Bir 90'lar Sonu Efsanesi: Ruhsar Dizisinden Akılda Kalanlar

1998-2001 yılları arasında Kanal D'de yayınlanan, başrollerini Hande Ataizi ve Cem Davran'ın paylaştığı Ruhsar dizisine dair unutamadıklarımız.
Bir 90'lar Sonu Efsanesi: Ruhsar Dizisinden Akılda Kalanlar

Hiç görünmese de varlığını hep hissettiğimiz: Ruşen Amca'nın oğlu Sedat

yılların eskitemediği karakter. öyle bir akıllarda kalmış ki bazen ne yapsam daha iyisini bu adamın yapabileceğini düşünürüm, soruyorum sana nasıl bir travmasın sen ruşen amcanın oğlu sedat ?

Efsane jeneriği

ruhuna sağlık ruhsarcığım ölmemiş

elalem utansın o beni terk etmemiş

gel şöyle otur ruhsar yanı yanı başıma

görsün millet hayal gerçek yan yana

not: bunu ezbere yazmakta varmış. üstünden yıllar geçmesine rağmen beynimin bir yerlerini hala dolduruyor olması çok acaip

Ruhsar jenerik

yağmur yağınca ruhsar inerdi.

az mı bekledik yağmurlu gecelerde buğulu camların ardında. hiç gelmedi..

mazhar'in ruhsar'a zaman zaman "ruhospu" diye hitap etmesi

menkibe hanimin soyunun her bolum baska bir padisaha dayanmasi
mazhar'in evden cikarken yaptigi garip hareket

arkadaşının kız kardeşine yazan müfit.

firdevs vardı mazhar'ın kardeşi. hande ataizi'nin gölgesinde kalmıştı ama güzel kızdı. abisine birilerini ayarlardı annesiyle sürekli. o diziden sonra pek görmedim gerçi.

(bkz: reyhan)

dizide güldüğüm tek şeydi.
o sahneden çıkınca gönül rahatlığıyla zap yapardım hemen...

mazhar'ın evden her çıktığında yaptığı garip totem.

El kol hareketleri yapıp anlamsız bir şekilde evin içine doğru tükürürdü.

menkıbe hanım'ın, mahzar'a bulduğu kızların hepsinin adının garip olması. bir keresinde de kızın adı normal çıkmıştı da(nerimandı sanırım), soyadı garipti. (başındanaşağıkaynarsudökülmezoğlu)

gözüm abla.

her bölümün girişinde mazhar'ın, ruhsar'ın mezarına koyduğu çiçeğin mezarın içine girmesidir ben nazarımda.trikotaj'ı öğrenmiştim ikinci olarak.

diziyi izleyen çocukların yarısından çoğu reklamcı olmak istedi, olanlar hala ruhsar'ı bulamadı. akıldan çıkmak bilmeyen kayıp gençlik...

(bkz: ruhsar'daki solcu patron)

Önder Bey (Mehmet Ulay)

karlı kayın ormanıyla kanına girerlerdi bu adamın, hemen gaza gelir, ardından da yumuşardı. ben de babamın kanına gireyim demiştim öyle bir keresinde, sikinde bile olmadı. 68 kuşağının homojen olmadığını öğrenmiştim böylelikle.

ahiret bizim komşumuz ülker teyze'nin oturma odası gibiydi ayrıca. saksılarda boy boy bitkiler falan vardı. gözüm abla da ülker teyze'ye benziyordu zaten. hayalimdeki cennetten çok uzaktı ya. yine de ahiret dedikleri zaman gözümün önüne gelen ambiyans odur.

hatırladığım, birkaç kere rastladığım bir bölümünde mazhar'ın çalıştığı reklam ajansına ürettiği vıcık markalı saç jölesinin reklamını yapabilmek için bir girişimci geliyordu. bu girişimci aslında peruk takan kel bir adamdı. vıcık saç jölesinin reklamları çıktıktan ve yayıldıktan sonra bu jölenin kullanan herkesi kel bıraktığı ortaya çıkmıştı. 

jöleyi üretip yayan kel adam da kel ortaklarıyla birlikte bununla ilgili çıkan haberleri izleyip eğleniyorlardı "bütün dünya bizim gibi kel olacak! yaşasın kellik! nihaha..." diye. sonrası pek aklımda değil ama mazhar ile ruhsar bu adamlara karşı duruma el koyuyorlardı sanki.

gözüm ablanın ölmek bilmeyen kocası için hazırladığı tuzaklar
bi de ruhsarla mazharın yarı ölü bi çocukları olmuştu sankim bi bölümde...

mazhar'ın sürekli evlendirilmeye çalışılması nedeniyle dizinin kadrolu nikah memurunun olması. hatta adam artık nikaha başlamadan "eveeet... bakalım bu sefer nikahı kıyabilecek miyiz?" diye giriyordu...

(bkz: kanka)

türkiye de bu kelimenin ilk kullanıldığı yapımdır, hata türkiye kankalık müessesesini bu diziden öğrenmiştir desek yanlış olmaz.

Velhasılıkelam, güzel zamanlardı

akılda kalanlardan ziyade, o andaki anılar ve hissettirdikleri daha ağır basıyor.

cumartesi gecesi yayımlanırdı. pazar vardı dışarıda. yemek yenip, televizyon karşısına geçilirdi. hava soğuktu. soba yanıyordu. portakal mandalina yenirdi. turuncunun kokusu. galiba mutluydum.