Almanya'nın 2. Dünya Savaşı'ndaki En Büyük Hatası: Neden Rusya'ya Girmeye Çalıştılar?

"Almanya'nın 2. Dünya Savaşı'ndaki en büyük hatası neydi?" sorusunu bugün ilköğretim öğrencisine bile sorsanız bunun cevabı Rusya ile savaşa girmesi olacaktır. Peki bugün bu kadar açık olan bir şeyi o zamanlar Hitler neden göremedi? Neden ısrarla Rusya'ya bulaştı?
Almanya'nın 2. Dünya Savaşı'ndaki En Büyük Hatası: Neden Rusya'ya Girmeye Çalıştılar?

almanların 2.dünya savaşında yaptığı en büyük hata?

ekşi sözlük'te bu başlığa, bin kere yazılmış olmasına rağmen ben de buna cevap olarak rusya'yı işgal etmeye çalışması diyeyim mi? o başlığı gördüğüm anda açıp okuma gereği bile duymadan emindim ki oradaki hemen hemen her entry'de “rusya'ya sataşmayacaktı hacı” kabilinden bir cümle kesin geçmiş olmalıydı. hatta başlık sanki bu cümleyi kurmak için açılmış gibidir.

ilkokul diplomasından yüksek eğitim geçmişine sahip herkesin üzerinde ittifak ettiği bir konsensüs nasıl olmuş da avrupa kıtasını bir çırpıda işgal edebilmiş 3. reich kurmay kadrosunun gönlüne ilham olunmamış, ona bakalım bir. lise çocuklarının bile gördüğü şeyi döneminin en yetkin askeri güçlerinden birinin karar alıcıları neden görememiş?

1943'te Avrupa

savaşın sonucunu bildiğimiz için bugünden geriye dönüp baktığımızda rusya’ya saldırması büyük hataymış gibi geliyor

halbuki 1939 yılında savaşın ilk kurşunu sıkıldığında dünyanın en güçlü iki devletinden biri ingiltere, diğeri fransa'ydı. almanya bu iki devletten dünyanın en güçlü kara ordusuna sahip olan fransa'nın başkentine -tankların harekata başladığı günden sayarsak- 18 günde girdi. 42 günde tüm fransa’ya diz çöktürdü. dünyanın diğer süper gücü ingiltere'yi adasına hapsetti. tam kapsamlı işgal için hazırlıklar yapmaya başladı.

rusya bu ülkelerle karşılaştırıldığında geri kalmış, yarı feodal bir tarım toplumuydu. 1939 kış savaşında finlandiya karşısındaki aldığı hezimet teknik ve lojistik kapasitesinin yetersizliğini gösteriyordu. amerika bile, eğer savaşa girerse sovyetlerin en çok 3 ay dayanabileceğini tahmin ediyordu.


1940 yılında fransa'ya diz çöktürdükten sonra almanya için avrupa sathında yenilmemiş iki devlet vardı: ingiltere ve rusya

bunlardan ekonomi, endüstri, askeri ve siyasi olarak zayıf olan rusya, güçlü olan ingiltere'ydi. hitler'in donanması zayıftı ve hava gücü de ingiltere'yi teslime zorlayamamıştı. kara ordusu güçlü olan hitler'in, kara ülkesi olan rusya'yı işgal etmeyi tercih etmesi çok da mantıksız değildi. üstelik aralarında dostluk varmış gibi birbirlerini idare etseler de son toplamda hem stratejik hem de ideolojik olarak düşmanlığı baki olan rusya ile savaş kaçınılmazdı. hitler'in 20 yıldır savunuculuğunu yaptığı doktrinlerin mantıki sonucu olması bir yana sovyetler bir hammadde deposu olarak savaşı kazandırabilecek tek uzun vadeli kaynaktı. üstelik besarabya ve bukovina bölgeleri rusya'nın elinde olduğu için romanya'dan petrol akışını yahut finlandiya seferi yüzünden isveç'ten demir cevheri tedariğini kesebilirdi. tüm dünyaya kafa tutmakta olan bir ülkenin kaynaklar konusunda rusya'nın hüsnü niyetine bağımlı kalmış olması alınmak istenmeyen bir riskti.

savaş ne kadar erken olursa o kadar iyiydi çünkü iki tarafta aralarındaki savaşın kaçınılmazlığını bildiği için hazırlık yapmaktaydı, ama bir farkla: almanya batı cephesinde savaşırken rusya silah ve insan kaynaklarını tüketmiyor, aksine her geçen gün güçleniyordu. napolyon'un da denediği gibi, hitler için önleyici savaş zorunluydu. ingiltere'nin direnmesinin sebeplerinden biri almanya’nın doğu cephesini boş bırakamaması idi. sovyetler yenilirse ingiltere barış görüşmelerine girişebilirdi.

Oslo'yu işgal eden Alman birlikleri, 1940.

aslında harekat hitler'in planladığı gibi de oldu

1941 yazında almanya rusya'nın batısını işgal ettiği zaman rusya, nüfusunun %40'ını, en zengin endüstri bölgelerini ve batı cephesindeki ordusunun büyük kısmını kaybetti. almanlar bir iki ay içinde moskova kapılarına dayandı. tahmin edilemeyen şey ise rus halkının insanüstü mücadele azmiydi. sovyetler umulduğunun aksine bir darbede yıkılmadı. rus askerleri milyonlarla ölmesine rağmen, kızıllar yarım yamalak bir eğitim ve modası geçmiş silahlarla donattıkları acemileri alelacele cepheye sürerek, asker kaybını hemen yerine koyuyor, almanlar bir birliği imha eder etmez hiç bitmeyen bir sel gibi yeni birlikler akın akın üstlerine geliyordu. savaşın birkaç ayda bitmesi gerekirken almanlar bir yandan da kendilerini, büyük oranda sivil direnişçilerin yürüttüğü vahşi bir partizan savaşının ortasında buldular. birçok yerde büyük fedakarlıklar isteyen neredeyse intihar niteliğinde bir direnişti bu. yırtıcı bir mücadele her sokak, fabrika, ev, bodrum ve çatıda hatta kanalizasyonlarda bile sürdürüldü. bu sebeplerden ikinci dünya savaşı, sscb'de resmen "büyük yurtseverlik savaşı" olarak biliniyordu ve bu doğruydu.

Stalingrad, savaştan sonra.

2. dünya savaşı'na katılan hiçbir ülke rusya kadar zor ve acılı bir yoldan geçmemiştir

sadece savaşın sonundaki insan kayıplarını karşılaştırmak meseleyi anlamak için yeterli olacaktır. abd kayıpları: 400.000, ülkeleri işgal edilen fransızların kayıpları: 600.000, dünyanın büyük güçlerinin tamamına kafa tutmuş almanya'nın kayıpları: 7.500.000 ve rekor rusya'da: 28.000.000.

bugün almanya kazanmak istiyorduysa rusya'ya girmemeliydi falan diyoruz ama tarihsel bir kısım zorunluluklardan dolayı doğu cephesini açmaması bir seçenek değildi. üstelik hiçbir savaş planında bir halkın intihar eder derecede kararlı, böylesine epik bir direniş sergileyebileceği hesap edilemezdi.