Anadolu'nun Ortasında Bir Zamanlar Rus Kazaklarına Ev Sahipliği Yapan Gürsu Köyü

Konya'nın Tuzlukçu ilçesine bağlı Gürsu köyü, bir zamanlar Rus Kazaklarına ev sahipliği yapmış. İşte memleketimizin renklerinden biri olan Rus kazaklarının hikayesi.
Anadolu'nun Ortasında Bir Zamanlar Rus Kazaklarına Ev Sahipliği Yapan Gürsu Köyü

anadolu'nun tam ortasında konya'nın tuzlukçu ilçesine bağlı bir köy var. gürsu köyü... işte bu köyün eski adı: cigidiya köyü'dür...


kurtuluş savaşımız sırasında sovyetler birliği'nin ankara büyükelçisi olan ve mustafa kemal atatürk'ün iyi bir dostu olan semyon ivanoviç aralov, bir sovyet diplomatının türkiye anıları adlı kitabında bu köyden de bahseder:
...

“bir gün mustafa kemal’le konuşurken, paşa bana ve abilov’a dönerek, “akşehir’den pek uzak olmayan bir yerde, cigidiya adlı bir rus köyü olduğunu biliyor musunuz’ dedi. ‘oraya gitmek ister misiniz? size bir kılavuz veririm.’

‘nasıl rus köyü? nereden gelmişler?’

‘çok basit… sizin birinci nikola zamanında tarikatlar takip ediliyormuş. tarikata bağlı olanları asıyor, hapse atıyor, sürgüne gönderiliyorlarmış. rusya’nın güneyinde de tarikatlar varmış.
çarlık hükümetinin takibatından kaçan tarikat mensupları romanya’ya, oradan da türkiye’ye sığınmışlar.  müslüman türkiye onları barındırmış, kendilerine toprak vermiş.’

cigidiya’da geniş sokaklar, ahşap ve sac kaplı damlarında, eski bacalarının üzerinde leylekler bulunan, yüksek damlı güzel evleri gördük. iki otomobilin gelişi, köy halkı arasında bir şaşkınlık yarattı.  halkın çoğu evlerine saklandı. köyün tam ortasında durduk. kocaman kızıl sakallı yaşlıca iki köylü yanımıza yaklaştı.

rusya’dan bir elçinin geldiğini öğrendikleri zaman, önümüzde saygı ile eğildiler. onlardan biri orada toplanmış çocuklara seslenerek, ‘koşun, babalarınızı buraya çağırın!’ dedi. bütün evlerden insanlar çıkmaya başladı. yalnızca erkekler değil kadınlar da çıktı, bunlar renkli süslemelerle kaplı bluzlar, bordürlü eteklikler giymişti. bunlar nekrasov tarikatına bağlıymışlar…  bunların söylediğine göre, deniz kıyısı köylerinde yerleşen başka ruslar da varmış. bunlar balıkçılıkla geçiniyorlarmış.  türkler bunlara kötü davranmıyorlarmış. nekrasovcular, bütün rus gelenek ve göreneklerini koruyorlarmış. köy kızlarından yalnız bir tanesi bir müslüman’la evlenerek köyden gitmiş…

bütün cigidiya köylüleri dinde eski düzen yanlısı, oruç tutuyorlar.  rusçayı türkçeden iyi bilmekle birlikte rusya’yı hatırlamıyorlar.  rus biçimi giyiniyor, sakallarını kesmiyorlardı. babaları ve dedeleri kubanlı, donlu ya da kısmen samaralı.  bazılar kendilerine doğrudan nekrasovcu diyorlar. yalnızca eski slav yazısını okuyorlar, içlerinde, çağdaş alfabeyi bilen çok az.  o sıralarda köyde 60 kadar ev vardı. anayurda dönmek istediklerini ifade ettiler.

köyde ilginç bir olay geçti. sokağa çıktığımız zaman bizim askeri ataşe, köylülerle birlikte bir fotoğraf çekmeyi teklif etti. fotoğraf makinesini hazırladı. işte bu sırada bütün köy kadınları, ‘çekiyor, çekiyor!’ diye çığlıklar atarak çil yavrusu gibi dağıldılar. onlar şimdiye dek ne fotoğraf makinesi ne de bir fotoğraf görmüşlerdi.  askeri ataşe zvonaryev’in bir borudan baktığını ve elleriyle bir şeyler yaptığını görünce kendilerini bu üçayaklı araca çekeceğini sanmışlar…

şimdi artık nekrasovcu türk uyruklu gençler türk ordusunda askerliklerini yapıyorlar. ’’
...

işte aralov'un anılarında bahsettiği köy bugün tuzlukçu ilçesine bağlı olan gürsu köyüdür.
1960'tan itibaren rus kazakları köyü terk etmişler. köyün muhtarının anlattığına göre 20 aile kanada ve abd'ye, 10 aile de rusya'ya geri dönmüşler.

tabii burada bahsettiğimiz kazaklar'ın, kazakistan kazakları ile (türki kazaklar) alakası yok.
bu kazaklar, kozak-cosack olarak adlandırılan ortodoks-slav kazaklardır. ruslar bizim turki kazakları "kazaqh" olarak tanımlarken diğer grubu "kazak" olarak tanımlarlar. ingilizce'de "cossack", fransızca'da "cosaque" adı verilir. bizde ise parmakla gösterilecek bir güruh bu topluluğu "kozaklar" olarak bilir ve tanımlar...

ünlü rus yazar lev tolstoy'un "kazaklar" isimli başyapıtında bahsi geçen de yine hristiyan topluluk olan kozaklar'dır. yine bir başka eser olan gogol'un taras bulbası da, türki kazak değil, slav kazaklarındandır... 

ünlü rus ressam repin'in çok bilinen "osmanlı sultanına mektup yazan kazaklar" adlı yağlı boya eserinde de bahsedilen kazaklar bunlardır.


rus çarlığından gördükleri zulüm üzerine osmanlı'ya sığınmış kazaklar. hatta osmanlı ile birlikte ruslara karşı savaşmışlar.


konya vilayetine 19. yüzyılın 2. yarısında rusya'dan önemli bir göç olmuş. rusya'dan göçüp konya'ya yerleştirilenler içinde çerkesler, çeçenler, inguşlar, nogaylar olduğu gibi, işte cigidiya köyü'ne yerleşen bu rus kazakları da var.

ayrıca bugün beyşehir gölünde üzerinde yerleşim olan tek ada olan mada adası da rus kazaklarının türkiye'de yerleştiği yerlerden biridir.

rus kazakları öncelikle manyas gölü civarına da yerleştirilmiş, lakin burada balık yeterli olmamasından dolayı iznik ve terkos gölü kenarlarına dağılmışlar ve de beyşehir gölündeki mada adasında iskan edilmişlerdir.

manyas civarına yerleşen rus kazaklarının mada adasına iskan edilmelerine dair 1867 yılına ait resmi belge:


işte türkiye'de özellikle göl kıyılarına ve de mada adasına yerleşen bu kazakların ana geçim kaynağı balıkçılıktı, lakin 1900'lü yılların başında mada adası kazaklarının bir kısmı burayı terk ederek akşehir gölü civarına yerleştiler ve burada balıkçılık yapmaya başladılar. 

cigidiya köyü kazakları işte bu mada adasından gelen kazaklardır.

türkiye'ye yerleşen kazaklar ile ilgili 1962 yılında hürriyet gazetesinde "koca bulamayan kazak kızları" şeklinde bir haber çıkmış:


esasen kazakların ülkemizden ayrılışlarının en önemli sebebi de budur. kazaklar evlilik için 7 göbek akrabalık bağı bulunmaması kuralına sahiptirler. lakin nüfusları çok az olduğundan ve aralarında akrabalık bağı bulunduğundan dolayı çıkmaza girmişler.
bu yüzden kazaklar yerli ahali ile kız alıp kız vermek istemişler, lakin kimse bunlara kız vermeye yanaşmayınca da çareyi türkiye'yi terk etmekte bulmuşlar.

ve yine hürriyet gazetesinde 1962 yılında çıkan kazaklar'ın türkiye'den ayrılmasına dair bir haber:


akşehir kazakları'nın türkiye'den ayrılışlarına dair diğer haberler:


türkiye'den 1960'larda göç eden kazaklar bugün hala geride bıraktıkları köylerini ziyaret ediyorlarmış.

onlar da bizim renklerimizden biriydi. gerek osmanlı döneminde, gerek kurtuluş savaşımızda bizimle birlikteydiler. askere gittiler, vergilerini ödediler. bu topraklara hizmet ettiler. türkiye'de göl balıkçılığını geliştirdiler... ama onlar hristiyan oldukları için onlarla kız alıp kız vermedik... nesilleri yok olma tehlikesi altına girince de yine onlar için bir şey yapamadık ve bu toprakları terk etmelerini sessizce izledik ne yazık ki...

rahmetli servet somuncuoğlu'nun bu konudaki çalışmalarını mutlaka okumanızı tavsiye ederim:


diğer okuma yapabileceğiniz kaynaklar