1976 Yapımı Taxi Driver Filmini Gözünüzde Daha Değerli Kılacak Hoş Ayrıntılar

Martin Scorsese'yi yönetmenlik anlamında başka bir seviyeye çıkartan, 1976 yapımı kült film Taxi Driver'da gözünüzden kaçmış olma ihtimali olan bazı güzel ayrıntılar var.
1976 Yapımı Taxi Driver Filmini Gözünüzde Daha Değerli Kılacak Hoş Ayrıntılar

- travis'in tam da yapacağı işlere karar verdiği sahnede masasının yanındaki duvarda asılmış olan "one of these days i'm gonna get organiz-ized"(ki sondaki -ized dağınık ve aşağı düşen bir şekilde yazılıdır) yazısının olması,


- scorsese tarafından canlandırılan aldatılan adamın çok sakin bir şekilde 44'lük bir magnum'un bir kadının yüzünü yahut cinsel organını nasıl dağıtabileceğini anlattıktan sonra travis'in silah satıcısı ile görüştüğü anda 44'lük bir magnum istemesi, hatta diğer silahların da iyi olduğunu anlatan satıcının otel odasının camından elindeki 38'lik ile dışarıda yağmur altında oynaşan bir çifte nişan alması,


- betsy'nin çalışma arkadaşına iki parmağıyla bir kibriti yakıp yakamayacağını sorduğunda salak konumuna düşse de yakmaya çabalayan adamın yapamayacağını söylemesi ve betsy'nin köşe başındaki gazete bayisindeki adamın bunu yapabildiğini anlatması, adamın zenci olduğunu söylemesi ve filmin sonuna doğru travis'in oteli işleten adamı tam da iki parmağı kalacak şekilde elinden vurması,


- "bir gün bir yağmur yağacak ve kaldırımlardaki bu pisliği tamamen temizleyecek" diyen travis'in arabasında bir fahişe ile bir adam olduğu sırada patlamış bir yangın borusundan fışkıran su ile arabanın yıkanması,


- taksicilerin abisi konumundaki wizard (büyücü) lakaplı elemana akıl danıştığında tatmin edici bir yanıt alamadığı ve wiz'in bunu anlaması üzerine ne bekliyordun ben kendi halinde bir taksiciyim, bertrand russell değilim demesi (ki bu isim hiç boşuna değildir),


- travis'in taksicilik için başvurduğu sırada "sicilim de ahlakım gibi tertemiz" demesi ve o rahatsız gülüşü yapması,


- travis'in benim de şimdiye kadar duyduğum en salak diyaloglardan birini içeren bir aşk filmini izlerken televizyonu ayağıyla itip dağıtması ve sonra da kendi kendine "kahretsin" diye hayıflanması,


- travis'in girdiği marketi soymak için gelen zenciyi aldığı 4 silahtan siyah olan 3.80 walther'la pezevenk sport, otel çalıştırıcısı ve iris'in müşterisini beyaz kabzalı olan diğer iki silahla vurması (ki burada 44'lük magnum'u bilerek yere attığı bir sahne vardır), söylemeden geçemeyeceğim bir nokta da silah satıcısı adam 25'lik otomatik colt'un şarjörünün altı mermi aldığını ve bir tane de namluya aldığını ama orada taşıyacakların ancak manyak olduğunu söylemesi ve sonundaki kapışmada o silahtan çıkan yedi kurşunun sayılması...


talihsiz porno film olayından hemen sonra, travis'in betsy ile yaptığı ilk telefon görüşmesi adeta sinema dersi vermekte, "ben yönetmenim" diyeni uykusuz bırakmaktadır.  

travis'i, tüm pişmanlığı ve çaresizliğiyle telefon kulübesinde yaptığı yanlışı düzeltmeye çalışırken izlemek, hayatının tek tanığı, belki de tek arkadaşı olan izleyiciyi derinden üzmekte ve tam da "did you get my flowers?" dediği anda bakışlar kamera marifetiyle boş koridora yönelmektedir. travis o kadar acınacak durumdadır ki izleyici onu görmeye bile dayanamamaktadır.


travis'in ayna karşısında kendi kendine konuştuğu sahnede unutulmaz bir sahnedir. buradaki "are you talking to me?" ironisi, travis'le kimsenin konuşmaması, travis'in aynada aslında silahı kendi kendine doğrultuyor olmasıdır.