Değer Verilen Bütün Kavramları Sorgulayarak Her Şeyi Reddeden Akım: Nihilizm

Nihilizm, ahlaktan otoriteye kadar her şeyi, her gerçeği yok sayan ve iradeye boyun eğmeyen bir akım. Farklı boyutlarıyla bu akımı Sözlük yazarları anlatmış.
Değer Verilen Bütün Kavramları Sorgulayarak Her Şeyi Reddeden Akım: Nihilizm
iStock


nihilizm, farklı bir etik anlayışa sahip olduğu için yanlış anlaşılmaya çok müsait ve işine geldiği gibi anlayanlar kabilesi tarafından kitlelere açıklandığından anlaşılamamış düşüncedir.

öncelikle, ilk belirdiği tarih günümüzden farklı olarak daha farklı bir survival anlayışına sahip olduğundan öncelikler ve gerçeklerin algılanması bugünkünden daha farklı bir boyuttaydı, nihilizm de tam da bu noktada ortaya çıkan ve çağının ötesinde bir gerçeğe sahip olduğu için popüler olup kitlelere ulaşması engellenen bir akımdı.

nihilizm, en basit anlamıyla gerçekçilik ve pozitif bilimlerin ihtiyaç duyduğu şüphe ve kanıtlama içeren bir düşüncedir.

işine geldiği gibi anlama durumunda sunulduğu üzere "her şeyi boş vermek", "tüm sorumluluklardan kurtulmak", "her şeyin değersiz olması" demek değildir.


bilakis, benimsediği ve gününün ötesinde olan etik anlayışı uyarınca, değer olarak addedilen varlıkların değerlerinden soyutlandıklarında aslında var olmadıklarına, gerçek olmadıklarına, çünkü onları var eden değerin var olmadığına işaret eder.

varlıkları tanımlarken bütüncül bir yapı izlemediğinden, teker teker var olabilen oluşumların aslında tek bir özelliklerinden dolayı da red edilemeyeceğini kabul eder (burada da görüldüğü üzere, tek bir özellik o varlığı gerçeklemediği gibi o tek özellik (yani değersiz olması) o varlığın olmadığı anlamına gelmez).

toplumsal olarak açılımlarından biri, hiçbir şeyi önemsememek değil, değer verdiğiniz anlam yüklediğiniz şeylerin aslında o statüde olmadığını söyler. işte en çok yanlış anlaşılan noktası da budur. sizin değer verdiğiniz (din, aile, devlet) kurumların değersiz olduğunu söylemesi tüm hayatın ve varoluşun değersiz olduğu anlamına gelmez. bu değerlerden kurtulduğunuzda gerçeğe ulaşabileceğinizi ve kendinizi bu yol ile gerçekleme imkanınızın da olduğunu söyler.

mantıksal olarak, sizin değer verdiğiniz objenin gerçek anlamıyla değerli olmaması onun gerçek anlamıyla değersiz olduğunu göstermez

bu anlayışla yaklaşıldığında, "her şey boş süper fm le coş" düşüncesinin nihilizm ile uzak yakın alakası yoktur.


ki felsefe oluşumu gereğiyle, anlamsızlık aramak üzerine kurulu değildir. sadece her düşünüşün anlam arama ve dolayısıyla etik kuralları (ama mantık kuralları değil tabii, onlar tek) farklı olduğundan, farklı algılayışlarda sonuç saptırılabilir.

ama bu da şu demek değildir: düşünce ve sunuluş şekli görecelidir ve her farklı etik kuramına sahip toplum bunu farklı algılama hakkına sahiptir.

söylenen tektir, ve nihilizm'e göre gerçek de tektir, ve bu gerçek hiçbir gerçek olmaması değildir.

toplumdaki insanların anlayışları, değer biçtikleri nesneler anlamsızlaşmaya başladığı zaman; birey olmak isteyen -aslında başka bir şey de neyse- kişi ister istemez toplumdan uzaklaşır, yadsıyıcı düşüncelere sahip olur. 


hem ekonomik modellere hem toplumun ahlâk ve hukuk kurallarına hem de yönetime karşı yadsıyıcı tavır takınmaya başlar. çünkü bu toplumu oluşturan kişilerin yozlaşmışlıklarını, kokuşmuşluklarını, beceriksizliğini, aptallığını görmüşlerdir ve bu toplumdan hem düzgün bir ekonomik model hem düzgün bir ahlâk ve hukuk kuralları hem de düzgün bir yönetim çıkamayacağının farkındadırlar. böylesi iğrenç toplumun böylesi iğrenç anlayışının ürünü olan bu gibi kurumlara kendilerini teslim etmektense, yazgının gidişatına kendilerini teslim etmelerini yeğlerler, seçim yapmayı reddederler. çünkü seçim yaparlarsa, bu iğrenç kurumlara bulaşırlar ve bu kurumların iğrençliği de kendilerine bulaşır.

birey, böylesi iğrenç toplumda yaşamak ve kendisini yazgının ellerine bırakmak istemezse; yadsıyıcı tavrına yıkıcılık da ekler. yadsır, çünkü iğrençliğe bulaşmak istemez; yıkmaya çalışır, çünkü iğrençliği ortadan kaldırmak ister. 

işte bu iki durum bize iki farklı nihilizm çeşidi verir

birinci durumdaki, 'ılımlı nihilizm'; ikinci durumdaki, 'radikal nihilizm'dir. bir başka nihilist akım daha vardır ki o da 'rus nihilizmi'dir. onu ben anlatmayayım, açın turgenyev'in 'babalar ve oğulları'nı okuyun. bazarov'un düşüncelerinin yukarıda anlattığım nihilist anlayışlardan hiçbirine girmediğini fark edeceksiniz. çünkü bazarov varlığı hepten yadsımaz ve her şeyi yıkmak istemez.


egzistansiyalizm, nihilizm falan bunlar hep birbirleriyle ilintili kavramlardır. 'varoluşçuluk' ile 'hiççilik' nasıl birbirleriyle ilintili olabilir? bu soruya yanıt vermek basit, topluma karşı verilen her mücadele 'yadsıma'yı da beraberinde getirir. toplumun her kuralını benimseyen, topluma ayak uydurmaya çalışan kişinin 'varoluş' mücadelesi verdiğini kimse iddia edemez. bu yüzden, 19. ve özellikle 20. yüzyıl edebiyatında dünyaya damgasını vurmuş kitapların karakterlerinin hemen hepsi toplumla bir şekilde karşı karşıya gelir. 'raskolnikov', 'ivan fyodoroviç karamazov', 'verhovenski', 'anna karenina', 'gregor samsa', 'joseph k.', 'meursault' gibi karakterlerin ortak noktaları toplumla uyumlu olamamaları ve toplumun düşmanlığını kazanmalarıdır.

ikide bir murat boz hayranlığını kusan, survivor izleyip o adadaki aptalların taraflarını tutan, futboldan başka iki kelimeyi bir araya getiremeyen, iphone peşinde yaldır yuldur koşan; yani 'kapitalizmin cilaladığı' aptallar gelip nihilist felsefe ile dalga geçiyorlar. survivor başlasa da felsefeye bulaşmasa bunlar.

nihilizmin, ivan sergenyeviç turgenyev tarafından dünyaya armağan edildiği söylenebilir. babalar ve oğullar isimli eserinde ortaya atmıştır bu akımı turgenyev. romandaki bazarof karakteri hiççilik'i hayat felsefesi olarak kabullenmiş, zamandan/mekandan bağımsız olarak herhangi bir metanın refere ettiği bağlantılarla beraber herhangi başka bir metadan daha değerli/değersiz olabileceğini kesinlikle reddetmiştir. güçlü ve etken bir şahsiyen olarak tanımlanmıştır bazarof, eh o zamanki insan evlatları da alt metni göremeyerek bazarof'a ve hiççilik'e hasta olmuşlardır.

halbuki bazarof romanın sonunda anlamaktadır hatasını. aleksandrova'ya aşık olduktan sonra mahvolmuş, aşkından çok kendi ruhundaki "herhangi bir metayı değere bindirmeme ilkesi"ne karşı gelmekten kaynaklanan ikilemden ötürü psikolojik ve fiziksel olarak çökmüştür.

çünkü turgenyev'in kitabın sonunda anlatmak istediği gibi; her insan bir şeyler ister ve bir şeylere değer verir. aksi takdirde insan olarak kalmak imkan dahilinde değildir.

zaten, fikrimce bazarof'un kitabın sonunda ölüme bu kadar kolay teslim olmasının esas sebebi de bunun ayrımına varmış olmasıdır. yani, nihilizm aslında ölü doğmuş bir fikir akımıdır.

saygılarımla;

orta yaşlarda çello çalmayı öğrenmek isteyen adam.