1977'de Voyager Uzay Aracı ile Birlikte Uzaya Gönderilen İlk Türkçe Mesajın İlginç Hikayesi

NASA, 1977'de Voyager 1 ve Voyager 2 adında iki uzay aracını uzaya gönderdi. Bu iki uzay aracının ilk amaçları Neptün, Satürn ve Jüpiter'in araştırılmasıydı. 1989'da bu görevini tamamlayan Voyager'lar, hala uzay boşluğundalar. Voyager'ların üzerinde insan kültürüne ait fotoğraflar, bilgiler ve ses kayıtları var. O ses kayıtlarından birinde ise Türkçe mesaj var.
1977'de Voyager Uzay Aracı ile Birlikte Uzaya Gönderilen İlk Türkçe Mesajın İlginç Hikayesi


hikaye 1977 yılında başlıyor

uzak gezegenleri keşif için iki nasa aracı fırlatılıyor: voyager 1 ve 2. kısa süre içinde bunların güneş sistemi’ni terk edecekleri tahmin edildiği için, “bari bu şişelerin içine birer mesaj koyalım” fikri ortaya çıkıyor.

buradaki naifliğe gülümsememek elde değil

1) birilerinin bu mesajı bulması çok düşük bir ihtimal. muhtemelen onu ilk “bulan”, bizim sonraki nesillerimiz olacak. bunu biliyorlardı elbet ama yine de üşenmemişler.

2) mesaj başkası tarafından bulunsa daha da kötü, kendimizi ifşa ediyoruz. birileri gelip soyumuzu kırsa, galaksideki kimse üzülmeyecek, “onlar da öyle giyinmeselermiş” diyecek. hayaller star trek, gerçekler hernan cortes’in aztek katliamı.

3) tüm insanlığı temsil etme gayretleri de güzel. her şeyi amerikalılar yapmış ama yeni birroma olmanın gazı ve iyimserliğiyle, her kültürden bir şeyler olsun diyorlar. mesela 2. dünya savaşı’nı nazilerin kazandığı alternatif bir evrende (bkz: the man ın the high castle), bu araç hangi kültürlerden mesaj taşırdı? veya 1.5 milyar insanı han milliyetçisi yapmak için yakın tarihlerini tamamen yeniden yazan çin hükümeti ne kadar evrensel davranırdı? her emperyal düzen evrensellik getirmiyor ama her evrensel bakış açısı emperyal düzen gerektiriyor (arkadaşlar, bunun sağlamasını yapmadım ama kulağa çok güzel geldi, bozmayın keyfimi)


voyager, türkçe bir mesaj bile taşıyor: 

“sayın türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayrolsun”

uzayda sabah akşam diye bir şey olmamasına rağmen, uzaylıya da türk kültürüne de saygıda kusur etmemişler. peki nasıl olmuş bu?

altın plak

bu mesajları seçmek için bir siyasi parti liderine veya dini lidere değil, ailemizin astrofizikçisi carl sagan’a danışılmış. onun önderliğinde, altın kaplı bir plak içine ses ve imaj dosyaları kodlanıyor. sadece selamlar değil, şiirler, şarkılar, bilimsel teoremler de var. bu kayıtla ilgili leziz bir hikayeyi 5harfliler’den alıntılıyorum:

----
bm merkez binasının stüdyosu bir iki günlüğüne ayarlanır, her üye ülkenin delegasyonu gelir merhabasını der çıkar. dünya nüfusunu doğru temsil etmesi açısından, selamların yarısının kadın yarısının erkek delegelerce seslendirilmesin önerdiğinde bunun imkansız olduğunu, delegasyon başkanlarının tamamının erkeklerden oluştuğunu ve uzaylılara merhaba deme işini hayatta başkasına bırakmayacaklarını öğreniyor. bunun üzerine nasa, sagan’a önceden bildirmeksizin bm’nin tamamını değil fakat uzay komitesi’nin bazı üyelerinin katılacağı bir kayıt ayarlıyor. durumu son anda öğrenen sagan, yapımcı tim ferris’i toplantıya gönderiyor ve “gözünü seveyim selamları kısa tutsunlar” diye tembihliyor.

fakat sagan’ın korktuğu başına geliyor: delegelerin her biri sazı eline aldı mı bırakmıyor. fransız delege baudelaire şiiriyle başlıyor, isveç geride kalır mı o da peşinden dört kıtalık bir harry martinson şiiri patlatıyor, mısır delegesi ayet okuyor, nijerya delegesi uzun uzun nijerya’dan bahsediyor.

üstelik o gün kayıtta yer alan diller dünya dillerinin çok azını temsil ediyor: rusça yok, mandarin yok, bizim sabah şerifleri de yok. bir yandan da fırlatma tarihi yaklaşmakta, zaman azalıyor. sagan’ın aklına, kendisinin de hocalık yaptığı cornell üniversitesi’nde pek çok dil departmanı olduğu gerçeği geliyor ve selamları burada kaydetmeye koyuluyorlar.

arkeolog peter ıan kuniholm, orada ulaşılan kişilerden biri. o günü şöyle anlatıyor: “kürsümün başkanı antik yunanca, latince ve galce selamlamalarını yeni kaydetmişti. koridorda karşılaştık, ‘sen de gidip türkçe bir şeyler söyler misin’ dedi”.


peki mesela neden merhaba değil de sabah şerifleriniz hayrolsun?

“60’lı yıllarda robert kolej’de ingilizce öğretmenliği yaptım. sınıfım behçet kemal çağlar’ın edebiyat sınıfıyla yan yanaydı ve beni her sabah öyle selamlardı. basit bir merhaba veya günaydından daha süslü bir selam. ben de behçet bey’in bana her gün verdiği selamı vermiş oldum yani. diğer yaşlı edebiyat hocaları da öyle konuşurdu. onları dinlemek büyük keyifti. birbirlerine günaydın demeleri her sabah 15 dakikayı bulurdu.”

diğer dillerdeki selamları ve plaktaki şarkıları dinlemek için buyrun playlist.

ilk selam sümerce, uygarlığımızın başlangıç noktasını temsilen. insan dillerinin dışında balinaların haberleşmesi, köpek havlamaları, çocuk sesleri, uzay roketlerinin gürültüsü bile var. bir şu bilimadamlarının sembolizmine bakın, bir de bm’de kendi boktan ülkesi hakkında dakikalarca konuşma kaydetmeye çalışanların küçüklüğüne.

Entry'nin yazarı Immanuel Tolstoyevski'nin diğer yazılarını Fularsız Entellik adlı blogundan takip edebilirsiniz.

Bu içerik de ilginizi çekebilir.