Dünyada Kişisel Bilgisayar Devrimini Ortaya Koyan Apple'ın Kuruluş Hikayesi

1 Nisan 1976 yılında kurulan ve şu anda dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan Apple'ın doğuşuna şahit olmak ister misiniz?
Dünyada Kişisel Bilgisayar Devrimini Ortaya Koyan Apple'ın Kuruluş Hikayesi
Steve Jobs, Ronald Wayne, Steve Wozniak

yıl 1975;

çıplak ayakla dolaşan, saçı başı dağınık, lsd kullanan ve leş gibi kokan bir genç; adı steve. küstah, kaba.. onunla ilgili bildiğimiz birkaç şey, şu sıralar atari'de gece vardiyasında çalıştığı ve abd'nin en pahalı üniversitelerinden biri olan reed'i terk etmiş olması. budizmle ilgilenen, kafayı çeken bir tip. manyak mıdır nedir?

bu manyağın tam zıttı, ama en iyi arkadaşı, adaşı; steve wozniak. okul sıralarında dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ineği. sürekli yemek yiyen, kafasını elektronikle bozmuş, değişik türden bir manyak. işine sadık bir hp mühendisi aynı zamanda. piyasanın en iyilerinden.

steve bir köşede kafayı çekedursun, woz, o sıralar bilgisayar çılgınlarının toplandığı homebrew bilgisayar kulübünden bir davet alıyor. 30 kişilik ufak bir hayran kitlesi ama görmeye değer sanırım deyip yola koyuluyor.

ufak bir garajdaki toplantıda altair görücüye çıkıyor. devre kartına bazı parçalar lehimleyerek oluşturacağınız bir bilgisayar kit'i. ne amatör işi ama! wozniak'ın pek ilgisini çekmese gerek, farklı bir şey buluyor. mikroişlemci!

woz, o sıralarda klavyeli ve monitörlü bir terminal üzerinde çalışıyordu. mikroişlemciyi de görmesiyle birlikte bir köşede derin hayallere daldı. bu mikroişlemciyi kullanarak terminalini küçük bir masaüstü bilgisayara dönüştürebilirdi. klavye, monitör ve bilgisayar.. bingo! işte yüzyılın fikri o an aklına gelmişti.

bir süre bu fikir tutar diye düşündü. o dönemde bilgisayarlar bürokrasinin oyuncaklarıydı ve sıradan insanlara göre sonraki 100 yıl içinde dünyayı ele geçirebilme ihtimali olan çirkin şeyler..

zamanla bilgisayarlar hacker'ların seviyesine gelmeye başladı. bir devre kartı olarak satılıyordu ve devre kartına bazı parçaları kendiniz lehimleyip, sonra bu devreyi bir klavyeye bağlanmanız gerekiyordu. uzun işti yani, ve hala çok korkunçtu.

woz hemen toparlandı, eve doğru yola koyuldu. intel 8080 işlemcisini kullanabilirdi, ama bunların tanesi 'evinin kirasından daha pahalıydı.' onun yerine daha ucuz olan mos technologies'in çiplerinden kullanmaya karar verdi.

*

aradan iki ay geçti, artık hayallerin gerçek olma vaktiydi. şöyle diyordu woz; 'klavyede birkaç tuşa bastım ve aman tanrım! harfler ekranda belirmişti. 29 haziran 1975, tarihte ilk kez, bir insan klavyenin tuşlarına basıp karşı ekranda harflerin belirdiğini görüyordu.'

şu an benim yaptığım şeyi yapıyor, klavye tuşlarına basıyor ve ekranda beliren harfleri görüyor. bizim için bir anlamı yok şu an. ama o gün, inanılmaz bir şey olsa gerek. bir devrimdi bu!

hemen yakın arkadaşı steve'i aradı; "hey, ayaklarına bir sandalet giy ve buraya gel seni lanet olası! görmen gerekenler var."

işte, tarihi an gelmişti.

fiili olarak apple, steve'in garajında değil, wozniak'ın evinde kuruluyordu. steve sakince klavyeye dokundu ve ekrana baktı. o an zaman durmuştu. dünyanın kaderini değiştirecek bu olaya tanıklık eden steve, yüzyılın en önemli insanlarından biri olmanın biletini yakalamıştı.

tam 4 yıl önce, birlikte blue box'ları satmışlardı. steve'in aklında yine bir şimşek çaktı. 'bu çok para ederdi!' o günden sonra birlikte hombrew toplantılarına gidip yaptıkları isimsiz şeyi tanıtmaya başladılar.

steve, bu aleti satmak istiyordu ama woz, benim saf çocuğum, benim temiz kardeşim bunu diğer amatörlere vermek, onların da bu nimetten 'bedava' faydalanmasını istiyordu. sizce jobs buna izin verir miydi?

bu toplantı sırasında basic'in altair versiyonunu yapan, woz'dan daha inek suratlı biri, tahmin ettiniz mi? bill gates, amatörlerin yazılımı çaldıklarını duyunca küplere binmişti. bir mektup gönderdi; 'siz amatörler kullandığınız yazılımların bir çoğunu çalıyor ve daha iyilerinin üretilmesini engelliyorsunuz. ödeme yapmak isteyenler bana yazsın lütfen.'

gates'i geçelim, paragöz olduğu daha gençken belliymiş. steve, woz'la konuşmuş, bunun çok para edeceğini ve bu şekilde bedavaya satma fikrini aklından kaldırmasını söylemişti. işe yaradı. daha sonra woz, bir ropörtaj sırasında; 'bunları parayla satmak aklımın ucundan bile geçmemişti' dedi.

steve ise yıllardır kendi şirketini kurmanın hayaliyle yanıyordu. beklediği fırsat ayağına gelmişti. atari'de çalışan bir tanıdığına devre kartlarının şemasını çizdirdi, sağdan soldan borç aldı, woz, hp hesap makinesini 500 dolara, steve ise babasının başından beri istemediği ucube volkswagen minibüsünü 1500 dolara satıp ilk sermayeyi yaratmışlardı.

woz, sonradan; 'steve bana parayı kaybetsek bile bir şirketimizin olacağını söylemişti. iki yakın dost bir şirket kuracaktı.. vay be! hayır diyemedim.'

(buraya bir parantez açalım. gördüğünüz gibi, ismi belli olmasa da iki kafadar aslında apple'ı çoktan kurdu. resmi işlemleri sonra halledecekler ama steve'in garajı diye bir ifade kullanmadık. çünkü apple, steve'in garajında kurulmadı, steve'in garajında seri üretime geçti.)

artık bu şirketin bir ismi olmalıydı. birçok isim düşündüler, executek, matrix, kişisel bilgisayarlar a.ş. .. bu isimler çok sıkıcıydı, farklı bir şeyler olması gerekiyordu. ertesi günse şirketi resmen kurmak için son günleriydi ve hala bir isim bulamamışlardı.

steve, o dönemlerde her şey birdir çiftliği'nde çalışıyordu. orada elmaların bulunduğu bölümden sorumluydu, bu bölgeyi kontrol edip çalışanları koordine ediyordu. 'hey woz! apple'a ne dersin? eğer yarına kadar farklı bir isim bulursak adı apple olsun. hem adem'in elması.. güzel bir çağrışım.' dedi ve apple'da anlaştılar.

apple, birçok yönden güzel bir seçimdi. o dönemde bilgisayarların korkunç yapısının yanında böyle şirin bir isim, dostaneliği çağrıştırabilirdi hiç şüphesiz. ayrıca telefon defterinde atari'den de önce geliyordu. işte bu!

wozniak, benim saf oğlum, hp'de hala mühendisti ve apple'da tam zamanlı çalışmaya hazır olduğunu düşünmüyordu. hp'den ayrılması bir kenara, apple 1 olarak isimlendirilen bu tasarımını hp'deki yöneticilerine göstermek istiyordu, çünkü hala oranın bir çalışanıydı ve onlara göstermek gibi bir zorunluluk hissediyordu.

jobs, tek başına woz'u alt edemeyeceğini anladı. atari'de çalışan ve jobs'a şirket kurma fikrini veren, daha sonra yıllarca ağlamasına sebebiyet verecek bir hataya düşecek olan ron wayne'i işe aldı.

ron wayne, woz'u iyi bir mühendisin ancak iyi bir pazarlamacıyla çalışırsa başarılı olabileceğine ikna etmeye çalışıyordu. oysa o dönemlerde, steve'i tanıyanlar -her ne kadar şu an pazarlama dehası olarak ansak da- açıkça 'pazarlamadan bir bok anlamayan ve güven vermeyen' biri olarak tanımlıyorlardı.

wayne, 'ikisi birbirinin zıttıydı ama çok iyi bir çifttiler. steve bazen içine şeytan kaçmış gibi olurken, woz ise meleklerin parmağında oynattığı naif biriydi' diyor. steve, woz'un mühendislik becerisine hayranlıkla bakarken, woz ise steve'in çalışma azmine aynı hayranlıkla bakıyordu.

woz, saf çocuğum benim, gitti ve tasarımını hp yöneticilerine gösterdi. ve hp, dünyanın en büyük hatasını yaptı. ürünü bir amatör ürünü olarak gördü ve kendi yüksek standartlarına uymadığını söylediler. bir bakıma iyi de oldu, woz artık serbestti..

tarih 1 nisan 1976, mountain view'da, wayne'in dairesinde apple kuruluyor. hisseler %45 steven paul jobs, %45 stephen gary wozniak ve %10 ronald gerald wayne olarak dağıtıldı.

wozniak, 'elektrik mühendisliği bölümü genel ve baş sorumlusu',
jobs, 'elektrik mühendisliği ve pazarlama bölümü genel sorumlusu',
wayne, 'mekanik mühendislik ve dokümantasyon bölümü baş sorumlusu'

olarak belirlendi. tarih, o gün, o küçük dairede, dünyanın değişiminin imzalarını attı. hippi bir çocuk, şişman bir sakallı ve yılların tecrübesine dayanan adam, o gün, oracıkta apple'ı ilan etti.

ve kısa süre sonra, steve kredi alma planları yapmaya başladı. wayne bundan çok korktu. eğer batarsa, borç onun da üstüne kalacaktı ve çok korktu. işte tam burada, hayatının hatasını yaptı. apple hisselerini o gün 2300 dolar'a sattı ve ortaklıktan çekildi.

oysa ortaklıktan çekilmese ve hisselerini elinde tutsaydı, 2011 yılında hisselerinin toplam değeri 2,6 milyar dolar olacaktı. şu sıralar nevada'da küçük bir evde tek başına sosyal güvenlik çekleriyle hayatını sürdüyor..

büyük gün gelmişti. apple computer, ilk bilgisayarını homebrew'de tanıttı. steve'in yıllarca inmeyeceği, ömrünün sonlarında siyah sivit ve kot pantolonla devam edeceği o sunumlarının başlangıcını yapmıştı. ama pek de ilgi çekmemişti.


ama bir süre sonra paul terrel adında bir adam, byte shop adlı bir elektronik dükkanının sahibi, steve'le görüştü ve çok etkilendi. 50 adet sipariş verdi. ama paul, bir devre kartı istemiyordu. her şeyi hazır bir bilgisayar istiyordu ve tane başına 500 dolar ödeyecekti.

ne yazık ki bu iş için 15 bin dolar gerekiyordu ve jobs'ın o kadar parası yoktu. sağı solu aramaya başladı, birkaç borç aldı, insanlara apple'dan hisse teklif etti borç karşılığında. elbette kimse bu kılıksız, leş gibi kokan çocuğa, hele hele 'elma bilgisayar' diye bir şirketi olduğunu söyleyen bu hippiye, hiç inanmadılar.

neyse ki bulundu.

artık steve'in garajına geldik. burası apple 1'in imalathanesi olmuştu ve 1 ay içinde parçaların byte shop'a teslimi gerekiyordu. bu arada jobs ailesi çok mutluydu, sonunda oğulları bir işle meşgul oluyordu.

ufak bir ekip kuruldu, steve'in kankası daniel kottke, jobs ailesinin 2. evlatlığı, üvey kız kardeşi patty, eski kız arkadaşı elizabeth holmes, woz ve steve işe koyuldular. bazı devre kartlarına lehim bulaştıran holmes, jobs'ın öfkesini iliklerine kadar hissetmişti. sürekli bağırıyordu..

*

artık parçalar tamamlanmış, byte shop'a olan teslim gerçekleşmiş ve ürün başına hemen hemen %100 kar edilmişti. apple computer, ilk satışını gerçekleştirmenin haklı gururu içinde yoluna devam etme kararı almıştı.

bundan sonraki yıllarda her şey çok değişecek, o hippi kılıklı -veya kılıksız- genç bir milyardere dönüşecek, en iyi arkadaşı woz ile arası zaman zaman açılacak ve kendi kurduğu şirketten kovulmanın acısını yaşayacaktı.

ama hepsi için, henüz daha erken. yaşanacak çok şey var.

to be continued.

kaynak:
steve jobs - walter isaacson