1998'deki TIME 100 Anketine Fenasi Kerim İsmini Sokan Sözlük Yazarının Efsane Hikayesi

Amerikan haftalık TIME dergisinin her yıl düzenli olarak, çeşitli sıfatlarla düzenlediği "100 kişi" listesinin 1998 versiyonunda TIME editörlerinin bir anlam veremediği "Fenasi Kerim" ismi ortaya çıkıyor. Yıllar geçtikçe efsaneleşen bu olayın perde arkası ise sanıyoruz Ekşi Sözlük tarihinin en güzel hikayelerinden biri.
1998'deki TIME 100 Anketine Fenasi Kerim İsmini Sokan Sözlük Yazarının Efsane Hikayesi


time 100; time dergisinin 1998 yılının hemen başında düzenlediği, hayatımın gidişatını çok acayip bir şekilde değiştirmiş meşhur anket. evvela aşağıdaki linke tıkla sevgili okuyucu. hikayeyi anlatmaya birazdan başlayacağım.

http://webarsiv.hürriyet.com.tr/…98/02/09/28026.asp

hatırladın değil mi? evet, başlıyorum.

1998 yılının şubat ayı. o sıralar ben bir medya kuruluşunun ankara merkezinde sistem & network sorumlusu olarak part time çalışıyorum. fakat sorumlu olduğum sadece iki şey var, biri ankara merkez ile istanbul merkez arasındaki x25 bağlantı -ki tüm haber alış verişi bu hat üzerinden sağlanıyor- diğeri çalıştığım ankara merkezdeki novell network. bu ikisi takır takır çalıştığı sürece benim yapabileceğim bir şey yok, mütemadiyen yatıyorum, ki yaklaşık 10 ay bu şekilde yatmışım. yapacak hiç bir iş yok. frame relay, dsl, kablo gibi internet'e sabit bir hat da bulunmadığından kendi çabalarımla elde ettiğim dialup hesaba bağlanıyorum. fakat o zamanlar dialup pahalı bir şey olduğu için pek fazla bağlı kalamıyorum, günümüzün 146'sı gibi. o yüzden, günlerim çay/kahve sigara tüketmekle, tv izlemekle, kameramanlarla kameralar, seslendirme sanatçılarıyla (haberlerin metinlerini okuyan, seslendiren kimseler) meslekleri hakkında muhabbet etmekle geçiyor. sıkıntıdan patlıyorum, yine de sanılmasın ki orada güzel günlerim olmadı. örneğin bir defasında, seslendirmenlerin ofiste bulunmadığı bir sıra acilen işlenmesi gereken bir haber gelmiş, rica üzerine necmettin erbakan'a sesimi vermekle başlayan seslendirmen hayatım, haberin yayınlanmasından sonra haber müdürünün "bu kütük sesi her kim çıkardıysa bir daha çıkarmasın" yorumuyla sona ermişti.

uzatmayayım. iş hayatım bayık geçiyor, derken bir gün, işbu entry'ye sebep olan anketi duyuyorum, hürriyet gazetesi hatta yurtsan atakan'ın ta kendisi olabilir, emin değilim, günahını almayayım. anket, çeşitli kategorilerde en çok oy alan isimleri listelemekle alakalı. isimler ise önceden belirlenmiş değil, direkt uydurma bir isme de oy vermek mümkün. anketin türkler arasındaki amacı ise atatürk'e oy vermek, oy verdirmek, birinci yapmak.

sistem yönetimine ilgili olduğum kadar programlamaya da ilgiliyim ve bu anketi can sıkıntımı gidermek ve programlama pratiği için bir fırsat olarak görüyorum. yapmak istediğim ise basit, bir program yazmak ve programın otomatik, çekirdek gibi oy atmasını sağlamak. bu iş için o dönem pek hakim olmadığım c dilini seçiyorum.

programı yazmayı bitirdikten sonra oy verilecek kişi olarak atatürk ismini seçiyorum ve programı çalıştırıyorum.

program çalışıyor, atatürk'ün oyları durmadan artıyor. şirkettekiler ise durumdan memnun, afferin diyorlar, çay kahve ısmarlıyorlar, sigara tutuyorlar. fakat ben programın doğru dürüst çalıştığından, gerçekten oy atıp atmadığından emin değilim. benden başka oy atan (browser'dan elle, tek tek) insanlar da var. o yüzden oy verilecek kişinin ismini değiştirmeye karar veriyorum ve bunun için çok dangalak bir zaman ve çok dingil bir isim seçiyorum: cuma akşam mesai sonu ve kendi ismim.

haftasonu eskişehir'e ailemi ziyarete gidiyorum. aklımda ne anket var, ne program ne de başka bir şey, sadece ailemin yanındayım, güzel yemekler yiyorum, içiyorum, kısacası aile saadeti yaşıyorum. bir sonraki sahnede ise şu var: bir ceylan turizm otobüsü, akşama doğru bir vakit, orta koridorda oturan bir teo, bir kaç koltuk önünde çapraz koridorda hürriyet okuyan biri, gazetenin arka sayfası, sağ üstte yeri garanti manken ve hemen solunda ismim, manşetten.

sıradan biri olarak kendi ismimi ülkenin en büyük gazetelerinden birinde, hem de arka sayfasını kaplayacak bir haberde görmeye alışık değilim, şaşırıyorum.

fakat bir diğer yandan da kendi kendime şunu diyorum, "çok jenerik bir ismim var, kesin başka bir dangalakla ilgilidir." keşke öyle olsaydı sevgili okuyucu. gazete sahibi okumasını bitirdiğinde hemen gidip gazeteyi istiyorum, koltuğuma dönüp okuyorum, maalesef haber benimle ve bu anketle ilgili çıkıyor. (yanılmıyorsam şu soru vardı) kim bu murat arslan? tüm iş adamları birbirlerine bu soruyu soruyorlarmış, kimse kim olduğunu bilmiyormuş, almanya'da iş hayatına devam eden biri olduğu düşünülüyormuş.

ertesi gün, okula değil direk işe gidiyorum. yaptığımı telafi etmem lazım, tabi ki başka bir ismi listeye sokarak ve daha az oy alanlara oy atarak, kendi ismimi çıkartmanın tek yolu bu. kısa bir sürede bu işten yırtabilirim. fakat maalesef öyle olmuyor, çünkü dalgınlıkta sınır tanımamış bir insan olarak, cuma akşamı kendi ismimi programda tanımladıktan hemen sonra, "şu programı bana gönder ben de kendi makinemde çalıştırayım, daha çok oy gitsin" diyen arkadaşıma programı gönderiyorum. öyle ki, programın kaynak kodunu değil, çalıştırılabilir, binary halini gönderiyorum. yetmiyor, kendi ismimi tanımladıktan sonra derlediğim halini gönderiyorum.

burada önemli bir parantez açıp binary nedir bunu kısaca açıklamak gerekiyor.

bilgisayarlarımızdaki her dosya, ya text'tir, ya binary'dir. text dosyayı açıp içine bakabilirsiniz, çünkü içerisinde sadece text bulunur. binary ise, kabaca çalıştırılabilir dosyadır, programdır, ya da data dosyasıdır. örneğin bir jpg dosya binary'dir, photoshop'la açtığınızda resmi görürsünüz ama notepad ile aynı dosyayı açtığınızda abuk subuk karakterler. notepad.exe de örneğin bir binary'dir, çalıştırılabilir, ama içine baktığınızda anlaşılmaz karakterler görürsünüz.

benim arkadaşıma gönderdiğim dosya ise binary. içini açıp bakamayacağı, içeriğini -normal şartlarda- değiştiremeyeceği, sadece çalıştırabileceği bir dosya. ama bu çok yakın arkadaşım ne yapıyor, bu işlerden çok iyi anlayan biri olarak, gönderdiğim programın içeriğini kendi istediği birine oy gönderebilmek için değiştiriyor. bir hex editör yardımıyla, kabak gibi görülen murat arslan ismini başka bir şeyle değiştiriyor, isim, soyisim ve aradaki boşlukla beraber 12 karakter olan bir başka isimle, fenası kerim'le.

listede atatürk de dahil 9 lider, bir de ben varız.

kendimi listeden bir an önce çıkarmak niyetindeyim, öncelikli amacım bu. fakat bir sonraki gün, ben "tamam bu iş oldu" derken benim hiç beklemediğim, ibne arkadaşımınsa beklediği bir şey oluyor. fenasi bey de listeye giriyor. artık listede 8 lider, bir ben bir de fenasi beyle beraberiz.

işler iyice boka sarmış durumda. ben fenasi'nin nasıl olup da listeye girdiğine anlam veremiyorum. çok geçmeden ne yaptığının pek farkında olmayan dingildek arkadaşımın itirafıyla gerçeği öğreniyorum. kısa bi tartışmanın ardından, artık ikimizin de ortak bir amacı var, hem beni hem fenasi'yi listeden çıkartmak, tabi yeni isimlere oy göndererek. bu işi, yaptığını temizlemesi için arkadaşımın üzerine yıkıyorum. paul atreides gibi fantastik isimlere bir sürü oy göndererek bir kaç gün içinde ismimi temizledi sağolsun.

fakat o bir kaç günlük süre içinde neler oldu?

- engin ardıç, kanalının ana haber kuşağı sonrası çıktığı yorum köşeşinde şahsıma keçi boku sıfatını uygun gördü.

- şirketten istifam istendi, ettim. (2 hafta sonra başka bir yerde 3 katı maaşla işe girdim)

- atv ana haber'de konuyla ilgili bir haber yayınlandı, sadece istanbul'da 79 adet murat arslan olduğu öğrenildi.

- tgrt ana haber'in murat arslan'ın kim olduğunu öğreneceği ve kamuoyuna açıklayacağı açıklaması üzerine apartmana girerken maksimum dikkat gösterildi. eve 100 metre uzaklıktaki iha'nın 15 km uzağından dolanarak okula gidilmeye çalışıldı.

- leman olayı kapak yaptı. fenasi kerim ile ilgili olarak, gençliğin düştüğü durumu, artık türk gençliğinin her şeyi taşak malzemesi yaptığı irdelendi.

kısa bir süre sonra olay unutuldu, medya her zamanki şeylere odaklanmaya kaldığı yerden devam etti, ben de hayatıma. günümüzde ise bu olay, türk'lerin her gaza geldiği anket, fenasi ve time isimleri akla geldiğinde hatırlanır.

bunun dışında, o dönemde resmen comfortably numb durumundaki şahsımı iş değiştirmeye zorlamış ve bugünlere gelmeme katkısı olmuştur.

İlgili haber metnini aşağıda okuyabilirsiniz