Büyüdükçe Farkına Varılan Acı Bir Gerçek: Fazla İlişki Yaşadıkça Naifliğin Kaybolması

Yaş aldıkça farkına varılan bu durum iyi mi yoksa kötü mü, karar vermek zor. Belki hakkında yazılanlar düşündüklerinizi bir nebze de olsa iyileştirir.
Büyüdükçe Farkına Varılan Acı Bir Gerçek: Fazla İlişki Yaşadıkça Naifliğin Kaybolması
Shame (2011)

ikili ilişkilerin her türlüsünde, yaşanmış ilişki sayısı arttıkça kişi doygunluğa ulaşır

zamanla çocuksu duygular gider, yerine konuya daha profesyonel yaklaşan biri gelir. ve dolayısıyla bahsi geçen kişinin naifliğinden eser kalmaz geriye.

başlıktaki "fazla" kısmı her bünyeye özel bir şekilde, başka bir rakama veyahut sayıya evrilebilir ancak önünde sonunda herkes için bir limit vardır kanımca. buradan yola çıkarak, bir süre sonra kişinin saf duygularının kaybolacağını, daha kolay vazgeçeceğini ve daha hedefe yönelik oynayacağını düşünüyorum. tabi bu durum saf kötü veyahut saf iyi şeklinde nitelendirilemez. zira zamanla kaşarlanan insan kalbi ve zihni, eskiye nazaran daha dirayetli olur, ne istediğini bilir ve ona yönelik davranarak eskisi kadar kırılmaz. ama diğer taraftan da ilişki mevzularının henüz başında yaşadığı duyguların naifliğini, saflığını asla bulamaz insan. hissettiği heyecanı bir daha kolay kolay yakalayamaz; bu kimilerine göre bir kayıptır, kimilerine göre ise bir sürecin başlangıcıdır.

bir insanın karşılıksız bir şekilde onu seveceğini düşünen bir kişi, ilişkilerden ilişkilere koştukça bunun asla olmayacağını, olsa bile yalnızca ailesinden bu sevgiyi göreceğini anlar. bunu görünce ister istemez naifliğini kaybeder. o güzel, narin duygular yerini sertleşmiş bir tabakaya bırakır; ilişki yaşadıkça, yani yeni insan tanıdıkça bu tabaka sertleşir de sertleşir. her geçen yeni bir çizik atar, üstünü kapatmak için daha sert bir katman yaratır insan zihni.

bu durum iyi midir kötü müdür bilemem; sanırım bazen iyidir, bazen kötüdür, kişinin bu duruma nasıl baktığıyla, hangi karakterde olduğuyla alakalıdır. geçmişe özlem sürekli akıllarda dönen bir şeydir. ve diğer taraftan, insan eski hâline hasret duyabileceği gibi, "oha ben ne salakmışım!" da diyebilir.

zamanla sertleşen insan, eski zamanları hatırladıkça genç dimağında kurduğu ve saf sevgiyle dolu olan ütopyanın gerçek olmadığını görünce hayal kırıklığına uğrar. ama çok geçmeden bunların çocukça düşünceler olduğunu aklından geçirir ve dünyaya adapte olmak için güçlü durmak gerekir, der. aksi takdirde doğal seçilimvari bir rüzgarla elenip gitmesi işten bile değildir. insanlar genellikle elenip gitmek istemezler. o yüzden insanların çoğu adapte olmak için müthiş bir çaba sarf eder; bazısı ayak uydurmayı başarır, bazısı da başaramaz işte. arafta bir yerde naifçe gezinirler ayak uyduramayanlar.

Scott Pilgrim vs the World (2010)


Konuya dair alternatif bir görüş

haklılık payı yüksek gibi olsa da tamamen katılmadığım bir önerme bu. naiflik belki kaybolur ama pişmiş biri ilişkilerde daha olgunlaşacaktır. naif sevgi de zamanında güzel, lise yıllarında, çocukça aşkların hatırası olarak kalmalı. 25 - 30 yaşında birisinin safça bir naiflikle sevmesi tecrübeli kişi karşısında ihtirası bitirecek, tutkuyu öldürecek bir şeydir. zaten kişi naifse de her zaman bu yönünü koruyacaktır. sadece tecrübelendikçe daha rasyonel hareket edecektir, duygularıyla aklını harmanlamış şekilde, yani doğru olan yöntemle sevecektir. kezbanca ya da kamilce hareketlerden uzaklaşacaktır. ayrılıkların sizi başka insana dönüştürmediği ve birlikteliklerin sizi pişirerek daha tecrübeli ve rasyonel biri haline getirdiği ilişkiler yaşınıza uygun bir ilişki yaşatacak olgunluğu katacaktır. önemli olan hayatınıza girip çıkan bazı kötü kalpli insanlar yüzünden sizin de kötü birisi haline gelmenize neden olacak bahanelere sığınmamanızdır. naiflik sorunu aslında ilişkinin niceliğiyle değil de niteliğiyle alakalı. siz hayatınızda görebileceğiniz en pislik hareketleri ilk seferde de yaşayabilirsiniz ya da ellinci seferde de. bu tamamen karşınıza çıkan insanın sizde bıraktığı yıkımla alakalıdır. ilişkinin yoğunluğu ve şiddeti nasıl ki beraber olunan zamanla artıp azalan bir değer değilse, masumiyetinizi ve naifliğinizi kaybetmeniz de sayısal bir nedene bağlanamaz. fakat şu bir gerçektir ki; nasıl biterse bitsin her biten ilişki insanı tüketir, yıpratır, yorar.

hiç ilişki yaşamamış insan yorar adamı. yersiz kıskançlıkları, sekse tabu olarak yaklaşması, düşünce yapısı, histerik atakları, vıcık vıcık duygusallığı seni aşağı çeker, huzursuzluk verir, boğar. özünde naif bir ruha sahip değilse eğer, çok ilişki yaşamış insan histerik manipülasyonlarıyla sizin yaşam enerjinizi ve tüm hevesini emecektir. her şeyi geçmişinde bir yere bağlayacaktır. onlar yüzünden ya çok katı bir kalbe sahip olduğuna ya da hiç şefkat görmemiş duygusallaşan biri olduğuna kendini ve sizi inandırmaya çalışacaktır. her ikisi de manipülasyona açık ilişkilerdir. bence burada kişinin yaşadıkları karşısında ne kadar sağlam bir benliğe sahip olduğu, kendiyle ne kadar yüzleşebildiği ve belki de en önemlisi; birlikteliklere hangi anlamı yükleyip neden birlikte olduğunu kendine açıklayabildiği durumda naif ruhu kemikleşmiş bir iradeyle yola devam edecektir. kişinin, kime kendini üzeceği yetkiyi verip kime karşı gardını hep yukarda tutacağı asla tecrübe edinmeden kazanılacak bir şey değildir. her ilişki bir risktir, sonucunu bilemeyiz fakat kim için riske gireceğimize kendimiz karar veririz.

o zaman şu soruyu sormak lazım: herkes canımı acıtabilir, o tüm bu acıya değer mi ?

İnsanı Evlilikten Soğutan Kesim: Hafta Sonları Görülen Çocuklu ve Mutsuz Çiftler