Beren Saat'in Pek Anlaşılamayan Doğum Günü Paylaşımının Alt Metninde Ne Var?

Geçtiğimiz gün Beren Saat, Instagram hesabından paylaştığı bir gönderi ile eşi Kenan Doğulu'nun doğum gününü kutladı. Pek çok kişinin anlam veremediği bu paylaşımda Beren Saat ne demek istedi?
Beren Saat'in Pek Anlaşılamayan Doğum Günü Paylaşımının Alt Metninde Ne Var?


Bilmeyenler ve yeniden okumak isteyenler için Beren Saat'in yazdığı metin

“Ben oyun arkadaşımı buldum galiba” dedim bir akşam, gözlerin parlayarak baktın. Gece gitar sesiyle uyandım; bir şarkıya başlamıştın, büyülendim. Biz o şarkıyı beraber bitirirken, aşk şarkısı olduk. Birbirimizin yaralarını öptükçe can arkadaşı olduk. Yaydığımız aşk enerjisiyle çevremizde iklim değişikliğine sebep olduk ve beraber ne eğlendik:) Sonra bir noktada sen masumiyetini kaybettin; ben de oyun arkadaşımı, yol arkadaşımı... Bir yerlerin kapısında el ele çekilmiş naylon fotoğraflarımızı aşk sananlar için bunlar, arkadaşlarımızın gözünden hesapsızca biz işte. Ne zaman boşanacaksınız diyorlar sürekli; güvenmek, bağlanmak, bağışlamak, vazgeçmek bütün bu ağır duygusal süreci hiç merak eden yok. Boşanmak işin en kolay kısmı, ben evlenmeye de görece az hevesli taraftım zaten. Benim için esas olan hep aşktı, aşktır! Bir yastıkta kocamak mı, beraber ölmek mi insanların bir aşkı başarmaktan anladığı bilemiyorum. Oysa sen, ben, baba’nın gitarı bir yatağın içinde; sonsuz zamanın durakladığı, ömrün tamamlandığı yüz yıllar yaşadık. Bu demode romantizmde ortağım olduğun için teşekkür ederim. Sen tabi ki yeni şarkılar yazacaksın. Artık içimde ne öfke, ne en ufak bir pişmanlık; her damla gözyaşıma ziyadesiyle değdin. İyi ki doğdun da, sana aşık oldum.


Gelelim metnin incelemesine

dallanıp budaklanmış, ne olduğu anlaşılmayan duruma beren saat'in verdiği bir sondur bu paylaşım. sonlar gereklidir, sağlıklıdır, herkesin ihtiyacı olan o büyük son gelmiştir.

bu yazı nedir şimdi? açıklayalım

yolun burasına kadar gelme cüreti göstermiş birine, tıpkı beren saat'in yaptığı gibi, o yolu bitiş çizgisine layıkıyla götürmek gerekir. keyifli bir yolculuk kisvesi altında gösterilen o yolculuğun geldiği nokta ile, gelinen yerle yetinilmemeli ve o yol güzel bir trafik kazasıyla süslenmelidir. patlak hava yastığından habersiz olan o yolcu kafasını çarpmalı ve burnu kırılmalıdır. ağaca çarpmış araç alev alırken de kendi kaderiyle baş başa bırakılmalı ve araç terk edilmelidir. hem de doğum gününde. işte bu yazı da tam bu şekilde başlamış ve ilerlemiştir.

övgü mü yergi mi, bir teşekkür mü yoksa aşağılama mı, affetme mi yoksa yüzleşme mi anlaşılmaz. çünkü hiçbiri değildir, hepsinin bir araya geldiği bir kazadır. bir sondur. neden sessizlikle, kapalı kapılar ardında, kendiliğinden yapılmamıştır bu son? sebebi şudur.

beren saat, ilk sevgilisini, hayat arkadaşı denebilecek sevgilisini trajik bir şekilde yaşayan, ruhunda ve bedeninde travmalar taşıyan bir kadındır. zirvededir ama yalnızdır. bir kenan gelmiştir oyun arkadaşı olarak, ona geçmişin trajedisini unutturmasa da böyle bir trajedi olduğunu bilerek özenli davranması gereken, öyle de davranmış ama sonunda herkes gibi olmuş ve bir hayal kırıklığı olmuş dolayısıyla yaptıkları sıradan bir bitişten çok daha şaşırtıcı ve üzücü sonuçlara sebep olmuştur. aşık olabilen bir adam olması, bir sürü kadına düzinelerce şarkı yazması o adamın sonunda yaptıklarını kurtarmayacak hatta boynuna dolanacaktır çünkü gerçekten, her şeye rağmen bir yalancıdır. aşk onun için beren'in tanımına uyan bir aşk değildir, gelene geçene hissedilebilen, anlık bir duygudur ve önemsizdir. korunup kollanacak bir şey değil herkeste, her kucakta yaratılan bir şeydir.

bu da tüm bunlara cevaptır ve anlayabilen için bu yazı baştan sona küfür içermektedir

*masumiyetini kaybettin: sen de çevreni düzinelerce kadınla doldurdun.

*bu demode romantizmde ortağım olduğun için teşekkür ederim: yarattığın sözde aşık adam imajı ile beni de içine kattığın, güya örnek çift olduğumuz bu hikayeye beni de ortak ettiğin için sağ ol. her şey aslında çok sıradan, klişe ve iç sıkıcıydı.

*sen tabii ki yeni şarkılar yazacaksın: senin hayatında hep birileri oldu, hep aynı anda birkaç kişi oldu, hepsine de şarkı yazdın. bana da yazmıştın. başkasına da yazacaksın. kimsen o olmaya aynen devam edeceksin yani. zaten hep oydun. kadın koleksiyoncusu bir söz yazarı. aşkı kendi oyunlarına alet eden bir düzenbaz. ben tabii ki ne ilktim, ne de son olacağım.

*artık içimde ne öfke, ne en ufak bir pişmanlık; her damla gözyaşıma ziyadesiyle değdin: bu övgüyle karışık bir yergidir. sen benim için nefret edilmeye bile değmeyecek olan, bende öfkenin zerresini bile barındıramayacak kadar değersiz ve önemsiz bir roldesin hayatımda. ve seni sahneden tamamen attım. artık pislik yapmak için dahi olsa hayatımda barınamayacaksın. çünkü bende sevgi de, nefret de uyandıramıyorsun. yaptıkların artık beni etkilemiyor. sıfırsın yani, tamamen bittin ve tükendin bende. istesem de bir şey hissedemem artık. iyi ki de öyle oldu. üzüldüm, ağladım da senden kurtuldum sonunda, ağlamama değdi.

bir yerlerin kapısında el ele çekilmiş naylon fotoğraflarımızı aşk sananlar için bunlar, arkadaşlarımızın gözünden hesapsızca biz işte: herkes bizi örnek çift sanarken sen bana kan kusturuyordun. uzaktan herkes yaşadığımız şeyi aşk sanıyordu, oysa bu anları her şeyden habersiz arkadaşlarımız çekmişti. onların gözünden böyleydi her şey, gerçekte böyle değildi. aşk bu değil. gram alakası yok bunun aşkla.

ne zaman boşanacaksınız diyorlar sürekli; güvenmek, bağlanmak, bağışlamak, vazgeçmek bütün bu ağır duygusal süreci hiç merak eden yok. boşanmak işin en kolay kısmı: boşanmak kolay, son bir karar verip imza atıyorsun oysa boşanana kadar ne aşamalardan geçtim, neler çektim. ben de şok oldum, olanları hazmetmem, affetmem, yüzleşmem sonra da bu adamdan vazgeçmem zaman aldı haliyle.

ben evlenmeye de görece az hevesli taraftım zaten. benim için esas olan hep aşktı, aşktır!: evlilik umrumda değil zaten kenan istedi ve zorladı biraz da. (burası küfür niteliğinde) kenan istemese evlenmezdim. ben aşka bakarım, aşığım diye yapayım dedim. aşk yaptırdı yani kenan falan değil. aslolan aşktır. evliliğin de kenan'ın da canı cehenneme.

bir yastıkta kocamak mı, beraber ölmek mi insanların bir aşkı başarmaktan anladığı bilemiyorum. oysa sen, ben, baba’nın gitarı bir yatağın içinde; sonsuz zamanın durakladığı, ömrün tamamlandığı yüz yıllar yaşadık.: ben sana aşık oldum ve seninle bir şeyler yaşadım, bu başarı mı yoksa ölene kadar mı birlikte olsak başarılı olurduk bilemem ama seninle hayatımızın bir dönemini paylaştık en nihayetinde.

fotoğraf seçimi ayrıca güzeldir çünkü beren önde, kenan arkadadır

beren önde, kenan'ın yaptıklarıyla alay edercesine ve onun kullandığı aracı bir ağaca çarptırarak alev aldırıp, her şeye görkemli ve utanç verici bir şekilde, tıpkı kenan'ın hak ettiği gibi bir son vermesinin alaycılığıyla gülümsemektedir. kenan da yaptıklarından, geride bırakılmasından, s*ktir edilmesinden habersizce; özündeki gerçek yüzünden tabanı tabanına zıt bir şekilde, şemsiye ile güya beren'i yağmurdan korumaktadır. fotoğraf gerçekten muazzam bir ironiye sahiptir.

olay, beren'in aldatılmış ve tüm duygularıyla güvendiği adamın ikiyüzlü bir yalancı çıkmış olması değil

olay beren'in bu tavra karşılık öfkelenme, yerin dibine sokma, bağışlama ve siktir etme hakkını herkesin gözü önünde sonuna kadar kullanabilecek kadar cesur olmasıdır. bu yüzden takdir edilesidir. kadın diye, ünlü diye, sözde örnek çift oldu diye susmasını bekleyenlere inat sesini yükseltmesidir. bir vedadır, bir iyileşmedir ve bir sondur. cesurca ve tam da özgür, mutlu, korkusuz bir kadının alacağı tavırdır. küfürlerin bir çiçek gibi bittiği o güzel yüreği ve cüretkar, cesur, haddini bildiren duruşuna hayran kalmamak mümkün değil. helal olsun sana özgür, cesur kadın.

Kadın Futbolunun Yasakları Aşarak Ses Getirir Hale Gelişinin Öyküsü