock

telefonun data roaming özelliğini kapamayı unutmayın (paketiniz yoksa tabi). yoksa telefonu açtığınız anda 3g'ye bağlanıverir, emer megabayt megabayt, ağlarsınız döndüğünüzde.

portatif şarj aleti taşıyın yanınızda, lazım oluyor.

en azından gittiğiniz ülkenin dilinde "merhaba", "teşekkürler", "evet", "hayır", "lütfen", "portekizce konuşamıyorum", "ingilizce biliyor musunuz" gibi birkaç basit şeyi öğrenin. hem nezakettir, hem de size garip bir aksanla "mirhıba, engilisce bileyor musunus" diye soran bir turistin ne kadar şirin olduğunu düşünün (bunun çok ekmeğini yedim).

ünlü bir meydanda turist turist hareketler yaparken (fotoğraf çekilmek, kimsenin anlamadığı bir dilde konuşmak gibi) yanınıza yaklaşıp elinize bir şeyler tutuşturan (hediye bile dese) insanlara (ki geneli zenci ya da hintli oluyor) kesin bir dille no derseniz konu kapanıyor.

cebinizde bir 50 tl olsun, neticede döndüğünüzde bir şekilde eve gitmeniz lazım.

havaalanında döviz alırım nasılsa demeyin, bankaları tercih edin (internetten alacaksanız mesai saatlerinde alın).

euro kullanılmayan bir ülkeye gidiyorsanız bile (sırbistan, çek cumhuriyeti, danimarka vs) euroyla gidin, adamlar tl'nize karşılık kron falan vermeyecek orada.

bebe götü silme mendili bulundurun yanınızda. tuvalet kağıdını ıslattın mı dağılıyor.

(avrupa için) bakkalvari indian shoplardan alışveriş yapacağınızda neredeyse her köşe başında olan "carrefour express" tarzı yerlerden alışveriş yapın, bir suya 1 euro verip ağlamayın, 20 sente alabilirsiniz.


su alırken yanlışlıkla gazlı almamak için şişeyi şöyle bir sallayın, anlarsınız zaten.

gideceğiniz restoranların çoğunda ingilizce menü vardır, sorun.

low-cost bir havayolu firması (ryanair, easy jet gibi) ile bir yerden bir yere uçacaksanız bagaj ölçülerine dikkat edin, yoksa 50 euro sıkışıverir.

deli gibi eşya almayın yanınıza.

sözlükte hemen hemen her ülke için "x'e gidecekler için tavsiyeler" gibi başlıklar var, bakın.

tourist office'lere uğrayın (genelde havaalanında olur), gidin sorun üç beş günüm var nereye gideyim ne yiyim ne içeyim diye, adamların işleri bu. haritayı da oradan almayı unutmayın.

kısıtlı bir zamanınız varsa google'layın "what to do in milan in one day" gibisinden, kesin daha önce tripadvisor'da falan birileri sormuştur.


pasaportunuzu, cüzdanınızı falan sağlama alın. sırt çantası da keza sakat bir şey (üstten büzdürmeli poşetvari olanlar var, onları öneririm, sırtınızdayken açılması imkansız, hem de valizde yer bile tutmuyor).

telefonunuza rome2rio, maps.me, railplanner, tripadvisor, booking.com / hostelworld uygulamalarını kurmayı unutmayın.

her ihtimale karşı yurtdışı sağlık sigortanızın bir çıktısı dursun çantanızda, dünyanın bin türlü hali var.

üçüncü dünya ülkesi vatandaşı olduğunuz için indiğiniz ülke pasaport kontrolünde bıdıbıdılanıp soru sormaları olası, otel rezervasyonunuzu ve dönüş biletinizi elinizin altında tutun.

özellikle istanbul üzerinden gidecekseniz yurt dışı çıkış harç pulu almayı havaalanına bırakmayın. zira bazı saatlerde yoğunluk fazla olabiliyor. bütün banka şubelerine tc no ve pasaport no vererek istediğiniz kadar önceden yatırabiliyorsunuz (15 tl).

özellikle abd uçuşlarında yanınızda et ve süt ürünü bulundurmamakta fayda var. bulundurunca da sorun olmuyor gerçi ama teknik olarak getirdiğiniz bu tarz ürünleri ve tarım ürünlerini bildirmeniz gerekiyor.

gideceğiniz yerdeki konaklama adresinizi ve mümkünse irtibat kişilerinin iletişim bilgilerini yanınızda bulundurun. gideceğiniz ülkenin gümrüğünde sizden talep etmeleri çok olası. abd ve ingiltere için türkiye'den ayrılmadan bildirim yapmanız gerekiyor hatta. vizeyi almış olmanız sizi ülkeye almalarını zorunlu kılmıyor. bir arkadaşım hindistan'da bu yüzden ciddi sorun yaşamıştı. gümrük personeline her zaman güler yüzlü olun ve sorulara net cevaplar verin. boşuna gerilmeyin %99 sizi içeri sorunsuz alacaklardır.


yurt dışı uçuşlarda bazı gate'lere yürümek 10 dakikayı bulabiliyor atatürk havalimanında. yani boarding saatinden 15 dakika falan önce kapıya doğru hareket edin. uçak kaçırayazmıştım ilk gidişimde bu yüzden.

sizi alacak bir araç ya da kişi yoksa, indiğiniz zaman havaalanından gideceğiniz yere en kolay ve ekonomik ulaşımı mutlaka araştırın. şehre ve ülkeye göre değişir ama 200 dolar taksi parası vermeniz mümkün.

iş veya gezme fark etmez, her andan tad almaya bakın. çocuklar gibi şen olmaktan kimseye zarar gelmez.

akllı telefonunuz muhtemelen vardır, maps.me uygulamasını indirin, offline çalışır ve muhteşem bir haritadır, tuvalet eczane market her şeyin yerini gösterir.

bir adet powerbank alın çok lazım oluyor.

pişik olma ihtimaliniz varsa kremi türkiye'den alın, yoksa pişik kreminin ingilizcesini de bilmiyorsanız bir arkadaşımın yaptığı gibi eczanede anlatana kadar kırk takla atar en son anneler bebekleri için alır, ben de bacaklarıma sürecem öyle bir krem istiyorum şekli maymunluklar yaparsınız.

ilk gördüğünüz yerden hediyelik eşya almayın , mutlaka daha ucuza satan bi yer vardır.

yerlilerle iletişime geçip bolca soru sorun, etrafı öğrenin. pazarlık yapmaktan çekinmeyin.

polisle veya bir başka resmi görevliyle tartışacak olursanız sesini yükseltmediğiniz ve kibar olduğunuz sürece pek sorun yok, ama bazı ülkelerde, bulgaristan gibi sizden rüşvet isteyebilirler, cüzi bi miktarsa verin gitsin değilse seni şikayet ederim türevi şeyler diyin, işe yarıyor.


paranız azsa marketlerden sandviçlik bir şeyler alın ve kendi yiyeceğinizi kendiniz hazırlayın, gayet pratik ve ucuz oluyor.

şehir güvenli mi değil mi önceden araştırma yapın, gece gezmelerini ona göre yapın. balkanlarda fuhuş almış yürümüş, yanınıza yaklaşıp sex businnes diyecek şekli şemali güzel kötü yola düşmüş kadınlar olabilir, bence tehlikeden uzak durun, nasıl sonlanacağı belli olmaz.

yine balkanlarda serserilerle pek tartışmayın, orta ve batı avrupa için polis çağırırım demek işe yarıyor.

tek başınaysanız ya couhsurfing yapın ya da hostelde kalın. arkadaş edinmeyen çalışın, hem eğlenceli oluyor hem de kültürler arası bir paylaşım oluyor.

yakın ve orta mesafeler için yürüyün. toplu taşıma yukarıda bahsettiğim uygulamada çok net görünüyor oraya bakarak toplu taşımayı da kullanabilirsiniz.


kurallara uyun ve kurallara mugayir hiçbir şeyi hiç kimseye teklif etmeyin, burada sigara içebilir miyim vb. gibi, adamlar hassas.

kazıklanmaya çalışıldığınızı hissederseniz konu her neyse vazgeçin bir başka yere gidin.

yolculuk planınızı yapmaya çalışın. bir şehre vardığınızda, eğer birkaç günün ardından başka şehre geçecekseniz, bulunduğunuz şehire gelir gelmez ilk işiniz bir sonraki şehre gidiş yönteminizi ve biletinizi ayarlamak olsun. son dakika sürprizleri yaşamayın. göçmen bir kılığınız olmasın, turist gibi görünün, demek istediğim turist ayakkabısı, turist çantası, böyle bi bok işte, hoş karşılanmanız için önemli aksesuarlar.

yazdıklarımın pek çoğu tek başına yolculuk yapanlar için çok önemli konular. hem geziyi daha eğlenceli kılmak, hem ucuzluk, hem de güvenlik açısından dikkate almaya değer.

yurt dışı derken, medeni bir ülkeden bahsediyorsak; tanımadığınız insanların size günaydın demesine, iyi günler veya iyi akşamlar dilemesine, göz göze geldiğinizde gülümsemesine şaşırmayın. evet özellikle bir çok avrupa ülkesinde bu durum böyledir, insanlar birbirine selam verirler ve karşısındakinin selamını almaktan huzursuz olmazlar.
ha bunca taciz, tecavüz gibi iğrençliklerin yaşandığı ülkemizde, özellikle karşı cinsten birinin selamını almaya korkan, huzursuz olan insanları da suçlamamak lazım, o ayrı.

bir diğer tavsiye de; bütçenizi, gideceğiniz ülkenin para birimiyle belirleyin, ve oradayken sürekli türk parasına çevirmeyin. hele de dolar ve euro kullanılan bir ülkedeyseniz, her şeyi yaklaşık 3'le çarpmak ağır üzüntü verir. onun yerine, örneğin 1 hafta tatile gidiyorsanız, ve 300 euro alıyorsanız, harcamalarınızı o 300 euro'ya göre yapın; türkiye'deyken elinizdeki parayla nasıl hesap yapıyorsanız, orda da elinizdeki paraya göre hesaplayın. evet türk lirasının değeri pek çok "gidilesi" ülkeye nazaran düşük, evet oraya göre aşırı ucuz kalan şeyleri 3'le çarptığımız için bizim için pahalı oluyor; ama bunu gitmeden "oha pazardan aldım 900 tane eve geldim 300 tane" diye lirayla euro vs. alırken düşünün, geri kalan tatili sürekli bunu düşünerek geçirmeyin, içiniz acır.


yemek kültürü her ülkede apayrı olur da; kahvaltı olarak hiçbir ülkeyi, bakın hiçbir diyorum, hiçbirini türkiye gibi beklemeyin. bu kadar geniş bir kahvaltı menüsü hiçbir yerde yok; bunu belki orda burda paylaşılan listelerde işte "ingiliz kahvaltısı, endonezyalı kahvaltısı, türk kahvaltısı" gibi örneklerden biliyorsunuzdur, ama yine de "ama ben otelde kalıyorum, hem de açık büfe, sadece tatlı şeylerle kahvaltı mı olurmuş, hani tuzlu şeyler, içim bayılcak" demeyin; yok, en über otelde bile bulamayacaksınız ne kazık ki.

yanınızda mutlaka, ihtiyacınız olabilecek ağrı kesici, mide ilacı, kas gevşetici gibi ilaçları götürün; yurt dışında bunları almanız epey meşakkatli ve pahalı olacaktır.

gittiğiniz ülkenin yemekleri kesinlikle size ters olmadığı sürece, yerel yemekleri deneyin; sadece bildiğiniz tat olduğu için dönerci bulup direkt ona gitmeyin, hayatınızda belki de bir kez yerinde yiyebileceğiniz şeyleri, yerinde tatmayı deneyin, denemekten korkmayın.


bir ülkeyi, bir şehri tanımak istiyorsanız, turistik meydanları, ünlü yerleri yerine, ya da bunlara ek olarak diyeyim, ara sokaklarına girin, kaybolun, şehrin içine karışın, insanları gözlemleyin, sürekli fotoğraf/video çekmeye çalışmak yerine "yaşayın".

ha bir de ülkeye dönüş yapalı 24 saat olmamışken taze taze şunu da ekleyeyim; döndüğünüz zaman, yurt dışında gördüklerinizle burayı karşılaştırmayın. eğer bir 3. dünya ülkesine gitmediyseniz; yüksek ihtimalle kıyas yaptıkça üzüleceksiniz. orası öyle bir ülkeydi, burası böyle bir ülke, iyisiyle kötüsüyle. eğer türkiye'de kalıcıysanız, başka ülkelerin güzelliklerini düşünüp hayıflanmayın; döndükten sonra kahvaltıda "oh be nası özlemişim bizim beyaz peyniri" diyin, suyun tadı nası da alıştığım gibi diyin, bidet gibi bıdılar ya da hatta onun bile olmaması yerine über pratik taharet musluğuna şükredin, her sistemin doğru ya da yanlış en azından elinizin altında ve alıştığınız şekilde olmasının rahatlığını yaşayın, telefonunuzu kullanabilmeye sevinin, ne biliyim işte, burası hakkında da şükredecek bir şeyler bulun ki üzülmeyin. yoksa insan döner dönmez karamsarlığa kapılıyor, farkındayım.

Lisans Sonrası Kapağı Avustralya'ya Atmak İsteyenlere Tavsiyeler