Atatürk'ün Harf İnkılabını Kolaylaştırmak İçin Bizzat Yaptığı Müdahaleler

Atatürk, harf inkılabını (devrimi) yaparken her şeyi dönemin uzmanlarına devretmemiş ve bizzat ilgilenmiş meseleyle. İnceliyoruz.
Atatürk'ün Harf İnkılabını Kolaylaştırmak İçin Bizzat Yaptığı Müdahaleler

latin alfabesine geçilmesinin nedeni, okuma ve yazmanın daha kolay öğretilebilmesidir

latin değil türk abecesi ayrıca. çoğu kişi bilmez, latin alfabesini en son uyarlayan millet olduğumuz için en iyi şekilde uyarlanmıştır. o da yine atatürk sayesinde... gelin anlatayım.

atatürk, fransızcayı çok iyi bildiği için harf uyarlamalarında bu bilgisinden çok faydalandı. örneğin fransızcada ç harfini yazmak için tch harf kombinasyonu kullanılır. ç harfi vardır ama s olarak okunur. fransızcada kullanılıp okunmayan harfleri çıkartırsanız abartısız kitapların sayfa sayısında 3'te 1 oranında tasarruf yaparsınız. atatürk'ün ayrıca esperanto dilini bildiğini de düşünüyorum. bu sayede yazıldığı gibi okuyabiliyoruz. ingiliz 60 sesi 24 harfle karşılamak zorunda kaldığı için titanik'i taytanik diye okuyor.

atatürk'ün dil devrimini bizden anlayan biri çıkmadı henüz

elin fidel castro'su hatırlatmak zorunda kaldı ama onun da yukarda kısaca özetlemeye çalıştığım vurgusunu anlayan olmadı. dedi ki castro: "atatürk türk milleti için sadece dil devrimini yapsaydı bile büyük bir devrimci olarak anılmayı hak ederdi."

bize hep "paşa ertesi gün çıkacak gazetelerin yeni alfabeyle basılması emrini verdi, bir de harf devrimi sırasında çok sigara içti" gibi gereksiz bilgilerle süreç hem geçiştirilmiş hem de basitleştirilmiştir. oysa bizzat atatürk (atamız demiyorum, kendisi bu hitabı sevmezmiş) tarafından çalışılarak dil kurumuna sadece kullanım örnekleri üzerinde alıştırmalar yapmalarını istemiş. ancak toplantı uzadıkça uzamış. tartışmalar bugün şapkalı, çengelli harfler olarak bildiklerimiz. aslında hepimizin dikkatini çekmiştir, s ve ş arasında bu sesin oluşumu arasında fark vardır. sanki benzermiş gibi arka arkaya olması bizi şaşırtmasın. aynı şekilde c ve ç, o ve ö gibi.

türk alfabesinde ne harf kombinasyonu ne de okunmayan harf vardır.


atatürk'ün harflere müdahaleleri

- ha sesi için başka dillerde okunmayan ya da başka bir sese karşılık h harfinin kullanılması.

- x harfinin el yazısına uygun olmaması için kullanılmaması.

- gh yerine g üzerine şapka konulması (en son belirlenen harf bu harftir ve arapçaya benzemesi için-geriye ket- şapkalı tek harftir).

- j yerine c ya da dc kullanılmasını reddetmiştir (dil uzmanlarınız, dile sizin kadar hakim değilse siz de çok sigara içersiniz).

- iki farklı k harfi için q kullanılmasının reddedilmesi (arapça düşünme kaynaklı).

dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz diyenler, dedelerinizin okuma yazma oranı yurt genelinde %10, istanbul'da bile %20 idi. ninelerinizde durum daha da vahim % 0,2. size en güzel yanıtı bizzat yine atatürk vermiş zaten (her devriminin gerekçesini sunmuştur):

“şimdi sözden ziyade iş zamanıdır. çok işler yapılmıştır, ama bugün yapmaya mecbur olduğumuz son değil lâkin çok lüzumlu bir iş daha vardır. yeni türk harflerini çabuk öğrenmelidir. her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz. bu vazifeyi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir toplumun yüzde onu, yirmisi, okuma-yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır. bundan insan olanlar için utanmak lâzımdır. bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; iftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir! fakat milletin yüzde sekseni okuma-yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. türk’ün seciyesini anlamayarak kafasını bir takım zincirlerle saranlardır.

artık mazinin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. hataları düzelteceğiz. bu hataların düzeltilmesinde bütün vatandaşların çalışmasını isterim. en nihayet bir sene, iki sene içinde bütün türk toplumu yeni harfleri öğreneceklerdir. milletimiz yazısıyla, kafasıyla bütün medeniyet âleminin yanında olduğunu gösterecektir.”

gazi mustafa kemal atatürk

iki hususu sona bıraktım

bugün ingilizcenin yazıldığı gibi okunmamasını bize hep, işte böyle diye normal bir şeymiş gibi öğrettiler. oysa 16. yüzyılda ingilizler böyle bir alfabe devrimi yapabilselerdi okuyamadıkları sadece incilin eski basımları, birkaç bin kitap ve dedelerinin mezar taşları olacaktı. bugün biz çok az durumda adımızı soyadımızı kodlarız. ama ingilizcede hemen hemen her isim ve soy isim kodlanır.

ilginç husus da şu: bugün 7 bölgeyi bırakın her ilin hatta nerdeyse her köyün kendi ağzı (şive değil) olmasının sebebinin türkçe'den tamamen farklı olan arapça yazma okuma alışkanlığından kaynaklı olduğunu biliyor muydunuz? bunun nedeni de şuydu. arap alfabesi genelde ünsüz (sessiz) harflerden oluşmaktadır. bu ünsüz harfler “a”, “i”, “u”, (üstün, esre, ötre) işaretleriyle seslendirilmiştir.

türk dili ve lehçelerinde ise dokuz ünlü (sesli) harf “a, e, é, o, ö, u, ü, ı, i” bulunmaktadır. bu nedenle arap alfabesi türkçeyi ifadeye yeterli değildi. arapçada sesli harflerin yetersizliği nedeniyle, bir kelime birkaç türlü okunabiliyordu. ayrıca türkçede bulunmayan sesler için de harfler vardı. dört türlü “z”, üç türlü “h”, üç türlü “s”, iki türlü “t” sesi vardı. arapça harfler kelimenin başında, ortasında veya sonunda olduğuna göre yazılışı değişiyordu. arap yazısında “p”, “ç”, “j”, “g” sesleri ifade edecek harfler yoktu. yazılan bu üç sesi karşılamak için “b”, “c”, “z” harflerine üç nokta eklenerek “p”, “ç”, “j” sesleri karşılandı. ayrıca arapçada kelime üretilirken kök değiştiği halde, eklemeli dil olan türkçede kök sabit kalmaktaydı. arap alfabesindeki seslilerin yetersizliği, türk kitleleri arasında işte bu ağız farklarını ortaya çıkardı.

işte türk abecesi, türk milleti arasında dil birliğini de sağlamıştır.

bu kadar yeterli sanırım.