Goethe'nin Hayatının 60 Yılını Harcadığı Gerçek Bir Karakter: Dr. Faust

Goethe'nin ünlü romanı Faust'ta anlatılan Dr. Faust karakteri, gerçek hayatan esinlenilen bir karakter.
Goethe'nin Hayatının 60 Yılını Harcadığı Gerçek Bir Karakter: Dr. Faust

gerçek hayatta yaşamış olan doktor faust, 15. yüzyılın sonlarında ingostadt şehrinde doğmuştur. söylediği yalanlarla, anlattığı abartılı hikayelerle ve gelecek hakkında yaptığı tahminlerle kimi zaman halkı korkutan, kimi zamansa eğlendiren bir kimsedir. çok büyük bir büyücü olduğunu iddia etmiş ve isa’dan beri mucizeler yaratabilen tek kişinin kendisi olduğunu söylemiştir. ayrıca bir ölüyü de dirilteceğini halka açıklamış; fakat her hatırlatışta daha hazır olmadığını belirterek bu iddiasını gerçekleştirmeye çalışmaktan kaçınmıştır. 16. yüzyılda oldukça yaygın olan şeytan korkusu nedeniyle; sürekli kehanetlerde bulunan ve yemeğini yerken yanından köpeğini eksik etmeyen (o dönemde, şeytanın köpek şeklinde insanların yanında gezebildiğine dair bir inanış da mevcutmuş) faust, yavaş yavaş halkı huzursuz etmeye başlamış ve sonunda yöneticiler tarafından sürgün cezasına çarptırılmıştır. nerede ve hangi tarihte olduğu ya da olup ölmediği hakkında bir bilgi mevcut değildir.

tüm bu ilginç özellikleri sayesinde efsaneleştirilen faust, tamamen alman kültürüne ait olan tek mitik karakterdir. faust hikayesini konu alan ilk kitap johann spiess tarafından 1587’de yazılmıştır. bu ve benzeri ön altı kitap almanca’da volkbucker adı verilen popüler kitaplar kategorisine sokulur. volbucker’deki faust; doğayı kontrol etmek isteyen, bilgiye aç, kötü, çıkarcı, şaklaban, zavallı ve gülünç bir karakterdir. amacına ulaşmak için şeytanla anlaşır ve sonunda şeytanın tuzağına düşer. dönemin protestan yazarları da bilgiye olan açlıklarından ötürü karşı oldukları hümanistleri, öğrenme arzusunun kurbanı olan faust’u örnek göstererek eleştirmişlerdir.

faust’un öyküsünün almanya sınırları içerisinde kalması kısa sürmüş, hikaye hızla avrupa’ya yayılmış ve tiyatroya aktarılmıştır. özellikle ingiltere’de gerçekleşen tiyatro uyarlamalarında faust karakterine yüklenen olumsuz nitelikler hafifletilmiş ve bunların yerine bazı erdemler bahsedilmiştir. bu uyarlamalardan en önemli olanıysa christopher marlowe’un 1592’de yazdığı dr faustus’tur.

faust, almanya’da da tiyatroya aktarılmış ama 18. yüzyıl almanyasında tiyatronun yasaklanması nedeniyle sahnelerde uzun süre kalamamıştır. bu sırada fransa’da yaşanan siècle de lumières’in almanya’daki en önemli temsilcilerinden biri olan gotthold ephraim lessing de faust üzerine bir kitap yazmış ve bu karakteri tam anlamıyla yücelten ilk edebiyatçı olmuştur. bu noktada lessing’in goethe ve dönemin diğer önemli düşünürlerini büyük ölçüde etkilediğini belirtmemiz ve ardından johann wolfgang von goethe’nin faust’una geçmemiz gerekir.

goethe, faust’la ilk kez çocukken izlediği kukla tiyatrosunda karşılaşmıştır. ardından okuduğu volbucker ve faust’tan bahseden şarkılarla (zamanla bu karakter alman kültürüne iyice yerleşmiştir) konuya olan ilgisi iyice artmış ve öğrencilik yılları sırasında eserini yazmaya başlamıştır. sturm und drang’ın etkisinde olduğu dönemde yazdığı bu bölümlerde (1770-1775) romantizm akımı kendini hissettirir. aslında yazdıklarını urfaust (ilkel-faust) ismiyle bir kitap haline getirmiş; fakat yayınlamamıştır (19. yüzyılın başlarında fikrini değiştirip kitabının bu halini de yayınlayacaktır). artık faust genç bir şarlatan değil, evrenin sırlarını öğrenmek isteyen yaşlı bir bilgindir. bu hikayeyi işleyen eserlerde farklılık gösterdiği için; urfaust’taki (ve goethe’nin yazacağı diğer faust kitaplarındaki) mephistopheles - faust anlaşmasından bahsetmekte de yarar var: tanrı’yla faust’u baştan çıkarabileceğine dair iddiaya giren mephisto, faust’un yanına gelir. bilgiye duyduğu açlığın dinmeyeceğine ve dünyadaki hiçbir şeyin onu doyuramayacağına inandığı için şeytanla anlaşma yapmayı faust ister. bu dünyada mephisto onun her istediğini yapacak; fakat sonunda yaşadığı mutluluklardan tatmin olursa ruhu mephisto’ya hizmet edecektir.

faust’un son halindeki birçok bölüm, daha basit halleriyle urfaust’ta da bulunur: kitap, faust’un ünlü monoloğuyla başlar, ardından büyü kitabını açan faust macrocosmos işaretini görür ve doğanın yaratıcı gücüne ulaşmaya çalışır. başaramaz. yeryüzünün ruhuna ulaşmayı dener, bu sefer başarılı olur ama ruh, olumlu olduğu için onunla konuşmayı reddeder. daha sonra yaşlı faust’un gençliğini simgeleyen öğrencisi wagner’le diyaloğu gelir. goethe, burada üniversite sistemini ve ona verilenle yetinen üniversite öğrencilerini eleştirir. ardından mephisto gelir, o da wagner’le konuşur ve öğrenme aşkını yok etmeye çalışır. sonra mephisto ve faust bir hana gider. goethe bu kısımda da üniversite öğrencilerinin hayatını alaycı bir dille aktarır. o ana kadar yazılmış ve bilinen tüm faust hikayelerinin han sahnesinde masadan şarap akıtan faust’ken, urfaust’ta bunu mephisto yapar. böylece göz boyayıcı sihirler yapan şarlatanlık özelliği mephisto’ya aktarılmış olur. bu sahnenin ardından margeritte trajedisi gelir ki bu kısım tamamen goethe tarafından yaratılmıştır. trajedinin sonunda margeritte olur ama sonrasında ne olduğu açıklanmaz ve urfaust bu şekilde biter. (goethe’nin gençlik yıllarında, çocuğunu öldürdüğü için asılan susane margaretha brandt’ın infazına tanık olduğu ve kadının savunmasında içine giren şeytan nedeniyle bu cinayeti işlediğini itiraf ettiğini de belirtmek gerek)

faust’la ilgili çalışmalarını sürdüren ve yaptığı italya yolculuğu sırasında klasisizmden oldukça etkilenen goethe, 1790 yılına geldiğinde yazdıklarını faust ein fragmeit (parçalar halinde faust) adıyla yayınlamıştır. sturm und drang’a tamamen sırtını döndüğü bu kitapta urfaust’a üç yeni sahne eklemiştir: bunlardan ilki; faust-mephisto ve mephisto-wagner arasında geçen iki diyaloğun bağlantısını kuvvetlendirmek için yazdığı, faust ve mephisto arasında geçen yeni bir diyalogdur. ikincisi; cadının faust’u gençleştirdiği ve faust-margeritte trajedisini daha anlamlı kılan sahnedir. üçüncüsüyse; goethe’nin büyücülük konularıyla alay etmek için eklediği mağara ve orman sahneleridir. bunların yanı sıra, han sahnesinde kimi değişiklikler yapmış ve kitabın sonundaki margeritte’in olduğu kısmı atarak eserinin bitişine belirsiz bir hava katmıştır.

goethe, bu kitabın ardından faust üzerinde çalışmaya ara vermiş; fakat dönemin en önemli düşünür ve şairlerinden biri olan, dostu friedrich von schiller’in baskısıyla tekrar bu proje üzerine çalışmaya başlamıştır. (schiller’in 18 ve 19. yüzyıl alman edebiyatı’nda görülen ve goethe’nin nefret ettiği romantizm akımının da en büyük temsilcisi olduğunu belirtmekte yarar var) nitekim 1808 yılında faust’un şu an elimizde olan ilk kitabı yayınlanmıştır. goethe, eserine shakespeare’e duyduğu saygıyı göstermek için tiyatro sahnelerini ve mephisto’nun neden faust’a geldiğine açıklık kazandırmak için de tanrı-şeytan arasındaki iddia sahnesini eklemiştir. goethe, bu ilk kitap için « küçük dünyaya (microcosmos) yolculuk » sözünü de kullanır.

çünkü 1831’de (ölümünden bir yıl önce) kusursuz hale getirmeyi başardığına inanıp yayınlayacağı faust’un ikinci kitabının konusu da « büyük dünya’ya (macrocosmos) yolculuk » olacaktır. bu kitapta faust antik yunan’a gider ve truvali helen’le evlenir. bu evlilik, goethe’nin ideali olan alman-antik yunan uygarlıklarının birleşimini simgeler. ancak bu ideal, oğulları euphorion ve ardından da helen’in ölümü nedeniyle gerçekleşemez. sonrasında faust almanya’ya geri döner, kusursuz bir toplum yaratmak için çalışır. öldüğündeyse şeytani hayal kırıklığına uğratacaktır.

goethe’nin 60 yılını harcadığı faust karakteri, filozofun trajedisini anlatır.

friedrich nietzche’nin ubermensch’idir (üstinsan).

johann wolfgang von goethe’nin alter egosudur.