Arıların Başındaki Belalar ve Bunun Tüm İnsanlığı Etkileyecek Korkunç Sonuçları

Arılar, doğal döngü için çok ama çok önemli birer faktörler. Yoklukları yaşam için çok korkunç şeyler doğurabilecek düzeyde tehlikeli.
Arıların Başındaki Belalar ve Bunun Tüm İnsanlığı Etkileyecek Korkunç Sonuçları
iStock.com

insan hayatı yüksek ölçüde kompleks ama aynı zamanda bir o kadar kırılgan. birbirine bağlı temeller üzerine kurulu bir yapıda olan bu düzenin bir ayağının kırılması bile, önüne geçemeyeceğimiz bir yıkıma doğru sürükleyecek hepimizi. bu ayaklardan biri ‘arılar’ ve bu ayak kırılmak üzere.

şuan tükettiğimiz her 3 öğünden biri arılar sayesinde tabağımıza geliyor. arılar o kadar önemli bir iş yapıyor ki, eğer onlar ölürse, onlarla beraber binlerce tür ekin de ölür. bu durumda da ilerleyen yıllarda milyonlarca insan açlık içinde yok olur.

bir üstteki paragrafın başına geri dönüp tekrar okuyun lütfen. çünkü çok acı bir paragraf ve bu paragrafta yazanların gerçeğe dönüşmemesi için hiçbir önlem alınmıyor.

herşeyden önce ekonomik olarak arıların çok büyük bir önemi var. her yıl dünyada polenlenen bitkilerin mali değeri 265 milyar dolar civarında. her gün hunharca tükettiğimiz yiyeceklerin neredeyse tamamı onlar sayesinde yetişiyor ve arılar olmadan yetişmesi –neredeyse- imkansız.

iStock.com

ağaçlarda yetişen sayısız meyve ve sebzenin yanı sıra hayvan besiciliğinde kullanılan milyonlarca ton bitki de arılar olmadan bir daha yetişmeyecek. dolayısıyla et ve süt ürünleri de arılarla birinci dereceden ilişkili.

şimdi işin tehlikeli tarafına geliyorum. arılar, geçtiğimiz birkaç yıl içinde birden ortadan kaybolmaya başladı. milyonlarca kovan artık bomboş. dünya üzerindeki arıcılar yıllık %30-%90 kayıp yaşadıklarını belirtiyor. amerika’da 1995 yılında 5 milyon civarında kovan bulunurken şuan bu rakam 2.5 milyona kadar düştü. türkiye’de durum daha da vahim. son bir yıl içinde arıcılık sektöründeki kayıp %70’lerde. çukurova üniversitesi veterinerlik fakültesi ve ankara etlik merkez veteriner kontrol araştırma enstitüsü, yaptıkları ortak çalışmayla 23 ilden topladıkları arı numunelerini inceledi, arı kolonilerinin çok hızlı bir şekilde yok olduğunu belirledi.

peki bunun sebebi ne? bu tatlış arılar neden sürüler halinde ölmeye başladı? bunun cevaplarına bakalım şimdi.

2006’da ortaya atılan bir teorinin adı ‘colony collapse disorder’ (koloni çöküşü düzensizliği). bu tehlikenin birden fazla tetikleyicisi var. arılar için ilk tehlike parazitler oldu. onlarca yıldır parazitlere büyük kayıplar veren arıların ilk düşmanı 'acarapis woodi' adlı minicik bir şey aslında. bu mikroskobik canlılar arıların trake borularına (solunum sistemi) yerleşiyor ve yumurtalarını bırakarak arının tüm vücuduna yayılıyor. tek bir arının içinde büyüyen yüzlerce woodi, onu öldürene kadar tüm vücut sıvısını tüketiyor. ikinci düşmanlarının adı ‘varroa destructor’. bir arının kan hücresine yumurtalarını bırakan bu mayt, bu yolla arı larvalarına giriyor. yumurtalar arı larvalarının üzerinde kırılıyor ve anne ile genç maytlar, arıların kapalı hücrelerinde yavru arının vücut sıvılarını yiyerek büyüyorlar. arıyı bu evrede öldürmedikleri için arı büyüdüğünde hücresinden çıkıyor, tabii maytları da beraberinde arı kovanına çıkarıyor. böylece birkaç ay içinde tüm kovana yayılan maytlar, binlerce arının evini tamamen yok ediyorlar.

iStock.com

teoriyi destekleyen bir diğer tehlike de ‘böcek ilaçları’. geçtiğimiz yıllarda sıklıkla kullanılan bir ‘neonicotinoid’ler, nikotin ailesinden gelen bir zehir türü. 90’larda satışa çıkan bu haşere ilacı, doğa için çok zararlı olan ddt’ye alternatif olarak çıkmıştı ama bunun da öyle ‘zararsız’ olmadığı zamanla anlaşıldı. 2009 yılında dünya çapında 1.5 milyar euro’luk satış rakamına ulaşan bu zehir, böcek ilacı sektörünün %25’ini domine etti.

başta kanola ve mısır olmak üzere ‘kötü böcekleri def etsin’ diye birçok meyve ve sebzede kullanılan bu ilaç, arıların direkt sinir sistemine zarar veriyor. başta arıların yön bulma yeteneklerini etkileyen bu zehir, kovanları bulabilen arılarla beraber kovana da giriyor, böylece koca bir koloniyi kısa sürede önce felç edip sonra da öldürüyor. aslında bu önemli sorun yetkililer tarafından görmezden geliniyor ve alternatif ilaçlar yapılmasının önüne geçiliyor çünkü pazarı hala çok büyük ve ‘dolar’lar, ‘euro’lar hala destelerle gelmeye devam ediyor.

arıların ölümlerine destek olan ‘genetik çeşitsizlik’, ‘tek tip ürün tüketimi’, ‘hızlı hasat yüzünden düşen beslenme düzeyi’, ‘doğal alanların yok edilmesi gibi zararlı insan aktiviteleri’ gibi etkenler de eklenince minik dostlarımız artık daha fazla dayanamıyor, birer birer değil biner biner ölmeye devam ediyor.

iStock.com

sonuç olarak sorunun acilen çözülmesi için gereken hamleler şuan yapılmıyor. her ne kadar 'öyle değilmiş' gibi davranmaya devam etse de dünya ve diğer yaşam formlarıyla derin bağlantılara sahip olan insanoğlu, doğayı ‘muazzam bir düzene sahip bir güzellik’ olduğu için değilse bile -en azından hala bolluk içinde- yaşamaya devam edebilmek için korumak zorunda. bunu çok geç olmadan idrak etsek hiç fena olmaz. önce arılar, sonra kendimiz için.

bu öğreni, kurzgesagt’ın nefis vidyosundan alıntılanan bilgiler içermektedir. vidyo’yu da mutlaka izleyin efendim.