Blues ve Caz Arasındaki Farkı Tanımlayan Birbirinden Kıvrak Zekalı Yorumlar

Sözlük yazarları, kendi başlarına insana hayat öpücüğü verme gücüne sahip bu iki müzik türünü ince görerek kıyaslamış. Buyrunuz.
Blues ve Caz Arasındaki Farkı Tanımlayan Birbirinden Kıvrak Zekalı Yorumlar
iStock.com

blues'un ayakları yere basar, cazın ise kanatları vardır. 

bu nedenle boşluğa düşerken caza tutunur; yere düşen yorgun bedeninizi blues ile kendine getirirsiniz.

blues anı, jazz ise andır.

yamaha all stars'da dave weckl'ın bir lafı vardı.

"bluesda 3 nota vardır 3 milyon kişi dinler, cazda 3 milyon nota vardır 3 kişi dinler."

caz sanat için sanattır.
blues halk için sanattır.

blues parkta, jazz ormanda dolaşmak gibidir.

blues; şizofrenidir, jazz çok karakterli kişilik bölünmesi (çoklu kişilik bozukluğu).

blues uzlaşmaz, jazz ise zaten çatışamayacak kadar uzaktadır.

kanımca:

caz sürreel, blues reeldir.

cazı kessen acımaz, blues acıdan beslenir.

caz başka dünyalara seyahat, blues kendi kafanın içine, anılara dalmaktır.

dolayısıyla caz lsd, blues magic mushroom'dur.


blues bir pamuk şekerdir; jazz ise pamuk şeker tutan zıpır bir çocuktur. o çocuk pamuk şekeri yüzüne gözüne de sürebilir, suratınıza da fırlatabilir; ne yapacağı hiç belli olmaz... pamuk şeker de tadından yenmez tabii (yüze göze bulaşmayı da ihmal etmez (bir adet gülücük olacak burada)).

blues 7'den 70'e müzisyenlerin buluşma noktaları, jazz ise ayrılıp dehalarını ortaya koymalarıdır.

blues ninedir, dededir.

caz ise yıllar geçtikçe çeşitlenen ama içinde bir yerde yine de ataya benzeyen çocuktur, akıllı, gürültücü, zeki, geveze torundur.

blues salaş barda fıçı biradır, mezesı fıstık, mısırdır.

caz biraz daha elit ortamda şişe biradır, mezesi kürdanlara batırılmış yeşil zeytin ve kaşar peyniridir.

blues cehennemdir, caz araf.


jazz ciddi bir yetenek ister, zevk ister, uyum ister çalmak ve söylemek için.

öteki taraftan blues ise tek bir notayla, bir enstruman ile size müziği hissettirebilir.

aslında abi-kardeşten çok anne babası farklı iki kuzen gibidirler.

bb king demiş ki: "jazz is the big brother of the blues. if a guy's playing blues like we play, he's in high school. when he starts playing jazz it's like going on to college, to a school of higher learning."

türkçesi ise aşağı yukarı; "jazz, blues'un büyük kardeşidir. eğer birisi bizim gibi blues çalıyor ise o liseli gibidir ama jazz çalmaya başladığında artık ona üniversiteye gidiyor diyebiliriz yani artık daha yüksek öğretimin verildiği bir okuldadır." anlamındadır.

blues sosyal bilgilerse jazz matematiktir. ikisinin de keyfi ayrıdır.

blues sarışındır, caz esmer.

blues suyun kaynaması gibidir, caz ise buharlaşmadır.

trt için yabancı bir kavramdır bu fark...

blues brothers = cazcı kardeşler


Sözlük yazarı "camurlusular", olayı tarihsel tarafıyla ortaya koymuş

kökenlerine bakıldığında en önemli fark, jazz'ın şehir, blues'un ise kırsal kökenli olduklarıdır, hatta bu durum türk sanat müziği (klasik olanı haliyle, muazzez ersoy'un nostalji serisinden söz edilmemektedir) ve türk halk müziği arasındaki farka dahi benzetilebilir... illa ki kategorize etmek gerekiyorsa tabii... ikisinin de temelinin aynı olduğu söylenir, hatta 1920'lerin sonuna kadar aralarında çok da büyük farklar görülmez. blues'un imparatoriçesi olarak bilinen bessie smith'in birçok kaydında korneti louis armstrong çalmaktadır, üstelik bir stüdyo müzisyeni gibi değil, çalınması gerektiği gibi...

ancak burada çalınan parçaların aslında blues olmadığını söyleyenler de bulunmaktadır.
w.c. handy'nin bestesi olan st louis blues, adında blues geçmesine rağmen minör ve majör tonaliteler arasında dolanır, önceden belirlenmiş bir formu vardır. aynı durum, "ain't nobody's business" için de geçerlidir, ancak şunu unutmamak gerekir, bir parçanın blues olması demek, illaki katı blues formunda olması demek değildir. blues, parçanın ruhundadır, icra edenlerin ruhundadır... aynı şekilde, tonik, subdominant, dominant (bkz: 12 bar blues /@camurlusular) kalıbı üzerinde çalınan her pentatonik parça da blues değildir, haşa sofradan! (bkz: blues /@camurlusular)

jazz'a gelince...

jazz, 1940'ların başında bebop akımıyla, diatonik kalıpların iyice dışına çıkmış, kendi başına üst düzeyde armoni ve enstrüman hakimiyeti gerektiren bir tür haline gelmiştir... blues kalıbında birçok jazz standartı vardır, ancak çalınma şekli dolayısıyla blues ile uzaktan yakından alakası olmadığı bile söylenebilir... miles davis'in kind of blue albümündeki "all blues" ve "freddie the freeloader", armonik olarak blues kalıbına çok yakındır, üstelik blues icrasına çok yakın bir şekilde çalınmasına rağmen blues olduğu söylenemez... 1960'lardan sonra ise bazı birleştirme çalışmalarına rağmen, blues ve jazz birbirinden iyice ayrılmıştır...

ama bir ilginç durumu da belirtmeden geçmeyelim, blues'daki i - iv - v kalıpları, jazz armonisinde çoğunlukla ii - v - i şeklinde bir kadansla karşılaştırılabilir... modal veya diatonik, eski veya yeni, birçok jazz parçasında bu kadans o veya bu şekilde belirmektedir... belki de, 150 sene öncesinden kalan spiritual ve work song etkisinin son kırıntısıdır bu...

yıllar sonra gelen edit: cazın eritme potası new orleans olarak kabul edilir, blues ise genel olarak mississippi'nin kırsal bölgelerinde yoğurulmuştur...