Günümüz NBA Maçlarında İnceden Hissedilen Keyif Alamama Durumunun Muhtemel Sebepleri

Bu durum ligin kalitesinin gerçekten düşmesinden mi geliyor yoksa insanoğlunun devamlı eskiyi özlemesinden mi?
Günümüz NBA Maçlarında İnceden Hissedilen Keyif Alamama Durumunun Muhtemel Sebepleri


rekabet elbette önemli bir etken ama, sanırım oyuncu karakteri bu erozyonda başı çekiyor

eskiden her oyuncunun kendine has bir karakteri olurdu. jordan, magic, bird, barkley, iverson, mcgrady, dumars, shaq, carter, mutombo, kobe, duncan, alonso vs... kimi başarılıydı, kimi daha başarılıydı. ama hepsinin kendine has bir karakteri vardı. renkli insanlardı. bu isimler sayıldığında insanın aklına basketbolları dışında bir de kişilikleri gelirdi. kişilikleri basketbollarına yansırdı.

şimdiki yıldızlar neredeyse aynı tornadan çıkmış gibi tek örnek. rose, george, paul, carmelo, durant, lebron, thompson, lillard, wall, irving, love, davis... boy/kilo ve isim vermeden birisini anlatmaya çalışsan, hangisi olduğunu tahmin etmek bile imkansız. iyi basketbolcular ama (eskilere kıyasla fena halde) silik karakterler.

elbette artık oyuncuların rekabet etme içgüdülerini kaybetmeleri de bir diğer etken. çağının en iyi oyuncusu denilen adam bile, rekabetten kaçıp çevresinde konferans all-star'ı takım oluşturma derdinde.

nba'in şu anki halinin kötü olduğunu düşünmüyorum fakat 2008'deki o talihsiz garnett-allen-pierce üçlüsünün bir araya gelmesiyle başlayan, prime'ındaki 3 süperstarın güçlerini birleştirerek tek takımda toplanması olayı bence nba'i eski halinden 1-2 adım geri götürdü. eskiden her takımda 1, en fazla 2 süperstar denilebilecek oyuncu vardı. şu an ise bazı takımlarda bu sayı 3-4, bazı takımlarda ise 0.

2006-07 sezonunda

celtics-pierce
76ers-iverson
nets-kidd, carter
raptors-bosh
cavaliers-lebron
heat-wade,shaq
orlando-howard
washington-arenas
indiana-jermaine o'neal
milwaukee-michael redd
detroit-billups
lakers-kobe
phoenix-nash,amare
gsw-baron davis
denver-melo
twolves-garnett
seattle-allen
portland-brandon roy
sas-duncan, parker
hou-yao, t-mac
mavs-nowitzki

gibi hemen hemen her takımda bayrak adamlar vardı. her takımla özdeşleşmiş oyuncuların yanlarındaki görev adamları ve tamamlayıcı parçalarla karşı karşıya gelmesi çok büyük keyifti. artık en az 15 takımda bayrak adam denecek kimse yok. bu isimler diğer 15 takımda başka yıldızların gölgesinde oynayarak yüzük kazanmaya çalışıyorlar. tabi bu durumda da çok keyifli maçlar izleyebiliyoruz fakat yalnızca playofflarda. normal sezonun büyüsü birkaç marquee matchup haricinde kayboldu. hatta geçen yıl gördüğümüz üzere playofflarda dahi konf. finaline gelen kadar heyecan yok gibiydi. golden state playofflardaki ilk mağlubiyetini 16. maçta aldı. o da muhtemelen şampiyonluğu kendi sahasında kutlayabilmek adına. keza cavs de finale çıkana kadar sadece 1 maç kaybetti. fakat yine de oyun ve oyuncu kalitesinin ben eskiye göre çok daha iyi seviyede olduğunu düşünüyorum. yalnızca rekabet konusunda biraz sıkıntı var.

Stephen Curry.


bence bu durumun asıl nedeni artık oyunun bir hayli değişmiş olmasıdır

artık 24 saniyelik hücumları pek göremiyoruz. çoğu takım koş koş basketbolu oynayarak 24 saniyenin ilk 10 saniyesinde topu elinden çıkartmış oluyor. bu durum ise pivotun oyun kurduğu, guardların p&r larla uzunlara pozisyon sağladığı sekansların daha az görülmesine yani basketbolu basketbol yapan taktiksel düzenleri daha az görmemize sebep oluyor. artık çoğu maçta gördüğümüz ofansif hareketler, forvetlerin picklerden çıkıp üçlük kullanması ya da kullanamadıysa bir dripling ile orta mesafe denemesi, yardıma gelen savunmayı kullanarak pivotu beslemeye çalışmasından ibaret. ben topun pota altına bir kez inip çıkarak defansın dalgalandığı basketbolu izlemeyi daha çok seviyorum. yediğimizden çok atalım basketbolu bana çok çekici gelmiyor. çünkü olay bir yerden sonra üçlük yarışmasına dönüyor.

bir de instagram vs. gibi platformlar oyunu çok etkiledi. oyuncular espn,bleacher report gibi popüler hesaplarda kendileriyle dalga geçilmesin diye bloklama ihtimalleri olan pozisyonları pas geçmeye, uzunlar kısalar tarafından crossover yememek için 3 adım geriden savunmaya başladılar hatta başladıları geçtim çok abarttılar. tabii ki haklılar bir yandan çünkü yorumlar vs. bir yerden sonra abartı hale geliyor internette. örnek olarak geçen sene steph curry'nin rudy gobert'e yaptığı crossoverı, larry nance'in kd'nin üzerinden bastığı smaç ve deandre jordan'ın nba tarihinin en delikanlı çocuğu brandon knight'ın üzerinden bastığı smaç sonrası internette alınan reaksiyonlar gösterilebilir.

son olarak şu birisinin üzerinden smaç bastığında rakibine uzun süre sert sert bakma muhabbeti de cahillikten başka hiçbir şey gibi gelmiyor.

tarihin en vizyonsuz cümlesi olacak ama ben doug christie'nin peja ile ingilizce konuşamayarak anlaşmasını izlemeyi özledim.

Kevin Garnett.


babalar, genel olarak bu problem aslında tüm dünyada, tüm branşlarda var ya? usain bolt, zlatan ibrahimoviç gibi birkaç istisna dışında sporcular, özellikle karakteristik olarak robotlaştılar.

mesela formula 1'de de eski tat yok. bir schumi daha gelmedi.

bir michael jackson daha gelmedi, gelmeyecek de.

keza michael jordan da...

futbola dönün... 1990'ların futboluna bakın. rastgele, gelişigüzel birkaç isim sayıyorum müsaadenizle

(bkz: eric cantona)

(bkz: gabriel batistuta)

(bkz: alvaro recoba)

(bkz: luis figo)

(bkz: rui costa)

(bkz: zinedine zidane)

(bkz: ronaldo) (gerçek olan)

(bkz: nesta)

(bkz: paolo maldini)

(bkz: david beckham)

(bkz: alessandro del piero)

(bkz: marcel desailly)

(bkz: thierry henry)

(bkz: paul gascoigne)

falan filan, bir sürü adam var böyle. yaşı tutanlar, hepsinin en az bir futbolcu kartına ya da panini sticker albümü sticker'ına sahip olmuştur.

her biri ayrı efsane. basketbola gelelim, hatta ufak anekdotlarla gelelim

(bkz: reggie miller) trash talk'un tabir-i caizse illahıydı.

(bkz: vince carter) gelmedi öyle bir smaçör, hem süperstar olup hem de smaçta lider olmak...

(bkz: allen iverson) 1.83'tü, çelimsizdi, leş gibi bir takımla efsane lakers'ın karşısına dikilip meydan okudu!

(bkz: tracy mcgrady) 35 saniyeye 13 sayı sığdırıp maç aldı bu adam.

(bkz: kevin garnett) 1995'te draft oldu, çok uzun süre oynadı ve hep o bildiğimiz çılgın kg idi!

(bkz: patrick ewing) kısa bir süre öncesine kadar ligin en iyi pivotu olarak dwight howard deniyordu!

(bkz: dikembe mutombo) parmağını değil, dünyayı sallardı.

(bkz: ben wallace) pazısına kafa bandı takardı.

(bkz: latrell spreewell) araya girenler olmasaydı, idmanda eliyle koç boğan adam olarak tarihe geçecekti!

(bkz: gary payton) adama savunması sebebiyle eldiven diyorlardı abi!

(bkz: shawn kemp) kötü örnek, iyi pivot!

(bkz: john stockton) kariyerinde 15806 asist yaptı, en yakın isim j-kidd, 12091 ile!!!

(bkz: karl malone) efsane gibi efsane. yüzüksüz, taçsız kral.

(bkz: clyde drexler) dream team'i dream team yapanlardan.

(bkz: david robinson) quadruple double yapmış bir babayiğittir kendisi.

(bkz: dennis rodman) havada yatay duran fotoğrafı var ya. o fotoğraf gerçek, orijinal.

yani her biri inanılmaz karakterlerdi abi. batistuta, arjantin hanesine yazılan golü atardı, biz sevinirdik. nasıl bir duruş vardı abi adamda, golcülüğün peygamberi gibiydi.

ya da ne bileyim, allen iverson çıktı, saha içinde, dışında, kürsüde, sokakta, her yerde, herkese meydan okudu, ilham kaynağımız oldu.

eric cantona inanılmaz bir gol attı, dönüp boş boş baktı. aradan neredeyse 20 yıl geçti, hala o anın videosunu paylaşıp ürperiyoruz.

tek kelime ile ifade edeyim mi?

ilham.

tüm olay bu.

bugün basketbolda değil, birçok şeyde bunun eksikliği var.

idolünüz kim? diye sorsam, 5 saniyeden fazla düşüneceksiniz muhtemelen.

o yüzden böyle dertliyiz.


en büyük sebep, artık kimsenin üniversiteyi bitirip gelmemesi

oyuncular olgunlaşmadan dalından kopan meyve gibi, mental olarak toy olarak başlayıp, ne oyununu, ne kişiliğini geliştirmeden hayatına devam ediyor. gençken oturmayan şey, ilerde de olmuyor veya çok geç oluyor. nba deneme yapma yeri değil ki. koskoca le bron, bu yaşa geldi, sırtı dönük veya bire bir pota altı mekaniği geliştiremeden oynuyor halen. kobe gibi, öğretmen bir koça da denk gelmedi.

zamane lakayıt ve bencil ortam da eklenince, oyuncular burdan da kaybediyor. larry bird, magic johnson 25'inde profesör gibiyken, şimdikilerin çoğu, 25'inde ergen havasında.

ondan sonra, üçlük modası ve kolaycılığını sayarım. üçlük yüzünden, asistlerden de olduk. (allah'tan rondo falan var halen) normal pozisyon ararken iç alanda iş çevireceklerine, herkes 3'lükçüyü arıyor. fast break bile 3'lükle bitiyor, yazıklar olsun artık. nba bu, eurolig ettiniz çıktınız.

son olarak da, aynı takımlara tüm yıldızları doldurma hastalığı. çoğu takımlarda kimse yok, bazı az sayıda maçlar all star maçı. üstelik top 1 tane olduğundan, yıldızlar başka yere göre daha az hünerini sergilemiş oluyor. yani takım için iyi ama, seyirlik olarak sonuç kötü oluyor.

önceki dönemler eski olduğu için değil, iyi olduğu için iyiydi. şimdikiler bilmiyorsa, ki bilmeyebilirler yapacak bir şey yok, bu onlar açısından üzücü ama, yeniyi yeni diye iyi sanmalarına yol açıyor.


Buna katılmayan Sözlük yazarları da var elbet

oldukça subjektif bir konu bu. eskisi kadar keyif almayana kimsenin çıkıp da "nasıl almazsın lan amına koduğum, alacaksın!" diyecek hali yok da, gösterilen bazı sebepler insanın sıçma organıyla gülmesine sebep oluyor.

şimdi siz post oyununu daha çok sevdiğiniz için spacing'e bağlı, daha fazla dış şutun kullanıldığı modern nba'den eskisi kadar zevk almıyor olabilirsiniz, buna diyecek bir şey yok. ama bunu "herkes karı gibi üçlük atıyo amk bu ne" seviyesine indirgerseniz orada bir dur derler. bu basketbol, hücum anlamında tartışmaya açık olmayacak bir şekilde çok daha fazla taktiksel varyasyon gerektiren, topsuz oyunun çok daha önemli hale geldiği, durdurulması için savunmaların çok daha kusursuz yapılmak zorunda kalındığı bir basketbol. ha dersiniz ki "abi kafa yoramam, post'ta shaq tipi bir adama indirsinler topu, bana o pivot hareketlerini izlemek yeter", yemin billah eyvallah çeker tartışmayı daha da fazla uzatmam.

gelelim "eskiden efsane olan takımların yerini tırt takımlar aldı" olayına. şimdi burada en başta yazıyla sıfır, rakamla 0 şampiyonluğu olan, sadece 2 kez konferans şampiyonu olmuş jazz'ın efsane takımlar arasında gösterilmesine bir götümle güleyim de, asıl konuya öyle geçeyim. bir takımın iyi olmasının sizin maç izlemek için daha fazla vakit bulduğunuz zamanlara denk gelmesi, onu efsane yapmaz, geçelim.

ulan nba'i nba yapan en güzel detay bu? ne istiyorsunuz arkadaş, salary cap'i kaldıralım, lakers gibi, knicks gibi, celtics gibi büyük market takımları her sene yardırsın mı istiyorsunuz? 3 senedir gsw'nin yaptığını (ki son yıllarda olayın tadının biraz biraz kaçmasının yegane sebebi budur bence) bu saydığım büyük market takımları sonsuza kadar yapsın mı istiyorsunuz? böyle bir mantık olabilir mi yahu ahah. bir küçük market takımının her geçen yıl ufak ufak mükemmel bir şekilde yapılanarak başarılı olmasından daha keyifli ne olabilir? çıldırmayın lütfen.

Kevin Durant.

(bkz: sürekli olarak çocukluğuna özlem duyan tuhaf tip)

hepsi de bu başlıkta tespit edilebilir. bunların futbol müadilleri de nerede o eski maradona ve pele muhabbeti yapan amcalar olur.

eskinin iyi olması falan da değildir saçmalamayın. nba hiçbir zaman şuanki kadar atletik, top kabiliyeti yüksek, şütör ve pasör olmamıştı.

80'lerde falan üçlük çizgisini savunmanıza hiç gerek olmazdı ancak gene de her maç 115 sayı yerdi takımlar dsadsadsada. o kadar sikimsonik savunmayla geçen yıllara nostalji kasan bunaklarsınız.

ABD'de, Siber Zorbalık İçin İlk Eyalet Yasasının Oluşturulmasına Sebep Veren Ölüm: Megan Meier