HAARP Teknolojisi ile Deprem Yaratmak Neden Mümkün Değil?

HAARP (High Frequency Active Auroral Research Program), Türkçeye Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı olarak çevriliyor. ABD tarafından finanse edilen bu projenin amacı özet olarak iyonosferin özelliklerini ve davranışlarını araştırmak ancak internette HAARP ile ilgili özellikle deprem konusunda birçok komplo teorisi de mevcut.
HAARP Teknolojisi ile Deprem Yaratmak Neden Mümkün Değil?

celal şengör hocamızın, deprem yaratabilmesiyle ilgili kesinlikle mümkün değil dediği bir amerikan bilim projesidir haarp. size neden mümkün olmadığını açıklayayım. 

öncelikle haarp nedir?

haarp dediğiniz proje aslında bildiğiniz radyo antenidir. çamlıca'daki radyo antenlerinden en ücra anadolu şehrinin radyo istasyonuna, hepsinin yaptığı işin aynısını ancak çok daha yoğun bir şekilde yapmaktadır. amacı; iyonosferin davranışlarını ve özelliklerini araştırmak.

iyonosfer dediğimiz tabaka öyle bir yer ki; yeterince hava olmadığı için balon çıkartamadığımız ancak çok fazla hava olduğu (ve sürtünme yaratacağı için) uydu da gönderemediğimiz bir bölge. bu bölgeyi incelemek için de radyo frekanslarında elektromanyetik radyasyon kullanmak gerekiyor, yani foton.

HAARP antenleri

şimdi "hesaplayan adam" moduna gireceğim

girmeden, çok sık kullandığım "e"'nin aslında 10 üzeri anlamına geldiğini belirtmek isterim. yani e+1 = 10, e+2 = 100, e+x = 10^x gibi.

haarp'ın toplam yayın gücü 3.6 megawatt kadar. 3.6 megawatt = 3.6 milyon joule/saniye'lik bir enerjiye tekabül eder. çalıştığı frekans aralığı ise 2.8 mhz ile 10 mhz arası bir değer, yüksek frekans olarak da geçer. (farklı kullanımlara göre vhf ve uhf kullanılıyor.)

hemen bir e=hv denkleminden fotonlarımızın enerjilerini bir bulalım, h - planck sabiti 6.63e-34, v ise frekans olacak şekilde, frekans arttıkça foton başına düşen enerji artar ancak ben hem yüksek enerjili (vhf) hemde ultra yüksek enerjili (uhf) fotonlar için hesap yapacağım, sebebini birazdan anlayacaksınız.

2.8 megahertz için, 6.63e-34 * 2.8e+6 = 1.86e-27 j
10 megahertz için, 6.63e-34 * 1e+7 = 6.63e-27 j

bu değerler bir foton başına düşen enerji anlamına geliyor. yayın gücü olan 3.6 megawatt yani 3.6 milyon joule'u bu değerlere bölersek:

2.8 megahertz için 1.835e+33 foton/saniye
10 megahertz için 5.43e+32 foton/saniye yapıyor.


bu değerleri kullanmadan önce, haarp'ın sözde nasıl deprem yaratabileceğine bakalım

bunun mümkün olabilecek tek yolu, bu fotonların gökyüzünden sektirilip yere çarpmaları sonucu tektonik levha üzerinde bir stres oluşturması ve fayın kırılmasına sebep olmasıdır. (ki büyük bir çoğunluğu sekmeyecektir, muhtemelen iyonosfer/magnetosferdeki yüklü parçacıklarla etkileşime girip saçılacaklardır, belki pair production, kesinlikle aurora oluşumu gözlemlenir. zaten haarp'ın yapay aurora yaratabildiği biliniyor.)

yukarıda 10 üzeri 33'lü değerlerden bahsediyoruz, saniyede desilyon miktarda foton yere çarparak tektonik levhaları oynatabilir mi peki? bunu tam olarak hesaplayabilmek için tektonik levhaların kütlesini bilmek gerekiyor, onu hesaplayabilecek g*t bende yok, ama başka yollardan da bunun mümkün olup olmadığı çıkarımında bulunabiliriz.

haydi, tam bilim-kurgu değil miyiz zaten, diyelim ki yansıtıcı yüzeyi olan uydular ile gönderiliyor fotonlar (atmosferin yaratacağı kaotik saçılımı da engelledik diyelim, gönderilen her bir foton sekerek güzelim türkiyemize çarpabiliyor farzı misal), burada fotonların hangi açı ile yere çarptıkları da önemli ancak işleri kolaylaştırmak ve trigonometriyle uğraşmamak adına fotonlarımız yere dik bir şekilde düşüyorlar olarak kabul edelim. zaten amacımız toplam foton yoğunluğunun momentumunu hesaplamak. havanın var olduğu ortamda fotonlar ışık hızında gidemezler ancak havanın yoğunluğu ve fotonlar üzerindeki etkisini de ihmal ediyorum, hayali bir süper silahımız varsa, mükemmel ortamlar ile en üstü hesaplayabiliriz. eğer ki en mükemmel durumda mümkün değilse, normal şartlarda da mümkün değildir demek, gayet makul bir çıkarımdır.

foton gibi "kütlesiz" kabul ettiğimiz bir parçacığın nasıl momentuma sahip olabildiğini anlatmaya kalksam, bu yazının en az 2 katı bir yazı gerekebilir. kuantum fiziğine hiç girmeye gerek görmeden bir fotonun momentumunun, enerjisinin hızına bölünmesiyle bulunduğunu söyleyebilirim.

p = e/c'den;
10 mhz'lik fotonlar için her bir fotunun momentumu, 2.21e-35 joule.saniye/metre veya kilogram.metre/saniye veya newton.saniye olduğunu söyleyebiliriz.
2.8 mhz'lik fotonler içinse bu değer 6.2e-36 newton.saniye yapacaktır.

gelelim işin zevkli kısmına. bu kadar az enerji, bu kadar çok foton ile ne kadarlık bir momentuma tekabül ediyor?

10 megahertz için;
5.43e+33 foton/saniye * 2.21e-35 newton.saniye'den, foton diye bir birim olmadığını da düşününce, neredeyse 5.5 desilyon fotonun bir saniyede çarptıkları yere uygulayabileceği kuvvet tam olarak 0.12 newton yapıyor. ki 70 kg'lık bir kişinin, durduğu yerde yere uyguladığı kuvvet 686 newton kadar. 0.12 newton ise 0.012 yani 12 gramlık bir cismin ağırlığına tekabul ediyor.

2.8 megahertz için;
1.835e+33 foton/saniye * 6.2e-36 newton.saniye'den, 0.011 newton yapıyor. 1 gramdan birazcık daha fazla, daha büyük bir kuvvet uygulayabileceği için 10 megahertz ile devam ediyoruz.

saniyede 12 gramlık bir ağırlığın, milyarlarca ton ağırlığındaki bir tektonik levhayı hareket ettirebileceğine inanıyor musunuz gerçekten?

ben demiyorum, bilim diyor. mest olacaksanız imkansızın da bokunu çıkaralım mı?

3.6 megawatt değil de 36 gigawatt ile yapsak (fotonların frekansını arttırmak bulacağımız sonucu azaltmaktan başka bir işe yaramayacaktır. 3.6 megawatta 10mhz fotonlar ile 36 gigawatta 100ghz fotonlar arasında foton sayısı değişmeyecektir çünkü) yer mi sizce? hemen hesaplayalım,

3.6e+10 watt, 10 mhz'lik fotonlarla 5.43e+36 foton/saniye, momentumu da katınca 120 newton yapıyor, 12.2 kg'lık bir ağırlık yapıyor bu da. oldu mu bu? olmadı. demek ki neymiş, haarp teknolojisi ile deprem yaratılamıyormuş. en azından foton vurdurarak yapmak mümkün değil. komplo teorisyenleri üzülmesinler, onlara malzeme çok zaten.

ekleme 1: belirtmekte fayda var, bu 120 newtonluk kuvvetin kaç katını her zıpladığınızda yere uyguluyorsunuz zaten. ayrıca birbirine göre yatay harekette bulunan bir faya, açılı bir şekilde çarparak stres oluşturmak her ne kadar mümkün olsa da, bu stresin herhangibi bir fay kırılmasına sebep olması mümkün değil. öyle bir enerji yoğunluğu yok ne yazık ki. bakın 36 gigawatt üzerinden hesapladım, bu enerjinin fayda gözlemlenebilecek bir titreşime yol açması için belki yıllarca çalışması gerekebilir. ayrıca 36 gigawattlık gücü besleyecek sistem, şehir elektriği ile de çalışamaz. şehir şebekelerinin ac/dc çevirimleri bile 2 gigawattın altında gerçekleşiyor. yani yıllarca foton fırlatıp deprem yaratmak için milyarlarca dolar (belki daha fazlası) harcayıp özel bir enerji hattı kurulması gerekir. bir yıldırımın yaklaşık 1 terawatt yani 1.000 gigawatt olduğunu da düşünün. o kadar gücü depolayabiliyor veya en basitinden taşıyabiliyor olsak zaten yıldırımlardan elektrik üretiyor olurduk.

haarp ile deprem oluşturulması, gerçekten çok uzak bir bilim kurgudan ötesi değil.

ekleme 2: bahsetmediğim bir fenomen daha var, moleküler polarizasyon. mikrodalga fırınların çalışma mantığı, ısıtılan yemeğin içerisinde bulunan su moleküllerinin çok seri bir şekilde kutuplanması ile hareketlenmesinin sonucu ortaya çıkan titreşimin yarattığı ısıdır. bu olay da fay hatlarının kırılmasıyla alakalı bir durum oluşturamaz. mikrodalga fırınlar, tam su molekülüne uygun çalışacak bir dalgaboyu ve frekansta çalışır. toprakta ise birçok farklı element ve molekül var ve hiçbiri için bu fenomenin kullanılabileceği bir durumdan bahsedemeyiz. çünkü, ilk olarak bu moleküllerin büyük çoğunluğu, su gibi polar yani kutuplu değildir. ancak ondan da ötesi, toprak bu bir çok farklı moleküllerin bir araya gelip oluşturduğu taneciklerden oluşur ve bu tanecikler çok küçük oldukları yetmezmiş gibi çok dağınık saçılmışlardır. kilometrelerce uzanan bir fay hattının (ki hattın en kırılmaya müsait yerini bugün dahi %100 kesinlikle bilemiyoruz) çok büyük bir kısmına yayılmış bir şekilde bu tanecikleri titreştirerek fayı etkileyecek bir kuvvet oluşturamaz kimse. daha mikrodalga fırın bile yemeğin tamamını aynı anda ısıtamıyor ki içerisindeki yemeği çevirmek zorunda kalıyor, kilometrelerce uzanan bir fayda bu fenomenin kullanılması da gerçekçi değil.