Birçok Çocuğun İçinde Kalan Ukdesi: BP'nin Verdiği Oyuncak Tır

90'lı yıllarda elde edilebilecek en güzel oyuncaklardan biri hiç şüphesiz BP'nin verdiği oyuncak tırlardı.
Birçok Çocuğun İçinde Kalan Ukdesi: BP'nin Verdiği Oyuncak Tır


çocukluğumun içinde kalmış uktesiydi. çünkü hiç benim olmamıştı. tonla oyuncağı olan kenanın oyuncaklarından sadece biriydi toplasan 2-3 kere izin verdiği kadar dokunmuş oynamıştım. üzerinden 10-15 sene geçmiş gecenin köründe insanın aklına geliyor işte , bu kadar kalmış içimde. hatta televizyonlarda reklamı oynar her gördüğümde kenan paşanın evine gidip azıcık oynayasım gelirdi. ama olmazdı.

alın reklamı

çocukken birçok şey isteyip, neredeyse hiçbirine sahip olamayan birisi olarak muhtemelen en çok üzüldüğüm oyuncaktır. artık istediğim şeylere kendi imkanlarım ile sahip olabiliyorum ama bir yaştan sonra da bir şeylere sahip olmak hayatta mutluluk getirmiyor.

bana teyzemin ne tür bir manyak olduğunu hatırlatan tırdır.

efendim bu tırdan küçük anstapibil'in de vardır ve doğal olarak en sevdiği oyuncağı budur(yan kapakları açmak suretiyle uçak olarak bile oynuyorsun lan daha güzel bir şey olabilir mi?) fakat bu sırada oyun arkadaşı olan yan komşunun kızı kızamık geçirmektedir ve sahip olunan temizlik hastası teyze, bu kızın kızamık mikrobunun tırda kalacağına inanır ve pille ışıkları çalışan tırı bildiğin deterjanla yıkar. bu da yetmezmişçesine tutup lastikleri de çıkarıp atar ki mikrop o aralarda bulunmasın. böylece o havalı mı havalı tır bir anda tüyleri yolunmuş kelaynağa döner ve bir süre o şekilde oynandıktan sonra takoz niyetine ayağı kırılmış bazaya destek olarak konur(hala da aynı yerini korumaktadır).

hayır ağlamıyorum gözüme o küçük gri honda civic kaçtı.

hatta biraz hafızamı zorlayarak tırı bp'lerde belli bir miktar akaryakıt alımıyla veya 7.500.000 tl ile sattıklarını da ekleyeyim.


(bkz: şu an ağlıyorum biliyor musun)

aynı şekilde benim de çocukken hayalini kurmuş olduğum oyuncaktır. vay arkadaş ya. duygulandım durduk yere.

sene 97-98. reklamları fır dönüyor. kırklareli, lüleburgaz'da arıyoruz soruyoruz yok. edirne'ye veya istanbul'a gitmek lazım. bekliyorum umutsuzca.

enez'e dedemlere yazlığa gideceğiz. lüleburgaz'dan giderken edirne merkez'e uğramadan havsa'dan dönüyorsun. kahroluyorum. reklamlar yine televizyonda.

bir sabah babam gazetede edirne'de açılan bir özel okulun bursluluk sınavı reklamını görmüş. "gel gidelim, sınava gir; dönüşte o kamyondan alayım sana?" diyor. kabul ediyorum.

sınava giriyorum. dönüşte bp tırı benim oluyor. ama aklım sınavda. normalde hep başarılı bir öğrenciyken sınav sonucu gelmiyor. okuldan bir yazı da. o oyuncağa ne zaman elimi sürmeye kalksam "haketmedin onu orospu çocuğu, koy onu yerine, bırak elleme" diyor içimdeki ruh hastası, dogma ustası.

gittiğim devlet okulu açılacak. tüm kıyafet, kırtasiye kitap alışverişini yapmışız. ertesi gün okul yani. günlerden tıpkı bugün gibi pazar.

bir telefon geliyor. "yüzde 100 burslu kazandınız, özel bir sebebi yoksa niye kayıt yaptırmadığınızı öğrenebilir miyiz?". bize bir bilgi ulaşmadı deyince, okulun açık olduğunu isterlerse kayıt işlemleri için gelebileceğimiz söyleniyor. koştur koştur edirne'ye gidiliyor.

hayatımda bir dönüm noktasıdır bu bp tırı. sayesinde hiç göremeyeceğim insanları gördüm, hiç bulamayacağım imkanları buldum. saplantılı davranışların ne kadar gereksiz olduğunu o yaşta farkettim. evde her zaman en güzel yerde durur. kimselere vermem.

benim için çok özel anlamlara sahip olsa da benzini shell'den alıyorum.
niye öyle oldu anlamadım hehe.