Günde 200'den Fazla Hap İçerek Ölümsüzlüğe Ulaşacağına İnanan Bilim İnsanı: Ray Kurzweil

Teknolojik tekillik ve ölümsüzlük konularına aşırı takan Amerikalı bilim insanı, mucit Ray Kurzweil ve düşündükleriyle ilgili birtakım bilgiler.
Günde 200'den Fazla Hap İçerek Ölümsüzlüğe Ulaşacağına İnanan Bilim İnsanı: Ray Kurzweil

kendimi bildim bileli singularity (teknolojik tekillik) kavramına kafayı takmıştır ray kurzweil.

bu konuda verdiği vaazları gerçekçi buluyorum; nöroloji gibi ilintili bilimlerdeki paralel gelişmelerle desteklenmiş bir yapay zeka devrimi sonrası yaşam bizim için sadece ileri bir dönem değil, anlaşılamayacak, tahayyül edilemeyecek kadar farklı bir dönem olacak. zira hayatın her alanında, meşhur "what is it like to be a bat" bilinmezliğini "üstün yapay zeka gibi dünyayı algılamak nasıl birşey" için yaşayacağız. ve tabii ki bu zamanla kapatacağımız bir aralık değil, zira bir kez üstün bir zeka yarattın mı, gelecekteki tüm buluşları -daha kapsamlı bir zeka/bilinç dahil- bu yapacak, bizim gerçekliğimizle bu yeni gerçeklik arasındaki fark hızlanarak artacak. din, sanat kavramı, erdemler, ölüm korkusu, mizah anlayışı, merak, kısacası insanı insan yapan her kavram değişir, bu bilincimizle tahayyül edemeyeceğimiz yeni kavramlar, yeni gerçeklikler eklenebilir. what iş it like to be anything, what iş it like to be everything?

yalnız bunların ne zaman olacağı konusunda kurzweil fazla coşuyor. öyle dediği gibi 20-30 sene falan biraz zor. olay sadece hesap gücünden ibaret değil, uygun algoritmaların bulunabilirliği meçhul. üstüne beynin yapısını anladıkça şimdilik cevaptan çok soru işareti doğuyor (eskiden bir nöronu akım thresholdlarıyla modellemenin yeterli olacağı düşünülüyordu ama aktivite sadece aksomlardan geçen elektrik akımlarından ibaret değilmiş). gerçi o da son zamanlarda akıllandı. artık kafadan ölümsüzlüğe ulaşmak yerine nanobotların uygulanabilirliğinin daha önceden geleceğini, dolayısıyla önce insan ömrünün uzayacağını, ai kısmının sonra yavaş yavaş geleceğini filan söylüyor.

amcamın psikolojisini anlamak zor değil. 69 yaşına gelmiş. insan zekasının veya daha üstün bir zekanın modellenip, organik vücudun limitlerinden kurtarılacağı günü bekliyor, yani olumsuzluğu. tam bu teknolojileri geçmeden önceki gün ölmek; tarihin o güne kadarki kısmının son sayfasının son satırına yazılıp da yeni ve ebedi bir kitaba geçememek felaket gıcık edici bir his olsa gerek. tedavisi keşfedildikten sonra kanserden ölen son insan olmak gibi, barış antlaşması imzlanmadan önce öldürülen son asker olmak gibi. ama bin kat daha kötüsü, ne de olsa hastalıkların, savaşların ardında yatan dünya az çok eskisine benziyor.

bu yüzden de inat etmiş ölmemeye, her gün 200 küsür vitamin mineral hapı alıyormuş. 200 vitamin içeren hap değil ha, ayrı ayrı o kadar tablet. sırf bunları günde 3 ogün organize etmesi için bir işçi tutmuş. zaten parası bok, en kötüsü bunlar birşeye yaramayacak, ölüp gidecek ama ya tutarsa.

bence bu işin en mantıklı yolu cryogenicse gömsünler bütün parayı. bildiğim kadarıyla bu dondurma müessesinin tutmamasının nedeni, donan suyun genişleyip hücreleri patlatarak taşmasıydı. hücrelerin içine resmen antifriz gibi birşey koyarak bu sorunu çözmeye çalışıyorlar. yılda 50 trilyon dolar harcayıp dondurup çözmeyi başarın abicim, sonra kapat beni 500 seneliğine, hiçbir alanda tek kuruş araştırmaya harcama istersen, borçlarını öde. benim için hava hoş, eninde sonunda çözeceksin.

işin kötüsü bence kurzweil'dan geçti bu iş, öyle ik üç seneyle değil epey bir farkla kaçıracak. onun yerine şanslı enayiler biz olacağız: singularity'den önce ölen son nesil. sonsuza kadar yapay doğal her türlü zeka bizle taşak geçecek, masallara konu olacağız, turist atraksiyonu haline geleceğiz.

neden bu kadar ölümsüzlüğe kafayı taktığını anlamak için transcendent man adlı belgesele bir göz atmak yeterli. erken yaşta tam babası ile iletişim kurmaya başladığı zaman babasını kalp sorunu nedeniyle kaybetmesi ve babasından miras kalan nendenden dolayı geçirdiği kalp amelyatı, bu konuda oldukça ip üçü veriyor.

singularity aslında gerontolojinin ulaşmak istediği bilimsel hedefi(şu an için insanını yaşlanma sürecini yavaşlatmak) alıp üzerine nanobiyoloji ekliyor ve sonunda insan evrimini (kısmı) makinalşarak tatmamlıyacağını söylüyor. bu durumun 3 aşamada olacağını ilk aşamanın hayat beklentisini uzatmak olduğunu bunu nanbotların takip edeceğini ve son olarak da kısmı robotlaşma ile tamamlanacağını idda ediyor.

bu iddasını da moore yasası ile açıklıyor. kısaca ,şimdiye kadar ki bilgisayar (bellek ve işlemci) kapasitesindeki artış eksponansiyel ve bu artış önümüzdeki 30 yıl içinde bu hızla artmaya devam edecek(doyum noktası nerde bilmiyoruz tabi). kurzweil'e göre bu sayede 30 yıl sonra hesaplayamadığımız her şeyi hesaplayacak çözemdiğimiz bir çok sorunu çözeceğiz.

kurzweil kanımca oldukça iyimser. her ne kadar yaşlanma konusunda şu an 20 yıl önceye göre çok daha bilgili olsak(artık nedenleri biliyoruz) da , nörobilim çok yavaş ilerliyor(beyini modellemek hala bilimkurgu). dolayısı ile bizi biz yapan beyinde her hangi bir sorun çıkarsa nasıl düzeltileceği konusunda hala bir çok üçü açık soru var. ayrıca her ne kadar yaşlanmanın nedenlerini bilsek de, bu onlara etki ettiğimizde nelerin bozulacağını bilebileceğimiz anlamına gelmiyor.

en önemlisi kurzweil çok büyük bir noktayı kaçırıyor. kurzweil sayısalcı, dolayısı ile biyoloji tabanlı bilimlerin nasıl ilerlediği hakkında hiç bir fikri yok. bazen bu bilim bir matematikçiye kafayı yedirdecek bir metodoloji ve yavaşlıkta hareket edebiliyor. deneylerin sonuçları oldukça fazla parametreye bağlı, yavaş ve modellemeleri çok primitiv olabiliyor. kısaca bu bilimler eksponansiyel falan ilerlemiyor. sen bu insanlara istediğin kadar hızlı bilgisayar ver adam effektiv programlama ya da matematiksel modelleme konusunda eksiğinden asla beklenilen hızda sonuç veremiyecek. disiplinler arası çalışmalar için çok daha fazla ara elemana ihtiyaç var(mesela bıomatematik) ama bu eksik yeni farkedildi ve aranın kapanması ve disiplinin oturması ve ürün verebilmesi için 30 yıldan fazlaya ihtiyaç olduğunu gayet rahat söyleyebilirim.(gerçi bu singülarity adamları tüm paralarını bu işe yatırıyorlar ve bilim parayı sever. gene de 30 yıl çok gerçekçi değil). peki 30 yıl içinde bu singularity olmazsa ne olcak, ek plan tabi ki cryonics.

ben maddi (bunlara şu an hayatta para vermem) olarak değil ama manevi olarak kurzweili destekliyorum(bir bilimkurgu fani olarak). neden diye sorulursa. bu adam, karizmatik saygı gören ve söyledikleri dinlenen bir insan. ayrıca para parayı çeker dolayısı ile bilimi hızlandırabilecek biri varsa, bu adam o tanıma gayet uyuyor. bundan bin yıl önce fantazi olan, son yüzyılda bilimkurgu(bilimsel temellendirilebiliyor) olan bir emeli sınır bilim haline getirmeyi başardığı için de manevi desteği hakediyor.

"Singularity" kavramını daha iyi anlayabilmek için, Kurzweil'in 2005 yılında yaptığı bir TED konuşmasını izleyebilirsiniz.

Video, Türkçe altyazılı olarak izlenebilmektedir.