Çılgın Partilerle Müthiş Bir Tarihi Aynı Çatı Altına Toplamış Şehir: Berlin'e Gideceklere Tavsiyeler

Berlin'de nerelere gidilir? Ne yenir, ne içilir? Ulaşım, konaklama için nasıl tercihler yapılmalıdır? Berlin hakkında her şey için sizi böyle alalım.
Çılgın Partilerle Müthiş Bir Tarihi Aynı Çatı Altına Toplamış Şehir: Berlin'e Gideceklere Tavsiyeler
iStock


klasik tur

iniyorsun alexanderplatz'da trenden. alex de derler. bana neresi diye sorarsan ayıp edersin. adını rus çarı alexander'dan almış olan bu meydan(niye almış diye sorma hemen bi dur, tamam işte zamanında ziyaret etmiş çar efendi burayı, onuruna da meydana adını vermişler), bütün yolların çıktığı bir roma'dır berlin'de adeta. üzerinden 3 yeraltı metrosu, 4 yerüstü metrosu,3 tramvay ve bir o kadar da otobüsün geçtiği bu meydana ulaşamayan gidip acilen iq testi yaptırmalıdır. neyse dur şimdi, indin değil mi. orada bir dönerci var istasyonda, güzel tavuk döner yapar, onu ye sonra tekrar kaldığın yere dön... yok tabii ki bu değil, döneri yemesen de olur, dönercinin olduğu çıkıştan çık. hemen solunda dünya saati'ni göreceksin. bir özelliği yok, tribi var, dünyanın hangi şehrinde saat kaç onu görüyorsun, hesap o hesap.

alışveriş mi istedi canın? 

ordan yürüyüp doğu yönüne doğru caddenin karşısına geçersen, berlin'in en büyük alışveriş merkezi alexa var. şimdi meydana doğru dönelim. orda daha önceden de şehrin çeşitli yerlerinden görmüş olduğun böyle beyaz temelli, kırmızı antenli 300 küsür metrelik devasa bir kule var. bu fernsehturm, yani televizyon kulesi. 80'lerde doğu almanya'nın inşaata koyulduğu bir tesis olmakla beraber, berlin'in sembolüdür. çirkin falan derler de, fena görünmez hani, şehrin dört bir yanından fark edersin, doğudaki bulvarlarda arabayla batı yönüne giderken hele iyidir görüntü. bir de oryantasyon için fena halde faydalıdır, şehir pusulası gibidir yani. tepesine çıkabilirsin 10 euro kadar bir ücret karşılığı. ama sonbahar ve kış aylarında sakın aklından bile geçirme. bu mevsimlerde şehir gri bir sis ve pus dalgası içinde olduğu için muntazaman, bu hareketin hiçbir anlamı olmaz. evet, şehrin en önemli meydanındasınız. ben de ilk başta buraya inmiştim. havaalanından gelen otobüsten indiğimde görüntü tam bir hayal kırıklığıydı benim için. beklentilerim büyüktü biraz herhalde. neyse, anısal saçmalamaları geçmek lazım, yeterince verdik. fernsehturm'un yanından ilerliyorsun batı yönüne doğru. hemen önünde kırmızı bir bina var. orası berliner rathaus, yani berlin belediye binasıdır. ordan dümdüz devam edersen orada nikolaiviertel'e varırsın. çifte damlı kilise nikolaikirche ve bilimum turistik dükkan ve lokanta/birahane burda bulunur, şirin bir alandır. arka tarafında bugün şehir müzesi olarak kullanılan kubbeli yapı ephraimpalais'i göreceksin. 


neyse, nikolaiviertel'e gittin döndün veya o yola sapmadın, kule ile belediye arasında orda biraz genişçe bir alan göreceksin. hafta sonu akşamları berlin'in "çok çılgın(!)" rok-punk-gotik gençliği burda toplanıp hasbihal ederler. arada sular akar aşağıya doğru kenarındaki havuzdan. esas havuz o değil ama. az ileride neptunbrunnen adlı, başta deniz tanrısı neptün olmak üzere çeşitli roma mitoloji figürleriyle süslü bir havuz göreceksin, meşhur olan havuz budur. ordaki çıplak heykelin üzerine oturup fotoğraf çektir. her turist yapar, senin ne eksiğin var ki. havuzun yanında bir kilise vardır, o da marienkirche'dir. içi de her tipik alman kilisesi gibi gotik stilde yapılmıştır. havuzun hizasından düz yürümeye devam ettiğinizde marx-engels forum olarak adlandırılan ve karl marxve friedrich engels dayıların yan yana büyük bir heykelini barındıran parkı göreceksiniz. 

burdan sonra artık anayol olan karl liebknecht caddesine çıkabilirsin ey yolcu. çıktın ya, hemen sola döndün ve hemen orda bir nehir. o da nesi, spree...bu şehrin dört bir yanında dolanan yegane nehirdir. üzerinde bot turları yapılır. hemen o an bulunduğun yerin ordan kalkar bu tur botları. 


nehrin üzerinde çeşitli eski görünümlü köprüler görmen muhtemeldir. karşında schlossplatz olarak adlandırılan boş bir inşaat alanı göreceksin. niye boş? belediye başkanı ordaki tarihi eseri özel izinle yıktırmış oraya şimdi apartman alışveriş merkezi kompleksi tipinde gökdelen dikiyorlar. şaka lan şaka, haha inandın bir an değil mi? burası eski alman kraliyet sarayının yeridir. savaşta ağır zarar gördükten sonra doğu almanya tarafından onarılmak yerine yıkılması tercih edilmiştir ve buraya palast der republik, yani cumhuriyet sarayı olarak adlandırılan, doğu alman parlamentosu ve bunun yanısıra büyük bir kültür ve gösteri merkezi olarak işlev görmüş ve devrin doğu almanya halkında güzel hatıralar bırakmış bir bina yapılmıştır. neyse efendim, almanya birleştikten sonra malumunuz, komünist sembolleri yok etme prosedürü dahilinde bundestag'daki arkadaşlar bu binanın yıkılması ve eski kraliyet sarayının tekrar inşası yönünde bir karar aldılar ve bahane olarak da eski binanın dibinde asbest bulunmasını kullanarak bu işi gerçekleştirdiler. binanın tam yıkımı bu sene bitti ve de sarayın inşaatı halen sürüyor.bu arada, eksik kalmasın, merak uyanmasın, boş alanın yanındaki eski görünümlü bina ise bölge kütüphanesidir.

o noktada tam yolun karşısına geçersen, doğu alman müzesi olan ddr museum var, oralarda bilimum komünizm dönemi ürünü şapka, rozet vs. satılır. hemen sol tarafında da gördüğün görkemli katedral de, şehrin en büyüğü olan berliner dom'dur, hoş katedraldir vesselam. 3 euro karşılığı içini gezebilirsin. 


o nehrin kenarındaki yolu dümdüz takip edersen sağlı sollu barlardan birine oturabilirsin, veya oturmadan direkt olarak hackescher markt'a gidebilirsin. yine orada dom aquaree diye meşhur bir akvaryum da bulunur, 20 euro para bayılırsanız görürsünüz. hackescher markt ise gece gündüz renkli olan bir bölgedir. ama senin klasik turda o kadar uzağa gitmene gerek olmamakla birlikte, bu bölgenin spesifik özelliklerine sonra değineceğiz. o karşıya geçişi gerçekleştirdikten sonra(unutmayalım karl-liebknecht caddesi'nden karşıya geçmiştin) gördüğün ilk köprüden sola nehrin karşı tarafına geçersen, museuminsel olarak adlandırılan, spree'nin iki kolu arasında bir ada olan müze adasına varacaksın. bir heykel müzesi ve güzel bir kubbeli bina olan bodemuseum, içinde antik mısır vb. arkeolojik eserleri barındıran altes museum, şu ara halen restore edilen neues museum ve alte nationalgallerie(resimlerin bulunduğu eski ulusal galeri) ve pergamonmuseum(bergama müzesi)'ni göreceksin. bunların arasında kesinlikle ziyarete değer olan en önemlisi bergama müzesi'dir. ishtar kapısı'nı, zeus tapınağı'nı ve türkiye'den çalıntı binbir eseri içinde barındırır. bu arada perşembe günleri 6-10 arası halk günüdür. tüm devlet müzelerine beleş girilir. müze adasının tam yanındaki bir apartmanda da günün her saati bir grup polisi göreceksiniz. orası pek muhterem alaman şansölyesi hazreti angela merkel hanımefendinin yaşadığı yerdir. kocası üniversitede profesördür ve de kendisi de şansölyelik evine taşınmayıp burda oturmaya devam etmektedir. antik yunan binası görünümlü altes museum'un önünde ise yeşillik, insanların yayıldığı, havuzlu falan lustgarten(şevk bahçesi gibi kompleks bir isimle çevrilebilir) adlı bir bahçe görürsünüz. şimdi bitirdin ya müze adasını, orda hemen tabelasını gördüğün hinter dem giesshaus adlı sokaktan girip unter den linden(ıhlamurlar altında, evet ne romantik) adı verilen şehrin 1 numaralı merkez caddesine çıkacaksın. çıkmaya yakın solundaki beyaz bina maxim gorki tiyatrosu'dur. caddeye çıktın şimdi, hemen solundaki pembe binada alman tarih müzesi bulunur. sağında ise neue wache denilen, eski alman kraliyet muhafızlarının mekanı olan bina bulunur. günümüzde içinde meçhul asker tarzı bir heykel bulunur, tavanı açıktır, güya kar yağınca,yapraklar uçuşunca oraya düşer. 


sağa sapıp unter den linden boyunca devam etmek lazım gelir. hemen orada humboldt üniversitat zu berlin ana binası çıkar karşınıza. h şeklinde bir bina olmakla beraber içine giriş çıkış serbesttir, ve girer girmez orda karl marx'tan alıntı bir sözü duvarda görürsünüz. bu binanın yan tarafında ise büyükçe bir devlet kütüphanesi bulunur. hemen karşısında bebelplatz bulunur. o noktada karşıya geçeceksin. yolun ortasında durup unter den linden'e ve ıhlamurlara bir göz atacaksın. bir de friedrich der grösse, büyük friedrich'in heykeli bulunur. bebelplatz denen komplekse geldiğinde sağda humboldt'ün hukuk fakültesini, solda devlet opera binasını, sol üst çaprazda ise şehrin ilk katolik kilisesi olan st.hedwig kilisesini görürsün. 


meydanın ortasında ise en vurucu ironi örneklerinden birisi vardır. turistlerin toplanıp grup halinde yere bakmalarından anlayacaksın. cam bir bölmenin altında, yerin altında bir grup boş raf bulunur. 1933'te nazilerce bu meydanda hemen yandaki fakülte binasından alınan yahudi veya sosyalist yazarlara ait 20.000 kitap yakılmıştır. bu boş raflar ise tam 20.000 kitabı alacak şekilde dizayn edilmiştir...

bebelplatz'ı da bitirdin, meydanın en ucundan sağdan markgrafen caddesinden girip düz gittiğinde berlin'in en eski bölgelerinden olan gendarmenmarkt'a çıkarsın.burda benzer görünümlü, biri alman, biri fransız kilisesi olan karşılıklı iki kilise mevcuttur. fransız kilisesi esas olarak fransa'dan dini nedenlerle kaçıp berlin'de kabul edilen ve şehre de katkısı olmuş olan zanaatkar huguenotlar tarafından inşa edilmiştir. ortalarında ise büyük bir tiyatro binası bulunur. fransız kilisenin yanından franzözische strasse'yi takip edince friedrichstrasse olarak bilinen berlin'i göbekten kesen dev caddeye çıkarsın. bu bölgede bir dolu alışveriş alanı, pahalı restoranı, markası bilmemnesi bulunur. burdan sola dönüp dümdüz gidildiğinde soğuk savaş devrinde şehrin merkezinde bulunan ve doğu-batı arası tek geçiş kapısı olan checkpoint charlie'ye gidilebilir, sağa dönüldüğünde ise unter den linden'e geri çıkarsın. unter den linden'e çıkacak olursan yapacağın caddenin sonunda bulunan brandenburger tor, yani brandenburg kapısına yürümektir. berlin'in 1 numaralı sembolüdür bu da. 


yol üstünde sağlı sollu ingiliz, amerikan, rus, fransız büyükelçiliklerini ve bunun yanısıra meşhurların oteli olarak anılan, michael jackson'un bebeğini balkondan gösterdiği meşhur adlon oteli'ni ve sanat akademisi'ni bulacaksınız. brandenburg kapısı'na geldiniz. burası bir zafer takı edasında görünse de aslında zamanında şehrin 14 giriş kapısından biri olarak inşa edilmiştir ve zamanla(hayır savaş nedeniyle değil) diğer kapılar ortadan kalkarken bir tek bu kalmıştır. tepesinde alman arması aromalı mahşerin dört atlısı, kolonlarının arasında da çeşitli kabartmalar durur. buraya geldiğinizde hemen sağa dönüldüğünde bundestag veya eski adıyla reichstag olan alman parlamentosu bulunmaktadır. orijinal yeri burasıdır. hitler döneminde yakılmakla beraber, bina her ne kadar eski görünse de henüz 10 sene kadar önce inşa edilmiştir. tepesindeki kubbeye çıkılabilir. üzerinde "dem deutschen völke", yani "alman halkları'na" yazar. iyidir hoştur. çevrede büyükçe gördüğünüz gri modern binalar ise parlamento ek binaları ve şansölyelik binalarıdır. brandenburg kapısının ordan dümdüz bakıldığında burası tiergarten adı verilen şehrin göbeğindeki devasa parktır. 50'lerde batı berlin'in izolasyona mahkum edildiği dönemde insanlar yakıtsızlıktan buradaki ağaçları kesip yakıyorlardı ve 50'lerin sonunda burada tek bir ağaç kalmamıştı. neyse bu bölgeye sonra tekrar değineceğiz.

unter den linden yönünden gelip brandenburg kapısı'ndan geçip sola dönüp dümdüz yürüdüğünüzde holocaust anıtı yer alır. 


burası bir dolu koyu gri mezar taşı görünümlü taş yapının sıralı durduğu bir anıttır. içinden geçerken tümsekler yokuşlar ve inişler bulunur(hani dışarıdan çok hissedilmiyor ama esas içine girince dışarısını göremeyecek, yitip gidecek kadar kötü bir durum söz konusu demenin bir başka yolu). turistler genelde burda depresif tarz pozlar verip sonra internet ortamında profil resimleri olarak kullanırlar, ya da taşların tepesine otururlar. neyse efendim, mimarına sormuşlar bunlar mezar taşlarını mı temsil ediyor diye(görünüm olarak öyle), adam da diyor ki, neyi düşünmek istiyorsanız odur. bu cevap karşısında ben kitlendim, çok düşündüm. soda içtim, gene geçmedi, artık pek düşünmüyorum. anıtın içinde yokuşlar ve meyiller olmasından yola çıkarak atılan bir iddia da dışarıdan bakıldığında çok trajik görünmeyen bu olayın esasen içeri girildiğinde nasıl da içinden çıkılamadığının betimlendiğidir. bu arada, anıtın hemen güneybatı yönüne doğru bir grup kısa apartman bloku göreceksiniz. bunlar zamanında doğu alman elitlerinin oturduğu bloklar olmakla beraber hitler'in bunkerları burda bulunmaktadır. bunkerların bir girişi yoktur, çoktan birbirine katılmıştır da patlatılıp ve sadece bir tabela vardır bunkerların yerini işaret eden, başka da birşey yoktur.

anıttan dümdüz devam ettiğinizde potsdamer platz'a varırsınız. buraya da ileride değineceğim.

ama dostum, eğer bunları yaptıysan tipik sade kısa berlin turunu bitirmişsindir. geri kalan gezilmeye değecek yerler senin ilgi alanlarına göre değişir ve teferruattır. şimdi bölge bölge berlin'i irdelemeye başlayalım. neşteri ver evladım giriyorum ben.

potsdamer platz havzası

potsdamer platz olarak adlandırılan mekan eski berlin'in en hareketli yeridir. 20. yüzyılın başlarında ve hatta 1920'lerde burada çılgın bir parlak dönem yaşanmış ve berlin weimar cumhuriyeti'nin parlayan yıldızı olarak bu meydanda şovunu dünyaya yapmıştır. oteller, kafeler, alışveriş dükkanları, zevk-ü sefa vs..gel gör ki, bombardımanlar, sonra bir de kızılordu, üstüne bir de duvar bu meydanın üzerinden ve hatta ortasından geçmiş ve 1950'lerle beraber bu meydan insansız bir alana(bkz: no man's land) ve de kuzu otlağına dönüşmüştür. velhasıl birleşmeyle beraber büyük bir inşa çalışması başlamıştır ve berlin de gökdelenlerin baş döndürücü dünyasına deutsche bahn gökdeleni, bilimum otel ve 30 kat üstü bina ve meydanda modern dizaynıyla,kafeleriyle, sinemasıyla, müzeleriyle bir sosyal yaşam alanı haline gelen sony center il 21. yüzyılın başında girmiştir. meydanın ortasında kenarlarına milyon tane sakız yapıştırılmış beş duvar parçası vardır. turistler fotoğraf çektirir. bir de onun önünde 100 tane dili konuşan ve doğu alman vizesi dağıtan adam bulunur.

bu havzanın yakınlarında 300 metre kadar ötede sırt sırta dayanmış olan alman senatosu( bundesrat), eyalet parlamentosu da bulunur. 


üzerinde kaplamalı logolarla sahip kahverengi estetik sergi binası martin gropius bau ve de bunun hemen yanında 'topographie des terrors adlı, yanında gerçek duvar parçaları bulunan(sanki dondurma satıyoruz ya) nazi dönemindeki halini yansıtan alan bulunur. bunun hemen karşısında wilhelmstrasse üzerinde alman finans bakanlığı vardır. dev bir binadır ve şehirde geniş avlulu, devasa hatlara sahip nazi mimarisini yansıtan nadir eserlerdendir. bura luftwaffe bakanlığı olarak kurulmakla beraber sonrasında doğu alman bakanlıklar binası olmuş ve en son bugünkü halini almıştır. binanın yan tarafında doğu alman döneminde yapılmış ve sosyalist hayatın güzelliklerini sergileyen bir resim bulunmaktadır. bu resmin önüne aynı boyutlarda büyütülmüş, 1950'lerde bir protestodan alınmış mutsuz doğu alman insanlarını gösteren bir resim yere cam altına konulmuştur, ki alman ironi anlayışını başarıyla yansıtır. ha eğer bir de balon turu isterseniz die welt dergisinin balonu da oradadır.

hemen yürüyüş mesafesinde, friedrichstrasse'nin sonlarına doğru, yukarıda checkpoint charlie dediğinin ismi de burayı terk eden son amerikan askerinin isminin charlie olmasından ileri geliyor. haha, yine yediniz değil mi, hayır tabi ki, nato kodlamasında c harfi charlie olarak geçtiğinden mütevellit adı budur(berlin'in genelinde birkaç tane kapı vardı ve merkezdeki de bu 3. sırada charlie koduna sahip kapıydı), ama gidildiğinde beyaz bir kulübeyle beraber kapıyı terk eden son askerlerin resimlerini görürsünüz. görüntüde bir şey yok ama biliyorsun dostum, burası hikayeler şehri..bir de etrafındaki duvarlarda soğuk savaş devrinin hikayesini anlatan posterler vardır. son olarak da ingilizce/amerikanca-fransızca-rusça ve almanca dillerinde "şimdi amerikan bölgesini terk ediyorsunuz" mealinde otantik bir fonta sahip bir yazı vardır. metal plakasını falan alıp bir kenarda bulundurmak gerekir.

bunun yanında bir de demin bahsetmiş olduğumuz, müze adasının yanındaki hackescher markt bölgesinden bahsetmek farzdır


akşama doğru kırmızı ışıklarını yakan bir dolu kafe tarihi görünümlü metro istasyonunun yanında endam eder. ek olarak meydanında sürekli birileri çok çeşitli enstrümalarla canlı müzik yapar. etrafında kafeler kulüpler dükkanlar bulunur ve hemen kenarından oranienburger strasse denen gece yaşamının hızlı noktasına çıkar. bu caddenin klasiği olan fahişeler daha hackescher markt'tan sokakta dizilmeye başlarlar. gece yaşamından bahsederken bu noktaya tekrar değineceğiz. hackescher markt'ta çok hoş bir kafe olan cafe cinema bulunur. akşamları ise metro istasyonunun nehre doğru uzanan kesminde bulunan bir grup bardan biri olan "verkehrs beruhigte ostzone" adı verilen ve sadece doğu almanya'ya ve komünist döneme ait olan materyalleri, eşyaları, sokak tabelaları, gazete küpürleri ve bilimum aleti içinde bulunduran bara girip berlin'e özel şuruplu bir bira olan berliner weisse içmek şarttır. bunun yanında meydanda die hackeschen höfen olarak adlandırılan pasajımsı bir yapı vardır. içinde variete adlı şovları gerçekleştiren tiyatromsu organizasyonlar bulunur. bir dolu da dükkan ve yazları açık hava servis yapan kafeler vardır. çok tatlı bir hissiyat veren bu pasaja girmek farzdır.

yolu bir şekilde berlin'e düşeceklere minik tavsiyeler de var tabii

- her mevsim ayrı ayrı güzel olmasına rağmen nisan-ekim arası en güzel zamanları berlin'in, hele bir de benim gibi bisikletle aylak aylak dolaşmayı veya parklarda boş boş yatmayı, frizbi oynamayı seviyorsanız.

- mutlaka bisiklet kiralayın. en azından bisikletli şehir turlarına katılın. pişman olmazsınız. hatta istanbul gibi bir şehirde yaşıyor ve ada'dan ada'ya bisiklet sürüyorsanız berlin'i sırf bu yüzden bile daha çok sevebilirsiniz.

- kısa süreliğine geliyorsanız walking tourlara katılın, yok illa kendim gezeceğim diyorsanız da gelmeden önce berlin'e dair kitaplar okuyup filmler izleyin. çünkü berlin öğrendikçe ve anladıkça daha çok sevilebilecek bir şehir.

konaklama

- turist olarak geleceklere; berlin'de nerede kaldığınızın çok bir önemi yok bence, dikkat etmeniz gereken tek şey sbahn ve ubahnlara yakınlık olmalı. ama ille de bir bölge önermem gerekirse hackescher markt ve zoologischer garten duraklarının civarları benim öncelikli tercihlerim. 

- öğrenci olarak geleceklere; yurtlar burada pek çok avrupa şehrinden daha ucuz.
ev kiraları ise ortalama düzeyde. fiyatlar olmasa da konaklayacak yer bulmak burada gerçekten biraz sıkıntılı, gelmeden baya önceden aramaya başlamanızı öneririm. bu konuda iki kez çok ciddi sıkıntılar çektim, siz çekmeyin.

yurt için; http://www.studentenwerk-berlin.de/wohnen

ev içinse; http://www.studenten-wg.de/berlin,wg.html ve 

http://www.wg-gesucht.de/ 

ve tabii ki airbnb.
 

ulaşım

-şehir içi;

* geniş ve dakik ulaşım ağı sayesinde berlin'de ulaşım kesinlikle sorun değil, telefonunuza indirdiğiniz bvg uygulaması sayesinde ulaşamayacağınız yer yok.

* ubahnlar 06.00-01.00, sbahnlar 04.00-01.30 arası çalışır; çalışmadıkları saatlerde ise aynı güzergahtan nachtbuslar geçer, cuma ve haftasonları ise 24 saat boyunca çalışırlar.

* turist olarak geldiyseniz 3 kişi veya daha kalabalıksanız küçük gruplar için olan biletlerden almanızı öneririm.

* hiçbir durakta turnike olmadan rahatça trene binilmesine aldanıp kaçak binmeyin. aşırı sık olmasa da tren içinde duraklar arası kontroller oluyor. boşu boşuna ceza ödemeyin.

* ben bisikletle gezeceğim her yeri diyorsanız da şehrin pek çok yerinde 10 euro gibi bir fiyata günlük bisiklet kiralayabilirsiniz ve düz bir şehir olduğu için rahatça gezebilirsiniz, yorulursanız da tüm toplu taşıma araçlarına bisikletiniz için ekstra ücret ödemeden binebilirsiniz.

- şehirler arası;
berlin'de yaşıyorsanız en şanslı olduğunuz konulardan biri de seyahat. 

* türkiye'den direkt uçuş olan şehirler istanbul, ankara, izmir ve antalya.

* istanbul'dan berlin'e atatürk'ten onur air ve thy ile, sabiha gökçen'den ise thy, pegasus ve air berlinle gidebilirsiniz. firma sayısı çok olduğu gibi thy'nin bile günde dört seferi var berlin'e. bu uçuş sıklığı ve firma çelitliliği de tabi ki ucuz bilet bulmayı oldukça kolaylaştırıyor.

* avrupa içinde ise ryanairla uçabileceğiniz yerler çok fazla ve diğer şehirlere göre bir tık daha ucuz.

* megabusı kullanarak berlin'den köln'e, münih'e, dortmund'a, nürnberg'e, leipzig'e, hannover'a ve feldkirchen'e 1 euroya gitmeniz mümkün. evet bir euro.

* ryanair ve magabus'tan alacağınız bilet kombinleriyle ucuza gidebileceğiniz yerlerin sayısı da artıyor. mesela paris ve amsterdam'a brüksel üzerinden 5.99 euro'ya gidebilirsiniz.

* yok ben uçak, otobüs aktarmasıyla uğraşamam derseniz de buyrun skyscanner'a.

* megabus'ın gitmediği şehirlere de flixbus, eurolines ve berlinbuslinien'le maksimum 5-10 euro gibi fiyatlarla gidersiniz. bunları tek tek kontrol etmeye üşeniyorsanız busradarkullanın.

yeme - içme

neredeyse her ülkenin mutfağına ait çok güzel ve her bütçeye göre yerler var burada. berlin'in çok kültürlü yapısının en güzel sonuçlarından biri de bu bence. çünkü alman yemekleri kötü, aç kalırdım. aç kalırdınız.

*berlin'de mutlaka döner ve hamburger yiyin bence, currywurstu da deneyin tabi ama doymayı beklemeyin. street food marktlardan en az birinde de bulunun.

- türk yemekleri
türkiye'den bir kaç günlüğüne geldik diyorsanız siz bu kısmı es geçin tabi ama döner de yiyin bence. hem ucuza doyarsınız hem de farklı biraz türkiye'deki dönerlerden. daha güzel eşsiz falan diyemem ama doymanın en ucuz yolu. 

* türkiye'ye dair bir şeyi özlediğiniz anda kreuzberg'e gitmeniz yeterli. türkçe yazıları takip eder türk yemeklerini kolayca bulursunuz zaten, çayı ince belli bardaktan içersiniz simitin yanında.

*mustafa's gemüse döner işte bu eşsiz bir lezzet. önünde deli gibi sıra bekleyen herkesin önünden mutlu ayrıldığı bir yer. 

sıra beklemek istemiyorsanız tavsiyem gece 12-1'den sonra gitmeniz maksimum 15 dakikada alırsınız dönerinizi. bunun içinde türkiye'deki dönerlerden çok çok iyi diyemem ama eşsiz bu.

* güllü lahmacun çok ucuz ve çok lezzetli. 

* imren buranın da döneri gerçekten çok iyi ama buraya döner için gitmektense kuru fasulye pilav cacık üçlüsü için gidin, ne bileyim sac kavurma için falan gidin.

- pizza
sabah akşam bıkmadan günlerce yiyebileceğim tek yemek pizzadır benim, kötüsüne de asla tahammülüm yok. berlin pizza konusunda döner, hamburger veya asya mutfağı gibi cennet sayılmaz. evet pizzacı sayısı da azımsanamayacak kadar çok ama çoğu birbirinin benzeri lezzetler. açıkçası pizzacı konusunda berlinli yazarların tavsiyelerine sonuna kadar açığım.

* zola

* a magica pizzeria

* bir de ismini ısrarla öğrenemediğim warschauer straße sbahn'ından görlitzer parkı'na doğru yürürken sol tarafta kalan devasal boyda dilim pizza satan pizzacı. bu tarz pizzacılar berlin'in pek çok yerinde var ama görlitzer parkı'na giderken o yolu kullanıyorsanız yol boyunca veya parkta bira eşliğinde yemenizi öneririm.

- asya mutfağı:

bu konuda da berlin gerçek bir cennet ve türkiye'ye oranla aşırı ucuz ve aşırı iyi.

* yamyam asya mutfakları arasında en sevdiğim kore mutfağı ve bu da bence berlin'deki en iyisi.

* umami bu da endonezya mutfağı. açıkçası ben hayatımda ilk kez burada endonezya yemeği yedim ama beni buraya götüren endonezyalı arkadaşım çok iyi olduğunu iddia ediyor.

* mao thai adından da anlayacağınız üzere tay mutfağı.

* japon ve çin mutfağındaysa tavsiye veremeyeceğim, sevmiyorum.

- falafel
falafel de berlin'de karşınıza çıkan en meşhur fast foodlar arasında. benim bununla ilgili tek önerim var o da ku'damm civarındaki falafel salam.

- currywurst
kesinlikle doyurucu bir şey değil, atıştırmalık. bunu 50 kiloluk biri olarak söylüyorum bakın. gerçekten doyurmuyor. öyle aman aman da bir lezzeti yok yani.

* curry 36 mehringdamm'dakinde açıksa hiç deneyemedim hep mustafa aklımı çeldi, ama zoologischer garten'dakinde de oldukça lezzetli. 

* dom curry de oldukça iyi.

* domuz eti yemiyorum ama currywurstu da merak ediyorum diyorsanız hiç merak etmeyin türk girişimciler sizi de düşünmüş, pek çok yerde helal currywurst deneyebilirsiniz.

- burger
işte benim en sevdiğim kıyaslamaya kıyamadıklarım. bu konuda da ben berlin'in oldukça başarılı olduğuna inanıyorum, şiddetle tavsiye ediyorum.

*schiller burger

* eski adıyla hans im glück yeni adıyla peter pane

* shiso burger ama biraz fazla küçük.

* white trash fast food

* burgermeister

- street food markt
berlin'e yolunuz düştüğünde mutlaka bulunmanız gereken yerler işte bunlar.

* şüphesiz ki en meşhur olan markthalle neun'de olanlar. perşembe günleri saat 17.00-22.00 arası kuruluyor. pek çok ülkenin standı var ama buradaki türk ve italyan standlarını pek önermem, arjantin ve vietnamsa benim favorilerim. aynı konsept cumartesi sabahları da kahvaltı için uyarlanıyor burada.

* burgers & hiphop bu haftada değil genellikle ayda bir prince charles'da düzenleniyor. tarihlerini facebook sayfasından kontrol edin ama.

* thai markt bu da her pazar günü 11.00-18.00 arasında preußenparkda oluyor.

* korean street food bu da ayda bir platoon kunst halle 'de oluyor. mesela bu ay 15'inde olacak diğer ayları da facebook sayfasından takip edebilirsiniz.


gece hayatı

- barlar

* kottbusser tor - hermannplatz civarında her zevke hitap edecek bar bulmak mümkün, bunu isim isim önermeye pek gerek yok bence.

- clublar

benim tercihim electro/techno clublar her zaman.

* girebiliyorsanız tartışmaya bile gerek yok berghain en iyisi. benim buraya girebilmişliğim bir elin parmağını geçmez ama her seferinde beklememe değdi.

* tresor benim favorim burası, özellikle alt katı. en sert techno da zaten burada.
* kater blau - açık alanı var.
* sisyphos - açık alanı var.
* about blank - açık alanı var.
* club der visionare - açık alanı var.
* ritter butzke
* humboldthain - açık alanı var.
* brunnen 70
* salon zur wilden renate - açık alanı var.
* chalet - açık alanı var.
* ipse - açık alanı var.
* griessmühle - açık alanı var.
* watergate
* house of weekend - açık alanı var.

tabii bunlar benim sevdiklerim, bunlar dışında da her zevke hitap edebilecek binlerce club var, berlin'de.

parklar

işte bu benim en sevdiğim başlık. siz de benim gibi çimlerin üzerinde aylaklık yapmaya bayılanlardansanız çantanızdan battaniyenizi, frizbinizi ve açacağınızı ya da açacak işlevi gören herhangi bir şeyi ayırmayın! sandviçler/pizzalar ve biralar/şaraplar da tabi ki olmazsa olmazlarımız.

* james simon parkı benim içlerinde en sevdiğim. belki de içlerinde en numarası olmayan ve daha az bilinen yer. burası hemen hackescher marktla museum insel arasında, berliner dom ve nehir manzaralı. buranın yerlerinde şu an çim falan yok doğru düzgün, hemen yarın giderseniz bu mu yani en sevdiğin diye bana küfredebilirsiniz tabi. ama siz bir de buraya haziran-eylül arasında saat 19.00dan sonra güneş o hafif kızıllığını nehre ve berliner dom'a bırakırken sevdiklerinizle gidip biranızı/şarabınızı yudumlayın.

* görlitzer park otun en yaygın içildiği park bence. ayrıca en keyifli park da bu.

* mauerparkın en ünlü şeyleri pazarları kurulan flohmarkt, karaoke ve cumartesi-pazar satılan bisikletleri. her pazar olmasa da sık sık pazarlarınızı burada geçirin zaten, ama havalar güzelken cuma ve cumartesileri de buraya bence şans verin. hatta pazar gününün o kalabalığı olmadığı için oyun oynamanız da mümkün. barbekü falan da yaparsınız.

* tiergarten gerçekten doğayla iç içe bir yer. parkın her yerinde sincaplarla tavşanlarla karşılaşmanız mümkün. koşu için efsane bir yer olduğu gibi miskinlik için de frizbi için de birebir. yaz aylarında akşam saatlerinde sivrisineklere dikkat edin ama. 

* treptower parkta da ister barbekü yapın, ister oyun oynayın, isterseniz yalnızca yatıp kitap okuyun. tamamen size kalmış.

* wasserturma çimlerin çiçeklerin daha çok açtığı zamanda gitmenizi tavsiye ederim. hatta mutlaka minik sandviçler ve şarapla piknik yapın burada.

* kaykay ya da patenle kaymayı seviyorsanız mutlaka gleisdreick parka gidin. müdavimi falan olun. ben burada boş boş yatarken bile kaykay kaymaya özeniyorum.

* tempelhofer park heralde şehrin en ünlü boş zaman geçirme parkı. burası koskocaman bir alan, zaten eski havalimanı. 2008'de kapatılmış havalimanı sonrasında da türkiye'deki gibi satılmamış birilerine, halk için park haline getirilmiş. eğer bisiklet sürecekseniz, paten ya da kaykay kayacaksanız gidin. ne bileyim uçurtma uçurmaya gidin. barbekü yapmaya falan gidin. ama sadece boş boş yatmaya frizbi oynamaya gitmeyin. rüzgarlı çünkü.

* reichtagın çimlerinde de gidip frizbi oynayın. evet yanlış okumadınız şu meşhur parlamento binası olan reichtagın çimleri.

kültür

bunu bu şekilde isimlendirmek ne kadar doğru oldu bilmiyorum ama aklıma da başka bir şey gelmedi.

* linienstraße ve auguststraße'de bir sürü sanat galerisi bulunmakta. özellikle de modern sanat galerileri. birbirine paralel olan bu iki caddede özellikle cuma akşamları ve cumartesi günleri oldukça keyifli vakit geçirebilirsiniz.

* caz ve klasik müzik seviyorsanız, genellikle hfm öğrencileri tarafından ücretsiz verilen konserlere gidebilirsiniz. 

* en azından bir kere berlin filarmoni orkestrasıdinlemelisiniz.

* philipp-scheffer-bibliothek ve die berliner stadtbibliothek yıllık üyelikleri yanlış hatırlamıyorsam öğrenciler için 5 euro gibi küçük bir şeydi. ben bu iki kütüphaneyi de almancamı geliştirmeye çalıştığım ve internet sıkıntısı çektiğim ilk dönemlerimde keşfetmiştim, daha sonraları da sırf almanların kütüphane kültürü çok hoşuma gittiği için gidip zaman geçirmeye devam ettim. üniversitenin kütüphanesinde bunlarda aradığım her şey bulunduğu halde hala gidip zamanımı geçiriyorum.

spor

* tırmanış ve plaj voleybolu şaşırtıcı bir şekilde çok popüler burada. siz de ilgilenirseniz tırmanış için

der kegeli

ve plaj voleybolu içinse

beachmitteyi

tercih edebilirsiniz.

* jogging veya koşuyla ilgileniyorsanız çok şanslısınız çünkü mutlaka bulunduğunuz yerin yakınında ya nehir kenarı ya da park vardır.

* diğer sporlar veya danslar için çok fazla tavsiyede bulunamayacağım çünkü ben kendi okulumdakileri tercih ediyorum ama ufak çaplı bir google araştırması yaptığınızda karşınıza tonlarca uygun fiyatlı seçeneğin çıkacağına eminim.

alışveriş

* imkanınız varsa yaptığınız her alışverişte

tax free

den faydalanmayı unutmayın.

- elektronik
* bilgisayara veya telefona ihtiyacınız varsa berlin’den almanızı öneririm. fiyatlar türkiye’den %20-30 daha ucuz ve tax free’yle de yaklaşık %10-12 gibi bir miktarını geri alıyorsunuz. mediamarkt’ta fiyatlar saturn’e göre bir tık daha ucuz ama siz yine de almadan önce bir kıyaslayın. 

internete özel bir kampanya varsa ve fark gerçekten mağazaya göre çok uygunsa ürünü mağazadan teslim alma seçeneğiyle internetten satın alabilirsiniz ve mağazaya ürününüzü almaya gittiğinizde info kasadan tax free faturanızı da alabilirsiniz. media markt’ta denedim, oldu.

- giyim

* euro kurundan dolayı türkiye ile fiyatlar ya aynı ya da çoğu zaman biraz daha pahalı. o yüzden buraya gelmişken boşu boşuna mağaza gezmeye vakit ayırmayın bence. 

* türkiye’ye hala gelemeyen sevdiğiniz mağazaların büyük ihtimalle berlin’de şubeleri vardır, onları es geçmeyin.

- kozmetik / kişisel bakım

* uygun fiyatlı markalar türkiye’ye göre genellikle baya ucuzlar. özellikle sebamed’de çok ciddi fark var.
http://www.rossmannversand.de/
https://www.dm.de/

* yüksek fiyatlı markaların çoğundaysa yine euro kuru sebebiyle fark çok azaldı, ama tax freeden faydalanabildiğiniz için yine de avantajlı.
https://www.douglas.de/douglas/

- ikinci el ev eşyaları
* facebooktaki sell your stuff berlin ve free your stuff berlin isimli sayfaları mutlaka takip edin.

* http://www.markt.de/berlin/
* http://www.zweitehand.de/
* http://www.ebay.de/

- ikinci el bisilet
* haftasonları mauerpark'ın önünde ikinci el bisikletler satılıyor, oraya bir göz atabilirsiniz. ama buradaki neredeyse bütün bisikletlerin çalıntı olduğu söyleniyor. etik olarak doğruluğu yanlışlığı size kalsa da lfsaw bisikletleyken şans eseri polise denk gelindiğinde insanı epey uğraştırabileceği konusunda uyardı. bu konuda açıkçası benim pek bilgim yok.

* http://adfc-berlin.de/…henbuch/gebrauchtraeder.html buradan da ikinci el bisiklet satan bazı bisikletçilerin adresine ulaşabilirsiniz.

* ayrıca ev eşyaları için yazdığım tüm sitelerde de bisiklet bulabilirsiniz.

* eğer türkiye'de de bisikleti sık sık kullanıyorsanız buradan sıfır bisiklet alıp türkiye'ye dönüşünüzde de götürmek bence pek de fena bir fikir değil. tabii size kalmış.

işe yarar linkler

http://www.eventim.de/

almanya'nın biletix i denilebilir.

http://www.iheartberlin.de/ berlin hakkında keyifli bir blog. ingilizce ve almanca seçenekleri var.

http://mitvergnuegen.com/

berlin ve berlin etkinlikleri hakkında bu da. ama ingilizce seçeneği yok. hatta bunu hamburg için de kullanabilirsiniz.

Almanya'da Üniversite Eğitimi Almak İsteyenlerin Kafasındaki Soru İşaretlerini Silecek Dev Rehber