Davranış ve Zevklerin, Ait Olunan Sosyal Sınıfın Genlerini Taşıdığını Söyleyen Kavram: Habitus

Sosyolojinin bol bol incelediği kavramlardan olan habitus, kendi hayatınız üzerine de düşünmenizi sağlıyor.
Davranış ve Zevklerin, Ait Olunan Sosyal Sınıfın Genlerini Taşıdığını Söyleyen Kavram: Habitus
iStock

Nedir?

pierre bourdieu'nun geliştirdiği bir terimdir. sınıfsal bir konsepttir ve içselleştirilmiş eğilimler diye türkçeye çevrilebilir. bourdieu der ki; senin pratiklerin, yaptığın hareketler sosyal yapıdan etkilenir, her hareket sosyal yapıyı yansıtır. objektif ile subjektif perspektifleri birleştirmeye çalışan bir sosyolog olarak sonra da bütün bunların içselleştirildiğinden, bunun da habitus ile gerçekleştirildiğinden bahseder. sosyal yapı sizin hareketlerinizi, sizin habitusünüz ile etkiler. habitus sizin sınıfınızın size verdiği içselleştirdiğiniz özelliklerinizdir.

Pierre Bourdieu

Biraz daha detaylandıralım

habitus, bilinç ve dil düzeyinin altında yer alarak düşünce ve eylemin seçilimini kısıtlamasına rağmen bu iki unsuru tamamen belirleyemediği için içselliğin dışsallaştırılması anlamında toplumsal dünyayı üreten ve dışsallığın içselleştirilmesi anlamında da bizatihi toplumsal dünya tarafından üretilen istencin ötesinde konumlanmış ilişkisel pratiğin mantığıdır.

bu çerçevede habitus, hem oyun alanının yapısalcı bir içerikle birlikte baskıcı yanını pekiştirmekte hem de aktörün maddi ve kültürel bir anlamda yeni oyun alanları üretmek için mücadele etmesini sağlamaktadır. ilk aşamada, oyun alanının çıkar, kural ve kanaatlerini bedensel ve sezgisel bir yatkınlığa bağlı olarak yeniden üreten habitus'un sonraki aşamalarda gelecek inşası için gerekli olan tahayyül gücünü içermesi nedeniyle tarihsel deneyimleri, pratik yatkınları ve gelecek tahayyüllerini kapsadığı görülebilir. dolayısıyla habitus, erken çocukluk döneminde bedensel anlamda şekillendirici bir aygıt olurken modern toplumda tarihi ve pratik deneyiminin bir sonucu olan sınıf hiyerarşisi içinde temellenmektedir denebilir.


aktöre oyun alanı içinde karşılaştığı güçlükleri tabiri caizse el yordamıyla aşma olanağı sağlayan habitus'un bir taraftan aktöre hazır ve verili bir yaşam kültürü sunduğu için iktidarın suç ortaklığını yapan diğer taraftan ise aktörü oyun alanında tutarak ona özerkleşme olanağı sağladığı için direnişin kaynağı olan bir muhteva taşımasından dolayı yapı-fail ikiliğini aşma noktasında anahtar mahiyeti gördüğü açıktır. bu minvalde habitus'un aktörü belirlenmiş muhtelif yapısal ihtiyaçların ifa edilmesi sürecine adapte ederken aynı zamanda çatışmanın kaynağı olan toplumsal farklılaşmayı üreterek aktörde don kişot etkisi yaratan bir muhteva inşa ettiği de ortadadır.

bu noktada, kavramın daha iyi anlaşılması için yaşlılık metaforu gündeme getirilebilir. bir kuşağın elde etmek için mücadele ettiği değerlerin yeni bir kuşak için anlamsız gelmesi ve aynı şekilde yeni kuşağın elde etmek için mücadele ettiği değerlerin bir önceki kuşak için gerici bir anlam taşıması sürecinden doğan arzu sistemi uyuşmazlığının toplumsal bir çatışmaya yol açması durumuna bağlı olarak verili oyun alanındaki iktisadi ve kültürel kaynakların dağıtımı sırasında gerçekleşecek olan toplumsal çatışmanın kendine özgü yaşlanma yasaları olacağını belirtmek mümkündür.

bu anlamda habitus farklılıklarından doğan yaşlanma yasalarını -yaşlanma yasalarından doğan habitus farklılıkları da denebilir- gündeme getirerek aynı zamanda tarihsel ve dinamik bir mahiyete sahip olduğu görülen bir toplumsal değişme tahlili geliştirmek söz konusudur.

Habitus üzerine farklı yorumlardan bir örnek

norbert elias'ın 1989'da yayımlanan "almanlar: on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda habitusun gelişimi ve iktidar mücadeleleri" (the germans: power struggles and the development of habitus in the nineteenth and twentieth centuries) çerçevesinde işlevsel kıldığı habitus kavramı özcü olmayan bir biçimde kullanılmıştır.

elias habitus kavramı vasıtasıyla "somutlaşmış sosyal öğrenme" (embodied social learning) süreçleri ile bir tür "ikinci doğa"ya ya da mizaca (second nature) referans vermektedir. özellikle kavramın "somutlaşmış sosyal öğrenme" boyutundan sezebileceğimiz üzere, norbert elias'ın kavramı bir sürece, dolayısıyla dinamik karakterli bir sosyal yapı-davranış-karakter kombinasyonuna atıfta bulunmak için kullanmış olmasıdır. elias'ın statik analizin tuzaklarından kurtulmak için araçsallaştırmaya çalıştığı habitus kavramı paradoksal bir biçimde böylesi bir analize uygun şartları yeniden üretebilecek makro bir düzeyde kullanılmıştır: elias bize "alman ulusal habitusu"ndan bahseder. burada kavram, anlaşılacağı üzere, fazlasıyla statik bir kavram olan o bildik "ulusal karakter"in ikamesi olarak düşünülmüştür. elias'ın deyimiyle "ulusların kaderi yüzyıllardır o ulusun üyelerinin habitusları içinde tortusallaşmıştır" ve dolayısıyla bireylerin habitusları ile birlikte uluslarınki de değişir.

norbert elias'a göre "bir halkın ulusal habitusu biolojik olarak verili ve değişmez değildir. ulusların habitusu maruz kaldıkları devlet-formasyonunun ortaya çıkış süreci ile çok yakından ilişkilidir. kabileler ve devletler gibi, ulusların habitusları da zamanla değişir ve gelişir. ırksal ortaklıklara rağmen ulusal habituslar önemli farklılıklara yol açmaktadır". norbert elias için ulusal habitusu anlamak için kritik olan süreç devlet-formasyonunun oluşum sürecidir. burada vurgulanması gereken nokta elias'ın habitus kavramıyla yakalamaya çalıştığı ilişkisellik mantığıdır. ulusal habitus, öyle anlaşılmaktadır ki, hem devlet-formasyonu tarafından biçimlendirilmekte hem de bir biçimde ve etkisi sınırlı olmak kaydıyla devlet formasyonun şekillenişi üzerinde etkili olmaktadır. bu karşılıklı etkileşim mantığı yapısalcı ve öznelci yaklaşımlara bir alternatif oluşturmak niyetiyle kurgulanmış gibi gözükmektedir. bu yönüyle habitus kavramsallaştırmasının elias'taki kullanımının elias düşüncesindeki temel temalara uygun olduğu da söylenebilir. zira elias için uygarlık henüz tamamlanmamış bir süreçtir ve uygarlığın alamet-i farikaları olan utanma ve sıkılma sınırları, temizlik pratikleri, özdenetim mekanizmalarının işlevselleşmesi gibi unsurlar, açıktır ki, bir "somutlaşmış sosyal öğrenme" süreci ile birlikte vücuda gelirler.

"yapı ve özne"nin arasında bulunan bir belirsizlik mıntıkası gibi duran elias'ın ulusal habitus kavramsallaştırması bana e.p.thompson 'cu çağrışımlara sahipmiş gibi de geliyor. thompson da deneyim ve etkileşim vurgusuyla, toplumsal aktörlerin algılama biçimlerine özel bir önem vermektedir ve bu açıdan da elias'ın çabaları ile de yakınlaşmaktadır. 

Dönünce Sizi Aylarca TBT'siz Bırakmayacak Muhteşem Tatil Yerleri

Hayatta Tanımlayamadığımız Pek Çok Şeyin Tanımı Olan Kitsch Tam Olarak Nedir?