Fotoğraf Gibi İnanılmaz Gerçekçi Resimlerin Ortaya Çıkarıldığı Bir Akım: Hiperrealizm

Hiperrealizm, özellikle 60'lı, 70'li yıllar Amerikasında ortaya çıkarılan eserlerde sıkça rastlanabilecek olağanüstü bir gerçekçiliğe sahip akım. Baktığınız eserin uzun süre fotoğraf mı yoksa resim mi olduğunu anlamakta zorlanacağınız bu akım, sahiden de insan yeteneğinin sınırlarının uçsuz bucaksız olabileceğinin bir kanıtı gibi.
Fotoğraf Gibi İnanılmaz Gerçekçi Resimlerin Ortaya Çıkarıldığı Bir Akım: Hiperrealizm
Görsel: Mike Dargas


hiperrealizm, postmodern ve hatta daha da ötesi, çağdaş sanat dalları içerisinde nitelendirilebilecek 1970-80'ler dönemlerinde; bir takım amerikalı ressamların, fotoğraf gibi çizdikleri resimleri barındıran sanat türü.

şöyle ki; bu ressamlar, örneğin bir mağazanın vitrinini, birkaç saat içerisinde belli bir açıdan çekilebilecek, ve her türlü ışık yansımasını dahi detaylı olarak yansıtabilecek şekilde bir resim çizerler ve siz de bakıp oha falan olur, "yahu bu fotoğraf mı, resim mi; ne kadar da hiperrealmiş doğrusu" dersiniz. böyle de bir akımdır işte, hiçbir şekilde de, "sanat akımı kardeşim bu, öyle mi anlatılır" tarzı bir tepkiye cevap verilecek kadar ciddiye almamdır. marmaris'te de, insanların, plajların, fotoğraf gibi resimlerini çiziyorlardı, simit parasına satıyorlardı.

mike dargas, bu akımın çok büyük temsilcilerinden birisidir, hepsi birbirinden gerçekçi müthiş resimleri var

hayran olmamak imkansız.

akımın, resimde en bilinen türk temsilcilerinden biri ise taner ceylan'dır


hiperrealizm akımının, hayranlık uyandırıcı kadar kusursuz bulunmasının yanı sıra eleştirilmesi de söz konusu

sanatçının resmimleme ve renklere, detaylara hakim olma yönünden becerisini ve özellikle de azmini, sabrını ortaya koyabilir, bu açıdan bir hayranlık yaratabilir ama şahsen bana amelelik gibi geliyor bu yaklaşım. şimdi, bir eseri güzel yapan gerçekliğe olan yakınlığı değil, özgünlüğüdür, vuruculuğudur, heyecan yaratması, duygulara hitap etmesidir, estetiğidir. daha birçok etken sayılabilir. misal, rembrandt bu kadar büyük yapan realist yaklaşımı değildir. ışığı kullanmadaki maharetidir. fırça tekniğindeki benzersizliği ve tabii ki öncülüğüdür. detay konusunda tablolarında yarattığı dengedir. ya da norman rockwell. canı isterse realizmin bokunu çıkarıp, suyundan ayıklayacak kadar yetenekli bir adamdır ama bu kadar büyük olmasının sebebi yarattığı karakterlerin yaşadığı toplumu, tiplerinden, ifadelerinden, kılık kıyafetine, tercihlerine, tepkilerine kadar birebir yansıtması, eserlerine bakan insanların içini ısıtmasıdır. kullandığı renklerdir, vurgulardır, ışık ve gölge dengesidir.

ayrıca, canım çok realist bir eser istese, duvarıma realist bir tablo yerine direk fotoğraf asarım. fotoğrafa o kadar yaklaşma çabasına girdiğin anda fotoğrafın çakmasını yapmış olursun sadece. zerre kadar keyfi yok bence.

bu akım, realizmin de post realist hali. olanı olduğu gibi gerçeğe en yakın şekilde yansıtan sanat akımı. bireysel sanat görüşümün sevgili tarafına dahil edemediğim akım aynı zamanda.

yorumlarım akademik görüşten, profesyonellikten ve objektiflikten tamamen uzak olup kendi bireysel düşüncemi yansıtır; bunu belirteyim öncelikle.

benim sanat anlayışım içindeki sanatçı, gerçeği birebir yansıtan olamıyor. o kişiyi sadece yetenekli olarak görebiliyorum. kendinden bir şey koymamak, koyamamak, özgün bir ürün çıkaramamak, hepsini kapsayacak bir kavramla yaratamamak bence o kişiyi sanatçıdan ziyade uygulayıcı konumuna sokuyor.

tasarımcı olmak ve terzi olmak aynı şey değildir. biri yaratır biri uygular. uygulayana iyi bir terzi deriz, başarılı bir terzi deriz. sanatçı demeyiz. orda onun gibi bir ayrım var bana kalırsa.

sanat çevreleri bunu bir sanat akımı içine dahil ettiğine göre uygulayıcısı da sanatçı oluyor ama benim ruhuma dokunmadığı ve sanatın beni kucaklayan hem estetik hem duyusal hazzından yoksun olduğu için ben sevmiyorum.

hiperrealizm istiyorsam fotoğraf var. fotoğraf bir sanat mesela. sanatçı bütün yeteneğini katıyor oraya. aynı yeri farklı fotoğrafçılar farklı bir yermiş gibi yutturabilir bize. bu özgünlüktür. ben bunu arıyorum estetik hazzın yanısıra.

hiperrealizmde gerçek var, aynısı var. eee, yani? bu sanat değil ki; bu yetenek.
gerçekçilikten son derece uzak, fırça darbeleri belirgin bir rönesans ressamı beni duygudan duyguya atarken hiper realistler bende zerre duygu uyandırmıyor. “aaa aynısını yapmış hakikaten diyorum. balmumu heykel ya da fotoğraf gibi.”

ben kim miyim? hiç kimse. 

akademi eğitimim de yok profesyonel bilgim de. ben izleyiciyim, tüketiciyim. ama beğendiğimi alıp, beğenmediğimi dışlama tasarrufuna sahibim. benim sanat arşivimde hiperrealizmin yeri yok.

Bu içerik de ilginizi çekebilir