Cep Telefonlarındaki Night Shift Modunun Saymakla Bitmeyecek Faydaları

Ekranın göz yormaması için gün saatine ve ortama göre mavi ışığı azaltması özelliği olan Night Shift, bir süredir hayatımızda. İşte Night Shift'in insan sağlığına olan faydaları.
Cep Telefonlarındaki Night Shift Modunun Saymakla Bitmeyecek Faydaları

apple'ın ios 9.3 ile getirdiği, ekranın göz yormaması için gün saatine ve ortama göre mavi ışığı azaltması özelliği night shift'in yararları saymakla bitmez.

night shift, ilk kullanımda biraz garip gelecektir. 'bu ne yieeaa' demeden bi okuyun öğrenin, benzer bir programı bilgisayar ekranlarında yıllardır kullandığım için söyleyebilirim ki, kesinlikle gerekli. nedenini basitçe açıklayayım.

öncelikle rengin ne olduğundan başlayalım 

(evet basit ama uzun olacak). renk, bir cisme vuran ışık ın renk tayfındaki farklı ışınların bazılarının, cismin yüzeyinin atomik yapısına (ve sıcaklığına) bağlı olarak soğurulması (emilmesi) ve bir kısmının da yansımasıdır. yansıyan tayfların birleşimi gözümüzle gördüğümüz renkleri oluşturur. bu renkleri birbirinden ayıran şeyler frekansları, yani titreşimleri. daha yüksek frekans, daha yüksek enerjili, daha fazla titreşimli ışık demek (ses gibi, düşük frekans ses daha kalın ses, yüksek frekans daha ince ses, daha kafa ütüleyen). bu yüksek frekans ışık da göz retinamızın daha fazla uyarılması ve yorulması demek.


ışık tayfında, renkler enerjisi düşükten yükseğe sıralandığında kırmızıdan başlayıp sarı yeşil mavi mor ve mor ötesi diye gider. dolayısıyla beyaz ışık aslında teknik olarak sarı ışıktan daha sıcaktır. evet kırmızı renk bizde sıcaklığı temsil eder. alevin renginin, ısınan metalin renginin kırmızı olarak görülmesi gibi. aslında burada çok ince bir nokta var, alevin dibine baktığınızda kaynağa doğru renginin kırmızıdan sarıya, sarıdan beyaza doğru parlaklaştığını görürsünüz, evet bir ısı enerjisi ışık üretmeye başladığında kırmızıdan başlar (evet ocak alevi mavidir, kimi alevler yeşildir vesaire, bu alevler kırmızı gözükenlere göre genellikle daha yüksek sıcaklığa sahiptirler ama bu renkler tabi ki yanma esnasında ortaya çıkan gazların içinde bulunan maddelerin ışığı kırmalarına göre de değişir, tek etkene bağlı diyemeyiz yani) örneğin bir demiri ısıttığınızda kırmızılaşır, ısıyı arttırdığınızda tuttuğu enerji artar ve sarılaşır, en sonunda beyazlaşır ve iyice erimeye başlar.

dolayısıyla en az enerjiyi taşıyan kırmızı ışık en az göz yoran renk iken, maviye gittikçe gözler folloş olmaya başlar. fotoğraf basma stüdyolarında aydınlatma için loş kırmızı ışık kullanılmasının sebebi budur, enerjisiyle filmleri yakmasın diye.

burada bir noktaya değinmek gerek

renklerin anlamlarına baktığımızda kırmızı renk uyarıcıdır, mavi renk sakinleştiricidir deriz. e kırmızı enerjisi en düşük ama en uyarıcı, mavi en enerjili göz yoran ama aynı zamanda da en sakinleştirici? evet. renklerin insanlarda oluşturdukları duygular, izole ortamlarında test edilen makak maymunlarının da kırmızıdan kaçmalarıyla evrimsel süreçte doğanın etkisiyle yer etmiş olduğu daha kesinleşmiştir. kanın kırmızı olması, kırmızı bitkilerin zehirli olma olasılığının fazlalığı, canlı kırmızı, sarı renkli hayvanların zehirli olmaları...

düşük frekans demek, dalga boyu büyük demektir. bu da aynı güçte düşük frekanslının yüksek frekanslıya göre daha uzağa gidebilmesi demektir. bu nedenle kırmızı ışık çok daha uzaktan farkedilebilir iken gözü en az yorandır, ikaz için kullanılan her türlü ışık ve levhada kırmızı rengin seçilmesinin sebebi budur (örneğin helikopter ve benzeri alçak uçan araçların dikkatini çekmeleri için yüksek binalara kırmızı yanıp sönen ışıklar koyulur, beyaz ışık da o karanlıkta gayet rahat görülebilirdi ancak pilotun gözünü kamaştıracaktı). belki de doğada dikkat edilmesi gerekenin en kolay görülebilen renk olmasının sebebi de budur? ya da en kolay görünen zehirli yaratıklar, kendilerine en az sataşılan türler olduğundan popülasyonu en fazla olandır? evrim, evrim, anadolu, kafamda deli sorular.

konumuza dönelim: gün ışığı nasıl bir ışık? 

gün ışığı tabiri, güneş ışığının atmosferden kırıldıktan sonra yeryüzüne girdiği halini tanımlamak için kullanılan bir belirtisiz isim tamlaması.

evet, doğru, atmosferde kırılınca bir şeyler değişiyor. değişen şey şu, güneş ışığı esasında gayet ananın ak sütü gibi bembeyaz bir ışık. ancak atmosfere girdiği anda havada bulunan çeşitli maddeler yüzünden güneş ışığının, mavi ışığa tekabül eden dalga boyları kırılmaya uğruyor ve gökyüzünden geri yansıyor. evet, gökyüzünün mavi gözükmesinin sebebi de bu. bu olay mavi ışığın yeryüzüne daha az gelmesiyle ışığın beyazdan sarıya kayması demek oluyor. bu kırılma, güneş ışınlarının açısı daraldıkça artıyor, bu yüzden güneş en tepede en parlak beyaza yakınken, doğarken kırmızıdan başlıyor, batarken yine kırmızıya doğru dönüyor. ama gün ortalarında gelen bu 'sarı' dediğimiz ışık, aslında o kadar da sarı değil, yani içinde gayet tabii mavi ışınlar var ki mavi renkli cisimleri görebiliyoruz, aksi halde onları da yeşile çalar renklerde görmeye başlardık.

ve evet, insan evladının gözü de güneş ışığıyla mükemmel uyum içinde çalışır. gözümüzdeki rengin parlaklığını ve rengini beyne elektrik olarak iletme işleminde görev yapan iki tip hücre vardır, koni ve çubuk.

koni hücreleri ışığın rengini, çubuk hücreler de ışığın parlaklığını algılarlar.

çubuk hücreler renk ayrımı yapamaz, sadece parlaklığı algılar denilse de kırmızıya yakın olan ışıkların parlaklığını daha az algılarlar, dolayısıyla kırmızı ışık gözü neredeyse hiç yormaz. işte bu yüzden helikopter pilotunun gözünü yormuyor. yine aynı sebepten kıpkırmızı bir gül ve yeşil sapına gündüz gözüyle baktığınızda kırmızı dikkatinizi çekerken alacakaranlıkta bu çiçeğe bakarsanız gülün kırmızı taç yaprakları oldukça karanlıkken yeşil gövdesi ve yaprakları daha parlak gözükür ve dikkat çeker.

renkleri algılayan koni hücreleri ise kendi içinde renkler için özel olarak ayrılırlar. sayıca kırmızı rengi algılayan %64, yeşili algılayan %34, maviyi algılayanlar ise sadece %2. fakat bu hücrelerin hassasiyeti değişken, yüzde 2'lik mavi renk konileri, yüzde 64lük kırmızı renk konilerine göre çok çok daha hassaslar.

işte güneşin soft ışığına alışkın bu hücreler (bulutsuz günlerde açık havadayken o soft ışık bile güneş gözlüksüz gayet rahatsız edici oluyor) zaten çok hassas olduklarından ötürü gün ışığından daha beyaz ışık kaynakları insanın gözünü alıyor, yoruyor.

e neden beyaz ışık kullanıyoruz o zaman? beyaz ışıklar içinde tüm renkleri bulunduran ışıklar olduğundan beyaz ışıkla aydınlatılmış bir ortamda bulunan tüm renkleri gerçek renkleriyle görebilirsin. bu yüzden telefon, bilgisayar, televizyon gibi renkli dijital göstergelere sahip tüm aletler beyaz ışıkla aydınlatılırlar.

ama beyaz ışık kullanılmasının bundan daha başka sebepleri de var ki işte burası bu yazının yazılma amacı

insan vücudunun bir biyolojik saati var. vücudun kendi kendine yaptığı hemen hemen herşey bu biyolojik saate göre ayarlanıyor. peki bu biyolojik saat denilen sistem neyle düzenleniyor? tabi ki hormonla. bu hormona melatonin diyoruz. melatoninciğim epifiz bezinin pineolasit hücrelerinden salgılanıyor. ee, nolmuş? şu olmuş: uçan spagetti canavarı pineolasit hücrelerini ışığa duyarlı yapmış. beyin ışık algılarsa, melatonin salgılamıyor. çünkü ilerde insanların yapay ışık kaynaklarını icat edebileceklerini akıl edemeyen ulu spagetti, güneş batınca bi hormon salgılansın, bu hormon da vücudun ritmini ayarlasın, güneş doğunca ışığı görsün dursun demiş. normal bir insanda bu salgılanma 23.00-05.00 saatleri arasında yapılıyor.

bu melatonin öyle güçlü bir hormon ki, kansere karşı koruma etkisi var, bu yüzden kanser hastalarının karanlık odada olmaları iyi geliyor. ayrıca melatoninin yaşlanmayı geciktirme etkisi de mevcut. uyku moduna alıp hücrelerin zamanını yavaşlatıyor gibi düşünebiliriz.

aydınlanmalar başlamış olmalı, sabah uyanır uyanmaz dışarı çıkmadığın günlerde uykunu açamaman; okul, hastane koridorları, ameliyathaneler, devlet daireleri gibi sabah erken saatlerden başlayarak gün boyunca dikkat ve uyanıklığı yüksek seviyede tutmak için tasarlanmış yerlerde beyaz ışık kullanılması; sarı kağıtlı kitapların beyazlara göre daha rahat okunması; gecenin üçünde yaldır yaldır video oyunları oynarken uykun gelmezken akşam elektrikler gitsin, iki saat sonra zınk diye uyuya kalman... işte gece boyunca televizyondan, telefondan, bilgisayardan gözüne zoink zoink diye beyaz ışığı vurdururken vücudun melatonin salgılamıyor. gündüz zannediyor götüm! sen yatakta elde telefon twitter'da stalklarken uykularını kaçırtan ışık, merak değil. gece uykun kaçsa da sabaha karşı 'neyse yatayım artık' diyip öğleden sonra 3 te uyandığında 8 saat uyumuş olmana rağmen 'kamyon çarpmış gibiyim şerefsizim' diye salyalarını toplayamamanın sebebi de sen uyurken melatonin salgılamaya çalışan, gözünü açtığında 'lan saat öğlen olmuş mnaaagooyyiieea' diye melatonini zart diye kesmene sebep olan ışık, başka bir şey değil.

- ama mavi ışıksız bir ekran. it's not possible coop!
- no. it's necessary.

işte, night shift denilen hede, saatini kendin ayarlıyorsun ve o ayara göre güneş ışığının azalışı ve artışını hesaplayıp ekranın yaydığı ışığın renk sıcaklığını düşürtüp arttırıyor, ekran sararıyor, gözün daha az yoruluyor ve melatonin salgılanmasının ertelenmesini azaltıyor, uykuya dalmanız daha kolay oluyor.

Uçakta Cep Telefonu Kullanılması Gerçekten Tehlikeli mi?