Döviz Kurlarının Yükselip Düşmesi Tam Olarak Neyi İfade Ediyor?

"Dolar aldı başını gitti", "Euro uçuşa geçti", "ekonomik kriz kapıda" gibi söylemleri sıkça duyarız. Peki para birimlerinin kurlarının yükselip alçalması gerçek anlamda nelere isabet ediyor, etkileri tam olarak neler?
Döviz Kurlarının Yükselip Düşmesi Tam Olarak Neyi İfade Ediyor?
iStock.com


öncelikle, yüksek döviz kuru her zaman kötü müdür?

aslında değildir. hatta teknoloji ihraç edebilen ve büyümekte olan bir çok ülke için iyidir bile. örneğimiz, tabii ki de çin.

şimdi malumunuz, bu çinli arkadaşlar boyuna üretip dış piyasaya satıyorlar malı. dünyanın en büyük ihracatçı ülkesidir aynı zamanda. 2015 yılındaki yaklaşık ihracatları 2 trilyon 275 milyar dolara denk geliyor ki, tüm avrupa birliği'nin dahi toplam ihracat tutarı 2 trilyon 260 milyar dolarda kalmış. toplam ithalat miktarları ise 1 trilyon 960 milyar dolar. demek oluyor ki, bu adamlar sürekli dış ticaret fazlası veriyor.

peki bu adamlar için neden düşük döviz kuru iyidir?

öncelikle, dış piyasada rekabet güçlerini artırır, en büyük faktör budur. farz ediyorum, adamlar x bir malı 100 yuan'a mal ediyorlar. döviz kurunu da 1 yuan = 1 dolar olarak alıyorum. bu durumda adam bu malı 100 dolardan satıyor demektir. 2 yuan = 1 dolar olduğu anda, bu malın dış piyasada fiyatı 50 dolara düşer ki, al sana babalar gibi fiyat üzerinden rekabet avantajı. bu malın üretimindeki girdilerin tamamının çin'de üretildiğini varsaymak tabi ki saçma olur. diyelim ki girdinin 70%'i ithal, 30%'u yerli. bu durumda 100 yuan'a mal olan ürün, 170 yuan'a mal olur ki, yine dış piyasada fiyatı 85 dolara düşer ve rekabet avantajını elde eder.


bu sadece üretim açısından bir yaklaşım. bir de buna dış ticaret fazlası açısından bakmak lazım. bu adamlar zaten yıllık 315 milyar dolar dış ticaret fazlası veriyor. doların her bir cent değer kazanması, bu adamların yuan cinsinden dış ticaret fazlalarının artmasına neden olur.

yani, eğer siz teknoloji üretiyorsanız, dış ticaretiniz fazla veriyorsa, kendi para biriminizin dolar veya euro karşısında değerinin düşük olması, özellikle rekabet açısından bir avantajdır. çin, yıllardır yuan'ın değerini düşük tutmak için çaba sarf etmektedir ki, heriflerin toplam dolar rezervi 2016 ocak ayı itibariyle tamı tamına 3 trilyon 250 milyar dolar seviyesindedir. türkiye'nin 2016 mart ayı itibariyle toplam dolar rezervinin 112 milyar 769 milyon dolar olduğu göz önüne alırsak, rakamın ne kadar ciddi olduğunu tahayyül etmek daha kolay olur.

eğer, siz sürekli dış ticaret açığı veren, kamu veya özel sektör olarak sürekli yabancı para birimiyle borçlanan bir ülkeyseniz, işler burada tam tersine dönüyor işte. örneğin de an itibariyle üstünde oturmaktayım. yani; türkiye.


türkiye'nin 2015 yılı itibariyle dış ticaret açığı tam 63 milyar 395 milyon dolar. yaptığımız toplam ihracat, ithalatın yaklaşık 70%'ini karşılıyor ki, 1930 - 1946 yılları arasında bu oranın 180%'e kadar ulaştığı vakidir.

şimdi, neden döviz kuru yükseldikçe elde, ayakta bir tutuşma söz konusu

1) döviz kuru arttıkça, dış ticaret açığımız lira bazında gittikçe kabarıyor. ocak 2016 hesabıyla 185 milyar lira olan dış ticaret açığı, bugün neredeyse 201 milyar liraya ulaşmış durumda.

2) gıda maddelerinde dahi yüksek miktarda ithalat yapmamız. ki en felaketi, bütçeyi en çok etkileyen de bu. 2015 yılının fasıllara göre ithalat rakamlarına baktım. 423 milyon dolarlık canlı hayvan, 1 milyar 459 milyon dolarlık tohum, saman ve yem ithal etmişiz arkadaşlar. 2016 yılı eylül itibari ile toplam canlı hayvan ithalatı 422 milyon doları bulmuş vaziyette. 2015'te aynı dönemde toplam canlı hayvan ithalat miktarı sadece 170 milyon dolarmış. peki, bizim nüfusumuz bu dönemde 150% arttı mı ki ithalatımız bu kadar yüksek bir biçimde arttı? veya artık millet evine ayda 1 kilo et yerine 2,5 kilo et mi almaya başladı?


işte sebep budur

bizim gibi, bir zamanlar dünya'nın tarımda kendi kendine yeten ülkeleri arasında olmakla iftihar eden bir ülke, bugün 1,5 milyar dolarlık tohum, saman ve yem ithal ediyorsa, otlaklarına, meralarına rağmen toplam canlı hayvan ithalat miktarı geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında neredeyse 150% artış gösteriyorsa, doların, lira karşısında kazandığı her bir kuruş, bizim cebimizden daha fazla çıkan kuruşlar anlamına geliyor.

piyasada bol bol duyuyorum, "bu dolar kuru normal" şeklinde, fazlasıyla mesnetsiz yorumlar var, buna ekonomistler de dahil. arkadaş, bu dolar kuru nasıl normal yahu? her şeyi geçtim, bu kadar ciddi bir artış nasıl normal olur? yahu sen ürettiğin meyvenin, sebzenin tohumunu bile ithal ederken, mümkün mü böyle bir kurun normal olması? ocak ayından bu yana, sadece dolar 8,5% değer kazanmış. ki bu girdilerin sadece bir tanesi. en büyük giderlerin biri de enerji. tarlayı süren bir dayının ocak başından bu yana motorin gideri tam 17% artmış durumda. daha sonra tüik açıklıyor ki, tüfe ekim ayı itibariyle 7,16%. senin temel gıda malzemelerindeki artış miktarı dahi ortalamada en az 10% iken, tüfe'nin 7,16% olduğuna inanmamızı ciddi ciddi beklemeleri de apayrı bir tanım konusu.


neyse. gece gece can sıkıntısından amma kafa ütüledim lan. döviz kuru mühim arkadaşlar. her tanımda dediğim gibi, biz adam gibi teknoloji üretmekten acizken, yatırımdan tek anladığımız şey "beton" ve türevleri iken, temel meyve-sebze ürünlerini üretecek tohumu, hayvanını besleyecek samanı dahi ithal ediyorsa, döviz kurundaki her bir kuruş artış, cebimizdeki paranın daha fazla değer kaybetmesi demektir ki, eğer bu para hiç durmadan değer kaybediyorsa, bunun adı susuz, sabunsuz ekonomik krizdir.

ha ekonomik kriz var mıdır? tabi ki yoktur. yukarıda anlattıklarım hepsi de hayal ürünüdür.

gözlerinizden öper, hayırlı günler dilerim.