Anlam Arayışını Felsefe ve Yolculukla Harmanlayan Kült Eser: Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı

Amerikalı felsefeci Robert M. Pirsig'in 1974 yılında yayınlanan ve zaman içerisinde bir kült haline gelen felsefi gezi metnine dair bilinmesi gereken belli başlı şeyleri derledik.
Anlam Arayışını Felsefe ve Yolculukla Harmanlayan Kült Eser: Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı


Ne anlatıyor?

hikaye bir adamın, oğlu ve iki arkadaşıyla birlikte yaptığı uzun motosiklet yolculuğundan oluşuyor. yolcular, metalik-plastik yalnızlıklarının hüküm sürdüğü, özdeki çirkinlikleri yapay bir stil cilasıyla kapatılmaya çalışıldığı, stilize nesneler, stilize insanlar ve ilişkilerle dolu bir hayatın yaşandığı amerikan kentlerinden, sapa dağ yollarından, uçsuz bucaksız düzlüklerden geçer, bir dağa tırmanır ve en sonunda okyanusa varırlar.

adam yolculuk boyunca bir de iç yolculuk yaşamakta, başka doruklarda gezinmektedir. kendi deli geçmişine, aklın ötesinde yolculuk yapmaktadır. akılcılık dediği hayaletin peşinde antik greklerden modern bilim felsefesine kadar bütün batı düşüncesini kat eder. etrafındaki bütün çirkinliğin, sahteliğin sebebi olduğu söylenen teknolojiyi suçlamaz. sorun, teknoloji üreten insanlarla ürettikleri nesneler arasındaki ilişkidedir. bunun da temelinde gerçekliği, özne ve nesne diye uzlaşmaz karşı kutuplar koyarak kavramaya çalışan akıl anlayışındaki genetik bir bozukluk yatar. bu anlayış, nitelik sorunuyla hesaplaşamaz. bir sanatçının yapıtını oluşturduğu, bir tamircinin bir motosikleti özenle tamir ettiği saf nitelik anlarında özne ve nesne özdeştir. bir yanda bir insan, bir yanda dünya/nesne yoktur. değer yoksa olgu da olamaz. iyi gerçekliğin bir biçimi değildir, kendisidir.

pirsig’e göre dünyayı politik programlar oluşturarak düzeltemezsiniz, bunlar ancak temeldeki değerler sisteminin doğru olması durumunda işe yarar. dünyayı düzeltmenin yeri önce kendi yüreğimiz, kafamız ve ellerimiz ve onlardan çıkan iştir. bu yüzdende insanoğlunun yazgısını düzeltmekten değil, motosikletin nasıl onarılacağından bahseden bir kitaptır bu. çünkü gerçek motosiklet kendimiz denen motosiklettir.

kaynak: ayrıntı yayınlarından çıkan kitabın, arka kapak yazısından alıntı.

Robert Pirsig


Kitaptan önemli alıntılar

* “işte, zamanda ve uzayda, evrendeki başka her şeyden soyutlanmış bir makine. onun sizinle, sizin onunla, bazı düğmeleri çevirmek, voltaj düzeyini korumak, hataları kontrol etmek dışında hiçbir ilişkiniz yoktur...”

* zaten bu acelecilik kahrolası bir yirminci yüzyıl tavrıdır.

* klasik anlayış dünyayı, saklı biçimin kendisi olarak görür. romantik anlayış ise o anki görünüşüyle görür. bir romantiğe bir makine veya motor çizimi ya da elektronik şema gösterdiğinizde onu ilgilendiren şeyler görmesi olanaksızdır. gördüğü şeyin çekiciliği yoktur, çünkü gerçekliğin yüzeyini görür. isimler, şekiller ve sayılardan oluşan sıkıcı, karışık listeler. ilginç bir şey yoktur. ama aynı krokiyi veya şemayı klasik bir kişiye gösterdiğinizde ona bakar ve hayran kalır; çünkü oradaki çizgilerde, biçimlerde ve simgelerde saklı biçimin muazzam zenginliğini görür.

romantik tarz, özellikle esinsel, düşsel, yaratıcı ve sezgiseldir. duygular olgulardan önce gelir. "sanat", ""bilim"le karşılaştırıldığında genellikle romantiktir. aklı ya da yasaları izlemez. yalnızca duyguları, sezgileri ve estetik vicdanı izler. kuzey avrupa kültürlerinde romantik tarz genellikle kadınla özdeşleştirilmiştir, ama bu kesinlikle zorunlu bir özdeşleştirme değildir.

* korkutucu olan şey teknoloji değil. korkutucu olan, teknolojinin telefon edenler ve santral memuru gibi kişiler arasındaki ilişkilere yaptığı şey.

* “kafa huzuru aslında hiç de yüzeysel bir şey değildir,” diye söze başlıyorum. “her şeyin başı budur. bu huzuru yaratan bakım iyi bakım, bunu bozan bakımsa kötü bakımdır. makinenin kullanılabilirliği dediğimiz şey, bu kafa huzurunun nesnelleştirilmesidir. son ve kesin sınama ölçütü daima sizin kendi huzurunuzdur. eğer sizde, başlangıçta bu yoksa ve çalışırken bu durum sürerse büyük olasılıkla kişisel sorunlarınızı makineye taşırsınız.”

* sonuç, modern teknoloji için gayet tipiktir; görünümlerdeki genel kasvet öyle ağırdır ki kabul edilebilir kılınabilmesi için bir “stil” kaplamasıyla örtülmesi gerekir. ve bu, romantik niteliğe duyarlı biri için daha da kötüdür. bu kez yalnızca çok kasvetli değil kalptır da. işte bu iki özelliği yan yana koyun, amerikan teknolojisinin tam isabetli temel tanımı çıksın ortaya: stilize otomobiller, stilize deniz motorları, stilize daktilolar ve stilize giysiler. stilize evlerin stilize mutfaklarındaki stilize buzdolapları içinde stilize yiyecekler. noel’de ve doğum günlerinde stilize bir şekilde, stilize ana-babalarıyla birlikte olan stilize çocuklar için stilize plastik oyuncaklar. bu ondan ara sıra iğrenmemeniz için kendiniz de korkunç stilize olmalısınız. sizi tavlayan stildir; teknolojik çirkinliğin üzeri romantik kalplıktan oluşmuş şekerli bir sosla örtülür; bunu yapanlar güzelliği ve yararı üretme çabasında, stilize kişiler olmalarına karşın nereden başlayacaklarını bilmezler, çünkü kimse onlara bu dünyada nitelik diye bir şeyin olduğunu ve bunun gerçek olduğunu ve stilden ibaret olmadığını söylememiştir. nitelik, öznelerin ve nesnelerin üzerine, noel ağacına yılbaşı süsü koyar gibi koyabileceğiniz bir şey değildir. gerçek nitelik öznenin ve nesnenin kaynağı, yani ağacı oluşturan kozalak olmalıdır.

* motosiklet üzerinde çalışırken yapılacak şey, öteki işlerde de olduğu gibi, kişiyi çevresinden koparmayacak bir kafa huzuru oluşturmaktır. bu başarıldı mı kalan her şey doğal olarak bunu izler. kafa huzuru doğru değerler üretir, doğru değerler doğru düşünceler üretir. doğru düşünceler doğru eylemler üretir ve doğru eylemler, merkezindeki huzuru başkalarının da görebileceği maddi yansımalar oluşturacak işler üretirler. kore’deki o duvarda olan şey buydu. o, tinsel bir gerçekliğin maddi bir yansımasıydı.

* başkalarında en çok kınadığımız, kendimizdeki en büyük korkulardır.

Metnin "zen" ile ilişkisi

19. yy sonları - 20. yy başlarında yaşanan endüstriyel ve teknolojik devrimin iyice açığa çıkardığı rasyonalite-duygusallık (romantisizm) çatışmasını, insanların bu çatışmanın farklı ekstremlerine doğru itildiği 50'ler ve 60'larda, tekrar makul bir ölçekte, köklere dönerek sentezleme amacı güden her yönü ile aşmış, insanın hayatını yüz seksen derece değiştiren kitaptır zen ve motosiklet bakım sanatı.

bu kitabı ilk okuduğumda zenden yeterince bahsetmemiş olmasına biraz kafam bozulmuştu, adını zen hede hödö koymuşsun, zenden iki gram bahsediyorsun, ülen hadi kabul et çok satsın diye böyle bir numara yaptın değil mi pirsig ehehe diyordum ki yıllar sonra jeton öyle bir düştü ki, yıllarca bunu nasıl anlayamadığıma inanamadım: kitabın tamamı modern bir dille zen hakkında. doğuluların zen hakkında konuştuğu gibi konuşmuyor kitap, ama batının kavramları ve kelimeleri ile tamamen zenden bahsediyor. zaten kitabın başka bölümlerinde pirsig; batıda quality, antik yunanda arete, doğuda dharma denen şeyin aynı şey olduğunu söylüyor. daha da ötesi, phaedrus'un quality peşindeki yolculuğu, buda'nın nirvana peşinde aydınlanma yolculuğuna paralel. en son batıcıl bir perspektifte kafayı yediği bölüm, buda'nın bodh gaya'da bir ağacın altın 49 gün meditasyon yapıp aydınlanması gibi, phaedrus da 3 gün yerinden kıpırdamıyor ve en sonunda aydınlanıyor aslında. bilincinin çözülmesi, ben kavramının ortadan silinmesi, kendisi , çevresindekiler ve dünya için sevgiyle dolup ağlaması, direk aydınlanmanın tasviri. tabi buda'dan farklı olarak, bizim phaedrus 20. yy'ın modern hastahanelerinde apar topar, elektrikli şok tedavisi ile kimliğini kaybediyor, aydınlaması da çöpe gidiyor.

Final yorumu

okumayı yıllara yaydığım ve bundan da büyük keyif aldığım kitaptır bu. bitmesini istemiyorum. sanki o bitince düşünsel yolculuğum da sona erecek gibi geliyor. bu motosiklet yolculuğu bitmez zaten, motor bu kadar çabuk kavranamaz...

Albert Camus'nün, Okuyanları İntihara Yönlendirdiği Söylenen Eseri: Sisifos Söyleni

Tom Robbins'in, Aşk ve Kelebekleri Felsefeyle Harmanladığı Bal Tadında Kitabı: Dur Bir Mola Ver