Halk Arasında "Karabasan" Olarak Bildiğimiz Şey Aslında Nedir?

Halk arasında "karabasan" olarak bildiğimiz ve bize uykumuz esnasında büyük sıkıntılar veren şey aslında uyku felci. Sözlük yazarı "lemre", karabasanın ne olduğunu ve karabasandan muzdarip kişilerin ne yapması gerektiğinden bahsetmiş.
Halk Arasında "Karabasan" Olarak Bildiğimiz Şey Aslında Nedir?
iStock


uyku felci ne kadar fantastik sonuçlara gebe olsa da bilimseldir

bilinç uyanık olduğu halde bedenin uyku duruma devam etmesinden kaynaklanır. beyindeki bir bölge uyku sırasında vücudun zarar görmesini engellemek için boyundan aşağı bölgenin hareketlerini keser. şimdi hemen "lan ben uykuda sağa sola dönüyorum düdük" demeyin, bu tip hareketler geçici yani hatırlamadığımız anlık uyanıklıklar sırasında yaşanır, daha da önemlisi bu yatakta dönme gibi durumlar rem devresi dışında yaşanır. bahsettiğimiz mekanizma ise rem sırasında devreye girer. bu mekanizmanın en önemli belirtileri göğüs kafesi üzerinde baskı ve hareket edememe, ses çıkaramama hissidir.aslında bu durumda ses çıkarabilirsiniz, ama size "bağırdım çağırdım" gibi gelen sesler inilti ve derin solumalardır (dışarıdan sizi izleyen biri için cidden korkutucu bir durumdur bu).

işte çeşitli kültürlerde uyku sırasında gelen uzaylı, beyazlar içindeki siyah saçlı kız yada yaşlı çirkin kadın, şeytan, cin, cadı, karaltı, vahşi yaratık ve daha bir sürü fantastik öğe bu garip ama hayatı önem taşıyan mekanizmanın kültürel yorumlanmasından başka bir şey değildir. anadolu kültüründe karabasan ismi ve tanımıyla şekillenmiştir.bunların çoğunda göğüse oturan bir karaltı, yada görüş alanı içinde (başucu, ayakucu vesaire) öldüğü halde hareket etmeye izin vermeyen şekillerdir. aslında çok ortak bir durum olmasına rağmen biri diğerini tutan bir şekil tanımlaması yoktur. bazıları tamamıyla karanlık bir silüetten bahsederken bazıları çok daha detaylı şeyler görür. farklı kültürlerde de ortak bir ana tanımın altında herkes kendi kafasındaki özel detayları görmektedir.

gelin, tipik bir karabasan vakasına göz atalım

derin bir uykudasınız, sizi rahatsız eden görüntülerle rüyanız bir kabusa dönüşüyor, rüyanızdaki varlıkla veya olayla baş edemiyor, kendinizi aşırı güçsüz, adeta hareket edemez buluyorsunuz. bir anda uyanıyorsunuz ama göğsünüzde inanılmaz bir ağırlık. ne hareket edebiliyorsunuz ne de bağırıyorsunuz.sesinizin ve nefesinizin adeta ağırlaşıp sanki kilolarcaymış gibi gırtlağınızdan çıkmadığını hissediyorsunuz.burada iki ana ayrım var, ya göğsünüzün üzerine oturan bir karaltı, bir fantastik ve korkutucu varlık görüyorsunuz, hatta bazı durumlarda bu varlık yüzünüze üflüyor, ya da görüş alanınız içinde(baş veya ayak ucunuzda, yatağınızın karşısında, odanızın kapısında vesaire) duruyor ve sizin hareket etmenize izin vermeyerek yine sizi tehdit edercesine, adeta alay edercesine duruyor.

buna "uyku sonrası felci" de denir. peki bu olay dışardan nasıl gözüküyor? 

eğer yanınızda uyanık biri varsa sorabilirsiniz, olay aslında son derece basittir. uyurken nefes alış verişleriniz hızlanmaya başlar, yavaş yavaş inilti veya hırlama benzeri sesler çıkarırsınız.sonunda ya kendiliğinizden ani bir şekilde uyanır yada biri tarafından uyandırılırsınız. hatta buna inanmayan ve "daha da korkutmamak için" kendisine yalan söylendiğini düşünen kişilere tarafımdan defalarca kamera kayıtlarıyla olaylar izletilmiş, inanmalarına yardımcı olunmuştur.

burada bir noktaya değinmek gerekir; çoğu durumda "vallahi gözlerim açık ama hareket edemiyorum" diyenlerin gözleri kapalıdır hatta bulundukları ortam herhangi bir detay göremeyecek kadar karanlıktır. buna rağmen kişiler kesin olarak uyanık olduklarını, gözlerinin açık olduğunu düşünürler(yine kamera kayıtlarıyla ikna olmuşlardır). bazı durumlarda gerçekten gözler açık ve kişi yarı uyanıktır (asla tam uyanık olmaz), ama beyinin koruma mekanizması devre dışı kalmamıştır, işte bu durum en çok korku veren konudur. çünkü kişi uyanık gözükmekte ama hareket edememekte, inleyip hırıltılar çıkarmaktadır. bu durum sadece vücut aşırı yorgun ama zihin aşırı meşgulken meydana gelir. böyle bir durumla karşılaştığınızda bir süre uyumasına izin vermeyip sakinleştirici telkinlerde bulunmak, sıcak bir bardak süt içirmek önemlidir(tekrar hemen uykuya girmesi genellikle aynı sonucu doğurur).

size özel sandığınız bu durum aslında bütün dünya kültürlerinde tamamen aynı şekilde tezahür eder, tek farklılık görülen "şey"in kültüre özel yapısıdır.

peki karabasan nasıl meydana gelir? 

bunun için öncelikle uyku felcinin neden oluştuğuna bakmak lazım.çoğu uzman uyku felcinin aslında atalarımızın ateşin bulunmasından önce yırtıcı hayvanlardan saklanmak için ağaçlarda uyurken, rüya sırasında hareketlenen vücudun zarar görmesi (aşağı düşmesi vesaire) durumuna karşı geliştirilen evrimsel bir mekanizma olduğu görüşünde. her ne sebeple kazanmış olursa olsun beynin böyle bir mekanizma içerdiğinden haberdarız. işte karabasanın oluşmasını tetikleyen ilk faktör budur. ikinci faktör ise her an bizi yöneten ana faktörlerden biri. buna "neden sonuç ilişkisi" diyebiliriz. insan bilinci çalışmaya başladığı andan itibaren olaylar arasında neden sonuç ilişkisi kurmaya şartlandırılır, sağlıklı bir hayat sürmek için gerekli bir şartlandırmadır bu elbette. ama bazı sıra dışı olmasına rağmen doğal olan durumlarda (uyku felci, rastlantısal biliş vesaire) bu mekanizma en büyük düşmanlarımızdan biri olmaktadır.

şöyle örnekleyelim

uyku felci durumundasınız gözleriniz açık ama hareket edemiyorsunuz, bilinciniz yarı uyanık durumda. böyle bir durumda düşünce hızında varolan sonuca sebepler üretmeye başlıyor zihniniz. aynen şöyle çalışıyor; "şimdi ben felç biri değilim, uyanığım, hareket edemiyorum, sesim çıkmıyor, bu nasıl oluyor? demek ki bir varlık beni rahatsız ediyor. hırsız olamaz, ailem değil. demek ki bu teyzemin hep anlattığı o korktucu yaratık, evet evet karşımda bir karaltı var sanki, göğsümdeki baskı artıyor, evet orda bir şey var!!!" tabii ki tam süreç kişiden kişiye farklılık gösterir, ayrıca böyle uzun bir işlem listesi görüp "ama ben hiç böyle şeyler düşünmüyorum" demeyin, günlük hayatta bilincin kurduğu hiçbir neden sonuç ilişkisinde eğer özel bir dikkat gerekmiyorsa siz bu işlemden haberdar olmazsınız zaten. yani bu durumda sizin için işlem aynen şöyle oluyor "hareket edemiyorum, karabasan geldi yine!" yani sadece sebep ve sonuç.

"ya saçmalama de get allahını seversen" diyebilirsiniz normaldir, peki rüyalara ne diyeceksiniz? tamamıyla zihninizin oluşturduğu bilinçaltının gövde gösterisi yaptığı rüyalar? 

rüyada da karşınızda bir kişi yok, siz yaratıyorsunuz, konuşuyorsunuz, maceralar yaşıyorsunuz vesaire. bir durup düşünün bilincinizin ve bilinçaltınızın içinde toplandığı beyninizi tanıyor musunuz, bunların gündelik hayatta, ani şok durumlarında, aşırı durumlarda ne tepkiler verdiğini biliyor musunuz. uzman doktorlar ve bilim insanları bu gibi konularda size çok güzel bilgiler vererek aslında ne kadar karmaşık bir mekanizma ve süreç sonucunda "ben" olduğumuzu anlatacaktır.

nasıl bugün yüzyıllar öncesinde ki "boğazıma giren şeytanlar yüzünden bademciklerim şişti","veba günahkarların cezalandırılmasıdır" cümlelerin saçmalığını sualsiz kabul ediyorsak, karabasan denen olgunun da garip ama bilimsel bir gerçek olduğunu kabul etmeliyiz.

uzatmadan birkaç öneri sunayım, karabasandan şikayetçiyseniz şunları deneyiniz

- sırt üstü yatmayınız, koruma mekanizmanın ana kaş kilitleme noktalarından biri göğüs kafesinde olduğu için sırt üstü yatarken böyle bir durumda ciğerlere ve kalbe baskı arttığı için "göğsüme oturdu" hissi oluşuyor. yüz üstü yatmak en iyi yöntemlerden biridir (burada not: bu sadece karabasandan düzenli olarak şikayetçi olanlar için geçerli bir konu, yoksa normal durumlarda nasıl istiyorsanız öyle yatınız)

- zihninizi yoğun şekilde meşgul eden bir konu (aşk, geçim derdi, özlem, yakınını kaybetme üzüntüsü vesaire) varsa en azından biraz etkisi geçene kadar yatmayınız. unutmayın, yorgun bir vücut ama uyanık bir zihin uyku felcini tetikleyen en önemli etkenlerdendir.

- vücudunuz çok yorgun, top oynadınız hopladınız zıpladınız, uyku gözlerinizden akıyor ama karabasan korkusu yaşayan, düzenli olarak bu durumdan şikayetçi olan birisiniz; hemen uyumayın, yatağa girin yan pozisyonda uykuya dalana kadar güzel bir bilimsel yada kitap okuyun (öyle bilim kurgu, fantastik kurgu, korku romanı falan değil) bu zihninizin de yorulup dengenin sağlanmasına yardım edecektir.

- yatmadan önce sıcak süt, güzel bir bitkisel çay içebilirsiniz. rahatlama seansı hissi verir.

- ılık bir düş çok iyi olur, eşiniz varsa kısa süreli özellikle boyun ve sırt bölgesine yapılan masaj iyi gelir.

- yatarken ellerinizi birbirine bağlamayın (parmakları birbirine geçirmek durumu), rahatsızlık verecek pozisyonlarda yatmayın, kolunuzla yüzünüzü kapamak, elinizle gırtlağınıza baskı yapmak çoğu kişi farkına varmasa da görülen kabusların ve karabasan sanrısının en önemli nedenidir. eğer "ben uyurken ne yaptığımı ne bileyim" diyorsanız, yakın birinden birkaç gün yardım isteyin, siz böyle şeyler yaptıkça sizi uyandırmadan(mümkün değilse uyandırarak) konumunuzu düzeltsin.yatağının kenarındaki tahtaya kaburgaları temas edecek şekilde uyuyakaldığı için rüyasında kaburgalarının canavarlar tarafından çatır çatır kırıldığını gören pek çok kişi vardır.

sorununuz çözüldüyse bundan sonrasını okumanıza gerek yok, çünkü bu bölüm ısrarla bu konudan şikayetçi olanlar içindir.bunları denediniz ama hala kurtulamadınız mı? bunun iki sebebi olması muhtemeldir

birincisi; bir fizyoterapiste görünmeyi deneyin çünkü şahsi gözlemlerime göre karabasan olgusunun (yani uyku felci) en büyük tetikleyicilerinden biri vücuttaki bazı fiziksel geçici ağrılardan olmaktadır. özellikle boyun veya sırt bölgenizde daha önce farkına varmadığınız bir kassal veya başka sebepli rahatsızlık bilinci sürekli rahatsız ettiğinden uyku sırasında zihnin gereğinden fazla çalışmasına neden olur.ayrıca bu ağrıların yansıması uyku sırasında bilincin yine yukardaki prosesle sebepler üretmesine "boynumda baskı var, biri gırtlağımı mı sıkıyor?" ile başlayan ve sonu kabus veya karabasanla biten bir sürece girmesine neden olacaktır.buna inanmıyorsanız çok basit bir deney yapınız(gerekli değil ve yapılmasını tavsiye etmem ama sadece ikna olmayanlar için anlatıyorum) fizyoterapide hastalara verilen boyunluklarla bir kaç gün geçirmek kendi deneyimlerinizi oluşturmanızda yardımcı olacaktır.

ikincisi ise benim bu gereksiz yazıyı yazmama sebep olan sürekli gördüğüm şey; nedir o diyorsanız üşenmeden bu başlık altındaki her mesajı okuyunuz.birşey farkettiniz mi? çoğunlukla sorgulanmadan kabullenilmiş, hatta bazı durumlarda aşırı ileri gidilerek kişileştirilmiş bir sanrı olan karabasan olgusu bu. ve evet sebebimiz "sualsiz kabullenip kişileştirmek". özellikle bunu negatif yönde yapmak.siz eğer zihninizin yarattığı sanrıya "bu gece gelme lan bari" derseniz, ya da "artık alıştım, ailemden oldu" derseniz kıvılcımı körüklemekten başka bir iş yapmazsınız.çünkü kendi zihninizin yarattığı bir olguya karşı pes etmiş olursunuz.bundan sonrası ciddi sıkıntılara neden olabilir. eğer direk olarak "bu gerçek beni korkutuyor, ne yapacağım, bari kabulleneyim" derseniz hiçbir şey çözülmez. öncelikle " bu gerçek mi? gerçek değilse neden öyle gözüküyor? sebepler neler?" olmalı.zaten direk "karabasanla diyaloglar" tarzı işlere girmeden önce bu soruları sorarsanız (yada sorsaydınız) yeterli bilimsel ve teknik açıklamaları görür, içinizde sürekli büyüyen korkunun sizi ele geçirmesine engel olursunuz(dünüz).o yüzden bu yazının yarısını inatla uyku felci konusuna ayırdım.insanı bilinçsiz varlıklardan ayıran en önemli özellik gerçeği öğrenme dürtüsüdür.

size çok basit bir örnek vereceğim

ışıkları kapatın. odanızdan koridora yada salona(varsa) doğru ilerleyin.orada bir karaltı var.hani şu mutfak kapısının orda.cidden sanki orda bişey var böyle uzunca bir karaltı.hareket mi ediyor ne? kapı eşiği cinleri olmasın ben öyle duymuştum?

şimdi ne oldu?  ben sizi siz beni korkuya şartlandırdık, psikolojimizin içine ettik ve şartlandırılmış korkuyla içimizde kök salması muhtemel yeni bir fobi oluşturduk.eyvah desenize! yok sayın okur hemen "mutfak kapısının ordaki yaratık" diye başlıklar açmadan önce, böyle gereksiz kişiselleştirmelerle sanrılarınızı büyütüp gerçeklik algınızı bozmadan önce gidin ışığı açın ve bakın.bir halt yok güzel kardeşim.o uzun boylu şeyde buzdolabının silüeti. saçma gibi gelmiş olabilir ama durun ve düşünün, çoğu derinleşmiş korku bundan oluşur.eğer karanlık bir ortama "orada birşey var" diye bakarsanız eninde sonunda orada birşey görürsünüz, olmasa bile görürsünüz.şartlandırma budur.

çocukken cinli perili hikayeler dinletilmiş, korkutulmuş ,karanlık vakitler freak show gibi anlatılmış çocuklar karanlıkta tuvalete gidemezlerdi. korkusunu yenip o karanlık holü geçip tuvalete gidemeyen çocuklardan bazıları bugün eşşek kadar olup çoluk çocuğa karıştığı halde karanlıktan korkmaktadır.bu onların içindeki korkunun artık kökleşmiş olmasından ve profesyonel bir yardım(tabiki burada tıp biliminden bahsediyoruz, cinciyle hocayla gelmeyin döverim) almadan çözemeyecek oluşlarındandır.

o yüzden olayları ciddi bir travmaya, hatta derin depresyon sonucu oluşabilecek hayattan soğuma ve intihar teşebbüslerine dayandırmak istemiyorsanız öncelikle kendi yarattığınız hayali varlıkları kişiselleştirip onlara pes etmekten vazgeçin. daha sonra bu yazı dahil okuduklarınızı unutun ve gidip tip bilimi gibi bizim için gerçek rehber olan bilimde eğitim görmüş uzman doktor ve danışmanlardan yardım isteyin. onlar size en doğru desteği vereceklerdir. unutmayın ki psikoloğa veya hastaneye giden değil, sorunu olduğu halde gitmeyen kişi asıl delidir.

not

bu yazı hayatımda çok değerli yeri olan kişinin uzun yıllar boyunca aynı dertten muzdarip olması sonucu uzmanlarla yaptığımız konuşmalar ve okuduğumuz bilimsel makalelerin araya kişisel deneyimleri katarak yorumlanmasıdır. en doğru cevaplar için mutlaka gerçek bir uzmana (bilim insanlarından bahsediyorum; şifacı, cinci, new age zırvacısı değil) başvurunuz.