İngiliz, Fransız ve Ruslara Karşı Savaştığımız Navarin Baskını Nasıl Gerçekleşti?

1827'de, bugünkü Yunanistan topraklarında yer alan Mora yarımadasında gerçekleşen olayın ayrıntıları, buyrun.
İngiliz, Fransız ve Ruslara Karşı Savaştığımız Navarin Baskını Nasıl Gerçekleşti?

bugün (20 ekim) 194. yıldönümü olan ve yunanistan'da bir dizi etkinlikle kutlanan olaya biz navarin baskını diyoruz. baskın... yani bu olayda müttefik donanma gelip baskın yapmış ve donanmamızı kaybetmişiz gibi. işte tarihe bakış açımız bu kadar sığ. adamlar binlerce kilometre uzaktan geliyor, donanmalarını birleştiriyor ve bize ait limanda donanmamızı yakıyor ve biz buna baskın diyoruz. yani suç bizde değil. "baskın işte ya ne olacak ki...!"

navarin dediğimiz yer şurası


haritada işaretledim, rus donanması baltık denizinden açılıyor, britanya sahillerinde ingiliz donanması onlara katılıyor, ardından akdeniz'e giriyorlar ve fransız donanması da onlara katılıyor ve toplam 22 zırhlı savaş gemisi ile navarin önlerine geliyorlar. binlerce deniz mili yol yapan bu donanmadan osmanlı'nın haberi yok...!

bu esnada bu müttefik donanma neden navarin'e geliyor?

çünkü bu sırada yunan isyanı var. 1821'de patlayan yunan isyanı, ilk olarak tam burada, mora yarımadasının güneyinde patlıyor. tripoliçe katliamı ile doruk noktasına ulaşan yunan isyanına, osmanlı lütfedip müdahale ediyor, bu arada osmanlı yunan isyancılarla başedemeyince kavalalı mehmet ali paşa'dan yardım istiyor ve kavalalı mehmet ali paşa da oğlu ibrahim paşa kumandasındaki mısır donanmasını mora'ya gönderiyor. tabi mısır'ın osmanlı'ya yardıma gelmesi ve yunan isyanına müdahil olması ingiltere, rusya ve fransa'yı kızdırıyor ve osmanlı'ya ultimatom veriyorlar ve yunanistan'a bağımsızlık verilmesini istiyorlar...

osmanlı haliyle bunu kabul etmiyor ve mısır'dan gelen yardımla birlikte yunan isyanını bastırmaya çalışıyorlar. ve işte 20 ekim 1827 tarihine kadar bunda başarılı da oluyorlar. yunan isyancılar iyice köşeye sıkışmışken, müttefik donanması navarin'e geliyor, sonrası ise malum...

oysa ki navarin'den 57 sene önce ruslar yine ta baltık'tan kalkıp çeşme önlerine gelmişler ve çeşme'de osmanlı donanmasını yok etmişler. aradan 50 seneden fazla zaman geçmiş, osmanlı bu olaydan ders almamış, aynı şekilde 2. defa donanmasını navarin'de kaybetmiş. 1770'teki bu çeşme deniz muharebesinde rus donanmasının sadece 12 savaş gemisi vardı, buna karşılık osmanlı donanması 33 savaş gemisine sahipti, lakin rusların sadece 12 savaş gemisi donanmamızı çeşme'de yok etti. (hoş biz çeşme'de yaşanan şey için de "çeşme baskını" tabirini kullanıyoruz.)


neyse, çeşme faciasının ardından geçen 57 sene içinde denizcilikte bir arpa boyu yol katedemeyen osmanlı, 60'dan fazla gemisini işte bu sözde navarin baskınında kaybetmiştir. baskın değil, bağıra bağıra gelen facia. iş bilmeyen, yönetilemeyen, liyakatsizlerin makam mevki sahibi olduğu bir devlet ve sonuç: 50 senede 2 defa koca donanmanın kaybedilmesi.

yahu ta baltık denizinden gelen, manş denizini geçen, cebelitarık'ı geçip akdeniz'e giren düşman donanmasından haberdar olmamak ve bunu "baskın" diye nitelendirmek mazereti olan bir şey değildir. oysa ki bundan sadece 250 sene önce barbaros, düşmanı andrea doria'yı yatak odasına kadar takip ettirir, ne yer ne içer ondan bile haberdar olurdu. ama ondan sonra denizciliğimizin durumu malum işte...

Fazla bilinmeyen bir anekdotla bitirelim

1821 yılında yunanlılar, isyan edip silahlı militanlarca navarin şehrini kuşatır. şehirdeki sivil türklerin, kendilerini koruyacak bir askeri gücün yardıma gelmeyeceğini anlaması ve şehrin açlıkla karşı karşıya kalmasının ardından yunan gerillalar ile canlarına dokunulmaması karşılığında tüm mal varlıklarını da bırakıp şehirden ayrılma üzerine anlaşma yapılır. 19 ağustos 1821 günü şehrin kapıları açılır açılmaz, silahsız 3000 türk'e saldıran yunan teröristler, kaçıp kurtulabilen 160 kişi hariç herkesi öldürür.

yunan bağımsızlığının destekçilerinden biri olan, hayatının yarısını atina'da geçiren, iskoç tarihçi george finlay, history of the greek revolution and the reign of king otho kitabında şu şekilde yazar:

mermiler ve kılıçlarla yaralanmış kadınlar kaçmak umuduyla denize koştu, bu sırada kasten vuruldular. kollarında bebekleri olan annelerin kıyafetleri çalındı ve tek gizlenme yeri olan denize koştular, suda çömelirken insan olmayan tüfekli askerler tarafından vuruldular. yunanlar bebekleri annelerinin kollarından aldı ve kayalara vurdu. üç ve dört yaşlarındaki çocuklar denize atılarak boğuldu. katliam bittiğinde cesetler ya denize atıldı ya da sahile yığıldı ve bir salgın hastalık tehdidiyle karşı karşıya kalındı.

(bkz: navarin katliamı)


bu olay üzerine bölgeye müdahale eden ve bunun için mısır valisi mehmet ali paşa'dan donanma yardımı isteyen sultan ii. mahmud, avrupalı devletlerin kendi kendilerine kararlaştırdıkları yunanistanın bağımsızlığını tanıma talebiyle karşı karşıya kalır. bu talebi, başına gelecekleri bile bile reddeden sultan, daha sonrasında ingiltere-rusya-fransa ittifakının oluşturduğu donanmanın, aynı şehrin limanında osmanlı-mısır donanmasını yok ettiği haberiyle sarsılacaktır.