Artı Değer Kavramı Üzerinden Üretimin Sosyalizm ve Kapitalizm Karşılaştırması

Üretimde kişinin harcadığı emek ve zaman üzerinden sosyalizm ve kapitalizmi karşılaştıran Sözlük yazarı "krasnoya" verdiği istatistiklerle de aydınlatma yaşatıyor.
Artı Değer Kavramı Üzerinden Üretimin Sosyalizm ve Kapitalizm Karşılaştırması
iStock


sosyalist üretim sistemini kavrayabilmek için, söz konusu yapıyla kapitalist üretim sistemini karşılaştırmak, bunun için de öncelikle bu iki sistemin özelliklerini ve farklılıklarını açıklamak gerekir. karl marx'ın ayrıntılı bir şekilde çözümlediği artı değerden oluşan kapitalist birikim ile kolektif artı ürüne dayalı sosyalist birikimin karşılaştırılması sosyalist üretimin yasalarını ve tutarlılık unsurlarını açıklamada kolaylık yaratacağından, işe kapitalizmdeki artı değer kavramını açıklayarak başlayalım.

Karl Marx


sözü edilen kavramları sistem olarak değerlendirdiğimiz için burada kavramı tek işçinin, kendisinin ve ailesinin hayatını idame için gerekli olandan daha fazla ürettiği ve bu fazlanın kapitalist tarafından ele geçirilişinden çok, bir ekonomide söz konusu olan bütün işçilerin yaratmakta oldukları değer fazlası üzerinde durarak toplam değerleri dikkate alan bir değerlendirme üzerinden gidelim.

söz gelimi bir malı normal üretim koşulları altında o sırada geçerli olan ortalama hüner derecesi ve faaliyet yoğunluğu ile elde etmek için toplumsal açıdan gerekli emek zaman miktarı o malın değerini teşkil eder. bu değer iktisadi çevrimlerin başı, sonu ve genelinde ortalama olarak fiyatla örtüşür. emekçiler yalnız kendi geçimlerini gerçekleştirmeye yetecek malı üretmek için sosyal bakımdan gerekli olan emek zaman süresi çalışmazlar. zira kapitalist üretim sistemi buna elverişli değildir. çünkü emekçi çalışacağı zamanın süresini tespit etmek imkanından yoksundur. emekçi bir günlük emeğini kapital sahibine kiraladığı zaman, çalışma gününün süresini söz konusu olan sermayedar tespit etmektedir. kapital sahibi çalışma süresini emekçinin yaşantısını devam ettirmesi için gerekli olan malları üretecek sürenin üstünde tespit ettiğinden dolayı kapitalistin işçiye ödeyeceği ücret, tespit edilmiş bulunan süre içinde işçinin ürettiği malların toplam değerinden az olacaktır. çünkü üretilen toplam değer, çalışılan saatlerin miktarına bağlıdır.


teorik olarak kapitalist üretim sisteminde işverenin, işçinin emek gücüne işçiyi ve ailesini geçindirmeye ancak yetecek bir ücret verdiği varsayılır. bu ücret işçiyi ve ailesini 24 saat geçindirmek için yarım gün çalışmaya tekabül etmekte ise, kapital sahibi, işçiye çalıştığı toplam saatlerin ücretini ödememekte, diyelim ki yarım gün ödemekte, fakat onu tam bir gün çalıştırarak , ödemediği yarım günde işçinin ürettiği , yarattığı değeri alıkoymaktadır. işte işçinin yarattığı fakat ona ödenmemiş , ödenmemekte olan bu değere artı değer denmektedir. yani bir çalışma gününde işçiler tarafından üretilen malların toplamından işçilerin ve ailelerinin bir günlük geçimi için gerekli malların değerini çıkardığımızda söz konusu olan değere artı değer denir. bu noktada dikkat edilmesi gereken husus sermaye birikiminin ön koşulunun aslında artı değer olduğudur.

kapitalist üretim sisteminde bir ekonominin ihtiyaç duyduğu yatırımlar dolaylı ya da dolaysız olarak kapital sahiplerinin elinde bulunan artı değerden karşılanmaktadır. 

bununla birlikte kapitalist üretim sisteminde devlet burjuvazinin özel mülkiyet haklarını korumak üzere proleterler ve yarı proleterler üzerinde tahakküm oluşturmaya yarayan bir araç olmanın yanında burjuva mantığına uygun olarak vergi karşılığında halka eğitim ve sağlık gibi sayılamayan hizmetleri de getiren bir kurumdur. kapitalist üretim sisteminde devlet, sayılabilen hizmetleri kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla gerçekleştirdiğinde ise tıpkı özel işletmeler gibi getirdiği hizmeti faturalandırır. yani emekçi kapitalist üretim sisteminde hem emeğinin tam karşılığı olmayan bir ücret alır hem de aldığı bu ücret üzerinden hayati ihtiyaçlarını karşılayıp bir yandan da eğitim sağlık gibi devletin kendisine getirdiği kamu hizmetleri için vergi öder.


sosyalist üretim ilişkilerinde ise yukarıda sözünü ettiğimiz kapital sahiplerinin üretim araçları üzerindeki mülkiyeti ortadan kaldırılarak kamu mülkiyetine geçmiştir, böylece kapitalist üretim ilişkilerinde ekonominin geneli açısından söz konusu olan artı değer bütünü artık söz konusu olmaz ve sosyalist üretim ilişkilerinde artık kamu mülkiyetine geçmiş olan işletmelerin üretip, plan motifiyle belirlenen bir fiyat üzerinden arzını gerçekleştirdiği malların perakende satışları üzerinden yapılan muamele kesintisi ile elde edilen sosyalizmdeki iktisadi birikim, kapitalizmdeki iktisadi birikimi oluşturan artı değerin teşkil ettiği gibi parça parça kapital sahiplerinin elinde değil, bütün üretim araçlarını tek bir çatı altında toplayan kamu iktidarının elinde toplanır. 

sosyalist üretim aşamasının söz konusu olduğu bir ortamda yine herkesin emeğinin karşılık geldiği değerin bir bölümü harcanan emek gücü oranında ücretlendirilir, fakat bu sefer kapitalist üretim sisteminden farklı olarak kamu iktidarı bütün olarak elinde topladığı sosyalist akümülasyonu yeni sınai yatırımlara ve kamusal hizmetlere (eğitim , sağlık, barınma) harcar, yine kapitalist üretim sisteminden farklı olarak bu kamusal hizmetler (sovyetler birliği'nde ve comecon üyesi sosyalist ülkelerde olduğu gibi) vergilendirme ya da faturalandırma olmaksızın her vatandaşa ücretsiz olarak ulaştırılır (söz gelimi eğitim, sağlık, barınma-konut, ısınma, elektrik, su gibi hizmetler sovyet tipi iktisat sistemlerinde büyük ölçüde ücretsiz olarak devlet tarafından karşılanırdı).


işte bu şekilde birikimin bir bölümü direkt olarak harcanan emekle orantılı olarak, diğer bölümü de yukarıda sözünü ettiğimiz ücretsiz, vergisiz, faturasız hizmetler yoluyla dolaylı olarak vatandaşlara ödenmiş olur, bu şekilde, aynı zamanda sınıf tanımlamasının iktisadi yönü yani "bir toplumda, meydana gelen iktisadi faaliyetten aynı menfaati edinen büyük insan grubu" şeklindeki ifade göz önünde bulundurulduğunda sosyalist üretim aşamasında herkes iktisadi faaliyetten aynı menfaati edinmiş olacağından iktisadi anlamda uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin olmadığı, tüm toplumun ortak iktisadi kazanımlarının söz konusu olduğu bir sosyal yapı söz konusu olur.

gelgelelim, sürekli dillendirilen bir olay günümüzde insanların kafasını bulandırmakta ve sosyalizme şüphe ile yaklaşmalarına sebep olmaktadır. 

söz konusu olan olay kapitalist restorasyon diye adlandırılan sovyetler birliği'nde sosyalizmin çözülmesi sürecidir. sovyetler birliği'nin iktisadi olaylar tarihi incelendiğinde burjuva iktisatçılarınca iddia edilenden farklı bir sonuca ulaşmak çok normaldir. söz gelimi, uzaya ilk defa insan gönderen, sınai maksatlı ilk nükleer santrali kuran, nobel ödüllü onlarca fizikçi, kimyager, iktisatçı, biyolog yetiştirmiş, ağır sanayi alanında dünya birincisi olmuş (örn. 1979-1980 arasında gerçekleştirdiği 150 milyon ton çelik üretimi ile sscb bu alanda açık ara lider konumundaydı), eğitim ve sağlık hizmetlerinde tartışmasız üstünlükler edinmiş bir ülkenin, daha 1980 yılında en temel ekonomik gösterge olan gsmh açısından bakıldığında 1 205 750 000 000 dolarlık gayri safi milli hasılasıyla dünyada ikinci ve kişi başına milli gelir olarak (ayrıca sosyalist bir ekonomi söz konusu olduğundan gelir dağılımında eşitsizliğin söz konusu olamayacağı gerçeği düşünüldüğünde) 4550 dolar ile dönemin referanslarına göre yüksek gelirli ülkelerin alt diliminde yer aldığı (kaynak memo larousse ansiklopedisi 2'inci cilt sayfa 595, ansiklopedinin yararlandığı kaynak, "documentation française") ve yine 1980 yılı rakamlarına göre yılda yaklaşık yüzde 4 büyüme gerçekleştirdiği somut bir gerçeklik olan sovyetler birliği'nin 1991 yılında birden çöktüğünü, bunun sosyalist iktisat sisteminin çöküşü olduğunu söylemek biraz kandırıkçılık olmaktadır.


ayrıca sscb'yi batılıların ölçütleri ile incelemeyi bir kenara bırakıp gerçek kalkınma göstergelerine yoğunlaşıldığında sscb'nin ekonomik üstünlüğüyle yüzleşilebilir. şöyle ki abd'nin 124 milyon çelik ürettiği dönemde sscb'de 150 milyon ton çelik üretilmiştir ve sscb bu alanda birinciliği hep sürdürmüştür. (kaynak: meydan larousse ansiklopedisi, ek cilt 21, s. 39 ve ek cilt 23 s. 783)

sağlık hizmetlerine bakıldığında, abd'de 100 bin kişiye 972 hastane yatağı ve 282 doktorun düştüğü dönemde, sovyetler birliği'nde 100 bin kişiye 1210 hastane yatağı ve 347 doktor düşmekteydi ve sscb demografik veriler bağlamında dünya'daki en iyi sağlık sistemine sahipti. (kaynak: memo larousse ansiklopedisi, 4. cilt, s. 993)

peki ya eğitim? 

kapitalizmin baş ülkesi abd'de öğretmen başına 21 öğrencinin düştüğü dönemde, sovyetler birliği'nde öğretmen başına 15 öğrenci düşmekteydi. (kaynak: memo larousse ansiklopedisi, 2 cilt, s. 639)

peki nasıl oldu da böylesine güçlü bir ülke bir anda yok oldu? 

gerçek, gorbaçov yönetimince alınan kararlar ve sonrasında uygulanan politikalar incelendiğinde kolayca anlaşılır. sosyalist bir ekonomide fiyat mekanizması kapitalist sistemdeki arz talep kanununa göre kendiliğinden oluşmaz, fiyat mekanizmasının yerini plan motifi alır. planlamacılar da tıpkı kapitalist sistemde çalışan bir para politikası uzmanı gibi bir takım kurallarla karşı karşıyadırlar. bu kurallardan bir tanesi de sosyalist sistemde fiyatların c+v+r(c+v) kuralı çerçevesindeki maliyet esasına göre belirlenmesi esasıdır. 

bu esas sosyalist planlamada fiyat tespitinin en temel tutarlılık unsurlarından biridir. bu kural 1985'ten sonra genel olarak çiğnenmiştir. gorbaçov'un nisan 1985'den itibaren aldırdığı çeşitli kararlardan sonra sscb'de belli ölçüde piyasa koşulları karma ekonomi anlayışıyla uygulamaya konmuş, bazı alanlarda özel girişim imkanları yaratılmaya çalışılmıştır. 

Mihail Gorbaçov


bununla birlikte bazı kısa dönemli dalgalanmaların engellenmesi için bir takım yanlış önlemler alınmıştır. bunlardan biri de ürünlerin fiyatlarının zaman zaman maliyetlerinin altında belirlenmesidir. elbette sosyalist planlamada yeri geldiğinde fiyatlama maliyetin altında yapılabilir, ancak bu durumda daha üretken olan ve tampon sektör adı verilen sektörlerde, sübvansiyonla orantılı üretim artışı yapılması gerekir. ekmeğin fiyatı olması gerekenin altında belirlenebilir ama bunun da belli koşulları vardır ve gerçekçiliğini yitirmemiş olması gerekir. örneğin 1987 yılında sscb'de 1 birimlik ekmeğin fiyatı 1 birim buğdaydan daha ucuz idi. bu durum çiftçilerin ineklerine buğday ya da arpa yerine ekmek yedirmesi gibi sonuçlar doğuruyordu. gorbaçov döneminde bunun gibi daha birçok tutarlılık unsuru hiçe sayılmıştır ve bu da kapitalist restorasyon sürecini hızlandırmıştır.

(bkz: sosyalist planlama)
(bkz: uzay çağı)