Avustralya Neden Dünyanın En Tehlikeli Hayvanlarına Ev Sahipliği Yapıyor?

Avustralya'da dünyanın en tehlikeli hayvanlarının barındığını belgesellerde falan muhakkak duymuşsunuzdur.
Avustralya Neden Dünyanın En Tehlikeli Hayvanlarına Ev Sahipliği Yapıyor?
iStock

tarihsel olarak baktığımızda avustralya hemen hemen her devirde oldukça kuru ve tahmin edilemeyen bir iklime sahip olmuştur. zaman zaman avustralya'nın çöl kısmı aylarca, bazen 1 yıl boyunca hiç yağmur alamıyordu. yine bu bölgedeki toprakların büyük bir kısmı çok verimsizdi ve üzerlerinde neredeyse hiçbir şey yetişmiyordu. avustralya bir ada olduğu için dış dünyayla da bir bağı yoktu. yani hem önceden ne kadar süreceği hiç belli olmayan kuraklıklar vardı hem de kuraklıktan kaçıp gidecek pek bir yer yoktu. bu yüzden avustralya'da çok ilginç ve dünyanın geri kalanından farklı bir ekosistem oluştu.


bir örnek vermek gerekirse yılanlardan bahsedelim. yılanların en büyük özelliklerinden biri bir oturuşta kendi ağırlıklarına yakın yiyecek yiyebilmeleridir. yani 30 kiloluk bir yılanın bir oturuşta 20 kiloluk et yediği görülebilir. bunun sebebi yılanların kış uykusuna gitmesi, çoğu zaman yılda 2-3 kere beslenmesidir. yani yılan abimiz bir oturuşta kendi ağırlığı kadar yemek yer ama sonra 4-6 ay boyunca hiçbir şey yemeden hayatta kalabilir. işte avustralya gibi uzun süre kuraklık yaşayan ve hava durumu önceden tahmin edilemeyen yerlerde bu aranan bir özelliktir. örneğin hemen hemen her gün beslenmesi gereken memeli türlerinin çoğu bu iklimde hayatta kalamaz.


ortalıkta hayatta kalmak için rekabet çok, yiyecek ve av az olunca birkaç ayda bir avlanıp beslenen hayvanların hayatta kalma özelliği artıyor fakat olay bununla da bitmiyor. şimdi yılan abimizin mart ayında karnı acıkıyor ve yiyecek bir şey aramak istiyor. tabi o sırada karnı acıkan ve yiyecek peşinde olan bir çok hayvan var. ya av olacaksınız, ya başkasını avlayacaksınız ya da aç kalacaksınız. bu durumda birden fazla kavgaya girip yaralanmak ve zayıf düşmek istemiyorsunuz. bir seferde avınızı etkisiz hale getirip mideye indirmeniz gerekiyor çünkü o ortamda kıyasıya bir rekabet var. zaten mart ayında tek başına dolaşan ve midenize layık bir av gördüyseniz bir daha böyle bir av yakalama şansınız da olmayabilir. bu tür iklimlerde bulunan fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek gerekir.


peki yılan abimiz mart ayında karşısına çıkan avını mideye indirmeyi nasıl garanti altına alınacak? evrim bunu da düşünmüş ve yılana zehir bahsetmiş. yılanımız zehir sayesinde fazla mücadele etmeden, tek ısırıkla düşmanını etkisiz hale getirip mideye indirebilecektir. böylece karnını doyurmak için birden fazla çatışmaya girmek zorunda kalmayacaktır ve işini çabucak görecektir. avustralya gibi rekabetin inanılmaz derecede olduğu ve kaynakların çok kısıtlı olduğu topraklarda evrimleşme sürecinde bir çok zehirli hayvanın zehri daha da kuvvetli hale gelmiş. nesillerce zehirli hayvanların zehri güçlendikçe onların avladığı hayvanlar da bu zehirlere karşı bağışıklık kazanmayı öğrenmiş ve zehirli hayvanlar da zehirlerinin dozunu arttırmışlar. bugün dünyadaki en zehirli 10 yılan türünün 8 tanesinin avustralya'da yaşama sebebi budur.


böylece ortaya bir ısırıkta bir danayı öldürebilecek örümcekler, yılanlar, çiyanlar, her türlü psikopat hayvan çıkmış. tabi bu zehirler ha deyince yapılmıyor. bu zehirlerin üretimi de bu hayvanlar için oldukça meşakkatlı bir süreç. bazı zehirli hayvanlar gereğinden fazla zehir üretince kendi zehriyle de ölebiliyor. bu da dikkate alınması gereken bir konu. bununla birlikte bazı hayvanların zehirleri sadece bazı hayvanlara karşı etkili. genelde evrimleşme sürecinde hayvanlar en fazla neyle avlanıyorsa ona karşı zehirlerinin daha güçlü olması beklenir ama bununla beraber bir hayvan neyle besleniyorsa o hayvanın da zehre karşı tolerans geliştirmesi de beklenebilir.

peki kangurular ve koalalar nasıl ortaya çıkmış? aha, bunu ben de bilmiyorum.