6 Yıl Los Angeles'ta Yaşamış Birinden: Şehrin Turistlerin Hemen Göremediği Güzel Tarafları

ABD'nin Kaliforniya eyaletinin en ünlü şehri Los Angeles'a kısa süre turist olarak gidip gelirseniz fark etmenizin zor olacağı detayları bir süre orada yaşamış bir Sözlük yazarı aktarıyor.
6 Yıl Los Angeles'ta Yaşamış Birinden: Şehrin Turistlerin Hemen Göremediği Güzel Tarafları
iStock

los angeles, gidenin ya büyük bir hayal kırıklığına uğrayıp nefret edeceği ya da aşık olup bir ömür boyu geri dönmeyi hayal edeceği bir pasifik şehri. ortası yok.

şehirden nefret edenleri anlamak mümkün

genelde burada yaşayan bir rehberleri olmadığı için hollywood bulvarı gibi turistik ama leş yerleri gezip bu muymuş ya los angeles diyenler... arabaları da olmadığı için toplu taşıma adına neredeyse hiç bir şeyi olmayan bu şehirde bir yerden bir yere saatlerce süren trafikle ulaşıp sonunda da saçma sapan turistik tuzaklarla karşılaşınca haklı olarak nefret ediyorlar. üzerine bir de iyice çığırından çıkan evsiz nüfusunu katınca hepten soğuyor insan. downtown zaten kimsenin geçmek bile istemeyeceği bir bataklıkken şimdi venice beach gibi yerler bile evsiz çadırlarından adım atılmaz hale gelmiş (her ne kadar son dönemde biraz bu bölgeleri evsizlerden arındırma çalışmaları olsa da). hem havasının güzelliği, hem de california'nın liberal uygulamaları nedeniyle ülkenin her yanındaki evsizler los angeles ve san diego'ya akıyor.

Hollywood Bulvarı'nın Kodak Theatre'dan çekilen bir fotoğrafı.

ama... şehri tanıyan biriyle ve arabayla bu şehri gezince aşık olmamak mümkün değil. her şeyden önce cennet gibi havası... okyanus kenarında olmasına rağmen sıfır nem. yıl içinde hava neredeyse hep aynı. 15 derecenin altına düşmez ve 25 dereceyi nadiren geçer. kişi yazı bir neredeyse. miami gibi her daim sıcak ama nemden çekilmeyen bir hava değil bahsettiğim. aksine her daim ferahlatan, neredeyse hiç üşütmeyen, yazları bunaltmayan cennet bir hava.


pasifik kıyısı boyunca mükemmel plajlar dizilmiş. santa monica deseniz bir plaj şehrinden öte, inanılmaz canlı ve güzel bir yer. hemen altında dünyanın en ilginç tiplerinin toplandığı, graffitileriyle ve kaykay pistiyle ünlü venice beach... kafanızda filmlerden kalan bir bikiniyle kaykay yapan kızlar imajı varsa amerika'yla ilgili orası burası işte. mükemmel manzarasıyla pacific highway'den biraz kuzeye sürünce olağanüstü malıbu kumsallarıyla karşılaşıyorsunuz. daha güneyde ise manhattan, redondo ve newport beach sıralanıyor. ama los angeles'a dahil olmasa da hepsinden güzeli 1 saat ötedeki laguna beach tam bir cennet.

Santa Monica plajı.

plajlarla bitmiyor iş

getty villa'da tarih, sanat ve manzaraya doyuyorsunuz. üstelik ücretsiz. getty museum de benzer şekilde hem manzarası hem sanat eserleriyle güzel vakit geçirmenizi sağlıyor. ya griffith observatory? bütün los angeles'ı ayaklarınızın altına seriyor. akşama doğru gidip los angeles'ı tepeden hem gündüz izlemek, hem de gün ağarmasını izleyip şehrin gece ışıklara bürünmesine şahit olmak inanılmaz zevkli. tabii ki içerideki observatory'deki sergiler de cabası.

Getty Villa müzesi.

griffithle birleşmiş şekilde olan runyon canyon'da he hafta sonu hike yapmak? los angeles'ta yaşayıp da bir şekilde sporla ilgilenmemek mümkün değil ki. herkesin fit olduğu, yaz kış şort ve atletle gezilen bir yerde kolay mı fit olmamak? hollywood yazısının kendisi tırt, bir numarası yok. ama oraya çıkmak için de süper bir yürüyüş yolu var. hollywood gölüne karşı mükemmel fotolar çekebilirsiniz.


ucla kampüsünün yer aldığı şirin westwood şehrine de bir parantez açmak lazım. öğrencilere yakın bir yaştaysanız bu şirin mahallede bitmek bilmeyen partiler ve eğlenceler içinde zamanı unutabilirsiniz. üstelik 1-2 mil gittiğiniz zaman ya santa monica'da ya da beverly hills ve partilerin merkezi olan (aynı zamanda gay mahallesi de olan) west hollywood'dasınız. hollywood yıldızlarının yaşadığı malikaneler ise kampüsün hemen sınırındaki bel air mahallesinde.


şehrin her yanını saran palmiyeler, her daim tatil yöresindesiniz hissi veriyor. benim gibi şehir gibi şehir sevenlerin başta epey yadırgayacağı bir şey. benim los angeles'ı sevmem 3 sene sürdü. bu 3 sene boyunca bir yerden bir yere yürüyerek ya da toplu taşımayla gidebileceğim, sokakları kalabalık bir şehirde olmadığım için hayıflanıp durdum. los angeles'ta arabasız kolunuz kanadınız kırık, sokaklar genelde boş, şehirde bir mahalleden diğerine bile bilmem kaç şeritli otobanlarla gidiliyor. aslında los angeles bir şehir bile değil. onlarca ufak şehrin yan yana dizilmesinden oluşmuş bir kasabalar topluluğu. ama işte 3 sene sonra anladım ki los angeles gibi kendine özgü bir yer yok dünyada. dünya üzerindeki cennet desem az kalır. özellikle maddi sıkıntınız yoksa başka bir yerde yaşamak için bir neden de yok. ben de o 3 senenin sonunda başka yerde artık nasıl yaşarım diye düşünmeye başladım.

benim los angeles maceram 6 sene sonra bitti ve doğu yakasına taşındım. ilk birkaç sene boyu los angeles'ta çekilmiş filmleri bile izleyemeyecek kadar burnumun direği sızlıyordu. ama insanoğlu her şeye alışıyor. şimdi sadece tatlı bir anı...