1909'da Binlerce İnsanın Öldürüldüğü Pek Konuşulmayan Olay: Adana Katliamı

1909 yılının Nisan ayında Adana'da, özellikle Ermeni nüfusa yönelik can ve mal kaybına neden olmuş olayları hatırlıyoruz.
1909'da Binlerce İnsanın Öldürüldüğü Pek Konuşulmayan Olay: Adana Katliamı

ermenilerin adana’da ne işi vardı?

ilk ve orta öğrenimin çoğunu adana’da yapmış biri olarak zihnin arkaplanında asla tam olarak cevaplanamamış sorulardan biriydi bu benim için. şehrimizin düşman işgalinden kurtuluşu haftasında adana bölgesini işgal eden fransızlar ve onların suriye’den getirdiği "ermeni çeteler"‘den bahsediyordu öğretmenimiz. bunlar minarelerden halkın üzerine ateş açan, insanları camiye doldurup yakan kimselerdi. anlatılana göre de çok zalimdiler.

ama sekiz yaşında bir çocuk olarak bile insan suçla motivasyon arasında illiyet bağını kurmaya çalışıyor. ermenilerin bu derece sadistik şekilde savaşmasına neden olan motivasyon ne olabilirdi? neden bir kafkas halkı adana’ya gelip insan yakardı. veya suriye’de ne işleri vardı? anlayamıyorduk. adana ile ermeniler arasında bana göre hep anlatılmayan bir şey vardı ama genel konjönktür uyarınca vatandaşların gördüğü şiddet işte o anlatılmayan her ne idiyse onu geçersiz kılıyordu. yine de çocuk başımıza düşünüp taşları yerine oturtamıyorduk.

ben 20’li yaşlara kadar adana’da ermenilerin 1900’lü yıllarda mahallelerinin olduğunu, orada kendi cemaatlerinin falan bulunduğunu ve bunların genel populasyona oranla önemli bir miktarı teşkil ettiklerinin hiç bilemedim. bunu bana öğreten bir milli tarih müfredatı hiç olmadı. daha sonra bunu ilk farkettiğimde, biri bana iddia ettiğinde karşı çıktım. inkara yeltendim. resimlerini, yaşantılarını belgeleri gördüğümde ise artık karşı çıkamadım. bir şeylerin eksik anlatıldığının farkına geç de olsa vardım:


bunlar tabii okul çocuklarına anlatılmıyordu. ancak milli tarih kenara koyulup şablonun dışına çıkıp araştırmacı tarih okunduğu anda tüm tablo hemen başaşağı geliveriyordu. ermeniler orada türklerden çok çok önce de vardılar. ortaokulda otobüsle götürülüp gezdiğimiz yılankale ve anavarza kalesi bize hep “haçlılar” olarak öğretilse de aslında kilikya ermeni krallığına ait yapılardı. çukurova selçuklu, ramazanoğlu ve osmanlı hakimiyetine girince tabii bu ermeniler de yurtlarını bırakıp gitmemişlerdi. bölgede köyleri kasabaları vardı. adana şehir içinde ise komple bir mahalleleri vardı. diğer her büyük osmanlı şehrinde olduğu gibi el işi zanaat, ince işlerini ermeniler döndürüyordu. 1900’lerin başlarında ise adana’da hafiften endüstrileşme emareleri falan görülüyorsa bunun başlarında yine ermeniler vardı. 1905 yılında çırçır fabrikaları falan işletiyorlardı.

Yılankale

ancak ermenilerin asıl sıkıntısı ii. abdülhamit’le idi desek çok da yanlış olmaz

1876 berlin kongresine ermeni delegasyonunun gittiğini duyan abdülhamid o noktadan sonra ermenileri asla affetmeyecek, yükselen azınlık milliyetçi akımlarına karşı imparatorluğun belini pan-islamizm ile düzelteceğim derken 1894-1896 hamidiye katliamları ile geniş çapta hristiyan pogromlarına yol açacak, kürtleri silahlandırıp başıbozuktan hallice hamidiye alayları altında 80.000-300.000 kişinin öldürülmesine de vesile olacaktı. islam halifeliğinin kendi kontrolündeki bir tür hristiyan fraksiyonun aniden güçlenmesine verdiği aşırı şiddet içeren bu tepkiler müslümanlar ile ermeniler arasında çok kanlı bitecek bir hesaplaşmanın da fitilini ta 1800’lerin sonunda yakmıştır.

ermeniler o yüzden abdülhamit devrilip yerine meşrutiyet geldiğinde bu progresif görünümlü jön türk hareketinin en büyük destekçilerinden biri olacaktır. bunu gizleme gereği de duymayacaklardır. ancak o sıralarda hesap edemedikleri şey jön türk fikriyatında yeşermekte olan türk milliyetçiliğinin de ermenileri batılı devletler tarafından kışkırtılıp finanse edilen bir tür iç düşman olarak görmesi olacaktır. ermeniler bunu fark ettiklerinde artık çok geçtir.


nitekim padişahın daha söyleyecek sözü vardır

31 mart vakası olarak bilinen bu meşrutiyete karşı çıkmış din orjinli olan ayaklanma 13 nisan 1909’da başladığında adana’ya haberler telgraf vasıtasıyla ulaşmış ve panik yaratmıştır. en çok dillendirilen spekülasyonlardan bir tanesi de sultan abdülhamit'e karşı çıkması an meselesi olan bir tür ermeni isyanıdır. ermenilerin isyana hazırlandığına dair önce kulaktan kulağa, sonra kalabalıkların birbirini gazlamasıyla yayılan bu haber bir süre sonra artık zenit noktasına erişmiş, adana ermeni mahallesine meşaleler ve sopalarla giren yağmacılar hasıl olmuştur.

ermeniler açısından bakarsak ise onlar da toplumda tansiyonu düşürecek hiçbir şey yapmamaktadırlar. ermeniler 1895 yılındaki katliamlardan aşırı tırstıklarından o günden beri durmadan silahlanmaktadırlar. kiliselerine rusya’dan atanmış bir ermeni papaz misal olaylara varan haftalarda daha önce hiç katliam olmamış adana’daki cemaatine vaazında şöyle diyebilmektedir : "kanun veya değil, her yol aynı kapıya çıkıyor. intikam alacağız, kana kan dişe diş. silahlanın. 1895’te ölen her ermeni için bir osmanlı götürün" (kamuran gürün kitabı iş bankası yayınları)

o gün geldiğinde de ermeni mahalleleri kurula kurula saatli bombaya dönmüş iki halk arasında bir anda patlak veren kavga neticesinde yakılmaya başlanmış, 4437 hane yanarak yıkılmış ve ayın 18’ine gelindiğinde 1000 kişi olaylar neticesinde yalnız adana şehir merkezinde ölmüştür. ermenilerin de eli tabii ki armut toplamamaktadır ve kavga şiddetlendikçe edindikleri silahları da acımadan kullanmaktadırlar. nitekim bu çok kanlı hesaplaşmalar hemen diğer şehirlere de sıçrayacak oralarda da canlar alacaktır. saimbeyli, maraş, birecik, dörtyol ve hatta feke’de kundaklama ve ölümler görülecektir.

...

tarsus’ta konuşlu ancak o gün adana’yı ziyaret etmekte olan bir amerikalı misyoner, herbert adams gibbons hatıratında şöyle yazacaktır :

"adana şu an içler acısı bir haldedir. kent merkezi yağmalanmış ve yıkılmış. ölenlerin sayısını bilmeye imkan yok. cesetler hala sokaklarda yatıyor. cuma günü şehirden çıkmaya çalışırken adımlarımı cesetlere basmamak için dikkatle atmam gerekti. cumartesi sabahı bir buçuk saat içinde ermeni cesetleriyle hıncahınç dolu en az 12 at arabası sayabildim. bunlar cesetleri taşköprüye götürüp nehre attılar. türk mezarlığında da ölüleri gömmek için çok büyük çukurlar açıldı"

ingilizce bilenler gazete küpürünün kendisine buradan bakın.

...

sadaretin olayları kontrol altına alması için gönderdiği 4000 kadar asker de hristiyanları yoketmek için yağmacılara katılır bir görünüm çizerler. çoğu aktif olarak yer almasa da yağmacıları durdurmak için de efor sarfetmezler. bkz new york times haberi

jean minassian namlı bir ermeni, olayları fransızca çıkan la patrie dergisinde olayları böyle aksettirmiş:


yağma ve cinayetler sonucu mayıs ayı ortalarında fecaat bir bilanço ortaya çıkar

adana’daki 3521 ölüden 2093’ü ermeni, 782’si müslüman, 613’ü süryani, ve 33’ü de rumdur. bu sayılar osmanlı hükümet kayıtlarıdır ve muhtarlar tarafından yapılan sayımla çıkmıştır. ancak gerçek ölüm kalım rakamlarını açıklama konusunda osmanlı bürokrasisinin geleneksel çekingenliğini de hesaba katarsak ölü yaralı sayısı rapor edilenin çok çok üzerindedir. bilanço incelendiğinde adana dışında bahçe ilçesinde 752 hristiyan, 9 müslüman olmak üzere 761. ceyhan’da 378 hristiyan, 175 müslüman olmak üzere 553. tarsus’a 463 hristiyan 45 müslüman olmak üzere 508. osmaniye’de 372 hristiyan 66 müslüman olmak üzere 438. erzin’de 208 hristiyan 12 müslüman olmak üzer 220. kozan’da 114 hristiyan 1 müslüman olmak üzere 115. saimbeyli’de 15 hristiyan 78 müslüman olmak üzere 93. kadirli’de 60 hristiyan 17 hristiyan olmak üzere 77. ıslahiye’de 50, karaisalı’da 44, hassa’da 33 elvanlı’da 13 feke’de 2 hristiyan olmak üzere toplam 5243 hristiyan ve 1186 müslüman totalde 6429 ölü gibi devasa bir rakama erişmektedir.


hareket ordusu istanbul’a varıp 31 mart olaylarını bitirdiğinde adana havalisinde çıkan bu olaylara da hızla müdahale etmiş, 124 müslüman ve 7 ermeni olaylarla azmettirici bir ilişkisi olduğu gerekçesiyle hükümet konağı ile büyüksaat arasına yolun iki yanına dizilen darağaçlarında asılmıştır.


peki adana’daki ermeni mahallesi neresidir? 

bugün adana’da sokakta 100 kişiyi çevirip sorsanız birinin dahi doğru cevap verebileceğini sanmıyorum. çoğunluk vaktinde benim de içinde olduğum grup gibi adana’da ermenilerin aslında hiç olmadığına inanmış bulunacaktır. nitekim bugün abidinpaşa caddesinden yağ camii’ne çıkan ve postane’nin yanından geçen kestirme yolun hizasından taşköprü’ye doğru olan iki blok öncelikle komple ermeni kiliselerinin bulunduğu alandır. ikinci kısım bugünkü küçük saat’in hemen güneye bakan yerinde vezirköprü ve kuruköprü arasındaki dört blokluk alandır.


bu alan görünüşe göre daha ekabir zengin ermenilerin olduğu alandır. yağ cami’nin büyüksaate çıkan yolunun bugün bıçakçılar pazarı olarak bilinen, eski kaçak pasajlarının bulunduğu alan komple orta-alt sınıf ermenilerin yaşadığı mahallelerdir. son olarak büyüksaat ile debboy caddesi arasındaki üç blok ise yine ermenilere ait güzel bahçeli evlerin olduğu kısımdır. kuruköprü ile eskiistasyon binası arasında kalan adını bugün kimsenin hatırlamadığı hurma mahallesinde ise aram gülbenkyan’ın “yeni fabrika” sı bulunmaktadır.

Eskiistasyon binası

ermeni mezarlığı ise bugünkü orduevi kavşağı ile müze – sabancı kültür sitesi arasında gelmektedir. haritada aşağı yukarı bir çiziktirince bugün bu sarı bölgeler yakılmış ermeni yerleşimlerini gösteriyor:

1- vezirköprü, 2- yağ camii 3- ulu camii 4- mestan cami 5- yeni camii 6-kayalıbağ 7- karasoku (karasofu) 8- kuruköprü, 9- gülbenkyan yeni fabrika, k- küçüksaat.

daha iyi karşılaştırma yapabilmek için 1909 yılındaki adana haritasında da aynı noktaları işaretleyeyim:


ne diyelim? trajik mi? böyle katliam sahneleri yaşanmasının ardından tam iki jenerasyon sonra adana’da bunların olduğunu hatırlayan kimseler yok

ermeniler yüz yıl kadar önce iyi kötü şehrin neredeyse yarısını oluşturuyorken bugün varlıklarına dair bebekli kilise haricinde hiç bir emare yok. artık anılarda bile yaşamıyorlar. kiliseyi de idare katoliklere teslim etmiş. adana’dan izleri silinip gitmiş. biz de bunu unutmayı seçmişiz.

ben türkleri veya ermenileri tarihte olup bitmiş bu olaylardan ötürü yargılamıyorum. aramızda kandan nehirler akmış. ancak bunlar hiç olmamış bitmemiş gibi de gözlerimi kapatıp da işime bakamıyorum. ben o sokaklarda neler yaşandığını bilmeden gezdim. bunları bize açıklayacak, iyisiyle kötüsüyle anlatacak bir eğitim sistemimiz olmadı. bu durumda 1909’da ölmeyen ermeniler ise 1915’de suriye’ye tehcir olup 1. dünya savaşından sonra herhalde adana’ya silahlı olarak bir süre geri geldiler diye düşünmek zorunda hissediyor kendini insan. bu tip olaylar yaşanmasın diye tarihten ders alacak yerde tarihi devasa silgilerle silerek tekerrüre davetten başka bir şey yapmıyoruz. bugünkü toplumdaki islami fundementalizme dönüşün benzer bir infiale yol açmamasını sağlayacak önümüzde bir ders yok. bunları bize öğretseydiniz belki de olurdu.

nitekim bütün bu olayın en bilinmeyen ve en ilginç yönlerinden biri ise ermenilerin ardında bıraktığı sanayi kalıntıları olacaktır

işte onlar türk tarihinde hiç beklenmeyen başka bir etki yaratacaktır. kayseri’den adana’ya gelen has – sabancı gibi aileler ermenilerin arkalarında bıraktığı ganimetlere çökecek, gülbenkyan çırçır fabrikası, cumhuriyet döneminde hacı ömer sabancı’ya verilecek kendisi de oradan kazandığı para ile zamanı geldiğinde bossa fabrikasını açıp (eski un fabrikası) sabancıları ülkenin en ileri gelen ailelerinden birisi yapacaktır. dönüp bir bakarsak sabancı imparatorluğu, sanayiyi adana’ya getiren ermenilerden gasp olunan yıkıntıların üstünde bina olmuş bulunmaktadır. sadece bu bile 1909’u bugün hatırlamamıza yeter sebeptir.