Eserleriyle Başarı ve Tatmin Sağlamalarına Rağmen İntiharı Seçen Ünlü Yazarlar

Ünlü yazarların hayat hikayeleri, içine kapanık ve yaratma güdüsüyle dolu bir ruh halinin nelere kadir olduğunun kanıtı niteliğinde.
Eserleriyle Başarı ve Tatmin Sağlamalarına Rağmen İntiharı Seçen Ünlü Yazarlar

“mutlu insanların hayat öyküsü olmaz.” umberto eco. 

türk ve dünya edebiyatına özgün eserler bırakarak adını ölümsüzleştiren fakat intiharı seçen şair ve yazarlardan bazıları şöyle:

virginia woolf (1882-1941)

Virginia Woolf ve babası Sir Leslie Stephen.

ingiliz romancı ve eleştirmen eşine yazdığı mektupta çıldırmak üzere olduğunu ve artık savaşmaya gücünün kalmadığını söyleyerek 1941 senesinde evinin yakınlarındaki bir nehirde cebine taşlar doldurarak intihar etmiştir. mektubun son cümlesinde “hiç kimse bizden daha mutlu olmamıştır” ibaresi yer alır. ölümünden on sene önce yazdığı bir mektupta ise havuzun dibinde olacağını ve üzerinde kırmızı balıkların olacağını söyler. kehaneti gerçekleşir. hüzünlü fotoğrafları onun içine kapanık biri olduğu izlenimini uyandırmıştı bende oysa virginia woolf yirmi sekiz yaşındayken ingiltere’nin en büyük savaş gemisine virginia bıyıklı, sakallı bir habeş prensi kılığında, kardeşi ve birkaç arkadaşıysa maiyet kılığında girip resmi bir törenle ağırlanmışlardır. bu olay ülkenin çok satan gazetesine çıkmış ve ingiltere’de mizah konusu olmuştur.

stefan zweig (1881-1942)

eserleri naziler tarafından yakılan avusturyalı yazar bu olaydan sonra ülkesini terk etmiş ve karsıyla birlikte ikinci dünya savaşı’nın yarattığı buhranı ve acımasızlıları yüreklerinde daha fazla taşıyamadıkları için uyku hapı içerek intihar etmişlerdir. incecik eserlerde yarattığı karakterlerin psikolojisini öyle gerçekçi bir gözlemle betimler ki karakterler yanı başınızda soluk alıp veren yahut omuz omuza yemek yediğiniz bir dost kılığında hayatımıza girer. özellikle olağanüstü bir gece’de tutku kavramına getirdiği bakış açısı, kahramanın heyecanlanmasını sağlayan bir yolu keşfettikten sonraki dönüşümü beni çok etkilemişti. romanlarının yanı sıra dostoyevski, tolstoy, mozart, chopin gibi yazar ve müzisyenlerin yaşamını kaleme aldığı biyografileri de vardır. 

“artık güneşin doğmasını bekleyecek gücüm kalmadı ama siz yine de doğacak güneşi mutlaka bekleyin.”


ernest hemingway (1899-1961)

nobel ve pulitzer ödülü sahibi amerikan yazar geçirdiği ruhsal bunalım yüzünden 1961 senesinde av tüfeğiyle intihar etmiştir. boğa güreşi tutkusu, avlanmayı, balık tutmayı, açık hava sporlarını sevmesi gösteriyor ki gözlem yeteneğini doğayla baş başa geçirdiği saatlerden kazanmış. üniversiteye gitmek yerine muhabirlik görevine başlamış ve gazetecilik yıllarında öğrendiği kuralların hayatı boyunca öğrendiği kuralların en güzelleri olduğunu, yazarlığı boyunca bu kuralları hiç unutmadığını söylemiştir. hayatını gezerek ve farklı dallarda aktif roller üstlenerek ve gözlemlerini yazarak geçirmiştir. orduda çalıştıktan sonra ambulans şoförlüğü yapmış, bir bomba yüzünden ağır bir şekilde yaralanmıştır. savaş yıllarında yaşadıkları, eserlerine ilham kaynağı olmuş.

vladimir vladimiroviç mayakovski (1893-1930)

rusyalı şair, oyun yazarı ve film aktörü. ailesini sscb hükumetine emanet ettiğini söyleyerek bir otel odasında intihar eder. son şiiri “elveda dost, elveda”yı damarını açarak kanıyla yazmıştır.

“anacağım, kardeşlerim, yoldaşlarım bağışlayın beni. iş değil bu, biliyorum kimseye de öğütlemem ama benim için başka bir yol kalmamıştı.”

nilgün marmara (1958-1987)

1958 yılında istanbul'da doğmuş ve 13 ekim 1987'de yaşamına son vermiş kıymetli şairdir. erken ölümü yazın dünyası için ciddi bir kayıp olmuştur.
eserleri: daktiloya çekilmiş şiirler, metinler, kırmızı kahverengi defter ve sylvia plath'ın şairliğinin intiharı bağlamında analizi'dir.

daktiloya çekilmiş şiirler isimli kitabında yer alan şiirleri şairin 1977 ile 1987 yılları arasında yazdığı şiirlerinden oluşmaktadır. şairin, on dokuz yaşında yazdığı şiirlerinden 1987 yılının mart ayına kadar yazdığı şiirleri arasında yapılan okuma yolculuğunda, kaleminin geçirdiği evreleri görebilmek okuyucu açısından keyifli bir deneyim olmaktadır.

yukio mişima (1925-1970)

kendini, kendi hayatıyla ilgili çelişkileri unutmak için dış dünyasındaki çelişkileri gözlemlemeye ve bunlarla savaşmaya adamış ünlü japon yazar.

hukuk okuduktan sonra bir süre maliye bakanlığında memurluk yapmış, yayımlanan ilk kitabı olan bir maskenin itirafları'nın gördüğü ilgiden sonra kendisini tamamen yazarlığa adamıştır. 1970 yılına kadar, bir çok edebi roman, öykü, deneme ve edebiyat eleştirileri içeren yazı kaleme almıştır. ününün doruğundayken kameraların önünde yaşamına son vermiştir.

henry miller - reflections on the death of mishima, marguerite yourcenar - mishima ou la vision du vide kitabında mishima'nın intiharını konu almıştır.

sylvia plath (1932-1963)

Ted Hughes ve Sylvia Plath

çocukluğundan beri süre gelen duygusal iniş çıkışlarının ve sonrasındaki kronik depresyonunun vermiş olduğu ruh halini şiirlerine son derece derin yansıtabilen şair ve yazar.

duygusal zekasının da vermiş olduğu özel yetenekle edebiyat dalinde burs kazanarak eğitimini cambridge üniversitesi'nde tamamladı. derken, üniversitede tanıştığı ingiliz şair ted hughes'la evlenip iki çocuk dünyaya getirdi.
esasen, tüm her şey ted hughes ile olan evliliğinden kaynaklanmaktaydı. ted, sylvia'yı anlamaya çalışsa da hiç bir zaman tam olarak anlayamadı ve tam olarak sahip çıkamadı. sylvia'nın zaman zaman içine kapanık ve zaman zaman ortaya çıkan depresyon ataklarında destek olmak yerine sylvia'yı başka kadınlarla aldatarak sylvia'nın ölümünü hazırlamış oldu.
bu duruma daha fazla katlanamayan slyvia plath, ted ile olan evliliğini sonlandırdı.
boşanmanın ardından çocuklarını yanına alıp tesadüf eseri irlandalı ünlü şair william butler yeats'in evine taşınan sylvia, bir kaç sene sonra çocuklarını odalarına kapatarak, mutfak gazı ile intihar etti.

sylvia plath'ı ve ruh halini anlamak için şiirleri ve özellikle sırça fanus eseri okunmalıdır.

david foster wallace (1962-2008)

türkçeye çevrilmesi çok zor ve bir o kadar da elzem olan, infinite jest kitabının dahi yazarı... sanıldığının aksine dfw this is water'da bahsettiği intihar şekli gibi başından vurarak değil, kendini asarak intihar etmiştir, dolayısıyla zihninin kötü efendiliği değildi problem.

ailesinin de ölümünden sonra açıkladığı gibi klinik depresyon hastası olan yazar, uzun süre çektiği acılara artık dayanamadığı için intihar etmiş. bu hissiyatı hiç bir zaman anlayamadım açıkçası, ta ki infinite jest kitabında klinik depresyon tasvirlerini okuyana kadar. bir örnek verecek olursak:

"fiziksel acı sahibi bir kişi, bu acı dışında herhangi bir şeye dikkatini veremiyorsa (acı içindeki insanların bencil olmasının ve etraflarında bulunmanın rahatsız edici olmasının ardındaki büyük neden), klinik depresyondaki bir kişi etrafındaki herhangi bir nesneyi ya da kişiyi, kendisini saran ve her bir hücresini sindiren bu acıdan bağımsız olarak algılayamaz bile. her şey problemin bir parçasıdır, ve de çözümü yoktur. tek kişilik bir cehennemdir."

bu kadar büyük bir adamın bir hastalık yüzünden kendini öldürecek seviyeye gelmesi büyük bir trajedi gerçekten.

sadık hidayet (1903-1951)

ilk intihar girişimini 25 yaşında marne nehri'ne atlayarak gerçekleştiren ve bu olaydan "köprü altında sevişen çiftin" suya atlamasıyla kurtulan modern iran edebiyatı'nın önde gelen yazarı. kör baykuş gibi daha nice kitaplar üretebilecekken nedense intihar hep hayatında, aklının bir köşeninde yer edinmiş ve ölüme olan bu tutkusunu ilk intiharından tam 23 yıl sonra bu kez kimsenin onu kurtaramıyacağı hesabıyla paris'in havagazlı bir apartman dairesinde hava alabilcek tüm yerleri kapatıp gazı açarak, temiz giyimi, traşlı yüzü ve kül olmuş notlarıyla karşılamış... 

türkçeye çevrilen eserleriyle idare ettiğimiz bu usta yazarın okuyucularının unutmaması gereken bir ayrıntı da köprü altında sevişen çift ve bu çiftte minnet borcumuzun olduğudur. sadık hidayet'in yaşamla ölüm arasında geçen 23 yılında ürettiği eserleri bir nevi onların sayesinde okumaktayız.

romain gary (1914-1980)

asıl adı roman kacew'dir ve 1914 yılında moskova'da dünyaya gelmiş biraz kazak, biraz tatar biraz da yahudidir. 14 yaşında annesiyle fransa'ya göç edip nice şehrine yerleşmiştir. ilk romanı 1945'te yazdığı, türkçemize "polonya'da bir kuş var" şeklinde çevrilmiş "education europeenne"dir. kendisi diplomat olduğundan birçok güzide şehirde yaşama olanağı bulmuştur (sofya, la paz, new york, los angeles). 1948'de "le grand vestiaire"i, 1956'da ise goncourt ödülüne layık görülen "les racines du ciel" (cennetin kökleri)'ni yayınlamıştır. los angeles'da konsolos iken jean seberg ile evlenir, bu dönemde iki film çeker, senaryolar yazar. 1961'de diplomasiyi bırakır. 1979'da jean seberg'in ölümüyle yıkılır. 1980'de kendisi de paris'te intihar eder. ardında bıraktığı mektupta, 1975 yılı goncourt ödülünü alan "la vie devant soi" adlı romanı kendisinin yazdığını, yani emile ajar'ın ta kendisi olduğunu söyler.

Tek Kelimeyle Duygulara Tercüman Olabilen Almancanın 10 Harika Kelimesi

Bıkıp Usanmadan Bütün Kitapları Teker Teker Okunası Yazarlar