Çayınızı Kahvenizi Alın Gelin: 12. Yüzyıldan Günümüze, Anime ve Manganın Maceralı Tarihi

Günümüzde popüler kültürün vazgeçilmez parçalarından biri olan manga ve çizgi diziye uyarlanan hali animeler, bugünlere nasıl geldi? İşte sevenleri için enfes bir okumalık.
Çayınızı Kahvenizi Alın Gelin: 12. Yüzyıldan Günümüze, Anime ve Manganın Maceralı Tarihi

ön not: anime ve mangayı birbirinden ayrıştırarak yazmak oldukça zor olduğu için bir arada potpori olarak sunuyorum. yirmiden fazla kaynaktan yararlanarak ilk kez türkçe manga tarihini yazan anime manga türkiye yöneticisi alpin'e selamlar olsun. yıllara göre önce manga, sonra anime tarihi hakkında bilgiler ve notlar olacak.

manganın çıkışı

12. yüzyılın başlarında, tapınak duvarlarına ölümden sonraki hayat ve hayvanlar hakkında resimler çizilmeye başlandı. bu resimler oldukça kabaydı ve figürler abartılmıştı ama stili bugünkü manga stiline benzerdi. özellikle de 12. yüzyılda toba [1053-1140] adındaki budist bir din adamının kuşlar ve diğer hayvanlar hakkında çizdiği ve choujuugiga (the animal scrolls) adı verilen eseri ünlüdür.


1600'lü yılların başında bu resimler tapınak duvarları yerine odun bloklarına çizilmeye başlandı. edo periyodunda (1603-1868) çizilen ve ukiyo-e olarak adlandırılan bu resimlerde dinsel konulardan çok cinsel konular, özel binalar ve satir resmediliyordu. resimler tek renkli olarak çiziliyor ve renkler gölgelendirmeler ile tasvir ediliyordu.

1702 yılında shumboko ono adında ünlü bir manga sanatçısı bu resimlerden bir kitap hazırladı. bu, bir hikayeden daha çok resim koleksiyonuna benziyordu.


manga kelimesinin bilinen ilk kullanımı 1770'li yıllara dayanmaktadır. 19. yüzyıl boyunca manga kelimesi özel olarak, üzerinde karikatürler bulunan odun bloklarını (hyakumenso), özellikle de hokusai katsushika'nın (1760-1849) 1819'da yayınlanmış olan ve öğrencilerinin kullanması için kendisinin çizdiği skeç, çizim ve karikatürlerini adlandırmakta kullanılmıştır. hokusai çizdiği skeçleri iki çince karakterin ["man" (rasgele) ve "ga"(resim)] birleşiminden oluşan manga kelimesiyle tanımlamıştır.

aslında bu eski eserleri günümüz mangasının kökeni olarak kabul edilmesi konusunda bazı tartışmalar vardır. will eisner'ın dediği gibi, eğer manga kökenleri ile bağlı bir sanat ise çok eski bir tarihsel geçmişe sahip demektir. ama bazı araştırmacılar, manga'nın kökenini bu kadar eskiye götürmenin, avrupa çizgi romanlarının kökenini taş devrinde mağara duvarlarına çizilmiş resimlere göndermekle aynı şey olduğu söylemektedirler. bazı araştırmacılar ise manga'nın kökenlerinin eskiye dayandırılmasının nedeninin, sanatçıların mangayı geleneksel bir japon sanatıymış gibi göstererek savaş sonrasında manga'nın devlet baskısına uğramasını önleme çalışmaları olduğunu düşünmektedirler. ama ne olursa olsun, 12. yüzyıldan kalma bu resimlerin günümüz manga eserlerine olan inanılmaz benzerliği su götürmez bir gerçektir.

charles wirgman

bir ingiliz olan charles wirgman 1862 yılında, japonya ile ilgili haberleri konu alan japan punch adında ingilizce bir dergi çıkarttı. dergi için çizdiği karikatürlerde gölgelendirme, perspektif ve konuşma balonu gibi birçok ilginç teknik uyguladı ve zeka dolu hicivli bir tarz kullandı. bunu takip eden fransız george bigot gibi birçok avrupalı karikatürcü bu türde örnekler vermeye başladı. ardından japon sanatçılar da bu türü benimsediler ve ilk gerçek değişim başladı. japon sanatçılar o güne kadar kullandıkları fırçalar yerine kalemler kullanıp, o güne kadar bir tabu olan "düzeni eleştirmeme" yargısını yıktılar.

japan punch dergisi tercüme edilip japonya'da yayınlanmaya başladı ve bunu diğer yeni çıkan hiciv dergileri izledi. kısa sürede yokohama'nın mamaru chimbun(1877) dergisinin önderliğinde bütün büyük japon şehirlerine yayıldılar. bu dönemden günümüze miras kalan en önemli şeylerden biri de çoğu manga'da "ingilizce" kelimelerin geçmesidir. sonuç olarak charles wirgman japon karikatürünün babası kabul edilmektedir ve adına her yıl anma törenleri düzenlenmektedir.

rakutan kitazawa

1902 yılında ilk japon çizgi bantı (comic strip) olan "tagosaku to mokubei no tokyo kembutsu" rakutan kitazawa tarafından çizilip ilk gerçek japon gazetesi olan jiji shinpo'nun pazar ekinde yayınlandı. bu çizgi bantta tokyo'ya giden ve devamlı homurdanan iki taşralı konu ediliyordu. eserleri olan doncia ve tonda'da amerikan karikatürcülerinin stillerini ve düşüncelerini kullanmasına rağmen kendine özgü buluşlarıyla japonya'ya özgü bir orijinallik taşıyordu. 1966'da kurulmuş olan omiya karikatür sanatı şehir müzesi rakutan kitazawa'ya adanmıştır. (not: 1890 yılındaki ertuğrul gemisi faciasından sonra japon halkının topladığı yardımları getiren temsilci grubunda bulunan ve ii. abdülhamit'in isteği üzerine aralarında mustafa kemal atatürk'ün de bulunduğu rivayet edilen 5 türk subayına japonca öğreten seitaro noda adlı gazeteci de jiji shinpo gazetesinde çalışmaktaydı - alpin)


taisho periyodunda [1912-1926] miyao shigeo'nun dango kushisuke'nin maceraları (dango kushisuke manyuki) gibi çocuklar için hazırlanmış manga'ları göze çarpar. bu eserin baş kahramanı ismini şişler üzerinde mochi topları döndürmesinden almıştır. ama manga ve manga artisti (mangaka) kelimeleri showa periyodunun [1926-1989] başına kadar japon günlük hayatının parçası olmamıştır. manga kelimesinin 1930'larda japonya'daki günlük hayata girmesi, ilk strip halindeki karikatürlerin gazetelerde yayınlanmaya başlamasıyla tamamlanmıştır.

anime

ilk animeler 1900'lü yılların ortalarında yaratılmıştır. amatör olarak ilk çalışma natsuki matsumoto'ya ait olup 1907 yılında çıkmıştır. maalesef bu dönemdeki birçok anime ya hasar görmüş ya da kaybolmuştur. oten shimokawa, jun'ichi kouchi ve seitaro kitayama bir araya gelerek ilk profesyonel anime çalışmalarına başlamış ve fathers'ı yaratmışlardır. shimokawa'nın yönettiği 1917 yapımı olan "mokawa mukuzo genkanban no maki" ise japonya tarihindeki ilk profesyonel anime olarak kabul edilir. izlemek isterseniz linki şurada:

Imokawa Mukuzo Genkanban no Maki (1917) Anime Pertama

anime tarihi göz önüne alındığında bu jenerasyon ilk olarak kabul edilmelidir. bazı yerlerde ilk jenerasyon 60'lı yılların yapımcılarını baz alarak yazıldığı için uyarı niteliğinde yazıyorum. öncesinde yüzlerce eser olduğu için onları yok sayamayız.

1920'ler

manga

bu yıllarda iki tür çizgi bant (comic strip) yayına başlamıştır. bunlardan biri, çocuklar için hazırlanan ve amerikan gazetelerindeki benzer yapıtlardan etkilenmiş olan çizgi bantlardı. pat sullivan'ın yapıtı felix the cat, bud fisher'ın mutt ve jeff gibi eserleri japoncaya çevrilip hochi ve asahi graph gibi gazetelerde yayınlandılar. bu eserler oldukça popüler oldular.

1920'lerin başında asahi graph gazetesinin baş editörü suzuki bunshiro, avrupa ve amerika'yı gezerken çocuklar için bir çizgi bant tasarladı. japonya'ya dönünce, küçük bir oğlan ve sincap hakkında bir öykü yazdı. the adventures of little sho (sho chan no boken) ilk çocuklar için hazırlanmış başarılı çizgi bant oldu. kodansha firması, 1920'lerde hikayeler, fotoğraflar ve seri halinde çizgi bantlardan oluşan çocuk magazinleri hazırlamaya başladı.

Sho chan no boken

anime

bu dönemde sadece japonya'da değil bütün dünyada çizgi-film sektörünün oluşmaya başlamasının kaynağı walt disney'dir. walt disney, kardeşiyle kurduğu stüdyoda yıllarca çok büyük para ve emek harcayarak başarıya ulaşmıştır. mickey mouse 1928 yılında yayınlanana değin disney stüdyosundan on yılda sadece alis harikalar diyarında ve oswald dışında birkaç ufak çalışma hazırlandı. mickey mouse ile bütün dünyayı feth eden walt disney savaşa kadar hiç hız kesmeden pamuk prenses ve yedi cüceler gibi bütün klasik çocuk masallarına girişti. savaşın başlamasıyla dış pazarı kaybeden disney yılmadan çalışmalarına devam etti. şirketi batırma pahasına pinokyo ve dumbo'yu savaş esnasında yayınladı. savaş süresince şirketi ayakta tutmak için orduya özel propaganda filmleri hazırladı. savaş sonrası hazine adası ve sindirella ile tekrar çıtayı en tepeye dikti.

Walt Disney

bu süreçte o kadar çok insanı etkiledi ki dünyanın her yerinde animasyon çalışmaları başladı. manga tanrısı osamu tezuka hakkında aşağıda detaylı bilgi mevcut. japonların böylesine övdüğü bu büyük şahsiyet dahi walt disney çalışmalarından esinlenerek koca bir kültür ve sektör yarattı.

1923 yılında yaşanan büyük tokyo depreminde birçok eser hasar görmüş veya kaybolmuştur.

1937 öncesine kadar yayınlanan bütün animelerin listesini şurada bulabilirsiniz: https://en.wikipedia.org/…y_release_date_(pre-1939)

bu süreçte hiç uzun metrajlı çalışma yoktur. gerçi o yıllarda disney dışında uzun metraj çizgi film yapmış başka bir şirket de yoktur.

1930'lar ve savaş zamanı

manga

1931 yılındaki mançurya olayından sonra, 1930'larda medya ve toplum oldukça etkili bir baskı ve denetime maruz kaldı. yazarlar, sanatçılar, yayıncılar ve karikatürcülere ulusal politik hedefler baskıyla kabul ettirilmeye çalışıldı. bazı karikatürcüler polis tarafından hapse atıldı, işkence gördü ve hatta öldürüldü. 1940 yılının ağustos ayında devlet baskısıyla bütün bağımsız karikatür ve manga sanatçıları, devlet tarafından kontrol edilen yeni japon manga birliği (shin nippon manga kyokai) adındaki tek bir resmi kurum altında toplandı. 1941'den sonra medya üzerindeki baskı ve sansür katlanarak arttı. 1937-1944 yılları arasında magazin sayısı 16.788'den 942'ye düştü. yeni japon manga birliği'nin kalan üyeleri, savaş zamanı propaganda projelerine dahil edildiler. yeni japon manga birliği tarafından tarafından hazırlanmakta olan manga dergisi, milliyetçi propaganda yapmakta, ingiliz ve amerikan liderlerini vampirler ve şeytanlar olarak tasvir etmekteydi. savaş sonrasında yeni japon manga birliği adını japon mangaka birliği (nippon mangaka kyokai) olarak değiştirdi ve en iyi organize olmuş bağımsız manga sanatçıları organizasyonu olmayı devam ettirdi (kinsella, 2000: 22-23).


anime

savaş esnasında tıpkı amerikalılar ve walt disney gibi japonlarda boş durmamış, momotaro no umiwashi (1943) ve momotaro: umi no shinpei (1945) gibi propaganda çizgi filmleri hazırlamışlardır. bu süreçte propaganda filmleri haricinde çok fazla anime çalışması göremiyoruz zira savaş japonlar için abd ve diğer ülkelere nazaran daha ağır şartlar altında geçmekteydi. halk için mangalar bile büyük lüks iken çok masraflı olan animeler hazırlamak çok zordu. kaldı ki bu dönemde birçok çizer silah altına alınmış, kadınlar bile olası bir çıkarma için askeri eğitim almaktaydılar.

ikinci dünya savaşı ve sonrası

manga

savaş sonrasında ağır hayat şartları, ekonomik güçlükler ve kağıt sıkıntısı nedeniyle manga sevenler için yeni uygulama başladı: kiralık manga. 1950'lerin ortasında manga kiralayan dükkanların (kashihonya) sayısı hızlı bir artış gösterdi ve 30.000 dükkana ulaştı. isteyenler 10 yen karşılığında istedikleri bir kitap veya dergiyi 2 günlüğüne kiralayabiliyorlardı. shadow (kage)(gölge) ve street (machi) (sokak) zamanın en büyük iki kiralık manga dergileri oldular. 1956-59 yılları arasındaki kiralık manga'nın doruk noktasında her biri ayda yaklaşık 160.000 genç erkek tarafından okunmaktaydı (kinsella, 2000: 24).


japonya'nın 2. dünya savaşı yenilgisinden sonra 7 sene boyunca tarihsel konu içeren manga yayınlanamadı. savaş süresince çok popüler olan savaş ve dövüş konulu manga'lar ortadan kayboldular. bunun nedeni başta amerika olmak üzere galip devletlerin uyguladığı, savaş, samuray, ordu ve uzakdoğu sporları konularındaki kısıtlamalardı. bu konularda konuşma özgürlüğünün kısıtlanmasının amacı, savaşçı görüşlerin tekrar ortaya çıkmasını engellemekti. 1952 yılında imzalanan san francisco barış antlaşması bu kısıtlamalara bir son verip tekrar konuşma özgürlüğü getirdi.

yeni yapılanmakta olan şehirlerin nüfusu 1950'li yıllarda kırsal yörelerden gelen genç göçmen işçilerle dolmaya başladı. kıt kanaat geçimini sağlayan bu fakir fabrika işçileri için tek ucuz eğlence kaynağı sadece bu kiralık manga'lardı. eski hayallerin yıkıntıları altında güçlükle hayatını devam ettirebilen halkın gerçek hayattaki acılarını unutması için bir kaçış aracına ihtiyacı vardı. yetişkinler için bu kaçış aracı filmlerdi, gençler için ise manga'lar. kiralık manga'ları hazırlayan sanatçıların hepsi amatördü ve çoğu gençti. bu toplumsal değişimin sonucu olarak bu sanatçılar daha gerçekçi ve kendileri gibi genç yetişkinlere yönelik bir manga stili ortaya çıkardılar. genç bir sanatçı olan tatsumi yoshihiro bu tür dramatik yetişkin manga'larını tanımlamak için 1957'de bunlara "dramatik ve aksiyon dolu resimler" anlamına gelen "gekiga" ismini verdi.


ilk gekiga'lar yeni bir grafiksel gerçekçilik derecesiyle, toplumsal ve politik konularla karakterize ediliyorlardı. tsuge tadao, takahashi shinji, tsue yoshiharu, saito takao, iwai shige ve yamamori susumu gibi genç sanatçılar kendilerini gekiga fabrikası (gekiga kojo) olarak adlandırdılar. shirato sanpei'nin 1959-62 yılları arasında yayınlanan 8 ciltlik kiralık gekiga hikayesi olan ninja'nın uzakdoğu dövüş sanatları (ninja bungeicho) adlı eseri kiralık gekiga döneminin zirve noktası olmuştu. özellikle genç erkekler arasında çok popülerdi. shinto bu eserinde disney'in 4 parmaklı karakterlerine, mickey mouse'unki gibi devasa gözlere yer vermeyerek yeni bir sosyal realizm getirdi. hikaye'nin başkahramanı olan kagemaru bir ninja grubun lideriydi ve 16. yüzyılda feodal derebeylerine karşı bir grup asi köylünün yanında savaşıyordu. kagemaru bir süper kahraman değildi ve hikayenin sonunda savaşı kaybediyordu ama önemli olan verdiği savaşın değeriydi. shinto, eserinde sert samuray kanunlarını kullanıp, hikayesine felsefi bir boyut katarak ve gerçekçi çizimler kullanarak anlatmak istediği konunun ciddiyetini vurguluyordu. gekiga sayesinde yetişkinlerden oluşan bir okuyucu grubunun oluşmasıyla beraber, birçok sanatçı sadece eğlendirmek amacının dışına çıkarak geniş bir tür ve teknik yelpazesi oluşturup sanatsal ve edebi ürünler vermeye başladılar.

Ninja Bungeicho'dan bir kesit.

kırmızı mürekkep ile basılmış olan ve "akabon" adı verilen başka bir manga türü ise osaka'da sokak satıcıları tarafından satılmaya başlandı. 1947 yılında tezuka osamu, 200 sayfalık yeni define adası (shin takarajima) adlı yapıtını akabon formatında yayınladı. bu manga'yı robert louis stevenson'nun treasure island eserinden ilham alarak hazırlamıştı.


savaş sonrası halkın yoksulluğuna ve yayın sektörünün gerilemiş olmasına rağmen bu manga çıkar çıkmaz 400.000 adet satarak akabon tarzına ve tezuka manga'larına karşı ulusal bir hayranlık başlattı. tezuka bu manga'sında bir ilke imza atarak sinema tekniklerini bir manga'ya uygulamıştı. bu görsel açıdan bir devrim demekti. okuyucular manga'yı okurken kendilerini film seyredermiş gibi hissediyorlardı. bu sayede manga derin, en önemlisi de kalıcı bir dramatik ve psikolojik etki bırakabiliyordu. bu sırada tezuka 19 yaşında bir tıp öğrencisiydi. yeni define adası'nın ardından lost world, metropolis ve tetsuwan atomu gibi birçok ünlü mangayı çizdi. yapıtı yeni bir manga türünü temsil ediyordu ve yeni yetişen manga sanatçılarının üzerinde inanılmaz bir etki bırakacaktı. tezuka'nın adı "manga tanrısı" olarak tarihe geçecekti.

Osamu Tezuka

gerçekçi gekiga stiline karşılık, kaliteli çocuk magazinlerindeki manga hikayeleri şirin bir grafik stiliyle hazırlanmaktaydı. bu stil amerikan disney animasyonunun koca gözlü ve çarpıtılmış fiziksel görünüşlü karakterlerinden etkilenmişti. disney yapımları 1945-51 yılları arasında japon kitapevleri ve sinemalarında bulunabiliyordu. disney'in bu etkisi, savaş sonrası hikaye mangalarının öncüsü olan tezuka osamu'nun eserlerinde hissedilmektedir.

1950'lerden itibaren manga kelimesi ayrıca çocuklar için hazırlanmış, şirin, fantastik ve bazen eğitici olan ve tezuka osamu ile ilişkilendirilen yeni bir türün adı oldu. bu tür, çocuklar için sağlıklı ve temiz bir eğlence kaynağı olarak görülmeye başlandı. halbuki bu sırada gekiga stili politik kavgalar ve eğitimsiz işçilerle ilişkilendiriliyordu. gekiga sanatçıları ve manga sanatçıları iki farklı sosyal ve kültürel yapıyı temsil ediyorlardı. bu nedenle de kaçınılmaz olarak birbirlerini bir nevi "eski düşman" olarak görüyorlardı.

Astro Boy

2. dünya savaşı'nın ardından gelen zor günlerde yiyecek sıkıntısı ve kötü yaşam koşulları japon halkını vurmuştu. bu kötü koşullar altında sazae-san adındaki bir çizgi bant japon halkının eğlence kaynağı oldu ve unutulan kahkahaları evlere geri getirdi. sazae-san 1946-74 yılları arasında asahi gazetesinde hasegawa machiko tarafından çizgi bant olarak çizilip yayınlandı. 28 senelik yayın hayatı boyunca arka arkaya iki jenerasyon tarafından büyük ilgiyle takip edildi. kitap haline getirilmiş versiyonu ise 62 milyondan fazla sattı. başarısının sırrı ise sazae adındaki neşeli ve unutkan bayan kahramanı ve onun oldukça sıradan ailesinde yatmaktadır. konu olarak savaş sonrasındaki günlük hayatın sıradanlığında geçen komik olaylar ve aralarında jenerasyon farklılıkları olan ev ahalisinin problemleri işlenmektedir. sazae-san, amerikan yapımı blondie ile karşılaştırıldığında blondie'nin daha çok karı-koca ilişkilerine değindiği ama sazae-san'ın tüm aileyi yansıttığı ve karakterin kardeşleri ve annesiyle olan ilişkilerini de anlattığı görülmektedir. sazae-san'da ilginç olan bir nokta ise bütün karakterlerin isimlerinin denizle ilgili terimlerden gelmiş olmasıdır. hasegawa machiko, 2.dünya savaşı sırasında kırsal alana tahliye edildikten sonra kumsalda yürüş yaparken karakterleri planlamıştır. mesela sazae'nin adı bir tür deniz kabuğu, kocası masuo'nun adı alabalık, kız kardeşi wakame'nin adı deniz yosunu anlamına gelmektedir. sazae-san'a gösterilen yoğun ilginin ardından 1969'da televizyon için animesi hazırlanmış ve ardından filmleri ve dizileri yayınlanmıştır.

anime

osamu tezuka'nın en çok etkilendiği disney karakteri olan bambi günümüz anime ve mangalarının çizim tarzını etkilemiştir. büyük gözlü ince ve uzun bacaklı karakterlerin temeli olarak tezuka'nın bu tarzı baz alınmıştır. yalnız, sektör "seks satar" konseptini keşfettikten sonra çizilen karakterlerin ciddi anlamda bilimsel araştırmalar sonucu değiştirildiği bilinen bir gerçektir. erkek gözüyle seksi kadın fiziğinin ciddi araştırması yapılmış ve ince çene, vücudun 3/4 oranında bacak, büyük göğüs gibi fiziksel özellikler eklenmiştir.

tezuka'nın büyük başarısını anlatmak için birkaç örnek vermek gerekirse... astro boy, abd çizgi roman sektörü en cafcaflı dönemini yaşarken yurt dışından girebilmiş ve yıllarca tutunabilmiş ilk eserdir. bana sorarsanız ortada tam bir boynuz kulağı geçer vakası var. tezuka bambi'den etkilenerek birçok karakter yaratıyor. sonrasında tezuka'nın yayınladığı jungle taitei (kimba the white lion) eseri her ne kadar disney kabul etmese de simba ve aslan kral'ın (the lion king) yaratılmasında büyük pay sahibidir. hep o mu araklayacak bizden demiş olabilirler.


enteresan bir tesadüfle, tezuka'nın şirketi roy disney öldükten hemen sonra batıyor. sonrasında tezuka yeni bir şirket açarak büyük başarılara imza atmaya devam ediyor. tezuka, ölümüne kadar belki de savaşın en acı tarafını yakından tadan bir insan olarak çalışmalarında sürekli hümanizm ve insanlık olgusu üzerine yer verdi.

bu yıllarda çok fazla animasyon stüdyosu yok fakat birçok bireysel çalışma vardı. işgal kuvvetleri, popüler kültür ürünlerine sansür uygulamış. hiroşima ve nagasaki’ye, amerika tarafından atılan atom bombalarıyla ilgili haber yapılması yasaklanmıştır. aynı tahribat milliyetçi konular işleyen mangalara da yansımıştır fakat mangalar bulunup toplanması zor olduğu için çeşitli örnekleri günümüze kadar gelmiştir.

1948 yılında devlet destekli kurulan toei animation ilk renkli anime çalışması olan akujaden'i (the tale of the white serpent) 1958 yılında yayınlamıştır. 1961 yılında abd'de gösterime giren bu yapım toei'nin başarılarının ilki olacak ve devam eden yıllarda birçok büyük üstadı bünyesinde çalıştıracaktır. her biri birbirinden değerli bu kişiler arasında şüphesiz ki en çok göze batan hayao miyazaki'dir.

* miyazaki hakkında aşağıda detaylı bilgi mevcut.

Akujaden

1960'lı yıllar

1959-61 yılları arasında japonya ekonomisinin güçlenmesiyle birlikte japon medya ve basın-yayın sektörü de hızlı bir büyüme gerçekleştirdi. tokyo, manga üretiminin merkezi oldu ve burada yüzlerce stüdyo kuruldu. zamanla aylık dergiler de haftalık düzene geçmeye başladılar. 1959'un mart ayında ilk haftalık çocuk dergisi olan weekly shounen magazine yayınlanmaya başladı. arkasından aynı yılın kasım ayında weekly shounen sunday dergisi yayınlanmaya başladı. ardından 1963 yılında üçüncü haftalık manga dergisi olan king, shounen gahosha yapımcıları tarafından basılmaya başlandı. ilk başlarda bu dergiler genel olarak eğlence ve bilgi ağırlıklıydılar ve manga'ya az yer ayırılmıştı. ilk çıktıklarında satışlar da beklenen düzeyde değildi. ama editörler manga'ya daha çok yer ayırırlarsa satışlarının artacağını fark ettiler ve bekledikleri gibi de oldu. dergilerdeki manga oranı arttıkça satışlar da katlanarak arttı. 1960'lı yıllarda bu 3 dergi arasında en çok satan dergi olabilmek için bir yarış başladı. bu arada televizyon günlük hayata girdi ve ulusal tv kanalları kurulmaya başlandı.

Weekly Shounen

1960’larda basın, yayın ve kağıt geri dönüşüm teknolojisindeki gelişmeler popüler kültür metinlerinin dolaşımını olumlu yönde etkilemiştir. savaş sonrası üretmek, iç ve dış pazarlarda satmak ve tüketmek japonya’nın yeni ekonomik düzenidir. 1964’te japon halkının yarısından fazlası televizyon sahibiydi. bu gelişmeler sonucunda sosyal bilinç oluşmuş ve amerikan-japon güvenlik anlaşması’nı eleştiren manga ve animeler yayınlanmaya başlamıştır

manga dergilerinin haftalık yayına başlamış olmaları, onların televizyonla başedebilmelerini sağladı. manga dergileri ve tv kanalları birbirleriyle yarışa girmek yerine birbirlerini desteklediler. bazı manga serilerinin televizyon animasyonları hazırlandı. bu sayede manga'ların tv'de reklamı yapılmış oldu ve manga satışları da arttı.

60'lı yıllarda tamamen çökmüş olan kiralık manga sistemi nedeniyle shirato'nun eserleri gibi birçok büyük eser unutulup yok olma noktasına gelmişti. 60'ların ortasından itibaren medya, savaş sonrasında artık insanların yetişkin olduktan sonra bile manga okuduğunu vurgulamaya başladı. shirato'nun eserleri tekrar büyük yayınevlerinde basılmaya başlandı.

komedi mangaları

savaş öncesinde ve savaş sonrasındaki ilk 20 senede komedi manga'ları sadece komedyenlerin anlattıkları hikayelerin resimli adaptasyonlarından ibarettiler. ama 60'ların sonlarına doğru ortaya çıkan akatsuka fujio'nun osomatsu-kun ve tensai bakabon gibi eserleri oldukça popüler olup yeni bir soluk getirdiler. bu manga'lardaki karakterler hem görünüş hem de kişilik olarak çarpıktılar. artık kahkahalar, soytarılık yapıp homurdanan karakterlere zorla gülmek yerine doğal olarak geliyordu. bu her bakımdan yeniydi. zamanla akatsuka bu çizgisinden saptıysa da bu konuda hala büyük bir öncü kabul edilmektedir.

Osomatsu-Kun

anime

anime olarak ilk yurt dışına satışı yapılan çalışma yine tezuka'nın astro boy eseridir. sennin buraku, tetsujin 28-go, ginga shounen tai, ve 8 man gibi meşhur eserler yine ilk kez bu dönemde yayınlanmıştır. tezuka reyiz bu dönemde hız kesmeyerek tv serilerine yüklenmiş ve big x (shonen ninja kaze no fujimaru) serisini yayınlamıştır. 1965'de yayınlanan beyaz aslan kimba ise astro boy ile birlikte kendisini dünya çapında meşhur etmiştir. mitsuteru yokoyama'nın speed racer'ı (mach gogogo) yarış ağırlıklı animelerin çoğalmasında önemli rol oynamıştır. ıkki kajiwara ve noboru kawasaki'nin star of the giants'ı speed racer motor sporu olarak kabul edildiğinden bilinen ilk spor temalı animedir. sazae-san adlı anime ise yamulmuyorsam dünyanın en uzun çok bölüme sahip ve en uzun süren animesidir. 1969 yılında başlayıp 2014 yılında bitmiş ve tamı tamına 6500 bölüm yayınlanmıştır. japonya'da hala en çok izlenen animeler arasındadır.

Sazae-san

birçok insanın modern animenin doğuşu olarak kabul ettiği dönem, ülkenin refah seviyesinin yükseldiği 1960'lı yıllardır. bugün bu sektöre damgasını vurmuş insanların hepsi bu aralıkta kendilerini göstermeye başlamışlardır. akira toriyama, rumiko takashi, hayao miyazaki, ısao takahata ve birçok ünlü üstat bu dönemin parlayan yıldızlarıdır.

burada miyazaki'ye ayrı bir paragraf açmazsak olmaz.

miyazaki 1958 yılında, ilk renkli anime filmi olan hakuja den’i izler ve bu filmin etkisi altında kalarak animasyon ile ilgilenmeye başlar. ayrıca, çizgi roman çizeri olmak ister, ama o güne kadar sadece uçak ve savaş gemileri çizdiğini ancak hiç insan figürü çizemediğini fark eder. 1962 yılında gakushuin üniversitesi adlı özel bir kolejde uluslararası ilişkiler ve ekonomi okumaya başladı. japon imparatorluk ailesiyle yakın bağları olan bu üniversitede okurken marksist düşünceden etkilenir. bu arada okuldaki çocuk edebiyatı çalışma grubuna katılır.

ertesi yıl okuldan mezun olduktan sonra, toei animasyon şirketi’nde animatör olarak çalışmaya başlar. şirkette en alt seviyede çalıştığı halde, üstün yeteneğiyle kısa sürede üstlerinin ilgisini çeker. 1964 yılında çekilen okami shonen ken (wolf boy ken) adlı tv serisinin yönetmenliğini yaparken ilk defa miyazaki ile çalışma fırsatı bulmuş olan takahata ısao ile beraber şirket sendikasında çalışmaya başlar. bu birliktelik, günümüze kadar süren çok önemli bir beraberliğin başlangıcı olmuştur. 1964 yılında toei şirketinin sendikasında genel sekreter olur. kariyeri bu dönemden sonra uçuşa geçen miyazaki toei'den ayrılarak takahata ile birlikte kendi şirketini kurar. bu şirkette hepimizin bildiği heidi (alps no shojo haiji) ile büyük ün kazanırlar. devamında japon hükümetinin projelendirdiği disney benzeri bir strateji ile bütün dünyaya açılmıştır. projenin adı sekai meisaku gekijou (world masterpiece theater) bu proje çerçevesinde dünya çocuk edebiyatından çok sayıda klasik eserin tv animasyon serileri hazırlanmıştı. miyazaki bu serilerden beşinde sahne dizaynı, sahne organizasyonu gibi değişik görevler aldı. yapımlarının üzerinden 25 ila 30 yıl geçmesine rağmen hala dünyanın değişik ülkelerinde gösterilmekte ve ilgi görmekte olan bu seriler, japon animasyonlarının yüzakı olarak görülmektedir.

miyazaki’yi uluslararası üne kavuşturan film ise 1984 yapımı kaze no tani no nausicaa (nausicaa of the valley of the wind)’dır. bu konuya ve studio ghibli'ye aşağıda detaylıca değineceğim.


1970'li yıllar

60'ların sonu 70'lerin başı, hem manga hem de animeler için bir devrim niteliğindeydi.

manga

1960'ların son yıllarında 1949 doğumlu birkaç kadın çizer tarafından kızlara özel bir akım başlatıldı. hepsi 49 doğumlu bu kadınlar daha sonra "harika kırkdokuzlular" olarak anıldılar. bugün gördüğümüz seksi karakterlerin (shoujo) stilinin ilk örneklerini bu kadın çizerler vermiştir.

bu kadınlar savaş sonrası manga'larıyla büyüyen bir jenerasyona aittiler. özellikle bilim kurgu, fantazi ve aşık genç oğlanlar hakkında eserler verdiler. kızların bastırılmış erotik fantazilerini dışa vurdular. görünüşe bakılırsa birbirine aşık genç homoseksüel erkeklerin olduğu öyküler genç kızlara heteroseksüel aşk öykülerinden daha romantik geliyordu. ayrıca bu stil sanatçılara yaratıcılıklarını sunmaları için daha fazla özgürlük veriyordu (tchiei, 1998:6). riyoko ikeda'nın the rose of versailles adlı eseri inanılmaz bir popülariteye ulaşıp shoujo tarzını japonya'da ilk defa zirveye taşıdı. bu hikayede, fransız devrimi sırasında kraliyet oscar françois de jarjayes adında kraliyet muhafızları kumandanlığı yapan ve erkek gibi yetiştirilmiş olan bir kadının yaşadıkları, bu sırada sarayda dönen entrikalar ve fransız devrimi'nin gelişimi anlatılmaktadır. marie antoinette, kral xvi louis ve general renier de jarjayes gibi gerçekten yaşamış birçok tarihi şahsiyet de bu hikayede yer almıştır.


1960'ların realist manga'ları temel olarak politik kavgalarını ve insanların hırslarını konu ediyordu. ama 70'li yıllardan itibaren oluşmaya başlayan sakin ortam nedeniyle bu politik kavga içeren manga'lar zamanla dergilerden kaybolmaya başladılar. kızlar için hazırlanmış shoujo manga türleri artış göstermeye başladı. bunlar özellikle hippi hareketinden etkilenmekteydiler. kızlar için hazırlanan bu shoujo manga'larda artık gerçeklikten uzak çizim şekilleri, büyük gözler, şirin yüzler kullanılmakta romantik konular işlenip insanların iç dünyaları ile bağlantılar kurulmaktaydı. karakterler politik ve sosyal tartışmalardan uzak durmakta ve bu manga'larda daha çok kişisel konular işlenmekteydi.

70'lerin başında gekiga sanatçıları da değişimden etkilenerek manga'nın sanatsal boyutu üzerinde çalışmalar vermeye başladılar. gekiga artık rüyalar alemini, hatıraları ve sosyal psikolojiyi inceleme altına almıştı. bu çalışmalar sonucunda garo dergisinde angura (underground) veya avantgarde adı verilen yeni bir tür ortaya çıktı. tsuge'nin hayal dünyasında geçen screwceremony (nejishiki) adlı eserinde endüstri, yoksulluk ve pasifik savaşı'na göndermeler yapılıyordu. 1980'lerin sonlarında da bu türde zaman zaman eserler verildi. gekiga'nın küçük ama önemli türlerinden biri olan avantgarde, manga'nın içinde estetik etkisini devam ettirdi.

her ne kadar gekiga, tezuka'nın manga'larına karşıt bir türü temsil ediyor olsa da tezuka gekiga'nın bazı özelliklerini eserlerine katmaktan çekinmedi. 1970'lerde gekiga bakışıyla tarih ve politika üzerine manga'lar çizdi. ama bu eserlerinde gekiga'nın kabalığına yer vermedi. okuyucular zamanla gekiga'dan bıkınca, tezuka'nın tercihinin doğru olduğu kanıtlanmış oldu.

1974'te yamagami tatsuhiko'nun gakideka ("boy detective") adlı eseri oldukça büyük bir tartışma yarattı. yamagami'nin eserinde, o güne kadar tabu olarak bakılan anormal sex isteklerine yer vermesi zaten yeterince şok ediciydi. ama en önemlisi ise stilindeki realist kesinlikti. yamagami komik manga türüne kayıncaya kadar 10 sene bilim kurgu türünde eserler verdi. bu sırada edindiği tecrübeler onun dünya görüşünün ve realist çizim tarzının oluşmasını sağladı.

Gakideka

70'ler, manga ve anime tarzlarının o döneme kadar en hızlı değiştiği yıllardı. savaş sonrası travmalar, bol bol şiddet ve seks, bilim-kurgu gibi daha önce pek işlenmemiş konular ön plana çıkarak bütün piyasayı ele geçirdi. bu dönemin en önemli ve değerli mangası kanımca doraemon'dur. kaynak aldığım makalelerde de kendisine bolca yer verilmiştir. abd için mickey mouse ve bugs bunny ne ise japonya için doraemon o olmuştur.

özetle, nobita adlı karakterin geçmişte yaptığı salaklılardan ötürü gelecekteki ailesi fakirlik çekmektedir. dedelerinin hatasını düzeltmek için torunları geçmişte yaşayan kendisine robot kedi doraemon'u gönderirler. doraemon'un amacı nobita'nın hatalarını düzeltmektir. nobita ne vakit sıkışsa doraemon karnındaki bölmeye gelecekten bir alet ışınlayarak olayı çözmeye yardımcı olur. nobita ise duvarların arkasını gösteren dürbün gibi ileri teknoloji zımbırtıları duş alan kızları kesmek gibi farazi işlerde kullanan fırlama bir karakterdir. ama bunlar fazla uzun sürmez, çünkü sonunda nobita hatasını anlar ve doğru kararlar vermeye başlar.


hikayeler sadece doraemon'un getirdiği aletler üzerine kurulu değildir. önemli olan nobita'nın sonunda güzel kararlar verip doğru yolu bulmasıdır. bu komedi mangasında ayrıca dürüstlük, çevrecilik, cesaret gibi etik konular işlenip ne kadar önemli oldukları anlatılır ve hatta genetik, jeoloji, tarih, biyoloji gibi eğitici konular da işlenmektedir. doraemon 70'li, 80'li, hatta 90'lı yıllarda bile tutulup, inanılmaz bir hayran kitlesine ulaşmıştır. tam anlamıyla ulusal bir simge haline gelmiştir.

bu dönemde yine bol bol kiralık katil, seri katil, yakuza gibi aksiyon ve şiddet üzerine kurulu birçok manga yayınlanmıştır. o açıdan doraemon komedi türünde şahane bir örnektir.

anime

1970’lerin başında 75 manga dergisi vardı, toplam aylık satış 20 milyondu. yine aynı dönemde kadınlar da manga endüstrisine iyice dahil oldular. fakat 1973 petrol krizi’ni izleyen yıllarda japonya’ya eleştirel söylem yaygınlığını yitirdi ve birey, özel alana çekildi. bu yolla, japonya’da ulus devletin gözetiminde kapitalistleşme ve hızlı kalkınma, sözde homojen japon orta sınıf yaratma projeleri ve toplumun siyasal söylemlerden arındırılması devletin ana politikası haline geldi. bu dönemde japonya’nın ideolojisi etnik-kültürel, milliyetçi bir ideoloji olan japonculuk’tur. 1970’li yıllarla birlikte yetişkin manga ve animeleri doğdu ve japonya pornografi pazarının farkına vardı. daha önce eechi tarzında daha çok erotik çalışmalar sunan yapımcılar ağır pornografik çalışmalar üretmeye başladılar.

bu dönemde anime stüdyoları büyük yükseliş yaşadı. bazıları devlet kanallarına bağlı ufak stüdyolar özelleştirilerek dünyaya açılmaları sağlandı.güney kore'nin samsung ve lg gibi firmaları özelleştirerek büyütmesinin finans sektöründe bir ismi vardı. "bilmem ne modeli özelleştirme" gibi bir tanımı vardı. aynı stratejiyle hareket eden japonlar da büyük kazanımlar elde ettiler. madhouse ve sunrise stüdyolarının kuruluşları da bu döneme denk gelir. büyüyen ve yetişmiş eleman isteyen stüdyolar özel eğitim kurumları açmaya başladılar. animatör olarak başlayan gençler bu kurumlarda uzun serilerde çalışarak kazandıkları tecrübeler sayesinde hızlıca yönetmen olmaya ve kendi stüdyolarını açmaya başladılar. ekonominin genel olarak savaş dönemlerinin çok üzerinde olması ve teknoloji üretiminin büyük oranda japonya'ya geçmiş olmasının da büyük katkısını eklemek gerekir.

yine bu dönemde miyazaki ve takahata'nın world masterpiece theater projesi kapsamında hazırladıkları heidi o kadar popüler oldu ki japon stüdyoları dünyanın her yanından outsource iş almaya başladılar. disney ve warner bros. dahil olmak üzere çizgi film sektöründe boy gösteren amerikan firmaları kare animasyon işlerini japonya'ya vermeye başladılar. o yıllarda bugün çin'in üstlendiği ucuz ve kaliteli işçilik döneminin bir benzeri yaşanmış. otomobilden ev teknolojilerine kadar her ürünü üst kalite ve ucuz fiyata üreten japonların anime sektörü de pastadan payını almıştı. resmen bangladeşli tekstil atölyeleri gibi çalışmaya başlamışlardı.

mecha ve bilim kurgu türünde eserlerin de ilk ve başarılı örnekleri bu dönemde başlamıştır. her ne kadar bizlere daha geç ulaşmış olsa da bizim aklımızda en çok kalan çalışma candy candy yani şeker kız candy olabilir.


1980'li yıllar

manga

80'lerde bilgi, akademik ve politika manga'larının yükselişi:

eğitici ve bilgi veren manga'ların en ünlüsü olan "japan inc.: a manga introduction to the japanese economy" 1986 yılında shotaro ishinomori tarafından çizildi. kitap nihon keizai shimbun'da yayınlanmış olan bir ekonomi semineri serisini temel alıyordu ve amerika-japonya arasındaki ticaret savaşının hikayesini anlatıyordu. shotaro bu kitabın yazılış amacını şöyle açıklıyordu: "insanlar ekonomi kitaplarını çok zor olduğu için okumuyorlar ama manga halinde bu konuların anlaşılması çok kolay" (sabin, 1991: 206; duus, 1988:xvi). manga 1988'de ingilizce'ye çevirildi ve california üniversitesi tarafından yayınlandı. 1989'da ise fransızca'ya çevrilerek paris'de basıldı. 3 ciltlik kitap kısa sürede 1 milyondan fazla sattı ve savaştan önce doğmuş insanlar tarafından bile okundu. bu sayede, daha önce manga'ya ilgi göstermemiş olan ve manga jenerasyonuna ait olmayan insanlar bile manga'nın inanılmaz gücünü kabul etmek zorunda kaldılar. (bu manganın california üniversitesi tarafından basılmış bir kopyasını bilkent üniversitesi kütüphanesi'nde bulabilirsiniz - alpin)

japan inc., japon ekonomisi temel alan ilk manga'ydı. etik, güvenilir ve ileriye dönük iş stratejilerinin gerekliliğini tartışıyordu. kitap aynı zamanda yeni bir manga türünün öncüsü oldu. japon yayın birliği (nhk) ve asahi shinbun gazete firmaları da manga sektörüne adım attılar.

asahi shinbun, 1987 yılında sony şirketinin başkanının otobiyografisi olan morita akio'nun made in japan adlı kitabının saito takao tarafından çizilen gekiga versiyonunu yayınladı. burada ilginç bir nokta ise morita akio'nun böyle bir otobiografinin hazırlanmasına karar verdip bu konuyu kayak hocasına soylediğinde, kayak hocasının bu kitabı sadece manga olarak hazırlanırsa okuyacağını söylemesi üzerine kitabın gekiga sanatçısı saito takao tarafindan manga biçiminde hazırlanmış olmasıdır (kinsella, 2000: 77). (bu manga'nın düzyazı formatındaki versiyonunun ingilizce ve türkçe kopyalarını bilkent üniversitesi kütüphanesi'nde bulabilirsiniz - alpin)

özellikle 80'lerin başından itibaren bilimkurgu ve macera manga'larının sayısı katlanarak arttı. gundam gibi mecha (robot) serileri giderek daha çok tutuldular. bunlar bir bakıma japonya'nın teknolojik üstünlüğünü simgeliyordu. 80'lerin en önemli bilim kurgu macerası olan akira (1982-86 ve 88 sonrası), katsuhiro otomo tarafından yazılıp 38 cilt olarak yayınlandı.

internetin popüleritesinin artmasıyla beraber bunu konu alan bilimkurgu manga'ları hazırlanmaya başladı. internet temelli bir hikaye olan ghost ın the shell 1989 yılında masamune shirow tarafından young magazine special dergisinde yayınlanmaya başladı.

bu dönemin sonundaki diğer önemli seinen manga'larından biri ise ah! my goddess (aa! megami-sama!) fujishima kosuke tarafından çizilip 1988 yılında kodansha'nın comic afternoon dergisinde yayınlanmaya başladı.

anime

mangalarla paralel olarak bilimkurgu, erkeklere yönelik dövüş sporları ve fantastik kurgu animeleri bu dönemde tavan yaptı. gelecekte tokyo sokaklarındaki motorsikletli sokak çetelerini konu alan bir siber-punk efsanesi olan akira'nın ünü zamanla japonya dışına taştı. dr. slump'ın hemen ardından yayınlanmaya başlayan dragonball çok kısa sürede uluslararası bir üne kavuşmuş ve 1995 yılına kadar dünyada yaklaşık 109 milyon adet mangası satılmıştır. ayrıca 3 sezondan oluşan toplam 508 bölümlük anime serisi ve 17 anime filmi hazırlanmıştır. bandai firmasının hazırladığı dragonball eşyaları ve nintendo oyunları 1995 yılına kadar yaklaşık 2.95 milyar dolarlık devasa bir pazar yaratmıştır.


1980’lerin başında enformasyon alanında tekno-milliyetçilik japonya’nın resmi ideolojisi haline gelmiştir. böylece “popüler tarih” yeniden keşfedildi. bu keşif, animelere de yansıdı. devlet televizyonu nhk’da bu tür ürünler yayınlandı. bu dönemde japonya’da yeni insan tipi ortaya çıktı. japon halkının tek tip bir orta sınıftan oluşmadığı ve farklı tüketim tercihlerinin olduğu anlaşıldı. beyaz yakalı işgücünü hedef alan manga ve animeler doğdu. ekonomik sorunlar, doğal-insan-teknoloji ilişkisi anime ve mangalarda işlenmeye başladı.

morning’in editörü 1980’lerin ortasında politik yetişkin anime/mangasının söylemsel ve diplomatik potansiyelini fark ederek, yeni japon düşüncesini bilinçli olarak vurgulamaya karar verdi. ona göre bu keşiften sonra doğan en büyük değişiklik 1988’de başlayan sessiz hizmetti. japonya’nın diğer ülkelerle ilişkileri sessiz hizmet çerçevesinde tekrar değerlendirildi. 1980’lerde japonya yeni bir süper güç haline geldi. japonya’nın üzerinde konuşmaya değecek bir ordusu yoktur. sadece güçlü bir ekonomisi vardır. abd’deki rakiplerini geride bırakmalarını sağlayan ise japon firmalarının entelektüel birikimleri ve mühendislik bilgileridir.

bu dönem animelerindeki en büyük değişim üretim hızını arttırmak maksadıyla getirilen yeniliklerdi. bu döneme kadar gelen animelerin stilleri birbirlerine çok fazla benzemekle beraber hemen hemen aynı yöntemlerle hazırlanıyordu. yoshinori kanada, özgün stillere yer açılması gerektiğini savunarak bu konuda öncülük etti. onun öncülüğünde basma kalıp tarzdan farklı birçok stil ve animasyon tekniği geliştirildi. aşağıda kendi başlığında değineceğim limited animation gibi japon mucizesi çalışmalar ilk bu dönemde peydah oldu.

abd'den dünyaya yayılarak çılgın atan star wars dönemi japonları da çok etkilemişti. bu dönemde o kadar çok bilimkurgu temelli anime hazırlandı ki hangi birisini saysam bilemedim. hayao miyazaki'yi dünya çapında kabullendiren kaze no tani no naushika (nausicaä of the valley of the wind ) bu dönemin tam ortasına denk gelmektedir. sonra efsane stüdyo ghibli'yi kuran miyazaki laputa: castle in the sky ile ustalık dönemi eserlerine geçiş yapmıştır.

macross serisinin başlangıcı olan the super dimension fortress macross (1982) ve ingilizce uyarlaması robotech. amerikan ortaklı galaxy rangers, transformers, voltron, robotech gibi birçok seri 80'li yıllarda bütün dünyayı ele geçirmişti. ilerleyen yıllarda neon genesis evangelion gibi otaku dünyasını sarsacak eserler verecek olan gainax stüdyosu da bu dönemde kurulmuştur. bu dönem öyle bereketli olmuştur ki 72 yılında manga serisi olan science ninja team gatchaman'ın önce animesi yapılmış sonra abd'e satılmış battle of the planets adıyla sinemalara girmiş. daha sonra g-force: guardians of space olarak re-make yapımı yayınlamıştır. yıllardır ekmeğini yemeyi bitiremedikleri seriyi yakın zaman evvel önce fransız bir firma almış daha sonra gatchaman adıyla warner bross tarafından yeniden ele alınmıştır. muhtemelen real action filmi yapılacak.

The Super Dimension Fortress Macross

80'li yıllar animelerin altın çağı olmuştur. bu dönemde sinema salonlarından daha çok tv serileri ve gelişen teknoloji ile birlikte kaset olarak "home video" olarak hazırlanmışlardır. yine bu dönemde ova'lar (original video animation) peydah olmuş ilk örneği efsane yönetmen mamoru oshii'nin moon base dallos'u olmuştur. video oyun sektörünün gelişmesiyle birlikte neredeyse bütün popüler anime serilerinin oyunları hazırlanmış, nintendo, sega, atari, snk gibi firmalar çılgınca anime oyunları üretmeye başlamışlardır.

türkiye'de yayınlanan ve hepimizi etkileyen captain tsubasa, slam dunk gibi spor serileri de bu dönemin eserleridir. miyazaki 1988 yılında, hikayesini kendisinin yazdığı tonari no totoro (my neighbor totoro) adlı filmi yönetti. totoro, nausicaa kadar gişe başarısı yakalayamamış olsa da animasyon klasikleri arasındaki yerini almıştır. japon ulusal yayın kuruluşu nhk’nın yapmış olduğu bir ankette totoro, tüm zamanların en çok sevilen japon filmleri kategorisinde kurosawa akira’nın the seven samurai filminin ardından ikinci olmuştur. ertesi yıl sunduğu majo no takkyubin (kiki’s delivery service) adlı filmi ise çok büyük bir gişe başarısı yakaladı.

seksenli yıllar hakkında yazılacak o kadar çok şey var ama bu kadarı bile bir entry için fazla olduğu için yarıda kesiyorum ve yine bir o kadar uzun mevzu olan doksanlara geçiyorum.

1990'lı yıllar

manga

1990’ların japonya’sı ise hem tüketim toplumu, hem de enformasyon toplumudur. enformasyon toplumunun başlıca özelliği, toplumsal ve ekonomik yapıların örgütlenme ve işleme mekanizmalarının enformasyon ve enformasyon teknolojileri temelli hale gelmesidir. 1990’ların japonya’sında tüketim sadece gerçek bir ürünü satın almak değildir. tüketim ile birlikte imgelerin sunduğu yaşam biçimini simgesel olarak üstlenmektir. bu da japonya’nın tüketim toplumu oluşunun göstergesidir. japonya’da yaşayan kore asıllı etnik azınlık kamusal alana dahil olmaya çalışmaktadır. japon feministlerinin de ataerkil toplumsal yapıyı dönüştürmeye yönelik çabaları kurumlaşmıştır.

shounen manga'larının da etkisiyle kızlar kendi süper kahramanlarını yaratmaya başladılar. bu kahramanların çoğunun büyülü güçleri vardır ve zaman zaman kılıç gibi silahlar kullanarak erkeklere meydan okurlar. büyülü kızlar ekolünün dünya çapında en büyük temsilcisi naoko takeuchi'nin 1992-97 yılları arasında nakayoshi'de yayınlanmış olan 52 parçadan oluşan 18 ciltlik sailor moon adlı eseridir. sailor moon'un temelleri asıl olarak 1991 ağustos'unda naoko takeuchi'nin sailor v adında bir manga yayınlamasıyla atılmıştır. kısa sürede popüler olan bu manga'nın ardından, sadece sailor venus'un olduğu bu manga'ya sailor moon başta olmak üzere birçok yeni karakter eklenmiş ve bu yeni manga 1992 yılının şubat ayında sailor moon adıyla yayınlanmaya başlamıştır. bu manga shoujo temelli olmasına karşın erkekler arasında da bazı nedenlerden dolayı oldukça popüler olmuştur. kısa sürede inanılmaz bir ilgi görmüş ve hemen ertesi yıl 17. kodansha manga ödülü'nü kazanmıştır. aynı yıl içinde yapımına başlanan anime'si dünyanın en az 40 ülkesinde yayınlanmış ve yayınlandığı ülkelerin (özellikle avrupa) çoğunda en popüler anime ve manga haline gelip almanya, fransa gibi ülkelerde bir çılgınlık boyutuna ulaşmıştır. sailor moon'un açtığı bu güçlü kızlar furyasının ardından çok sayıda benzer shoujo manga hazırlanmış ve büyük ilgi görmüştür. bu furyanın etkileri sadece japon manga ve animelerini değil batı animasyon ve çizgi romanlarını da etkilemiştir. bugün dünyanın en popüler batı animasyonlarından biri olan ve hanna-barbara tarafından hazırlanıp crag mccracken tarafından çizilen the powerpuff girls adlı animasyon da birçok kişiye göre sailor moon'un ve shoujo akımının batıdaki bir kopyasıdır.


90'ların en önemli manga grubu denilince akla gelen ilk isim clamp'tır. clamp aslen 11 bayan tarafından kurulmuştur. ama grup rg veda adlı manga'nın yayınlanmasından önce 7 kişiye, sonra da 4 kişiye düşmüştür. mokona apapa, satusuki ıgarashi, mick nekoi, nanase ohkawa adlı bu 4 bayan hazırladıkları birbirinden güzel manga'larla grubu devam ettirmektedirler. grubun lideri olan nanase okhawa metinler yazıp, yönetmenlik yapmakta ve dizayn hazırlamakta ve satsuki ıgarashi çizim ve arkaplan hazırlayıp ve karakterleri belirlemektedir. apapa mokona ve mick nekoi ise asistanlık yapmaktadırlar. clamp'ın en önemli yapıtları arasında olan ve 1996 yılında nakayoshi dergisinde yayınlanmaya başlayan card captor sakura'dır.

bilim kurgu manga'larının en ünlülerinden biri olan battle angel alita (gunnm), kishiro yukito tarafından çizilip 1991-95 yılları arasında business jump dergisinde yayınlandı. kishiro'nun bu manga'da sergilediği sanat ve anlatım yeteneği, manga endüstrisi için yeni bir atılımdı. siberpunk, macera ve dövüşün yanısıra romantizm ve aşk da bu bilim kurgu hikayesinde çok güzel bir şekilde işlenmiştir.

Battle Angel Alita

bu dönemde çıkan başarılı mangalar, anime serileriyle taçlandırılmış olup bugün hala devam eden one piece gibi uzun soluklu eserler vermiştir. bu arada dönemden bağımsız olarak, hayranlarının "manga prensesi" olarak adlandırdığı rumiko takahashi gibi sanatçıların 20 yıldan aşkın süredir devam eden serileri bu yıllarda nihayetine erdi.

1990’ların ilk yarısında the washington post, le monde, the observer gibi yabancı dergilerde mangalarla ilgili yazılar çıktı. “made in japan” gibi kitaplar, japon kültürel çalışmaları bölümlerinin kütüphane raflarında yerlerini aldılar. diğer bilgilendirici mangalar ise japon hükümeti çalışanlarının, yabancı ülkelerin diplomatlarına hediye ettikleri kültürel ürünler haline geldiler. merkezi tokyo’da olan mandarake incorporated adlı anime ve manga ürünleri satan firma küresel bir yayılma gösteriyor. 1999’da los angeles’ta ve 2001’de bolonya’da şubelerini açtı. bu firmanın sahibi masuzo furukawa, japonya’nın bu ürünlerin dağıtımına büyük önem verdiğini, japonya’daki bir ürünün abd’de satılması ile arasında zaman farklı olmadığını söylüyor. anime ve manga karakterlerinin, mtv grafiklerinde, sokak modasında, barlarda hatta müzelerde karşımıza çıkabileceğini ekliyor.

anime

vampire hunter d, 1992’de ingilizce’ye dublajlandı, abd’de vizyona girdi ve amerikan televizyonlarında defalarca gösterildi. böylece japon animasyonunun batı’da popülerleşmesinde önemli bir rol üstlendi. kendine has stilleriyle manga ve animelerin yabancılar tarafından japon kültürünü ifade eden bir form olarak kabul edilmesi, manga ve animenin japonya içinde kültürel bir ürün olarak kabul edilmesini sağladı. politik ve ekonomik ifadeler taşıyan yetişkin mangaları ve serileri japonya’nın yurtdışındaki imajı ile bağlantılı hale gelmiştir. bilgilendirici manga kitapları mesajların uluslar arası düzeyde anlaşıldığından emin olmak için ingilizce ve fransızca’ya çevrildi.

bu dönemde miyazaki yine çok müthiş iki eser verdi. 1995 yılında studio ghibli’nin mimi wo sumaseba (whisper of the heart) adlı filminin senaryosunu yazdı. filmde, yazar olmak isteyen 14 yaşındaki bir kız ile italya’ya gidip violin yapımcısı olmak isteyen 15 yaşındaki bir erkek arasındaki aşk anlatılmaktadır. 1997 yılında çıkan mononoke hime (princess mononoke) ise çok büyük bir başarı kazanarak 150 milyon dolarlık gişe hasılatıyla, ondan önceki lider olan e.t’yi geçerek japonya’da o yıla dek gösterime girmiş tüm yerli ve yabancı filmler arasında birinci sıraya yerleşmiştir.

Princess Mononoke

dragon ball'ın inanılmaz etkili olan satış yöntemi birçok firmayı bu yönde animeler üretmeye yöneltti. bol bol yan ürün çıkartabilecekleri popüler seriler hazırladılar. en başarıları içerisinde dragon ball z, pokemon, digimon, sailor moon, one piece ve manga olarak naruto'yu sayabiliriz. the matrix'e esin kaynağı olan ghost in the shell serisi ve filmleri de bu dönemde dünya çapında üne kavuşmuştur. bu dönemin ortalarında bilim kurgu, fantastik kurgu, mecha temalı animeler ağırlık kazanmıştır. cowboy bebop, trigun, neon genesis evangelion gibi kült eserler verilmiştir.

evangelion demişken onun etkileri hakkında bir satır bilgi vermezsek olmaz. öyle derin ve başarılı bir çalışma ortaya çıktı ki yıllarca mecha türünde eserler verilmesine yol açtı. aradan geçen 20 yıla rağmen hala evangelion'a yaklaşabilmiş bir mecha olmasa da çılgınlar gibi popüler olmuş seriler yayınlandı.

street fighter gibi sadece video oyunu olarak hazırlanmış bazı meşhur çalışmalar için animeler yapıldı. oyuncağı, defteri kalemi derken her türlü ürünün satışından maksimum verim alınmaya çalışıldı. king of fighters, fatal fury gibi birçok oyunun film türünde çalışmaları yapılmıştır. kanımca seinen olarak ninja scroll filmi ve serisi türkiye'de birçok ergenin animeye bağlanmasını sağlamıştır. o döneme değin bırakın hentaiyi, eechi bile görmemiş garibanlara aynı anda seks, aksiyon, japon kültürü bombardımanı yapmıştır.

Ninja Scroll

liste yapmaya çalışırsak en çok zorlanacağımız dönem 1985-2000 arasında olur sanırım. her birinin adını burada anmak pek mümkün değilse bile en azından türkiye'de yayınlamış olanları hatırlatarak dönemin zengiliğini vurgulamakta fayda var.

biz bu dönem özel kanalların bir anda çoğalmasıyla birçok anime izleme fırsatı bulduk

ilk aklıma gelenler;

samurai pizza cats
rurouni kenshin (samurai x)
dedective conan
yu-gi-oh
pokemon
digimon
sailor moon
dragon ball
beyblade
one piece
candy candy (şeker kız candy)
voltron
transformers (transformers armada)
saber rider (başlığı var mı bakamadım saber rider & star sheriffs 'de olabilir tam adı)
heidi
speed racer
dr. slump
nadia secrets of blue water
gatchaman (bizde g force adıyla yayınlandı)
robotan
slamdunk
red baron
space adventure cobra
genki
ninja kabuto

2000'li yıllar

manga

manga'nın günümüzdeki konumuna bakacak olursak, dünyanın başka hiçbir ülkesinde çizgi romanın bu kadar çok sevilip okunmadığını söyleyebiliriz. bugün japonya'da satılan yaklaşık her 10 kitaptan 3'ü manga'dır. japonya'da 3000'in üzerinde profesyonel manga sanatçısı vardır ve her sene yaklaşık 7 milyar $ tutan yaklaşık 2 milyar adet manga satılmaktadır. sayısız manga dergisi arasından her sayısı 1 milyonun üzerinde satan en az 10 manga dergisi vardır ve japonya'da manga içermediği halde 1 milyonun üzerinde satabilen başka sadece 1 dergi vardır (tchiei,1998:1). shounen jump dergisinin 1994'teki bir sayısı 6.2 milyon adet gibi inanılmaz bir tiraja ulaşmıştır. bu manga dergilerinin her bir sayısı yaklaşık 400 sayfadır (schodt, 1996:22-23). satılan manga sayısı nüfusa oranlandığında her japon'un senede yaklaşık 15 adet manga satın aldığı görülmektedir. sonuç olarak, bu rakamlar manga'nın basit bir eğlence kaynağı olmadığını ve 7'den 70'e japon halkının günlük hayatının vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini göstermektedir.


anime

2000’lerin japonya’sında egemen ve bağımlı sınıflar arasında rızanın sağlanması ise kimlik farklılıklarının onaylanması ile gerçekleşmektedir. bu onay farklı taleplere yönelik, farklı kişisel ve yerel malların piyasaya sunulması ile mümkün olmaktadır. popüler kültür ürünleri örnekleri olan manga ve animeler japonya’nın ve japon olmanın popüler olarak kutsanmasında rol oynar. japon anime stili çizgi filmleri, abd kablolu tv’lerinin okul sonrası ve cumartesi sabahı yayınlarının çoğunu doldurmaktadır. 2001’de japonya’da hala gelirler ve hayat kalitesi yüksek, yaşam süresi ise uzundu. ancak yen ve gayri safi milli hasıla düşerek 17 yıl öncesinin rakamlarıyla eşitlenmişti. çalışan nüfus ile, işsiz nüfus birbirine eşitti. ımf, tokyo bankaları’nın itiraf ettiklerinden bile daha kötü durumda olduğuna inandıkları için araştırma başlattı. japonya günümüzde tekrar süper güç haline gelerek, küresel ölçekte kültürel etkisini gösteriyor. pop müzikten, elektronik ürünlere; animelerden mangalara, mimariden modaya eskisine göre daha büyük bir kültürel güç olarak karşımıza çıkıyor. pek çok metropol gibi tokyo da amerikan ürünleri satıyor. matrix gibi hollywood filmleri james cameron’un dark angel’ını da içeren tv dizileri japon animelerinden esinlenmektedir. çizgi film ve video oyunu olan pokémon 65 ülkede yayınlanıyor ve 30’dan fazla dile çevrildi. hatta time dergisi’nin kapağı oldu. japonya 1980’lerdeki ekonomik süper güç olma özelliğini yitirmiş olsa da, günümüzde pop müzikten elektronik eşyalara, mimariden animelere kadar uzanan geniş bir alanda kültürel süper güç olma şerefine erişti. japonya’nın kültürel gücü amerika’nın kapitalist ve bireyselci etkisinden çok daha farklıdır. japonya, fransa gibi yegane kültürel ve ulusal karakterini yitirmekten korksaydı kültürel etkisi japonya dışında görünmez olacaktı.

bu dönemin henüz ilk yıllarında yani temmuz 2001’de sen to chihiro no kamikakushi (spirited away) ile miyazaki kariyerinin en üst noktasına ulaşmıştır. mononoke, e.t’yi geçerek tüm box-office sıralamalarında bir numaraya yerleşmiş ama bu liderliği, aynı yıl çıkan titanic filmine kaptırmıştı. miyazaki bu son filminde titanic’i de geçerek liderliği tekrar geri aldı. ayrıca film berlin film festivali’nde büyük ödülün ilk defa bir animasyon filmine verilmesi ile çok büyük bir ün kazandı. ardından amerikan sinema akademisi tarafından verilen en iyi animasyon oscarı ödülünü aldı. filmde chihiro adlı 10 yaşında şımarık bir kızın fantastik bir dünyaya yaptığı yolculuk anlatılmaktadır. toplamda 264 milyon dolar hasılat yapmıştır.

Sen to chihiro no kamikakushi 

2000'li yılların ilk yarısına kadar evangelion ile coşan mecha türü tv serileri çalışılmaya devam edildi. sektör öyle büyük bir hale geldi ki her türde onlarca farklı anime üretilmeye başlandı. birçoğu manga'dan çevrilen serilerin en meşhurlarını şöyle kabaca sıralayabiliriz:

ınuyasha (2000), naruto (2002), fullmetal alchemist (2003), monster (2004), bleach (2004), rozen maiden, aria the animation, shakugan no shana, pani poni dash!, samurai champloo (2005), death note, code geass, afro samurai (2006), mushishi (2006), sola (2007), the melancholy of haruhi suzumiya (2006), lucky star (2007), toradora! (2008–09), k-on! (2009), bakemonogatari (2009), and fairy tail (2009), fullmetal alchemist brotherhood (2009)

bir alt kültür olan otaku, bu yıllarda iyice popülerleşti. sektör kendini otaku kabul eden insanların üzerine çalışmaya başladı. video oyunları, internet forumları, her türlü ürün için mağazalar, kadar otakulara özel alanlar yaratıldı. iyice cıvımış, kendini otaku zanneden ergenler için güzel bir örneği için (bkz: tokyo otaku mode)

yine bu yıllarda inanılmaz paralar harcanarak uzun metrajlı animeler yapılmaya başlandı. millennium actress, metropolis, appleseed, paprika ve 26 milyon dolarlık bütçesiyle steamboy'u örnek verebiliriz. yeni nesil yönetmenlerden mamoru hosoda'nın the girl who leapt through time, summer wars gibi çalışmaları da oldukça yüksek maliyetlidir.

2004 cannes film festivalinde ghost in the shell 2 ınnocence, palme d'or ödülü aldı. 78. akademi ödüllerinde miyazaki'nin bir diğer işi howl's moving castle en iyi animasyon adayı oldu. 2007 yılında makoto shinkai'nin 5 centimeters per second filmi asia pacific screen ödüllerinde en iyi animasyon ödülünü aldı. 2000'li yıllarla birlikte uluslararası ödüller japonya'ya yağmur gibi yağdı.


birçok anime serisi artık cartoon network gibi popüler amerikan çocuk kanallarında yayınlanıyor. netflix gibi özel girişimler animeler için özel çalışmalar yapıyor. 2010 sonrası bazı popüler animeler ise şunlar: angel beats!, puella magi madoka magica, deadman wonderland, steins;gate, hunter x hunter, sword art online, psycho-pass, attack on titan, kill la kill, space dandy, tokyo ghoul, akame ga kill!, parasyte, assassination classroom, the seven deadly sins, one punch man, dragon ball super, dimension w, boku dake ga ınai machi, my hero academia.

kaynaklar:
https://en.wikipedia.org/wiki/history_of_anime
https://en.wikipedia.org/wiki/hayao_miyazaki
http://www.japanartsandcrafts.com/manga11.html
http://www.anime.gen.tr/yazi.php?id=64
http://www.animenewsnetwork.com/…php?list=licensing
japon medyasında ve animelerde sansür ve denetim mekanizmaları - deniz tansel
https://books.google.com.tr/…qbaj&redir_esc=y&hl=en

Hikaye ve Kurgusuyla Unutulmaz Hisler Yaşatan En İyi Animeler