Günlük Hayatta Kullanılan Küfürlerin Şaşırtıcı Gerçek Anlamları

Maalesef bir şekilde kullanılan, etraftan duyulan, yazılan çizilen küfürlerin aslında küfür olmaması gerçeği insanı yeterince şaşırtıyor. Anlamları ise çok daha ilginç.
Günlük Hayatta Kullanılan Küfürlerin Şaşırtıcı Gerçek Anlamları
iStock.com / stock_colors

günlük hayatta bilmeden kullandığımız küfürlerin ne anlama geldiklerini öğrendiğim de cidden ufkum ikiye katlandı. *

“medeniyetin kurucusu ilk defa mızrak atmak yerine küfür kullanmış olan insandır.”
sigmund freud

angut: bunun bir kuş türü olduğunu bilmeyen pek fazla kişi yoktur sanırım. bu kuşun özelliği ise eşi öldüğü zaman onun yanına gidip, kendisi de ölene kadar ondan gözlerini ayırmadan bakmasıymış. bunu yaparken yanına yırtıcı bir hayvan dahi gelse umursamazmış. biliyorum çünkü televizyon izlemiyorum, sadece belgesel. maturel geographic…

dallama : osmanlı zamanında, müslüman olmayan çocukların ve bazı gelişmeye müsait müslüman çocuklarının mermerlere tokat atmak suretiyle büyütüldüğü ve sonraları bu çocukların savaştaki atlılara karşı yaya olarak önde koşulan askerler olan cengâverlere dönüştükleri zamanda, onlara verilen isimmiş.

dangalak: ‘akılsız, düşüncesiz kimse.’ anlamındaki bu sözcüğün türkçedeki ilk kullanımlarından biri 1871’de evangelinos misailidis’in temaşa-i dünyası’nda yer bulmuş.

“ . . . yetişir artık cehalette uyuduğunuz, artık tevrat-ı şerifin varuhu ve yunan asrının giritli epimenidis feylozofu ve asr-ı iseviyenin agiasuluklu yedi nevcivanları tarzı uyanın cehalet gafletinden ve görün ki, dünya tebdil olmuş, asır başkalaşmış, dangalaklığın eseri kalmamış.””

denyo: gerçek anlamı ‘emanet, rehin’ olan bu kelime zamanla gündelik kullanımda ‘dengesiz, delibozuk’ gibi anlamlar kazanmış. ayrıca almanya’da bu isimde bir şarkıcı varmış. dinlemek için tık bu tür müziğe pek aşina olmasam da, ilk 5 saniyesini keyifle dinledim.

deyyus: türk dil kurumu’nda tanımı ‘karısının veya kendisine çok yakın bir kadının iffetsizliğine göz yuman (kimse)’ günlük hayatta ise bu anlam bir tık ileriye taşınarak, ‘karısını, kızını pazarlayan kimse’ olarak kullanılır.

dümbük: gerçek anlamı, osmanlı devrinde hadım edilerek ters ilişkiye girmek amacıyla pazarlanan erkek fahişe. türk dil kurumu ise ‘pezevenk’ olarak tanımlamış.

dürzü: günlük kullanımdaki anlamı tam olarak ‘baldızını satan kişi’dir. buna bile bir isim vermiş olmamız takdiri hak ediyor. tdk ise bu kelimeyi “ağır hakaret ve küfür sözü” olarak tanımlıyor. gerçekten çok tatmin edici.

dürzîlik 11. yüzyılda ortaya çıkan, orta doğu kaynaklı, tek tanrılı bir inanç topluluğudur. bu dine inananlara dürzî adı verilirmiş. her ne kadar kelimenin günlük kullanımını bir inanç ile bağdaştırmak zor olsa da, orta doğu’da farklı inançlara sahip olmayı bir hakaret unsuru olarak görmek her şeyi açıklıyor.

gavat: “karısını pazarlayan kişi” anlamında kullanılan kelimenin hikayesi ilginç. sasani imparatorluğu’nun hükümdarı olan 1. kavad, mazdek ve öğrencilerinin isyanına karşı koyamamasının üzerine, komün hayata saygı duyduğunu göstermek için karısının mazdek ile yatmasına izin verir. hakikaten gavatmış.

hödük: türkçede farklı kullanımları en yaygın olan kelime olabilir. şaka bir yana, genellikle ‘kaba, anlayışsız kimse’ anlamında kullandığımız bu kelime: ‘korkak’, ‘uyuşuk, beceriksiz’, ‘acemi’, ‘kısa boylu ve göbekli’, ‘aceleci’, ‘kabadayı’ gibi birçok anlamda kullanılıyor.

ibne: arapça bir sözcük. gerçek anlamı “kız çocuğu”. osmanlı türkçesinde, şimdi olduğu gibi ‘eşcinsel erkek’ anlamında kullanılmış.

ibn(soy, evlat) kökünün dişilik eki almasıyla türemiş bir kelime. aynı kelime –i eki aldığında ise oğlu anlamına geliyor. örneğin, ibn-i sina (abdullah bin sina’nın oğlu) veya ibnetü’l-amm; amca kızı. bir diğer örnek ibne hakem, yani hakemin kızı. evet, ibne hakem!

kahpe: türkçeye arapçadan geçmiş bir kelime ve ‘öksüren’ anlamına geliyor. gece karanlığında, yerlerini öksürerek belli eden kadınlardan böyle bir kelime türetilmiş.

kaltak: asıl anlamı ‘üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü’ (tdk) bununla beraber ‘kuskunsuz eyer’ anlamına da geliyor. bunlarla beraber, iffetsiz, ‘namussuz kadın’ anlamında da kullanılıyor. bağlantıyı kurmak çok da zor olmamalı.

orospu: ‘para karşılığı cinsel ilişki yaşayan kadın’ anlamında kullandığımız kelime, farsça bir kelime olan ‘ruspî’den gelmektedir. farsça ru: yüz, sepid: ak, beyaz anlamına gelmektedir. yani gerçek anlamı, “yüzü ak, temiz kadın.”

belki de yılmaz güney “orospu olacaksa okumuş orospu olsun” diyerek bunu kast ediyordu.

pezevenk: bizim ‘kadın pazarlayan kişi’ anlamında kullandığımız kelime aslen farsçadır ve ‘kapı tokmağı’ veya ‘sürgü’ anlamına gelir. türkçeye ‘kapıda bekleyen adam’ olarak geçmiş ve sonunda bu anlamı kazanmıştır.

ayrıca bu kelime azericede ‘beyefendi’ anlamına gelir ve saygınlık belirtir. rivayete göre dönemin azerbaycan cumhurbaşkanı haydar aliyev, bir konferansta süleyman demirel’e “bezevenk insan süleyman demirel. “ şeklinde hitap etmiştir. demirel yaşadığı şaşkınlıktan sonra bozuntuya vermeyip “siz de az pezevenk değilsiniz.” diyerek iade-i iltifat etmiştir. doğruluğu meçhul olan bu konuda yazıdan öteye geçen bir kaynak bulamadım, sanırım o zamanlar link yokmuş.

puşt: farsçada ‘arka, kıç’ anlamına gelen bu kelimeyi günlük hayatta ‘eşcinsel erkeklerin cinsel zevklerine hizmet eden sapık erkek çocuk.’ anlamında kullanıyormuşuz. bu ne iğrenç bir şey ya.

ukala: günlük hayatta ‘çok bilmiş, çok konuşan’ anlamında kullandığımız kelime, farsçada ‘akıllı’ kelimesinin çoğulu, yani ‘akıllılar’ anlamına geliyormuş.

yavşak: bunun anlamını bilmeyen devamını okumasın. bir de telefonuna gelen ‘hediye kazandınız!!1’ mesajlarına itibar etmesin. ya da etsin, bilmiyorum.

yosma: osmanlı döneminde, ‘şen, güzel, şuh’ kadınlar için kullanılan bir kelime. günlük kullanımda ‘ahlaksız kadın’ şeklini almış. bunlar hep kıskançlık.

zibidi: yerli yersiz kullandığımız bu kelimenin anlamı, türk dil kurumu’na göre: 1) gülünç derecede dar ve kısa giyinmiş olan kimse 2)yersiz ve zamansız davranışları olan kimse.

kaynakçabiraz karışık oldu, idare ediverin.

kaynakçaçaça