Başarılarıyla Tarihe Geçen Bilim İnsanlarını Gözünüzde Fanileştirecek Tuhaf Özellikler

Bugün onları neredeyse tarihi bir figür, bir kült olarak tanımlıyoruz ancak yakından bakıldığı zaman pembe dizilere konu olacak benzer kıvamda problemleri varmış çoğunun. E insanlık hali tabii...

bilim insanlarının da kendine has enteresan özellikleri ve hikayelerinin olması ufkunuzu açabilir. bazılarından seçmeler:

johannes kepler

aslen bilim ile iç içe bir ailede büyüse ve çocuk yaştan itibaren matematiğe çok eğilimli olduğu bilinse de graz'daki protestan okulunda yine matematik alanında belletmenlik yaparken en büyük hayali iyi bir papaz olmakmış. fakat sonradan bilim insanı yönü ağır basmış.

isaac newton

newton hayatta tanışabileceğiniz en geçimsiz ve kıskanç insanlardan biriymiş. bu yüzden hayatı boyunca çok az arkadaşı olmuş. bu arada ne kadar büyük bir bilim insanı olsa da büyücülük üzerinde araştırma yapmasıyla biliniyor. ayrıca eleştiriye hiç gelemeyen, hemen alınan biriymiş. bu konuda evrim ağacı videosu:


albert einstein

kendisi dağınıklığı ile meşhur biliyorsunuz. özellikle ne zaman takım elbise giyse ayağına çoraplarının birini giymeyi genellikle unuturmuş. yakın dostu ve abisi max planck "ne zaman beni trende karşılamaya gelse onu bu halde görmek normal olmuştu." der.

niels bohr

kuantum mekaniği'nin kurucu babalarından biri kabul ediliyor. 1922 yılında nobel almıştı biliyorsunuz. aynı zamanda iyi bir futbolcu. oğlu aage bohr da "ulan ben madem boynuzum, neden kulağı geçmeyeyim" demiş, yememiş içmemiş (şaka tabi, iyi yemiş, zaten o da bir atlet aynı zamanda) 1975'de nobel'e kavuşmuştur. iyi de yapmıştır. ancak babacığı 1962'te öldüğünden bunu göremedi tabi. belki aage ödülü mezara götürüp "bana adam olamazsın dedin, ama oldum baba" deyip ağlamış olabilir :)

alan turing

meşhur enigma şifrelerinin kırıldığı bletchley park serüveni sırasında "herkes benim kahve kupamı çalmak istiyor, kıskanç i*neler" deyip, ne zaman bir yere gidecek olsa, kupayı odaya kilitli zincir ile zincirlermiş :)

benim has adamım paul adrien maurice dirac

o kadar sessiz ve içine kapanık bir adammış ki bazen arkadaş ortamında saatlerce hiç konuşmadığı olurmuş. bir fransızca öğretmeni olan babası oldukça otoriter ve zor beğenen biriymiş. ayrıca anne ve babası sürekli kavga ettiği için bizim dirac gittikçe içine kapanmış. "babam öldüğü gün artık kendim oldum" demiştir.

erwin schrödinger

bilim dünyasının çapkınlarından. birden fazla kişiden çocuğu olduğu gibi, meşhur denklemini alpler tatili sırasında metresinin sırtını çalışma masası olarak kullanarak (!) yazmış :)

son olarak geçen yüz yılın belki de en önemli eğitimcilerinden richard feynman

kendisinden önce ölen eşinin ardından yazdığı son derece duygusal mektup meşhurdur biliyorsunuz. ancak bizim feynman aralarında hostesler, yakın arkadaşlarının eşleri de dahil olmak üzere uçana kaçana sulanan bir adammış meğer. ama bunu eşi hayatta iken mi yapıyordu, yoksa öldükten sonra yoldan mı çıktı (!), onu araştırmadım :)