C1 Seviyesinde İki Dil Konuşan Birinden Yabancı Dil Öğreneceklere Tavsiyeler

İki ayrı yabancı dili C1 seviyesinde konuşabilen bir Ekşi Sözlük yazarı, yabancı dil öğrenmek isteyenlerin işini yarayabilecek bazı önerilerde bulunmuş.
C1 Seviyesinde İki Dil Konuşan Birinden Yabancı Dil Öğreneceklere Tavsiyeler

bu ülkede yıllardır yabancı dil öğrenmek ve öğretmek konusunda her adım olabilecek en yanlış şekilde ilerliyor. bu yüzden insanlarda yabancı dil öğrenme korkusu da oluşmuş durumda diyebiliriz. iki ayrı yabancı dili c1 seviyesinde konuşabilen biri olarak bu konuda birkaç yöntem söyleyebilirim.

1. dil bilgisi odaklı çalışmayın

yabancı dil öğreniminde iki tip strateji vardır: doğal dil edinimi ve eğitsel dil edinimi. modern anlamda dil öğretiminde daha çok doğal dil edinimi stratejisinin benimsendiğini söyleyebiliriz. bu stratejide dil bilgisi geri planda tutulup, öğrenci ana dilini nasıl öğrendiyse aynı şekilde bir yaklaşımla yabancı dili öğrenir. biz nasıl doğduğumuzdan ilk konuşmaya başladığımız ana kadar hiç dil bilgisi dersi görmeden ana dilimizi anlar ve konuşur hale geldiysek yabancı dil öğreniminde de aynısını uygulamak bizim o dili daha etkili öğrenmemizi sağlar. yani ingilizceyi ilkokuldaki gibi ‘am-is-are’ ile başlayarak dil bilgisi odaklı bir strateji ile akıcı hale getiremeyeceğimizi kabullenip doğal edinim yollarına yönelmemiz gerekir. peki, nedir bu doğal edinim yolları? doğal dil edinimi yollarından en ön planda olanı o dile maruz kalmaktır. bir dili hiç bilmeseniz bile konuşulan ortamda belirli bir süre geçirdikten sonra doğal bir şekilde temel olarak bir iki kelimeyi anlar hale gelirsiniz. 

bu süreç tabii ki genç yaşlarda daha hızlı ve etkili meydana gelir. yetişkin yaşlarda doğal yollardan bir dili öğrenmek ya da ilerletmek günümüz nimetlerinden olan sesli e-book’lar, basit youtube videoları ve çizgi filmler ile mümkün olabilir. bu üçü arasındaki en etkilisi nedir derseniz kesinlikle çizgi filmlerdir derim. hangi yaşta olursanız olun çizgi film izlemek keyiflidir ve keyif aldığınız bir ortamda öğrenme kesinlikte daha efektif gelişir. bunun dışında çizgi filmler anadil edinimlerinin daha başlarında olan çocuklara yönelik oldukları için en basit ve temel kalıpları içerirler. öncelikle öğrenmek ya da ilerletmek istediğiniz dilde yayınlanan hoşunuza gidecek bir içerikte olan bir çizgi film bulun ve boş vakitlerinizde önce altyazısız sonra bulabilirseniz altyazılı şekilde izleyin. daha sonra bazı kalıpların yazım şekillerini ve anlamlarını merak etmeye başlayacaksınız. bunları araştırarak açıklığa kavuşturduktan sonra o dili aynı çocuklar gibi kalıpları bir araya getirerek doğal yoldan anlamaya başladığınızı fark edeceksiniz.

2. konfor alanınızın dışına çıkın

dil öğrenmek eğlencelidir ama normalde yapmayacağınız bazı eylemleri hayatınıza kattığı için biraz uğraştırıcı olabilir. bu durumlarda kendinizi zorlamalı ve konfor alanınızın dışına çıkmalısınız. mesela b1 seviyesinde kötü olmayan bir ingilizceniz var ama konuşamıyorsunuz ve çoğu metinde pek çok kez sözlüğe bakma ihtiyacı duyuyorsunuz. bu seviyede biri haberleri günün kendi seçtiği bir zaman diliminde ingilizce olarak takip etmeye çalışarak ve bunu tutarlı bir şekilde devam ettirerek bir sonraki seviyede kısa sürede yelken açabilir. ancak haberleri okurken anlayamadığı her noktada sözlüğe bakmak biraz caydırıcı olabilir. 

işte tam bu noktada kişi ana dilinde olan haber kaynaklarına yönelmemeli ve konfor alanından çıkarak anlamasa bile o haberleri okumalıdır. bir süre sonra zaten haber metinlerindeki bilinmeyen kelimeleri metnin genel anlamından çıkarmaya başlayacaktır. haber metinleri genellikle kısadır ve o dilin akıcı ve günlük konuşma diline ait elementlerini içerir. ama tabii ki bu noktada daha çok keyif alacağınız bir içeriği de seçebilirsiniz. örneğin moda ile ilgileniyorsanız moda blogları, seyahati seviyorsanız seyahat ile ilgili yazıları da ilerletmek istediğiniz dilde okumaya çalışabilirsiniz.

3. kelime ezberlemeyin

oturup da eski usul ile bir kelimeyi 5-10 kere yazarak ezberlemeye çalışmak uzun vadede o kelimenin akılda kalma ihtimalini azaltır. kelimeyi ezberleyerek değil yaşayarak öğrenmeye çalışın. diyelim ki yeni bir kelime ile karşılaştınız ve anlamına sözlükten baktınız. eğer bu noktada bırakırsanız o kelimeyi öğrenme büyük ihtimalle gerçekleşmeyecektir. elimizdeki kelime eğer soyut bir kavram ise o kelime ile ilgili bir anınızı düşünün ya da bir fikir beyan edin. daha sonra bu anıyı ya da fikri kelimeyi içine alacak şekilde bir cümle ile ifade edin. yani yeni kelime ile mutlaka bir cümle kurun. mesela yeni öğrenilen kelime ‘hapiness’ (mutluluk) olsun. basit bir cümle kurarak kelimeye yaşanmışlık katmaya çalışalım: ‘ı want to find happiness.’ (mutluluğu bulmak istiyorum.) eğer öğrenilen kelime somut bir kavram ise; anlamına sözlükten baktıktan sonra bir de google görsellerde aratarak kelimeye beynimizde görsel bir öğe atamış oluruz ve böylelikle unutmayı ortadan kaldırırız. bu kelimeyle sonrasında bir de basit bir cümle kurulduğunda işte o zaman öğrenme gerçekleşmiş olur.

4. çalışma sırasında dikkatinizin dağılmasına izin verin

evet, yanlış duymadınız! dil öğrenirken ya da bildiğiniz bir dili ilerletmeye çalışırken çalışmalarınızı ciddi bir disiplin içinde yürütmeye uğraşmayın. dil öğrenmenin ya da ilerletmenin rahat ve eğlenceli bir şekilde gerçekleşmesi önemlidir. bu açıdan dikkatinizin dağılmasına da izin verin. burada önemli olan aslında dikkatiniz dağıldığında ne ile uğraştığınız. günümüzde en büyük dikkat dağıtıcı tabii ki sosyal medya. sosyal medya birçok insan tarafından dikkat dağıtıcı olarak değerlendirilse de dil öğrenme ya da ilerletme konusunda fayda sağlayacak bir oluşumdur diyebiliriz. bu açıdan eğer bir metni okumaktan sıkıldıysanız sosyal medyanıza yönelmek, kafa dağıtmak istiyorsanız takip ettiğiniz sayfaları ağırlıklı olarak yabancı dilde paylaşım yapan sayfalardan seçtiğiniz takdirde bir şeyler öğrenmeye devam edeceksiniz. burada önemli olan dikkatiniz dağıldığında neye yöneliyorsanız orada da yabancı dile dair elementler bulundurmanız.

5. hata yapmaktan korkmayın

yabancı dil öğrenimindeki en büyük sorunlardan biri kişinin öğrendiği dili mükemmel konuşmaya çalışma çabası ve hata yapmaktan korkmasıdır diyebiliriz. tekrar ingilizceyi ele alırsak: ingilizce ana dili olan bir amerikalı ile ingilizce sohbet ettiğinizi düşünün. siz onun ana dilini konuşuyorsunuz ve amerikalı yüksek ihtimalle ingilizceden yani anadilinden başka bir dil bilmiyor. bu demek oluyor ki siz zaten onun bildiği her kelimeyi hatta daha fazlasını biliyor, gayet iyi konuşuyorsunuz, ama başka bir dilde. buna ek olarak onun ana dilinde yani ingilizcede sohbet edebiliyorsunuz. yani amerikalıdan 2 kat fazla dilbilgisine ve kelime bilgisine sahipsiniz. bu durumda kendinizi eksik hissetmenize ya da hata yapmaktan korkmanıza sebep olan nedir? ingilizcenin zaten sizin ana diliniz olmadığını herkes biliyor. bu yüzden hata yapmak oldukça normaldir, kaldı ki çoğu zaman anadilimizde konuşurken bile hata yapabiliyoruz. sonuçta hatayı yapmadan doğrusunu öğrenemeyiz ve bu da bizim yabancı dilimizi ilerletirken yerimizde saymamıza sebep olur.

6. yeni arkadaşlar edinin

internetin nimetlerinden yararlanın ve yeni yabancı arkadaşlar edinin. bunu sosyal medya aracılığı ile yapabilirsiniz. ayrıca sırf yabancı dil ilerletmek için tasarlanmış yabancı sohbet sitelerine üye olabilirsiniz. bu sayede yabancı dilinizi pratiğe dökme şansınız olur ve günlük terimleri daha sık kullanarak konuşmanızdaki akıcılığı arttırırsınız.

7. öğrendiğiniz dili yaşayın

dil yaşayan bir kavramdır ve hayatın her alanında bizimledir. bu açıdan yabancı dili matematik gibi, fizik gibi bir ders olarak görmek yerine hayatımızın içine ona yer vermeliyiz. yine ingilizceyi ele aldığımızda telefonumuzun dilini ingilizce yapmak, bir şeyle uğraşırken televizyonda ya da radyoda bbc world, cnn gibi ingilizce yayın yapan haber kanallarını açmak, ingilizce düşünmeye çalışmak, kafamızın içinde basit diyaloglar kurgulamak ingilizceyi hayatımızın içine alma yollarından sadece birkaçı. yabancı dili 5 duyuya hitap eden aktiviteler ile birleştirmek etkili öğrenme açısından çok önemlidir. nasıl ki anadilimizi bütün duyularımızı kullanarak çevremizle bütünleşik bir şekilde etkileşime girip, görerek, duyarak, koklayarak, dokunarak ve tat alarak öğreniyorsak yabancı dili de aynı yaklaşımla öğrenmeye çalışmalıyız. böylelikle doğal bir öğrenme gerçekleşir ve anadilimize yakın bir doğallıkta o dili de rahatça konuşabiliriz.