Etrafımızda Sıradan Gözüken Her Şeyin Ardındaki Anlamı Çözmenin Diğer Adı: Göstergebilim

Filmlerin altında anlam aramaya kadar giden ve öncülüğünü Roland Barthes'ın yaptığı bu disiplin, iletişim kurma adına ufuk açıcı ve sorgulayıcı nitelikte.
Etrafımızda Sıradan Gözüken Her Şeyin Ardındaki Anlamı Çözmenin Diğer Adı: Göstergebilim
iStock

göstergebilim, etrafınızdaki olguları, sözcükleri, sağduyuyu; kısacası her şeyi gözlemlerken, sıradan gözüken her şeyin ardındaki, anlamları çözmek, onların ifade ettiği ikincil anlamları da görmektir. aslında her şeyin ideolojik referansları olduğu savı, marxist perspektifinden, roland barthes'in göstergebilime kattığıdır. dışarı yansıttığı kodlarla iç dünyası arasındaki mesafeyi kapamak göstergebilimci için ayrıca önem taşır. (bkz: roland barthes)


ch. s. peirce, saussure, husserl gibi göstergebilim öncüleri aristoteles’in şeylerin isimlerinin o şeyleri aynen yansıttığını öne sürdüğü dil kuramını yadsırken telaffuzun şeyi (gösterileni) gösteren ve şeyle alakasız, keyfî bir ses birimi olduğunu iddia ettiler. göstergebilim bir bakım imgelem ve şeylerin arasındaki ilintiyi koparırken platon’un idealar evrenindeki gibi bir tür “gönderge” den bahsederek dili aşağıdaki şekilde sistematize etti:

1. dil bir göstergeler sistemidir ve bu sistemde önemli olan anlamla işitim imgesinin birleşimidir.

2. dil, kavramları belirten bir göstergeler sistemidir.

3. dil, bütün bölümleri zamandaş dayanışmaları bakımından ele alınabilen ve alınması gereken bir sistemdir.

4. dil, bütün öğeleri dayanışık birinin değeri yalnızca öbürlerinin de zamandaş varlığından doğan sistemdir.

5. dil, kendi düzeni dışında düzen tanımayan bir sistemdir.

6. bir öğeyi yalnız belli bir sesle belli bir kavramın birleşimi olarak ele almak büyük bir yanılsamadır.öğeleri bütünden ayırarak değil bütünden yola çıkıp çözümleme yapılarak sistem incelenmelidir.

7. dil, bir değerler sisteminden başka bir şey değildir.

özellikle 6.önerme yapısalcılığın temelini oluşturur.bu önermelerden çıkan temel meseleler dil göstergesinin özellikleri, dil-zaman ilişkisi, dil-değer ayrımı, dil-söz ayrımı dil-yazı ayrımı gibi meselelerdir.


vericinin belirli kodlar göndermesi, alıcının bu kodları açması esasına dayanır

alıcı bu kodları üç şekilde okur

1. egemen okuma: vericiye yüklenen ideolojilerin, sorgusuz sualsiz bir biçimde nasıl algılanması
isteniyorsa öyle algılanmasıdır.

2. müzakereli okuma: metinden gelen mesajları direkt kabul etmez, eleştirel yaklaşır. alt metindeki
mesajları çözmeye çalışır. toplumdaki entelektüel insanlar bu okumayı yapar.

3. muhalif okuma: direkt mesajı reddediyor. egemen mesaja, negatif ve muhalif bir duruşu vardır.

örneğin; hükümet aleyhine çıkan ses kayıtlarına egemen okuma sorgusuz sualsiz ‘bu bir komplodur.’ diyerek yaklaşır, müzakereli okuma alt mesajları çözmeye çalışırken, muhalif okuma ise hiç okumaz.


bu yaklaşıma mesafeli olan bir hocamız anlatmıştı

new york'ta ünlü bir yönetmenin filmi izleniyor.
sonra filmin görüntülerinin göstergebilimsel çözümlemesi yapılıyor.
yok efendim filmin son sahnesinde kuşların havalanışı özgürlüğü simgeler falan filen diye.
sonra yönetmeni çağırıyorlar konuşmacı olarak.
ona söylüyorlar bu tespitleri.
adam da diyor ki "sormayın sabahın köründe o kuşları parktan kovalamak için o kadar çok çabaladık ki... ama bir türlü başaramadık. girdiler görüntüye ister istemez."

bu yaklaşımla çalışanlara saygım sonsuz. metinlere yönelik bir farkındalık yarattığı muhakkak.

ancak enformasyon çağında kullanıcı türevli içerik bu derece yoğunken hem izleyiciyi hem de üretim aşamasını görmezden gelen metin okumaları saçma geliyor.