Beklentileri Fazlasıyla Karşılayan Joker Filminin İncelemesi

Todd Phillips'in yönetmenlik koltuğunda oturduğu, Joaquin Phoenix'in Joker rolünde arşa çıktığı 2019 yapımı Joker filmi, genel olarak beklentileri fazlasıyla karşıladı. Joker'in nasıl Joker olduğunu izlediğimiz bu güzel filmin Ekşi Sözlük incelemesi.
Beklentileri Fazlasıyla Karşılayan Joker Filminin İncelemesi

joker'in bir karakter olmaktan ziyade, toplumsal bir başkaldırı hareketinin simgesi haline gelmesini izleyeceğimizi düşünüyordum ve hemen hemen öyle oldu. en iyisi de böyle olmuş; ne sadece bir joker'e odaklanmışlar ne de joker'i tamamen soyutlayıp bir isyan filmi ortaya koymuşlar. ikisinin arasını çok güzel bulmuşlar. joker'in joker olmasında toplumun iki yönlü etkisini de görmüş olduk. joker'i sevmeyerek kötü adam olmaya ittiler ve kötü adamı severek öyle olmaktan mutlu olmasını sağladılar. arthur'un kahkaha problemini çok güzel bir yerde bize açıkladılar. psikolog sahnesinde bunun bir rahatsızlık olduğunu anlamadan geçtik, daha sonrasında otobüste küçük çocuğu eğlendirirken anne tarafından azar yiyen ve uyarılan karakterimiz kahkahalara boğuldu ve kartını uzatarak rahatsızlığını belirtti. kafamıza da çok güzel bir şekilde yazdı. rahatsızlığı var ve insanlar bundan hoşnut olmadığı için kendini açıklamak zorunda hissediyor. daha sonra kahkahayı hep dozunda ve tam yerinde kullandılar.


metrodaki kavga anında ne zaman aralarından birini vuracak, ne zaman silahı ateşleyecek diye bekledim. bas bas bağırıyordu zaten ama orada bile joker'in aslında kötü biri olmak istemediği vurgulanmaktaydı. onları öldürmek zorunda kaldı ve aslında bundan memnun değildi; bunu da filmin ilerleyen sahnelerinde öldürdüğü üç ismi "adi" oldukları için öldürdüğünü söyleyerek belli ediyor yani aslında saf bir kötü değil. sevdiği herkesten yavaş yavaş darbe yiyor. annesinin ondan babasını bilip de gizlediğini öğreniyor, daha doğrusu öyle sanıyor. hem bunun üzüntüsünü hem de annesinin rahatsızlanmasının üzüntüsünü yaşarken tv'de bir talk show'da kendisinin bir kesiti paylaşılıyor. orada da hayalinde babası gibi gördüğü murry, kendisiyle alay ediyor. joker, onun da diğerleri gibi adi olduğunu orada anlıyor. o güne dek yalanla yaşadığını düşünüp, önce babası zannedip thomas wayne'e ulaşmaya çalışıyor (ki iyi ki öyle olmadı. başta "batman-joker" kardeş fikri hoş gelse de sonradan düşününce kötü olurmuş, iyi ki olmamış) lakin sonra onun da bir yalan olduğunu öğreniyor. annesinin delirdiğini ve tüm hayatının, "happy'nin" yalandan ibaret olduğunu düşünmeye başlıyor. darmadağın olmuş arthur, sevdiği kadının evine gidiyor ve bizim belki fark ettiğimiz, belki fark etmediğimiz bir gerçekliği orada o da fark ediyor: aslında sevdiği kadınla hiçbir şey yaşamadı, şizofren işte... böylelikle onu sevmediği, hatta fark etmediği için o da adi olmuş oluyor ve joker onu da öldürüyor. (sonradan ekleme: filmin yönetmeni, kadının ölmediğini açıklamış.)


annesinin kaydını hastanede kontrol ettikten sonra flashback sorgu sahnesinde görüyoruz ki arthur da çocukken istismara maruz kalmış. bir gerçekliğe güzelce parmak basıyorlar: çocukken istismara uğrayanlar ne yazık ki sorunlu birer yetişkin oluyorlar. hayatının yalandan ibaret olduğunu tamamen fark eden arthur, gidip annesinden intikam alıp öldürüyor. bu sahneyi biraz bile dramatize etmeden vermeleri bence harika olmuş. arthur'un içinde biraz bile anne sevgisinin kalmadığını net bir şekilde anlıyoruz. daha sonra evine gelen iki arkadaşından adi olanını vahşice öldürüp kendisine iyi davranan cüceyi serbest bırakıyor. hâlâ daha tam olarak saf kötü olabilmiş değil, bunu da görmüş oluyoruz. sonra bir diğer intikam için harekete geçiyor, yolda gördüğü binlerce "joker'den" etkileniyor. kendini değerli hissediyor ve toplumun aslında o joker'i sevdiğini, yani onu öyle kabullendiğini görüyor. varlığını sorgulamak yerine kötü biri olarak var olabileceğini fark ediyor. şahsen murry'i öldürmesinde yolda gördüğü o insanların etkisinin olduğunu düşünüyorum. zira evde yaptığı provalarda hep kendini vuruyordu, kendini vurup toplumu suçlamayı tercih ediyordu lakin yolda kötü olarak sevildiğini fark edince öyle davranmaya, öyle olmaya karar veriyor, sevilmek ve var olmak için. murry'nin programına konuk oluyor ve kendini joker diye takdim etmesini istiyor. orada anlıyoruz ki sokaktan gerçekten etkilenmiş ama son provasında da kendini öldürerek hâlâ kararsız olduğunun mesajını veriyor. muhtemelen kesin kararını programda murry, onunla alay etmeye devam edince veriyor. orada harika bir konuşma yapıyor. film, genel anlamda diyalog konusunda zayıftı ama bu bir eksiklik değil, zira diyaloğa pek ihtiyaç duymadık zaten, her şey o derece güzel yansıtılmıştı işte. diyalogda zirve ise kesinlikle konuk olduğunda yaşanıyor. orada beni çok etkileyen harika bir söz söylüyor joker: "ölen kişi ben olsaydım üzerime basıp geçerdiniz". hatırladığım kadarıyla bu tarz bir şeydi. joker, toplumun yüzüne ne kadar adi olduklarını vurduktan sonra murry'nin de adi olduğunu söylüyor bunun onu şaşırttığını ve üzdüğünü görüyoruz. murry'i de öldürerek bir intikam daha alıyor.


sonrasında polis aracında gördüğümüz joker, şehirde çıkmış olan isyana olan bakışlarıyla, yüz ifadesiyle, tepkisiyle tatmin olduğunu hissettiriyor. insanların çılgınca kötülük istediğinden ve kötülükle var olabileceğinden emin oluyor. artık joker'e tam olarak dönüşüyor yani. isyancılar tarafından polisten kurtarılışı ve aracın üzerinde o dans sahnesi... ah, orada öylesine yükseldim ki keşke orada bitseydi diyorum lakin devamındaki sahneyi düşününce aslında gayet güzel ve yerinde olmuş. son bölümde ise akıl hastanesinde görüyoruz joker'i. bir psikiyatrist ile görüşüyor ve yine kahkahasını atıyor. bunun komik olup olmadığını soran doktora "açıklamak" yerine aklına bir şaka geldiğini söylüyor. kendini açıklamaktan, arthur olmaktan vazgeçmiş olduğunu anlıyoruz. en son koridorda yürüyen jokerimizi görüyoruz. yürüdüğü yerde kan izleri bırakıyor ve anlıyoruz ki doktoru öldürmüş. sebepsiz yere, kendisine hiçbir adilik yapmamış birini ilk kez öldürüyor. işte bu son sahnede "joker" olduğunu bizlere gösteriyor...


filmde beğenmediğim tek şey, joker'in sevdiği kadınla yaşadıklarının aslında "şizofreni" olduğunu kör göze parmak şeklinde göstermeleri. yani kadın "sen arthur olmalısın" deyince zaten anladık yahu ne gerek var sahneleri tekrar göstermeye.

ayrıca thomas wayne gerçekten joker'in babası mı yoksa annesi mi hakiki deli? bunun da ucunu açık bıraktılar gibi. annenin bir fotoğrafını gösterdiler ve arkasında güzel bir notla birlikte "tw" yazıyordu. thomas yazmış yani ama işte anne kafayı yedi de kendi mi yazdı yoksa gerçekten ilişkileri vardı da ortaya çıkmasın diye thomas tezgah mı kurdu? bunlar biraz muamma ama ben annenin gerçekten deli olduğuna inanarak devam etmeyi seçiyorum.

düşünüyor ve başka da kusur bulamıyorum.

senaryosuyla, oyunculuğuyla, çekimleriyle, müzikleriyle, ortamıyla, ruhuyla, her şeyiyle harika bir film olmuş. hem film hem joaquin phoenix kesinlikle ödül veya ödüller almalı, hak ediyorlar.

The Dark Knight, Batman Aracılığıyla Faşist Bir Düzenin Açık Açık Propagandasını mı Yapıyor?