Diablo 3'te Hayal Kırıklığı Yaşayanlara İlaç Gibi Gelen Oyun: Path of Exile

2012'deki Diablo 3 fiyaskosundan sonra, 2013'te yayınlanan ve Diablo 3'te aradığını bulamayanların sığınağı haline gelen Path of Exile hakkında detaylı bir inceleme yazısı.
Diablo 3'te Hayal Kırıklığı Yaşayanlara İlaç Gibi Gelen Oyun: Path of Exile

nasıl bir oyun? diyenler için özet geçeyim

10 yıl boyunca bıkıp usanmadan diablo oynadım. 10 yılım diablo 3 hayalleri kurmakla geçti. 10 yıl sonra blizzard "diablo 3" diye tanıttığı casual rezilliğiyle tüm hayallerimi çaldı benden. ardından grinding gear games diye bir oyun firması çıktı ve path of exile'la tüm hayallerimi geri verdi.

path of exile, bir sevgili dostumun uzun ısrarları ile bir şans verdiğim ve inanılmaz keyif aldığım bir oyun

yaş oldu 34, lakin oyun benim için hâlâ vazgeçilmez bir hobi. uzun yıllardır da video oyunları oynarım. diablo 2'yi o zamanlar battle.net'ten oynayan bir oyuncuyum ben. actıon rpg oyunlarına başka bir ilgim var. itiraf etmeliyim ki poe'yi ilk oynamaya başladığım zaman ki yıl 2015, bu nasıl grafik vs. demiştim ilk. sonra oyunun bedava olduğu aklıma geldi. bu tarz işlerde p2w tarzı işler çok mide bulandırıcı olur. ama bu oyunda böyle bir şey yoktu. bir firma düşünün ki sadece kozmetik ya da stash space satarak para kazanmaya çalışıyor. yine de blizzard sevdası ağır bastı o zaman bıraktım oyunu. 2018'de yine aynı dostum onlarca defa ısrar edince artık dayanamadım ve geri geldim. diablo 3 fiyaskosu bir nebze olsun toparlanmıştı ama poe ligleri, end game zenginliği, build çeşitliliği ile bir "ne oluyoruz ya" dedirtti bana.


karşınızda bir class seçeyim ve onunla her düşen yeni item'ı değiştirip son boss'a gideyim, ondan sonra da setlerimi tamamlayıp tek tuşla her şeyi keseyim gibi bir oyun yok. bir oyun ki bu en iyi itemlar uniqueler değil çoğu zaman. yaptığınız tüm grindin bir anlamı var. inanılmaz bir crafting sistemi var. ve altını yeniden çiziyorum öyle bir firma ki ggg tüm bu content için bir kuruş istemiyor. ben oyuna para harcadım mı? evet. 20 dolar karşılığı first blood pack aldım. onunla da gittim map, crafting mats ve bir ekstra stash tab alıp public hale getirdim ki düşürdüklerimi satayım. bunun karşılığında da benim kafamı inanılmaz dağıtıyor oyun. çünkü dikkatinizi o an yaptığınız işe vermek zorunda bırakıyor, başka bir şey düşündürtmüyor (!), türdaşları gibi basit boss fight mekanikleri yok yani.

yapımcının da bana göre en önemli özelliği oyuncuları dinliyor olması. greater rift yapmaktan sıkıldık dediğimizde blizzard ne yaptı? gitti set bonusları arttırdı, 100 değil 120 gider olduk da ne değişti? bir oyuncuyu sürekli aynı şeyi defalarca yapmaya zorlayan bir end game sistemi yok. poe bu noktada inanılmaz cömert. atlas yapmaktan sıkıldınız mı? gidin delve yapın. o da mı baydı gidin einhar questlerini yapın atlasta. o da mı baydı son laba gidip enchant kovalayın. sarmadı mı jun questlerini yapıp mastermind'ı ortaya çıkarmaya çalışın derken sürekli bir farklılık sunuyor. ha bu farklılıkların elbette bir sonu var ve tekrarlıyor ama sürekli greater rift yapmak zorunda hissetmiyorsunuz kendinizi.

oyun tüm bu karakter ve build çeşitlilikleri vb. olaylar yüzünden zor mu? yeni başlayana zor. peki ne önerirsin derseniz google'a path of exile mevcut ligin adıyla starter builds diye yazıp aratın. youtube'da şu genci de takip ediyorum ben. starter build denilen buildler genelde tier 14-15'i rahat götüren ve başlangıçta çok ciddi yatırımlar istemeyen buildler. oyunda bir gold sistemi olmadığı için tüm ticaretin crafting materiallar ile yapıldığını da söylemeliyim. aradığınız bir eşyayı da oyunun kendi sitesinin trade kısmında da bulabilirsiniz. starter buildlerden birini seçip oyuna bir şans verin derim ben. dediğim gibi bu oyun öyle tek tuşla (cyclone build yapmıyorsanız) götürebileceğiniz bir oyun değil. bol bol ölebilirsiniz ve bu yüzden exp kaybedebilirsiniz buna da hazırlıklı olun derim. herkese bol keyifli oyunlar dilerim...

oyunun hikayesine dair

aslında lore açısından gayet tatmin edici bir evrene sahiptir. siren'ından vaal'ina, sarn'ından dominus'una, lady dialla'sından malachai'ına kadar her şeyi ince elenmiş ve sık dokunmuştur. hele hele no stone unturned achievement'ını aldıysanız, yani bütün lore tozlarını topladıysanız ana hikayenin aslında en büyük parçalarından birini de dinlemiş, okumuşsunuz demektir.

önce sizi diğer exile'lar karşılar. ortada garip ve upuzun bir kumsal vardır üzerinde derin bir karanlık çökmüş. siz o yamyamlar ve bu kıtanın aklını çeldiği yaratıklar arasında kaom'un nasıl karaya ayak bastığını ve halkına yeni bir yaşam vaat ettiğini öğrenerek başlarsınız işe. karaya oturmuş onlarca gemi, gemilerde telef olmuş yüzlerce insan ve bu devasa mezarlığın içinde bir o kadar hayalet. siren'ın çocuklarıyla karşılaşmak zorunda kalırsınız çünkü piety adında bir sadist, çökmüş bir imparatorluğun dışa dönük son "kalesini" çoktan içten fethetmiş ve yolunuza bir dikenli tel örmüştür. siz önce bir işkencehanenin mahzenlerinden çıkmış gelmiş, aklını kaçırmış başka yaratıkların arasından sıyrılmış, ölüler ve sudan abominasyonlar tarafından parçalanmaktan kurtulmuş ve deniz kızı dedikleri, hikayesi daha eskilere dayanan bir lanetli kadını acılarından kurtarıp wraeclast'ın ormanlarına doğru yol alırsınız.

bu sadece bu tiyatro oyununun ilk perdesi. daha işin "messed up" kısmına girmedim bile. thaumatology'den, insan bedenlerinde yapılan deneyler, ölümsüzlüğe varmaya çalışan güç delilerinden; malachai'dan ve dominus'tan, gemling queen'in bize "not-a-cockroach" deyişinden, vaal yapılarından, otçul yaratıkların birbirilerini yemeye varmış akıl hastalıklarından, insanların delirmeye başlayıp çocukları öldürmeye giderken bir annenin yazıtlarından; devasa bir imparatorluğun çöküşe giden yolda hangi arenalardan, hangi lejyonların düşüşünden ve hangi deliliğin derinliklerinde güç arayışında insan bedenlerinin şekerleme gibi çiğnendiğinden bahsetmedim bile.

"stay out of the shadows. they bite."

eğer diablo bir çizgi romansa, path of exile bir foto romandır. hikayecilikleri arasındaki yegane fark budur zaten. bu, ikisini de bir diğerinden üstün kılamaz hiçbir şart altında. eğer biraz daha meraklı davranırsak aslında nasıl bir evrenle karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz. scion karakterine bayılmamın bir nedeni var bu oyunda, özellikle de boss fight'lar ardından söyledikleri yüzünden. dominus'un karısı olmak için seçildiği ana kadar yaşadıkları, adını unuttuğum o general hakkında clarissa ile konuşmaları ardından generali öldürüp bağırdığı o sözler.

son söz

bunu 2013 yılında oynamaya başladığımda adamlar geliştirmeye çalışıyorlar hiçbir zaman da para istemeyeceklermiş, benim beğendiğim tarzda oyunlar sektördeki yerini koruyabilsin düşünceleriyle omuz vereyim dedim. halen de sözlerinde duruyorlar, tebrik.

fakat nasıl bir omuz verdiysem. diablo 3 ü 120 tl' ye almıştım. dışarıdan aldığım itemlarden hiç bahsetmiyorum. bu oyuna 250 tl' den fazla para yatırdım. baya baya diablo' ya verdiğim paranın 2 katına geldi bizim omuz.

ama adamlar çok güzel oyun yapmış lan. intro müziği, karakter seçimi kısmındaki atmosfer, oyunun içindeki atmosfer, hepsi muazzam güzellikte.

tavsiye etmek mi? delisin...