Bir Devlet, Takım veya Şirket Kuranların Karşılaştığı Büyük Sorun: Kurucu Sendromu

Sendromların en ilginç ama bir o kadar da ciddi örneklerinden biriyle karşı karşıyayız: Büyük bir şeyin kurulmasına vesile olan kişilerin, kurduğu şeyin devamlılığına verdiği hasar. Buyrun, detaylara inelim.
Bir Devlet, Takım veya Şirket Kuranların Karşılaştığı Büyük Sorun: Kurucu Sendromu
iStock

kurucu sendromu, bir diğer deyişle founder's syndrome.

kurucu kurduğu yapıyla (devlet, takım, şirket, dernek) mecburen bütünleşir. başlangıçta, zira, kurumu ortaya çıkaran, insanların gelmesini sağlayan kurucunun vizyonu ve yetenekleridir.

sonra ne olur?

kurum kurucuyla eşitlenmeye başlar. hem kurucu zehirlenir, hem kurum. kurucu mikro-yönetim yapmaya, her şeyi ayarlamaya başlar. kurum, kurucuya yaltaklanan insanlarla dolar. işlev yitimiyle başlayan süreç çöküşe kadar uzanabilir. gerçek bir hastalık gibi organizmayı etkileyen bir sendromdur.

birçok yapı, bu yüzden kurucusundan sonrasını göremez

kendisinden sonrasının ne olacağını belirlemekten kaçınan kurucu, bunun başlıca sorumlusudur. kurduğu yapıyla evlat gibi bir ilişki kurar, ama ebeveynlik tarzı hastalıklıdır. çocuğunun gelişmesine, istiklal kazanmasına izin vermez. hep en iyisini bilen, en doğrusunu seçen otoriter bir babadır. öldüğünde, kütlesi büyüse de çocuk kalmış bir insan gibi, kalabalık olsa da işe yaramaz, karar alamayan, kendini yönetemeyen bir yapı bırakır.

eric hoffer, kesin inançlılar'da bu yüzden der ki, lenin'in erken ölmesi bir lütuftu. bu sayede bolşevik devrimi daha uzun ömürlü oldu. hitler daha erken ölse, naziler daha güçlü olabilirlerdi.

kurucu sendromunun ülkesini engellemesine izin vermeyen en büyük kuruculardan biri: george washington

görev süresi bittikten sonra "ortalık karışık, seni herkes seviyor, bir süre daha/ölene kadar başkan ol" tekliflerini geri çevirmiştir. öykündüğü ve vaktiyle adını takma ismi yaptığı cincinnatus gibi, görevi bittikten sonra "köyü"ne dönmüştür. bu sayede amerikan sisteminin kalıcı olmasını sağlamıştır.