Ekşi Sözlük Yazarlarının 'Ben de Oradaydım' Dediği Tarihi Olaylar

Ekşi Sözlük yazarları Türkiye'ye öyle bir yayılmış ki nerede önemli bir olay yaşansa orada illaki bir Sözlük yazarı oluyor. İşte o anlardan bazıları.
Ekşi Sözlük Yazarlarının 'Ben de Oradaydım' Dediği Tarihi Olaylar

birilerinin çıkıp "yüksek hızlı trenler" diye böbürlendiği günlerde, pamukova'da 40 kişinin ölümüne neden olan trendeydim.

kesik kollar gördüm, vücutlardan ayrılmış bacaklar, çaresiz bakışlar gördüm.
devrilmiş vagonlar, korkudan çıldırmış kadınlar, çocuklarına sahip çıkmaya çalışan babalar gördüm.

hiç tanımadığı birinin yarasına, elleriyle tampon yapmaya çalışan, kanlar içinde kalan yürekler gördüm. 

minik bakışlar gördüm, korkudan ne olduğunu anlamaya çalışan.

ölümün ve sorumsuzluğun "yüksek hızla ulaştığı" yerdeydim. o ölümlerin nasıl ört bas edildiğini gördüm.

(bkz: 16 mayıs 2010 fenerbahçe trabzonspor maçı)

oradaydım ve bununla da yetinmedim. maç sonunda sahaya inen ve timsah yürüyüşü yapan grubun içinde yer aldım.

şu hayatta nefret ettiğim 2 kişi var. birincisi 2-2 anonsunu yapan adam, ikincisi de uzun.

ne yazık ki; şaka yapmıyorum..

gelen mesajlar üzerine edit: 5. sıradaki, beyazlı gerizekalı.

(bkz: gezi parkı direnişi)

unutma, unutturma.

2007-2008 sezonu beşiktas jk & liverpool fc maçında 132 db ses rekoru kırılırken tribündeydim, oradaydım..

benim için ethem sarısülük'ün vurulduğu andır. yaşlıca bir amca "vurdular adamı vurdular! gözlerimle gördüm! polis silahla vurdu adamı!" diye bağırarak güvenpark'ın içlerine doğru koşmaya başlamıştı.

bir diğer ben de oradaydım vakası olarak çarşı'nın ankara'ya geldiği gün. direniş koromuz vardı, kuğuluya doğru giderken yanlarından geçmiştik. halk tv bürosunun önünden geçerken "helal olsun size!" diye bağırmaya başladılar. koro şefimiz "arkadaşlar bakın bu doğru bir pozedir." demişti ciddi ciddi.

"artık herkesin anlatacak bir şeyi var." durumu hep.

17 mayıs 2000 de kopenhag'taydım.

(bkz: 13 mart 2016 ankara patlaması)

bir arkadaşımla oradaydım, benim sınavım çok kötü onunki çok iyi geçmişti. onun gülüşü çok güzeldi ben ise somurtuyordum, o mutluydu, orada kaldı ben ise keyifsizdim , otobüse bindim. ona toprak, bana hatıralar ve yaralar kaldı. aylardır kanayan ömür boyu sızlayacak yaralar.

kenan evren'in muğla üniversitesi'nde şu saçmasapan sözde öğrenci programına çıkıp idamları imzalarken ellerim titremedi dediğinde ve öğrencilerin bunu alkislamasinin haber olduğunda ben de oradaydım.

orada aslinda ogrenciler alkislayarak protesto etmisti fakat bunu yalaka program sunucusu carpitmisti.

76 yılda bir gelen 'halley kuyruklu yıldızı'n ankara üniversite'si rasathanesinden izlenebildiği son gece, yıl 1986.

bu hikayeyi anlatmadan geçemeyeceğim. 

liseden 4 arkadaş ailelerimize haber vermeden ankara üniversitesinin servisleri ile akşam saat 9 civarında gözlem evine geldik. dışarıda -20 derece soğuk, küçük bir odada perdeye yansıtmalı astronomi konulu bir sunum seyrettik. yaklaşık 15 kişilik bir gruptuk. teleskoba 5'erli gruplar halinde götürüyorlardı. ben son grubun, sonuncusu olarak gitmek istedim ki, rahat, rahat doya, doya seyredebileyim diye. gelene buyrun, gidene buyrun diyerek sona kalmayı başardım. kepler kılıklı bir adam son kişi olarak beni çağırınca kalbim duracak gibi oldu. cihazda nereye bakacağımı, ne göreceğimi tarif eden adamın sesi hala kulaklarımdan gitmez. cihazdan baktığımda gördüğüm boşluğu anlamsızca şekillendirmeye çalıştımsa da olmadı. sonra teknisyen çekil bakalım neden göremiyorsun diyerek önüme geçti. aklımın en kuytu karanlık köşelerine kadar giden ve yıllardır yankılanan: artık görmek imkansız, 76 yıl beklemen lazım. sözlerini duydum.

76 yıl...1986 + 76 = 2062 yılı

off, off, off...çok yaşamam lazım çok.

lütfen kimse sona kalan dona kalır yorumu yapmasın. aklıma geldikçe üzülürüm...

erasmus öğrencisi olarak bulunduğum seneye denk gelmesi büyük bir şans olmakla birlikte euro 2008 turnuvasında izlediğim maçlardır.

ikinci yarı gollerin geldiği kalenin orada, petr cech'in arka çaprazından izlediğim karşılaşma.

(bkz: 15 haziran 2008 türkiye çek cumhuriyeti maçı)

ve diğerleri

(bkz: 20 haziran 2008 hırvatistan türkiye maçı)
(bkz: 7 haziran 2008 türkiye portekiz maçı)

(bkz: sivas katliamı) çocuktum babamın dükkanına hediye yoğurt gelmişti. kalabalık babamın dukkaninin önünden geçip gidiyordu. 

sivas aziz'e mezar olacak diye bağırıyorlar.
kemik çerçeveli gözlük takmış bir adam çok gayretli bağırıyor.
otelle aramda 200 metre var yok ama kalabalık yüzünden gözükmüyor.

yangın başlamamış henüz.

yoğurdu aldım eve geldim. biz maç yaparken tepemizde helikopterler dolaşmaya başladı.

yoğurt alevi yoğurduydu. biliyor musunuz aleviler muhteşem yoğurt yapar sağolsunlar hala da babama hediye getirirler.

bize yoğurt hediye eden insanları yaktık. yazıklar olsun.

internetten sınıfta intihar şov!

sınava doğru tabi, stres de var. eğlenmek istedik. ben kayıda basacağım, bir koridorda meb'e yardırıp pencereden atlayacak arkadaş. atlayamayacağına karşı da "kolasına" (bkz: kola) iddiaya gireceğiz sözlü olarak. atlayacağı pencere de balkona çıkıyor tabi. neyse; ben kayıda bastım ve diyaloğumuzu yaptık, balkonu görmeyecek açıdan arkadaşı da pencereden atlattım, videoyu kesip aşağıya indik.

arkadaşı yere yatırdık tepe taklak bir şekilde. 2, 3 kat yukarısından arkadaşın göya düştüğü yere doğru bir falsoyla videoyu tekrar başlattım. arkadaş "ah, uh; bak nasıl da atladım. kolamı alıyım" dedi ve videoyu bitirdik.

olay bu!

ulan böylesine saçma salak bir video, o zamanın ciddiye alınan tüm online mecralarında ve bazı tv kanallarında manşetten verildi "kola için atladı" diye.

olm siz manyak mısınız lan?

millete sınav için camdan atlayacak kadar salak olmadığımızı, hadi onu siktir et bir "kola" için camdan neden atlayacağımızı anlatana kadar akla karayı seçtik. meb soruşturmasını açtı ama, uzaklaştırıldık.

"iddiayı kazandım, kolamı içerim" nedir be gevşek herif?

(bkz: irlandalı turistin esnafı dövmesi)

ben çalıştığım yerin mutfak camından olay olduğunu görmüştüm ama mevzunun bu olduğunu haberlerde görünce anlamıştım.

(bkz: 13 mayıs 2014 soma maden ocağı patlaması)

ne yazık ki oradaydım. bu meslekten birisi olarak, olayın vehametini daha ilk saatlerinde anlamış ve bir entry ile de belirtmiştim istemeden de olsa (bkz: #42724143)

olayın ertesi gününde bir sivil toplum kuruluşu ile olay yerine vardığımda, yaptığım mesleğin en acı taraflarından birisi yüzüme tokat gibi çarpmıştı. ne de olsa bu işin fıtratında vardı ölüm !

çok acı bir tablo. bir tarafta aileler, diğer tarafta ambulans sesleri, battaniyeye sarılı yaralılar, ölüler. inşallah bizimkisi değildir diye bakınan eş dost akrabalar.

düşünün bir kere; battaniyeye sarılı bir madenci, hayatını kaybetmiş. kapkara yüzüne bakıyorsunuz, önce bir umutlanıyorsunuz sizin yakınınız olmadığını anladığınızda. fakat 2-3 saniye süren bir umutlanma bu. madenci yakını bilir ki, içeriden ne kadar uzun süre çıkarılmazsanız, o kadar umut azalır.

bu umut ve aynı zamanda korku dolu bakışları o insanların yüzünde gördükçe, biraz daha nefret edersiniz mesleğinizden. nasıl da pamuk ipliği ile sarılıdır bu adamların hayatları.

ama ölmek onların kaderi di mi ?!

tam olarak orada olmasam da 11 eylül diyebilirim. o dönem çalıştığım şirket, "alliance consulting group", kuzey kulesinin 102. katındaydı.

ben o dönem boston bazlı bir dot-com şirketinin gateway computers tarafından satın alınma işlemine bakıyordum. boston bazlı şirketin teknolojisini, ölçeklenebilirliğini, iş modelini filan analiz etmek için zamanımın çoğunu boston'da geçiriyordum. her pazar gecesi boston'a gidip, cuma akşamı new york'a geri dönüyordum.

o hafta da yukarıda bahsedilen iş için boston'daydım. terör saldırısı gerçekleştiğinde hayat boston'da da durmuştu. bütün iş yerlerl, yüksek gökdelenler filan boşaltılmıştı. ben tabii ki new york'ta kimseye ulaşamadım. cep telefonları filan yoğunluktan dolayı çalışmıyordu zaten.

sonuçta bizim şirketten yaşları 25 ile 38 arasında değişen 7 genç insan hayatını kaybetti. hepsini az çok tanıyordum. ofiste normalde 35-40 kişi olurdu aslında, ama o gün havanın da güzelliğinden dolayı herkes biraz yavaş gitmiş işe.

zaten sonrasında da boston'da kaldım ve new york / new jersey sayfasını kapattım.

(bkz: 25 mayıs 2005 milan liverpool maçı

marmara üniversitesini yeni kazanmışım, ingilizce hazırlık okuyorum, bir grup geldi okula çat pat ingilizce bilenler arasında seçim yapıp şampiyonlar ligi finalinde çalıştırmak üzere stadyuma götürmüşlerdi, onlardan birisi de bendim. ilk yarı 3-0, maç sonucu 3-3, daha sonra penaltılar vs. bu efsane maçı canlı izlemenin dışında farklı anlamları da vardır bu maçın bende. dünyanın başka coğrafyalarından insanlarla ilk defa tanışmanın şaşkınlığı vardı, kendi halinde sıradan bir insanken, o gündem sonra yurt dışına ve başka insanlara karşı bir merak oluştu bende, öğrencilik yıllarında çalışarak ve sonrasında iş hayatı esnasında fırsat buldukça yurt dışına çıkmaya başladım, amerika ve avrupa dahil bir çok ülke gördüm. o gün oraya çalışmaya gitmeseydim böyle olur muydu bilmiyorum.