Hastanede Çalışan Bir Jinekologun Kaleminden: Suriyeli Göçmenlerin Doğum Sıkıntıları

Suriyeli mülteciler, bir süredir Türkiye'nin sosyal gündeminde kritik bir yerde duruyor bildiğiniz üzere. Suriyeli aileleri çocuklarıyla görmeye alışkınız ama bu çocukların hastahane ve doğum süreçlerini hiç görmüyoruz. Olayın iç yüzüne bakalım.
Hastanede Çalışan Bir Jinekologun Kaleminden: Suriyeli Göçmenlerin Doğum Sıkıntıları
iStock

ülkemizdeki mülteci halkımızın doğum oranları ve geleceğe yönelik planlamasının gidişat durumuna yönelik sayısal verileri ile bu hastaların yönetimine dair yaşadığımız sıkıntılarımıza yönelik ele almış olduğum konudur aşağıdaki.

türkiye'de 1 günde 367 suriyeli bebek doğmaktadır 2018 verilerine göre. bu, bir yılda 134 bin doğuma tekabül ediyor. bir doğum olayının sağlık bakanlığına maliyeti 2557 tl'dir. bu rakam hesaplandığında suriyeli mülteciler sigorta ücreti ödemediği için devlete binen yük bir yılda 350 milyon tl olarak hesaplanmaktadır. çalıştığım hastanede de 5 doğumdan 1'i olarak, %20 oran ile bu sayıya katkı sağlamaktayız.

kendi hastane verilerime göre konuşacak olursam

hastanemiz ankara'da sosyokültürel seviyesi yüksek sayılacak bir bölgede yer almakta. hastanemizde doğuran suriyeli kadınların ortalama yaşı 19, bu yaş ortalaması ile yaptıkları toplam çocuk sayısı ortalama 2,7. en küçük 13 yaşında doğum yapan suriyeli hastamız olmuştur. ama genel olarak ortalamanın alt segmenti 15 yaştan oluşmaktadır.

15 yaşındaki bir suriyelinin babası zannettiğimiz eşi ile yapılan görüşmelerde "babası nerde, sen misin babası?" sorumuza yönelik çoğunlukla aldığımız cevap " ben 9 yıldır beraberim bir sorun yok " yani şeklinde olmaktadır. 

bu hastalar 18 yaş altı olduğundan, her zaman ilk gebelik tespitinde yaş reşit olmadığından polise rutin bir şekilde haber verilir. ancak ekip gelir, 2-3 dk soru sorup sorgulama yapar ve sonra da yahu of hadi gidek ayhan deyip gider çünkü bu olaylar her zaman geç saatte oluşuyor. doğumlar hep gece olur...

kendi takipli hastalarımızı yatırıp doğum yaptırabilmek adına takipsiz suriyeli hastaları acil bir durum olmadığı bir müddetçe kabul etmeme politikası izlemeye çalışsak ise de (ilk muayene her zaman yapılır acil durum belirlemek için); şöyle bir durumla karşılaşmaktayız:

1) suriyeli hastalar polikliniğe geldiklerinde öyle bir tablo ile geliyorlar ki yatırmamak mümkün değil. aktif doğum eylemi başlamış ve hastanede yer olmasa bile gerekirse yere yatar bu halde gönderemeyiz şeklinde, poliklinikte kalakalıyoruz ve yatış veriyoruz. hastayı en iyi ihtimalle, acil sezaryen çıktığında hastanın ameliyathaneye acil ulaştırılmasını sağlayan sedyeye yatırıyoruz. bu nedenle hastanemizde takipli olan yurdum insanını tekerlekli sandalyede acil olarak sezaryene indirmek gibi kötü bir durum yaşayabiliyoruz.

2) bu hastaları polikliniğe sakallı, esmer, uzun boylu ve hafif çekik gözlü sayılabilecek bir adam getiriyor her seferinde. bu şu demek: önceden sanardık ki 1 koca 3 eş. ancak bu durum 1 değil 30 kez olduğu için ve adam her seferinde ortadan hızlıca kaybolduğu için anladık ki bu hastalar dışarıda suriyeli bir hekim tarafından illegal olarak takip ediliyor ve öyle bir safhada hastaneye getiriliyor ki... örneğin kadının 6 cm açıklığı var, suyu geliyor veya suyu gelmiş, önceki doğumu sezaryenli veya şiddetli gelişim geriliği var. aktif erken, hafta misal 32. hafta, sancıları var veya makat geliş 4 cm veya miadına ulaşmış... öyle bir sancısı var ki açıklığı olmasa bile nst'si kötü. her seferinde sistemde kan grubu dahi olmayan, ne olduğu belirsiz takipsiz bir gebelikle karşı karşıya kalıyoruz ve yatırmak durumunda kalıyoruz. yani bu hastaları bize yönlendiren öyle bir sistem kurmuşlar ki dışarda hasta bize geldiğinde muayenesini yapıp takipli olduğu yere yönlendirme şansımız sıfıra iniyor. 

NST: Hamilelikte kullanılan bir tarama testi. Fetal kalp atım hızını izlemek için bir kardiyotokograf kullanılır.


bu durum nelere sebep olabiliyor?

3) takibini yaptığımız, başından sonuna kadar hastanemize gelen 8 aydır bizde takipli olduğu ve gebelik okulumuza başından sonuna kadar katılmış süper uyumlu, süper sevdiğimiz duygusal olarak da bağlandığımız gebelerimizi en ufak sorunda dahi takip amaçlı yatırmaya yer bulamıyoruz. bizim hastalarımız başka merkezlerde doğurmak zorunda kalıyor. her sabah poliklinikte takipli hastalarımızı muayene ederken henüz daha saat 10 iken telefon ile acil yatışlarından dolayı sekreter tarafından "hocam doğum salonunda yer yok hasta yatırmayın!" diye bildirim alıp "umarım hastalarımızdan yatış gerektirecek bir durum olmaz" diye terli terli düşünüyoruz. sırf bir hastayı bizde doğum yapsın diye, bizim takipli hastamız olduğu için poliklinik önünde yer açılsın da yatırayım diye saatlerce beklettiğimiz olmuştur defalarca ve çocuğa bir şey olacak endişesi ile 15 dakikada bir ultrason ile kalp atışı bakmışımdır. sırf bu yüzden o hastayı sürekli içeri aldığımız için bebek ölmesin diye diğer hastalar tarafından sıra bizde bize bakmıyor diye defalarca başhekimliğe şikayet gitmiştir. halbuki olayın perde arkasına bakar mısın? bebeğin nst'si kötü yer bulamıyorum, bizde takipli ve süper uyumlu gebemiz bizde doğursun yatana kadar da bebeği ne durumda ölmesin diye tüm çabam. işte bu hallere geliyoruz dün değil her gün...

4) başka ne oluyor, neler olmuyor ki? en büyük 2. ihtiyacımız da baltalanıyor takipsiz gebelikler yüzünden. suriyeli hastalar sıfır takipli oldukları için bebek nasıl iyi mi down sendromlu mu kalp hastalığı var mı kalp anomalisi var mı organ anomalisi var mı haliyle son anda yatıp doğurduğu için gebelik süreci ve çocuğun gelişimi hakkında fikir sahibi değiliz. çoğunda da bebekte yaşamla bağdaşmayacak bir anomali olda dahi gebeliğe devam etme kararı mevcut. normalde sonlandırabiliyoruz kurul kararı ile. çocuk doğunca maksimum 1 hafta içinde ex olacak çocuk dahi olsa gebeliğe devam ediyorlar sebebi bebeğin erkek olması çoğunlukla. son hastamın açıklaması da bu şekildeydi. bu nedenle en büyük 2. ihtiyacımızı da bu hastalar işgal ediyor çoğunlukla. yenidoğanda boş kuvöz yeri olması. suriyeli hastalar takipsiz oldukları için bebekleri en ufak sıkıntı da küvöze koyuyor yenidoğancılar haliyle çünkü ne olduğu ne potansiyel taşıdığı belli değil bebeklerin. gerçekten takipli olan bebeğindeki sorunları bildiğimiz hastamızın doğum yapınca ameliyat olacak bebeği olan gebelerimizin suriyeli hastaların bebeklerinin kuvözü boşaltmasını beklememiz nedeniyle sezaryen tarihleri gecikiyor. en azından takiplerine gelseler duruma hazırlıklı olunacak yer ayarlaması planlı ve önceden ayarlanacak. çok büyük çoğunluğu adetten kesilince doğuma kadar hastaneye başvurmuyor bile. bebekleri kuvözde kaldığı için anneyi de yatırmak durumunda kaldığımız için anne loğusa olarak aylarca yatağı yine işgal ediyor. odada da tüm sülale 5 çocuk 2 adam 4 kaynana yatıyor ordu misali güvenlik kapıdan kovuyor bacadan giriyorlar. hastanemizde ziyaretçi saatleri dışınca çoğunlukla girebildikleri için arka kapılardan bazen durum hasta mahremiyetine aykırı oluyor. düşünsenize onlarca anne bebek serviste koridorda yürüyerek emziriyor. mahremiyete saygıları genel olarak az bu hasta profilinin. çocuk kaçırma tatbikatı yapılıyor misal, suriyeli hastalardan dolayı tatbikatta çocuk her seferinde kaçırılabiliyor hastanede, düşünün. 

sırf bu yüzden tamamen sağlıklı gebeliği olan, bizim takibimizdeki hastamızın bebeği doğunca tamamen gözlem ve emniyet amaçlı efektif soluyamama nedeniyle 2 gün kuvözde oksijen destek amaçlı kalmasını isteyen yenidoğancı arkadaşım yer olmadığı için bebeği başka hastaneye sevk ediyor. anne bebekten ayrıldığı için bizim hastanede bebekli diğer kadınları görünce psikolojik anlamda perişan oluyor. sütü gelmiyor ağlıyor eşi de ajite oluyor haliyle. diğer hastaneye günde 4 kez süt vermeye gidiyor el mahkum. anne sütünü sağıyor eşi her gün o trafikte 30 km git gel yapıyor 4 kez. sebebi yenidoğanda yer olmaması oluyor. mutlu mutlu takibini yaptığımız hastamız suratı asık ayrılıyor bizden. bu her kesimden hastalarımız için geçerli. sonuçta takipli suriyeli hastalarımız da mevcut.

5) mülteciler genelde türkçe bilmiyor. google translate ile güç bela anlaşmaya çalışıyoruz. bildikleri tek kelime tercüman. zor durumda kalıyoruz. iletişim yeteneği sıfır ve doğum masasında her an her şey olabilir, uyum çok önemli, bebek çıkıyor sonuçta. kendini yere atandan tut camdan atlamaya çalışan suriyeli gebe gördü bu bünye. her doğum çok zordur aslında. parmak izi gibi. çünkü doğumu doktor değil anne yapar. biz yalnızca takip eder ve gereken yerde müdahale ederiz.


6)
zararlarından çok faydaları da var. arkadaşlar bu hastalar anatomik ve fizyolojik açıdan doğum konusunda gerek yetenek gerek yatkınlık olarak dünyaya doğum yapmak için gelmiş gibiler. doğum olayı için yatkınlıkları bedenen türkiye ortalamasına göre çok daha yüksek potansiyelde. doğururlarken yaptığımız müdahaleler bile istatistiki olarak istatistik biriminde daha düşük çıkıyor. ilk doğumuna dahi gelseler önceden doğum yapmış gibi kolay ıkınıyorlar. bu nedenle ülkemizde kadın doğum eğitimi açısından asistanların büyük bir bölümü suriyeli hastalar sayesinde doğumu mükemmel bir şekilde öğreniyorlar. yurdum insanı masaya çıkıyor derbeder oluyor ıkınıyor da ıkınıyor sancıdan kendini kaybediyor bayılan gördüm 2700 gr'lık çocuğu çıkarırken. perişan rezil rüsva oluyor yani. doğumdan sonra eşini görüp bu kadına nolmuş diyen koca da gördü bu bünye. oysaki suriyeli mülteci hastam çıkıyor masaya, bir şey diyorsun yarabbi çığlıklarıyla 5 sn sonra pıt diye 4500 gr'lık çocuğu eline atıveriyor. doğum elbisesi giymeye bile fırsat bulamadan hem de. 4500 gr bebek şu demek. takipli bir hastamız 4290 gr doğurdu. dikişleri ameliyathanede atmak zorunda kaldık.

7) en son başımıza şöyle bir vaka geldi, bu yazıyı yazmama sebep olan. hani başta demiştim ya size arkadaşlar bu hastaları dışarda takip eden suriyeli bir hekim var. kaçak olarak bakıp öyle bir anda bize gönderiyor ki reddedemiyoruz. işle öyle bir hasta geldi bize. vajinal muayenesinde açılması hiç yok ama sancıları 10 dk'da 10 kez geliyor. inanılmaz hiperstümüle olmuş bir uterus var karşımızda takip amaçlı mecbur yatırdık bizde. şimdi arkadaşlar konu şu hiçbir gebelik sancısı doğal yollarla başlayıp devam eden hiçbir doğum eylemindeki sancı o kadar yüksek amplitüdlü ve o kadar sık gelmez, gelemez. dışarda koymuş vajinal ilacı basmış bize hastayı dozu ayarlayamamış hiperstümüle etmiş baş edemeyince bize gönderdi hastayı muhtemelen. sonuç şuydu hasta bize geldiğinde o kadar yüksek doz ilaç verilmiş ki kadının rahmi ruptüre olup yırtılmış ve bebek rahimden karın boşluğuna doğarak eks oldu ve hastayı apar topar ameliyathaneye indirdik ölümden döndü karşılığında rahmini aldık ve ölü bebek doğurttuk. işte bu kadar diken üstündeyiz bu hastalarda uğraşmaktan.

bazen kendime "bu işi niye yapıyorum bu koşullarda" diye soruyorum, bilmiyorum

soruyorum, bir yılda 140 bin suriyeli çocuk için, gelecekte bizi ve onları ne bekliyor acaba? ama cevaplarını bulamıyorum ve endişeleniyorum onlar için, bizim için, ülkemiz için. iyi bir gelecek için endişeleniyorum. dünyaya başlama şeklinin dağıtılan en büyük adaletsizlik olduğunu düşünüyorum. ben de o durumda olabilirdim. ben de resim çizdiğinde tank silah kan çizebilirdim. bilmiyorum...

Türkiye'de Yaşayan Suriyeli Mültecilerle İlgili İnternette Yayılan Yanlış Bilgiler

Suriye Savaşına Dair Medyada Sıkça Gördüğümüz Ünlü Fotoğrafların Sahte Çıkması