Black Mirror Dizisinin Kurgulandığı Evreni En İyi Biçimde Anlamak İçin Dizi Bölümlerini İzleme Sırası

Sözlük yazarı "earendill", her bölüm farklı konulara yer veren efsanevi dizi Black Mirror'ı en iyi şekilde anlamak isteyenler için izleme sırasına göre bölümleri yazmış.
Black Mirror Dizisinin Kurgulandığı Evreni En İyi Biçimde Anlamak İçin Dizi Bölümlerini İzleme Sırası
Black Mirror
Yazı spoiler içerir.


biliyorsunuz, black mirror dizisi her bölümde ayrı hikayelerden ve kahramanlardan oluşuyor. ama aynı evrende geçtikleri yapımcı charlie brooker tarafından açıklandı. yani tek bir zaman çizelgesinde ilerleyen bir olaylar zinciri söz konusu. dizi, bu olaylar zincirinden rastgele, kronolojiye uymadan bazı parçaları anlatıyor. bu anlamda tıpkı star wars gibi burada da bazı bölümlerin, sonra çıksalar da aslında daha erken bir tarihsel dönemi anlattığı söylenebilir. dolayısıyla yayınlanma sırasına alternatif olarak diziyi daha iyi anlamak için bu tarih sırasına göre de izlemek mantıklı bir tercih olabilir. önerilere açığım, ama o evrende olaylar sanki şu sırayla gelişiyor:


1. the national anthem - s01e01


2. the waldo moment - s02e03


3. nosedive - s03e01


4. shut up and dance - s03e03


5. hated in the nation - s03e06


6. white bear - s02e02


7. arkangel - s04e02


8. crocodile - s04e03


9. the entire history of you - s01e03


10. playtest - s03e02


11. white christmas - s02e04


12. san junipero - s03e04


13. uss callister - s04e01


14. hang the dj - s04e04


15. be right back - s02e01


16. black museum - s04e06


17. men against fire - s03e05


18. metalhead - s04e05


19. fifteen million merits - s01e02


dizi, günümüz dünyası ile aynı başlıyor, sosyal medyanın yaygınlaşması sonucu herkes cep telefonlarından birbirleriyle iletişime geçiyor. ilk 6 bölümde bunun etkileri ve kötü sonuçları anlatılıyor. başbakan-domuz hikayesi ile başlayan olaylar zinciri, önce sosyal medyanın kişisel hayatı tamamen kuşatmasıyla ve nosedive bölümündeki dünyanın ortaya çıkmasıyla sonuçlanıyor, sonra shut up and dance gibi blue whale tipi tehlikeli oyunların alttan alta yaygınlaştığını görüyoruz. bir süre sonra da sosyal medya sayesinde büyük bir linç kültürü oluşuyor.

sosyal medya gelişirken, teknoloji alanında da gelişmeler başlıyor. robot teknolojisinin ilerlemesiyle yararlı olacak diye ortaya çıkarılan ve bir tip zeka tanımlanan robot arılar üretiliyor mesela. fakat bu arılar bir süre sosyal medyayla etkileşime geçiyorlar ve hashtag’ler üzerinden ve sosyal medyadan hedef seçmeye başlıyorlar, kontrolden çıkarak sosyal medyada linç edilen insanlara gerçek hayatta ölüm kusmaya başlıyorlar.

aynı dönemlerde, artan zihin kontrol teknolojileri sayesinde insanların hafızası, ulaşılabilir, erişilebilir bir alan haline geliyor, bunun sonucunda 6. bölüm olan white bear’a geldiğimizde vahşi ve linç hastası bir insanlığın, cezalandırmak istediği insanı defalarca hafızasını silerek tekrar tekrar linç ettiğini görüyoruz. 6. bölüm itibariyle yapılabilen bu kadarı.

7. sıradaki arkangel’da artık teknoloji yavaşça ilerlemektedir. deney aşamasında olan, devamı o yıllarda getirilemeyen bir teknoloji sayesinde insanların beynine çip yerleştirmek ve bu çip sayesinde gördükleri şeyleri kaydetmek ve bir tabletten canlı veya geriye dönük olarak izleyebilmek mümkün hale geliyor mesela.

8. sırada bulunan crocodile’da ise bu hafızadaki görüntülerin o dönem arkangel'daki gibi çip yardımıyla kayıt edilmiş olmasalar bile doğrudan beyindeki hafızadan çağırılabildiğini görüyoruz, hepsi görüntüye dökülebiliyor artık. bu teknoloji önce polisler tarafından kullanılmış, yeni yeni sigortacıların filan da yasal gereklilik halinde kullanmasına izin verilmiştir.

9. sırada bulunan the entire history of you’da sözkonusu teknoloji iyice geliştiriliyor. artık hafızalarındaki tüm görüntüler kişilerin kendi kullanımlarına açılarak kulak arkasına takılan kalıcı bir çip aracılığıyla bütün geçmişi doğrudan göz önüne getirecek şekilde tutulabiliyor. hafızanın içinde ayrı bir yardımcı video hafızası oluşturuluyor yani. ve bu da sadece okuma ve hafızanın kaydı değil, kayıtlı görüntülerin gözde yeniden canlandırılabilmesi anlamına geliyor. bir şeyler gördürülebiliyor artık insanlara, beynin görme mekanizmasına da artık erişilebiliyor.

nitekim playtest bölümünde artık zamanla ticari bir inovasyon olarak insanların zihnine girilebildiğini ve orada simülasyonlar oluşturulabildiğini görüyoruz. hafızadan bir şeyler okuma yapılabildiği gibi insan beyninin doğrudan manipüle edilebilmesi ve etrafına yeni bir gerçeklik örülebilmesi de mümkün hale gelmiş, deneniyor. bölüm itibariyle bu teknoloji deneysel aşamada, hatta kurbanlar veriliyor, ama 11. sıradaki white christmas bölümünde bu teknolojinin artık uygulamaya geçirildiğini görüyoruz. insanların zihni bu yolla simülasyona sokulabiliyor, polisler sorgulama vs için bunu kullanıyor.

12. sıradaki san junipero’da zihinler, özel veri merkezlerinde bu tip bir simülasyona yüklenebiliyor ve bundan sonra ömürlerinin kalanını bulutta dijital olarak devam ettirebiliyorlar.

uss calister’da ise bir sonraki aşamayı görüyoruz, simülasyonlar artık sivil hayatta ve oyun sektöründe bol bol kullanılıyor. hatta yetenekli ve kötücül bazı programcıların evlerinde kendi illegal simülasyonlarını oluşturduğunu görüyoruz. teknolojik yenilik olarak ise insanların zihninin bir yerden alınıp başka yere depolanmanın ötesinde, bir çatallanma sonucunda ikiye ayrılabildiğini ve çatallanma anına kadar ortak olan bilincin, hafızanın ikiye bölündükten sonra farklı ve bağımsız ilerleyebildiğini görebiliyoruz. uss callister bölümünde işte gerçek hayattaki insanlardan klonlanmış bu sanal bilinçlerin, kontrolü ellerinde tutan programcıyı ekarte edip dijital dünyada bağımsız hareket yeteneği kazanmasını anlatıyor. yani yapay zeka, makineler filan değil, doğrudan insan bilinci, bilinç haliyle, tıpkı bilgisayar virüsleri gibi kabloların içinde kendine yeni ve bağımsız bir dünya kuruyor, gerçek kişi de gerçek hayatta ayrıca devam ederken.

14. sıradaki hang the dj, başta san junipero ile oldukça benziyor bu anlamda. fakat, san junipero’da bu teknoloji henüz özel merkezlerdeki bulutlarda depolama amaçlı kullanılıyorken, hang the dj’de cep telefonları ile kullanılabilir hale gelmiş durumda. çatallanmış bilinçlerin cep telefonundaki kopyaları, cep telefonuna kayıtlı simülasyonda birbirlerini buluyor, birlikte sanal yıllar geçiriyorlar ve eşleşmeyi doğruluyorlar, gerçek hayatta ise insanlar, cep telefonlarına kayıtlı sanal kopyaları arasındaki uyumun sonucunu hemen öğrenip birbirlerine anında, zaman geçirmeden yazılabiliyorlar.

“be right back” (ki bu bölümün sıralamasında iddialı değilim) ve black museum bölümlerinden ise anlıyoruz ki bir süre sonra insanların hafızaları, bilinçleri sadece buluta ve simülasyona değil, önce robotların sonra başka insanların beynine de yerleştirilir hale geliyor. bulutta elektrik sinyali olmanın ötesinde, fiziksel dünyaya da adım atabilmeye başlıyorlar. dolayısıyla beyninde eşini taşıyan erkekler, beyinli oyuncak ayılar, beyinli ve insandan ayırt edilemez robotlar görmeye başlıyoruz.

geriye kalan 3 bölüm ise sinema yazarlarının sevdiği deyimle “post apokaliptik” nitelikte ve onların kronolojide en sonda olma sebebi bu. muhtemelen bu son 3 bölümle diğerleri arasında pek çok henüz anlatılmamış olay oluyor, bu yüzden kopukluklar var. ama kabaca, başka filmlerden de esinlenerek şunu söyleyebiliriz ki insan bilincinin makinelere ve başka robotlara, oyuncak ayılara kadar kopyalanabilmesi, arılara kadar yapay zekalı varlıkların üretilebilmesi sonucunda bir noktadan sonra muhtemelen insanlarla robotlar veya bu farklı bilinçler, yapay zekalı yeni varlıklar vs arasında bir çatışma başlıyor.

bu çatışma sonucu 17. sıradaki men against fire bölümünde olduğu gibi bazı insanların yokedilmesi gerekiyor ve bir şekilde insanlık manipüle edilerek savaşa ve birbirini yoketmeye yönlendiriliyor. askerlerin beyni manipüle ediliyor ve sivilleri arayıp bulup öldürür hale getiriliyor.

bu noktada gene olaylar kopuyor ve 18. sırada çok çok uzak, bütün olayların bitmesinin üzerinden seneler geçmiş bir dönemde buluyoruz kendimizi. bu dönemde artık yapay zeka veya her neyse o şeyler, savaşı büyük oranda kazanmıştır. insanlar dünyada gizlenerek ve sığıntı şekilde yaşamaktadır. ve bütün bölüm boyunca robot bir köpeğin, sağ kalmış son insanlardan bazılarını daha öldürmesini izliyoruz. bölümün diğer black mirror bölümleriyle bağlantısını kurmak bile neredeyse mümkün değil, ta ki en son sahnede çalınmak istenen kolinin içinde black museum bölümünde ne olduğu açıklanan pofidik ayıcıkları görene dek. böylece anlıyoruz ki bu son insanların derdi de o pofidik ayıcık, veya maymuncuk, her neyse, onların içindeki bilinçleri kurtarmakmış. böylece de teyit ediyoruz ki epeyce ileri bir tarihi anlatıyor bu bölüm. belki de hikayenin sonunu, en azından dünya üzerindeki (veya yüzeyindeki) hikayenin en sonunu, çünkü telsizle aradığı kişilere hiç ulaşamıyor kadın, belki de onlar men against fire’daki gibi birileri tarafından öldürülmüşler o sırada. ve kendisi bilmiyor, ama dünyada tek canlı kalan kişi o aslında. etrafının da köpeklerle sarılı olduğunu görüyoruz. son yaklaşıyor.

19. sıraya ise fifteen million merits’i koyalım. en mantıklısı bu görünüyor. çünkü bu bölüm, izleyenlerin bildiği gibi tamamen kopuk ve zaman çizelgesiyle uyumunun saptanması çok zor. ama eğer biraz da matrix’ten ilham alırsak, artık normal insanlığın savaşı kaybettiği bir dönemde geçtiğini söyleyebiliriz. yapay zeka insanları tutsak etmiş ve onlara epeyce senedir, öncesinin artık unutulduğu yeni bir yaşam dayatmıştır, bilinçlerini de kontrol altına almıştır, muhtemelen yeraltında bulunan kapalı bir şehire hapsedilmiştir insanlık, bir yandan düzenli beslenmektedirler, karbonhidrat ağırlıklı, bir yandan da gerizekalılara yönelik tv programlarıyla beyinleri uyuşturulurken bisiklet çevirmektedirler, belki de gene makinelerin ihtiyacı olan elektrik enerjisinin üretimi için, yani pil olarak. yapay zeka, hep devam etmeleri, sorgulamamaları, pedal çevirmeleri ve tüketmeleri için insanları bir ödül/ceza sistemine sokmuş, fanuslarında yaşatıyor. buradan da çıkış kalmamış, kimileri filmdeki zenci kardeşimiz gibi sorgulasa bile gidilebilecek tek yer sanal manzarası ve sanal penceresi daha görkemli başka bir fanus-oda aslında.

özetle bizi bekleyen ve pedal çevireceğimiz karanlık geleceğe nasıl gideceğimizi anlatıyor bu dizi.

not: buna benzer başka listeler de gördüm internette, ama çoğunlukla bu listeler bazı easter egg’lere dayalı olarak hazırlanmış oluyor ve çoğu da açıkçası mantıklı görünmüyor. easter egg'leri sadece easter egg olarak kabul edip, bunun yerine bu evrenin kendi alternatif tarihinde olayların nasıl geliştiği, nereden başlayıp nereye vardığını açıklamak daha önemli, ki ben de bunu yapmaya çalıştım.

Senaryonun Kaderini İzleyicilerin Belirleyeceği Black Mirror Filmi: Bandersnatch