Homo Sapiens'in Milyon Yıllık Tarihindeki En İlginç Mesleklerden Biri: Yaşam Koçu

Yaşam koçu mesleğine dair düşündürücü bir bakış açısını aktarıyoruz.
Homo Sapiens'in Milyon Yıllık Tarihindeki En İlginç Mesleklerden Biri: Yaşam Koçu
iStock

yaşam hayvansal bir şeydir, hatta bitkisel bir şey

insan dediğimiz tüysüz bamyalar sadece birkaç milyon yıldır var. bildiğimiz anlamıyla hayat ise en az birkaç milyar yıldır.

tür olarak, kendi gerçekliğimizin çok ötesinde bulunan şeylere kendi gerçekliğimizle bakmaya çalışıyoruz. yaşam koçu kavramı da bunun bir örneği aslında. bir tane osuruklu adam veya kadın var, bize nasıl yaşamamız gerektiğini öğretecek. bir takım fikirler verecek. anlamsız işler.

en iyi yaşam koçları bitkiler ve hayvanlardır. ailelerinden ve kültürlerinden onlara çok az şey aktarılmıştır ancak hepsi -eğer etrafta görebiliyorsak- bir şekilde yaşamayı, hayatta kalmayı ve çoğu durumda çoluk çocuğa karışmayı becermiş demektir.

bebek bir sokak kedisi için hayat çok zordur. aklımızın alamayacağı kadar zordur. 90 gün sonrayı görme ihtimali 1/5 civarındadır. açlık, soğuk, sıcak, susuzluk, arabalar, insanlar, köpekler ve hatta bazı durumlarda kuşlar... bir sürü tehlike vardır. ve yeni doğmuş bir sokak kedisi bebeğin üç yaşına gelme olasılığı yüzde 1 civarındadır. artar azalır ama böyledir.

bir sokak köpeği veya güvercin veya serçe veya çam veya dişbudak için de pek farklı değildir. etrafta gördüğümüz neredeyse her canlı insandan daha büyük yaşam koçudur. çok badire atlatmıştır. ortalama bir sokak kedisinin insan dünyasındaki karşılığı john rambo falandır. kelle koltukta geçen 3 yıl. yüz kediden 99'u öldü ama o yaşıyor.


ve insanımız kediye bakmak yerine başka bir osuruklu insana bakıyor. çünkü o osuruklu insan, yanında osurmadı hiç. osurduğunu tahmin ediyor o insanın da ama hiç tanık olmadı. o sebeple peşinden gitmeye devam ediyor. bazısı haftada 300 lira kaptırıyor psikoloğa, bazısı 150 lira veriyor diyetisyene ki şekeri azaltması gerektiğini bininci kez duysun veya internetten beş dakikalık bir aramayla ulaşabileceği bir yemek listesi eline tutuşturulsun. çocuğunu kırk bin lira verip de anaokuluna yazdırıyor. sürekli daha iyi doktora görünmenin peşinde. instagram'da özenilecek hayat arıyor.

doğada kaloriden kaçan tek bir canlı görmedim insan dışında. bir kedi veya bir köpek veya bir serçe ekstra kaloriden kaçmaz. ne bulursa yer. yiyebildiği kadar yer. insan ise öyle sistemler kurmuştur ki kaloriyi azaltması gerekir. doğa ona yediğin kadar iş yapmıyorsun demektedir, ancak farkında bile değildir. bunu anlamak için bir uzmana gitmesi gerekir.

medeniyet tarihi, hayatın basitleşmesinin ve ölüm oranının azalmasının tarihidir. hayat kolaylaştıkça insan aptallaşmıştır. bu kaçınılmazdır. neredeyse hiçbir problemi çözmeden veya hiçbir badire atlatmadan bu yaşa geldik çoğumuz. birileri bizim yerimize halletti veya halletmiş. yürüdüğümüz yollar bile dümdüz. önümüze bakmamıza bile gerek yok. yüz metre koşacak kondisyonumuzun olmaması sorun değil, kovalayan hiçbir canlı bırakmamışız etrafta. burunlarımızı neredeyse hiç kullanmıyoruz. numaralı gözlük kullanım oranı avrupada 1/2, bizde 1/5. yakında yakalarız. gözlerimizi geliştirmiyoruz. çoğu çocuk 2-3 metreden uzağa bakmadan 6-7 yaşına geliyor. göz ufacık bir serbestlik ekseninde gelişiyor. bir barfiks çubuğuna tutunup da 1 dakika duramayız çoğumuz. elli mekik çekecek kişi yüzde onu geçmez. bacaklarımız güçsüz. kollarımız güçsüz. midelerimiz pazar yerine dönmüş. bazısını görüyorum haftada bir sıçıyor. ve istiyor ki kalan hayatı süper gitsin. sıcağa dayanamıyoruz. soğuğa dayanamıyoruz. beş dakika egzersiz yapsak kesiliriz. yüz metre yokuş çıkarken kesiliriz. bir diğerimiz bir tane şey okumamış, bir tane şey izlememiş.

üstteki gibi şeyler söyleyince insanlar hemen genetiğe falan bağlıyor. bir ucu da nazizme çıkıyor, spencer'a çıkıyor, darwin'e çıkıyor. sıçmışım genetiğe. genetiklik bir şeyden bahsetmiyorum. 100 metre yokuşu çıkınca kesilecek kadar nasıl kendimize kötü davrandık, bundan bahsediyorum. neden boynumuz ağrıyor sürekli? neden midemiz yanıyor? neden başımız zonkluyor? neden düzgün beslenmiyoruz? neden günde on dakika bile götümüzü kaldırıp iki tane hareket yapmıyoruz? neden telefona bakmak daha kolay geliyor? neden yataktan zor çıkıyoruz? bu da mı genetik? yataktan zor çıkma geni! ve ne hikmetse işim gücüm mesaim yokken öyle hızlı fırlıyorum ki yataktan. o gen kapanıyor herhalde. deactivated.


yaşam koçu fikri bile insana zarar verir. bir yerlerde birileri var ve onlardan bir şey öğrenmeliyiz (!). onun sonu gelir mi koçum? diyelim ki başladın. 200 lira verdin ve bir tane adama gittin. bir ay geçti. biraz gelişme var. ama ikinci ay yine zor çıkaracaksın o götünü o yataktan. etkisi geçecek. 800 lira girdi bile. ikinci ay diyeceksin bizim yaşam koçu amatördü, daha ustasına gidelim. 500 liralık olana gideceksin. bu seferki de gıda mühendisliği mezunu bir kadın. ama tibete gitmiş. hahah. bir tane uçağa binip yapılabilecek bir şey yüzünden kadını bir şey zannediyorsun. ve onun da etkisi bir ay sürecek. girdi 2000 daha. ve bu boka daha da saplanıp duracaksın. batık bedelin arttıkça daha da debeleneceksin. derste anlamadığını özel derste anlamaya çalışmak gibi. evet bazen öyle bir konu vardır ki özel dersini alınca anlarsın. ama anlaman gereken o değil aslında.

sigara, alkol, uyuşturucu, kumar, ganyan, bahis vs gibi şeylerin bağımlılık olduğunun çok farkındayız. bazısı için daha da geniş. çikolata veya kahve veya şekeri de bağımlılık olarak görüyor. ama daha kimseyi görmedim ki sürekli psikoloğa gidene veya sürekli diyet araştırana bağımlı gözüyle baksın. bu anlamsız kendinizi geliştirme çabası da bağımlılıktır. sigaradan farkı yoktur. kadınların ilişkilerdeki ilgi arayışı da sigaradır. ilgi gördüğünü düşündüğü an yatışır, biraz sonra yeniden hortlar.

kendinize bir iyilik yapmak istiyorsanız gidin ve başka bir canlıya bir güzellik yapın.

başarılı olmak istiyorsanız etrafınızdakilerin başarılarına katkıda bulunmaya çalışın. anonim

kendinizi geliştirmek istiyorsanız, kendinizi eleştirin.

aşk dünyayla savaşmak değil içinizdeki engelleri aşmaktır. mevlana

kendi derdinize düşmeyin.

kendinizi ciddiye almayın. (yaşam koçu fikri bile bununla çelişiyor zaten. kendini ciddiye almanın son raddesi bunlar. en son sınır da intihar. bir de bir türkü tutturmuşlar tek bir felsefi soru varmış o da intiharmış. neden? bir tane osuruklu fransız öyle demiş.)

içeride aramayın, çünkü dışarıda. ama dışarıda da aramayın çünkü içeride.

sen yoksunuz, siz varsın.

ben yokuz, biz varım.

Psikoloji Terapilerine Verilen Ücret Hakkında Düşündürücü Bir Muhakeme