Atatürk ile Tanışamadığı İçin Çok Üzülen ABD Başkanı Roosevelt ile Ata'nın Mektuplaşması

1933-1945 yılları arasında ABD Başkanı olan Franklin D. Roosevelt, 1937 yılında Mustafa Kemal Atatürk ile mektuplaşmış. İşte o mektuplar ve mektupların ardındaki olaylar.
Atatürk ile Tanışamadığı İçin Çok Üzülen ABD Başkanı Roosevelt ile Ata'nın Mektuplaşması

cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan devrimleri dış dünyaya tanıtmak için ülkedeki yeniliklerle doldurulan karadeniz vapuru‘nun avrupa limanlarında gezmişliği vardır. bir de suyun öbür yakası var. amerikalılar için yapılan gösterimler. tabii ki bu kez vapur seferi düzenlenmiyor. belgesel şeklinde hazırlanan filmler amerika'da gösteriliyordu.

1936 eylül ayında amerikalı gazeteci julien byran, hızla kalkınan ülkeyi filme çekmek için ülkeye davet edilmişti. devletin desteğiyle istanbul, ankara, izmir, eskişehir ve kayseri'de çekimler yaptı. gazetecilere mesafeli olan mustafa kemal'i florya'da kumsalda, denizde filme aldı. en ünlü kareleri mustafa kemal'in manevi kızı ülkü adatepe ile florya plajında oynarken çektiği görüntülerdir. birçok var, bir tanesi:


çankaya köşkünde çalışırken, kabine toplantılarına başkanlık ederkenki hallerini filme alarak yaklaşık 90 dakikalık bir belgesel ortaya çıkardı.

byran aynı zamanda abd'de siyasi çevrelerin yakından tanıdığı bir isimdi. başta abd başkanı franklin delano roosevelt olmak üzere önemli dostları vardı. modern türkiye'yi anlatan belgesel film 27 mart 1937'de beyaz saray'daki başkanın katıldığı özel bir davette gösterildi. gösterim byran'ın yaptığı konuşmalarla birlikte 2,5 saat sürdü.

roosevelt, bu özel gösterimden yaklaşık on gün sonra mustafa kemal'e bir mektup yazdı:

"ahiren türkiye’de bay julien byran tarafından alınmış filmi, birkaç akşam evvel beyaz sarayda izledim. nispeten kısa bir zamanda meydana getirdiğiniz pek çok şayan-ı hayret hususatı görünce hissettiğim şevk ve heyecanı size arz etmek istedim. kıymetli şahsiyetinizi evinizde ve plajda küçük kızınız ile oynarken çekilmiş olan resimleri seyretmekle bilhassa bahtiyar oldum. bu, sizin ve benim bir gün birbirimizi mülaki olmak fırsatını bulacağımız ümidini, bende bir kat takviye etti. nadir olan istirahat zamanlarımda bana göndermek lütfunda bulunduğunuz türk posta pulları koleksiyonunu seyretmekteyim. bunlar üzerinde resmedilmiş olan manzaraları, bir gün kendi gözlerimle görmeyi ümit ediyorum. samimi saygılar ve halisane temennilerimle"

mektubun o dönem gazetelere haber olan hali:


atatürk bu mektubu alınca başkana aynı nezakette mektup yazdı:

“ahiren türkiye’de bay julien bryan tarafından alınmış filmi seyretmekten duyduğunuz memnuniyeti bildiren 5 nisan 1937 tarihli lütufkar mektubunuzu hakiki bir sevinç ile aldım. mektubunuzda, ahvalü şerait müsade eder etmez, birbirimize bir gün mülaki olacağımız ümidini de izhar buyuruyorsunuz. samimi duygularınız ve modern türkiye’de elde edilen terakki hakkındaki takdirdar telakkinizden dolayı size fevkalade müteşekkir olduğuma inanmanızı rica ederim. bay başkan, bu fırsattan istifade ederek amerika birleşik devletleri hakkındaki hayranlığımı tekrar bildirmek isterim. bilhassaki bizim iki memleketimiz, umumi sulh ve insanlığın saadetini istihdaf eden aynı ideali gütmektedir. size bir an evvel mülaki olmak benim de samimi arzum olduğundan harikulade işler yapmış sevimli ve kuvvetli şahsiyetinizi türkiye’de selamlayacağım güne sabırsızlıkla intizar ediyorum. samimi duygular ve halisane temennilerimle”

filmin gösterimi beyaz saray’la sınırlı kalmadı. julien bryan sanki kültür elçisi gibi abd’nin çeşitli şehirlerinde “yeniden doğan türkiye” (turkey reborn) adını verdiği konferanslarla filmini göstermeye devam etti.

kaynak: yurdagül yüksel “atatürk ve roosevelt” atatürk araştırmaları dergisi, temmuz 1999

* franklin roosevelt, atatürk’ün vefatından sonra “benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkân kalmamış olmasıdır” demiştir.

* abd başkanlarına gelen hediyeler devlete zimmetleniyordu. özel hediye alamıyorlar. atatürk’ün gönderdiği pullar muhtemelen beyaz saray arşivinde tutuluyordur.