1982'de Binlerce İnsanın Acımasızca Öldürüldüğü Olay: Sabra ve Şatilla Katliamı

16 Eylül 1982 tarihinde İsrail yanlısı aşırı sağcı Hristiyan Falanjist milislerin Sabra ve Şatilla adındaki Filistin mülteci kamplarını basarak çocuklar dahil 2 bin ila 3 bin 500 (sayı değişkenlik gösterebilir) Müslümanı katletmesi olayını hatırlıyoruz.
1982'de Binlerce İnsanın Acımasızca Öldürüldüğü Olay: Sabra ve Şatilla Katliamı

Nedir?

beyrut'un batısında yaklaşık 20 bin filistinli mültecinin yaşadığı sabra ve şatilla kampı’nda, israil gözetimindeki lübnanlı aşırı sağcı hristiyan falanjist milisler tarafından düzenlenen katliamda, 3 binden fazla filistinli mültecinin öldürüldüğü katliamdır.

Sabra ve Şatilla nedir?

sabra ve şatilla, 1982 eylül'ünde elias hobeyka önderliğinde lübnanlı sağcı falanjist'ler tarafından gerçekleştirilen katliamın mekanıdır.

o tarihte lübnan'ı işgal etmiş olan israil ordusu bu katliama ses çıkarmamış, 800-3500 arası sayıda filistinli mülteci öldürülmüştür. yıllar sonra 2001'de belçika'da bir mahkeme, o zamanki israil savunma bakanı ariel şaron'un olaydaki rolü nedeniyle savaş suçlusu olarak yargılanmasına karar verdi.

Görsel: Al Jazeera

1975'te fiilen başlayan lübnan iç savaşı'nın "dişe diş, kana kan" halkalarından en kanlısı

beşir cemayel'in öldürülmesine karşılık falanjistlerin, israil gözetim ve desteği (ışık, izolasyon, silah, üniforma, vb. gibi - direkt müdahale olmadığı varsayılır) ile gerçekleştirdiği katliam. ölü sayısı, israil'in olaydaki etkinliği, vb. gibi pek çok konu halen tartışılmaktadır.
bütün bunlar tartışıladursun beyrut şehir merkezi tüm ihtişamı ve lüksü ile pırıl pırıl yapay ışıltılarını saçarken sabra ve şatilla hala sefil, hala kalabalık haliyle oradadır ve daha uzun yıllar orada kalacaktır.

Şöyle kişisel bir yorum da mevcut

sabra ve şatilla filistinlilerin ürdün'den kovulmasından sonra gidip lübnan'a yerleşmeleri ve kamplaşmaları sonucu yaşanan bir katliamdır. hatırı sayılır bir bölümü hristiyan olan ve orta doğunun paris'i olarak bilinen lübnan 7 senede %60'i müslüman olan bir işgal edilmiş devlet haline gelir. memleketlerini kaybetmek üzere olan çaresiz has lübnanlılar müslümanları öldürmeye başlar. olayın özü budur. suriye de ortalığın mümkün olduğunca karışmasına destek verir. israillilerde kuzeyden gelen füzelerden illalah edip içeri dalar. sonra adet olduğu üzere olup biten israillilere yıkılır.

Son söz

“kampın içinde asılmış temiz çamaşırlar vardı. gökyüzü maviydi ve güçlü bir rüzgar esiyordu. birkaç adım yürüdüm, sokaklara yayılmış cesetlerden sonra başka cesetler de gördüm. ağlamaya başladım.”

bu sözleri söyleyen 800 kişinin, ağırlıklı olarak kadın ve çocuğun deilk deşik edildiği malum kampa ilk giren gazetecilerden birisi olan japon kyuichi hirokava'ya ait... ve sözleri buraya aktarmaya değer kılan ise katliamın kamp içerisinde "hayat doğal akışında ilerliyorken" icra edilmiş olması. bu öyle bir insallıktan uzaklaşmış bir katliamcı psikolojisine işaret ediyor ki bunu kavramak bilgisayar başından mümkün değil. onun için oturduğumuz yerden edilen küfürler havada kalıyor, yerini bulmuyor ve zihinsel mastürbasyondan, vicdani rahatlama çabalarından ileri gidemiyor...