İngiliz Kraliyet Ailesi Açısından Bir Dönüm Noktası: Prenses Diana

Prenses Diana'nın neden modern kraliyet ailesinin temellerini atan kişi olduğunu detaylıca anlatan bir yazı.
İngiliz Kraliyet Ailesi Açısından Bir Dönüm Noktası: Prenses Diana

1. öncelikle, ingiliz kraliyet ailesi için evlilik her zaman bir amaç değil, bir şeylere ulaşmak için bir araç olmuştur. tarih boyunca evliliklerin çoğu çıkar ilişkisine dayanmıştır ve hanedanlık üyelerinin çoğu ingiliz kraliyet ailesi’nin menfaatlerine göre evlendirilmiştir.

2. ingiliz kraliyet ailesi’ne girebilmek için bir insanda olması gereken temel özellikler: beyaz, anglo-sakson (ingiliz) ve protestan olmasıdır. buna ek olarak tabii ki soylu bir aileden gelmesi gerekir ve daha önce evlenip boşanmamış olması da elzemdir. (bu özellikler windsor hanedanlığı ile değişmeye başlamıştır. şu an eskiye oranla seçimlerde daha esnekler.)


3. özellikle veliaht kral ya da kraliçe olacaksa, eş seçimine ekstra bir özen gösterilir. 2 numaradaki özellikler kati suretle aranır. tahta geçme şansı kalmayan kardeşlerin ise evlenecekleri kişilere daha çok müsamaha gösterilir, çünkü kraliyet ailesi’nin başına geçmeyecektir. ne yazık ki bundan dolayı da çok önemsenmezler. öncelik ve ilgi hep veliaht üstünde odaklaşır.

4. ii. elizabeth’in amcası edward viii, bu düzene isyan eden ilk kişi olmuş ve amerikalı dul aşkı wallis warferd simpson uğruna krallık unvanından ve kraliyet haklarından feragat eden ilk kral olmuştur.


5. the crown dizisinden öğrendiğiniz üzere, ii. elizabeth de ailesine baş kaldırarak philip ile evlenmiştir. bildiğiniz üzere philip’in aile kökleri yunanistan ve danimarka’ya dayanır; ancak o da kraliyet ailesine mensup bir prenstir. (simpson’dan temel farkı soylu olması yani.) bir de philip’in annesinin dedesi ingiliz’dir ve ii. elizabeth ile evlenip ingiliz kraliyet ailesi’ne girebilmek için philip, bahsi geçen dedenin “mountbatten” soyadını alır. bundan dolayı, ingiliz kraliyet ailesi -philip’in ailesinin v. george ile bağlantısından da ötürü- bu evliliği kabul etmiştir. ayrıca -kraliyet ailesi içinde- o dönemde tahtta olan babası vi. george’un erkek veliaht sahibi olması ihtimalinin tesellisi vardır. nitekim ii. elizabeth 18 yaşına geldiğinde, önerilere rağmen, galler prensesi unvanını alamamıştır, çünkü ingiliz kraliyet ailesi’nde sadece erkek veliahtlar galler prensi olabilir. galler prensesi unvanı da prensin eşine verilir. (bunları aklımıza not edelim, çünkü sonra geri döneceğiz.)

yani uzun lafın kısası, hanedanlıkta hep bir erkek çocuğun olacağına dair inanç olmuştur, çünkü ingiliz kraliyet ailesi’nde tahta geçişte erkek çocuklarına öncelik tanınır. (geçmiş kadın kraliçeler, tek çocuk olmalarından ya da erkek varisin noksanlığından ötürü tahta oturmuşlardır; ancak windsor hanedanlığı bu uygulamayı değiştirmek için yakın zamanlarda çalışmalara başlamıştır.) bundan dolayı bu evliliğe çok şiddetle karşı çıkmamışlardır. ancak umulan gerçekleşmemiş, ii. elizabeth’in erkek kardeşi olmamıştır ve kraliçe tahtın başına geçmek zorunda kalmıştır. philip’in unvanı da zamanında çok tartışılmıştır. unvanlar hükümet tarafından karar verilir. genellikle kralın eşi "kraliçe" (quenn consort) unvanı alırken, philip’in unvanı çok tartışılmıştır. hükümet tarafından da en fazla “prens" (prince consort) unvanı teklif edilmiştir. ben ise saf ingiliz olmadığı için, kral (king consort) unvanının teklif edilmediğini düşünüyorum. ayrıca çift “mountbatten” soyadını kullanmayı çok istese de hükümet buna da izin vermemiştir ve ailenin soyadı olan “windsor” ismi hep korunmuştur; yani windsor-mountbatten olmuştur.


6.
şimdi esas konuya geçiş yapalım. prens charles, çok silik ve pasif bir karaktere sahip bir prenstir. genellikle amcası viii. edward’a özense de onun kadar çok gözü kara olamamıştır. hep -gelecek veliaht olmasından mütevellit- annesi (bkz: ii. elizabeth) ve onun kararlarına itaat etmek zorunda kalmıştır. veliahtlar her zaman, çocukluklarından itibaren, çok sıkı kurallarla yetiştirilirler ve -3. maddede belirttiğim gibi- eş konusunda çok seçicidirler. özellikle veliaht erkekse, buna ekstra bir özen gösteriliyor. bildiğiniz üzere prens charles, camilla parker bowles’a aşıktı; ancak parker bowles, kraliyet ailesi’nin idealindeki kraliçe adayı olmadığı için, prens charles -camilla’yı unutması için- karayipler’e göreve gönderildi ve camilla da o zamanki sevgilisi andrew parker bowles’la evlendi.


7.
prens charles, camilla’yı çok sevmiş olacak ki yaşı 30’u geçmiş olmasına rağmen kimseyle evlenmedi. ancak kraliyet ailesi’nin yeni veliaht beklentisi olduğu için prens charles adına araştırmalara başlandı.

8. ana kahramanımız lady diana spencer, gerçekten de ingiliz kraliyet ailesi’ne gerek mecazi gerek gerçek olarak uyabilecek belki de en iyi adaydı. öncelikle bugün lady diana spencer’ın halen "galler prensesi" olarak kalabilme sebebi soylu bir aileden gelmiş olmasıdır. bildiğiniz üzere spencer bir “kont” kızıydı. bundan dolayı da doğuştan “leydi” unvanına sahipti. yani (bkz: philip mountbatten) gibi veyahut günümüzde (bkz: camilla parker bowles) / (bkz: kate middleton) / (bkz: meghan markle) gibi unvan alabilmek için ii. elizabeth’in iki dudağının arasına bakmak zorunda değildi. bugün bu saydığım 3 figür "düşes" (duchess) unvanına sahip. ii. elizabeth ise ısrarla onları galler prensesi yapmıyor. kadın sırf bunun için prens william’a ve prens harry’e "dük" (duke) unvanını verdi. bunun temel sebebini ise 2. maddeye bağlıyorum, çünkü yukarıda belirttiğim 3 ismin geçmişini araştırırsanız, üçünün de bir şekilde 2. maddeye “tam” bir şekilde uymadıklarını göreceksiniz. ancak leydi diana spencer, ingiliz kraliyet ailesi’ndeki eksik puzzle parçasını tamamlayabilen tek kızdı. bundan dolayı da ii. elizabeth’in takdirini aldı.


(not düşelim: markle ve camilla ömürleri boyunca hep düşes olarak kalacak. markle ve (bkz: prens harry) de zaten kraliyet ailesi'nden ayrıldı. middleton da ancak prens william tahta geçtiğinde prenses diana’dan sonra ilk kez galler prensesi ve kraliçe [queen consort] unvanını alabilecek.)

9. leydi diana hakkında konuşacak olursak: öncelikle şunu demeliyim ki diana, -kraliyet ailesi ilgisini çekse de- prens charles’ı ilk tanıdığı zamanlar sevmiyordu. zaten prens charles da o dönem, diana’nın ablasıyla sevgiliydi. çoğu yerde diana’nın ablasının sevgilisine göz diktiği vs. söyleniyor. bu tamamen yanlış bir bilgi. diana’nın ablası prens charles ile sadece gönül eğlendirmek için çıkmıştır, çünkü hiçbir zaman kraliçe olmak ya da kraliyet ailesi’ne girmek istememiştir. diana, prens charles ile evleneceği zaman da diana ile aralarında herhangi bir küskünlük ya da dargınlık olmamıştır.


tanıştıktan çok sonra leydi diana, prens charles’tan hoşlanmaya başlamıştır. ii. elizabeth de prens charles’a evlenmesi için çok baskı yapmıştır. prens de gönlü istemese dahi mantığı ve “görev” bilinci sebebiyle diana’ya evlenme teklifi etmiştir.

10. ikinci önemli ve değinmek istediğim husus ise, leydi diana prens charles’a olan aşkından ötürü evliliği kabul etmiştir. nitekim daha evlenmeden artmaya başlayan basın ilgisi, diana’yı çok sıkmaya ve onun psikolojisinde negatif etkiler yaratmaya başlamıştır. bu süreçte evlilik teklifini kabul ettikten sonra, diana evlenmekten vazgeçmek istemiştir. ancak kraliyet ailesi’ne atılan adımdan sonra aileden çıkmak kolay değildir ve diana ailesine laf getirmek istememiştir. yani aslında diana’nın ilerleyen zamanlarda maruz kaldığı şiddete sessiz kalmak zorunda olmasının temel sebebi budur. kraliyet ailesi’nden de öte diana hiçbir zaman spencer ailesine kötü bir laf getirmek istememiştir ve bir süre sonra "galler prensesi" titrini de evliliğini de sadece “ülkeye hizmet” olarak sürdürmüştür. diana’nın hayatının en kötü günün de düğün günü olduğunu unutmayalım.

11. prens charles’ın bu evlilik kararını almasında kendisine söylenenler de önemli olmuştur. temel amaç veliaht sahibi olmak olduğu için, ailesinin “istersen 5 sene sonra boşanırsın” cümlesi prens charles’ı teselli etmiştir. nitekim ikinci erkek veliaht prens harry’nin doğmasıyla da prenses diana ve prens charles arasındaki bağlar geri dönüşü olmaksızın kopmaya başlamıştır.


12. evliliği boyunca prenses diana çok fazla psikolojik şiddete maruz kalmıştır. çoğu zaman istekleri ya da düşünceleri görmezden gelinmiştir. kraliyet ailesi’ne girdiğinden itibaren (bkz: anoreksiya nervoza) hastalığıyla mücadele etmiştir. basının yoğun ilgisi ve sürekli peşinde olması da psikolojisini çok fazla tahrip etmiştir. kocası prens charles’ın ilgisizliği ve sevgisizliği de prensesi büyük depresyona sürüklemiştir. sesini duyurmaya çalışsa da başta ii. elizabeth olmak üzere aileden herkes diana’ya karşı kulaklarını tıkamayı tercih etmiştir.

ayrıca diana’nın çok fazla popüler olup ii. elizabeth’in ve kraliyet ailesi’nin önüne geçmesi de buna başka bir sebeptir. bir süreden sonra diana’nın halk üzerindeki etkisi, kraliyet ailesi’nin etkisinden çok daha fazla olmuştur. prens charles da bundan rahatsız olmuş ve kendince bazı komplekslere girmiştir. bütün bunlardan bunalan ve sesini duyuramayan diana ise artık pes etmiş ve o da sevgiyi başka yerlerde aramaya başlamıştır. sonrası bildiğiniz üzere artık iplerin kopması, boşanma ve diana’nın ölümü şeklinde gelişmiştir. kraliyet ailesi’nin diana için aslında bir cenaze töreni düzenlemeyi istemediğini, ancak halkın tepkisinden korktuklarından ötürü de düzenlemek “zorunda” kaldıklarını unutmayalım.

13. peki leydi diana’nın hiç hataları olmadı mı? buzdağının diğer kısmına baktığımızda diana’nın da tabii ki hataları olduğunu düşünüyorum. objektif olarak yorum yapacak olursam, diana’nın ilk başlarda kaçtığı basına bir süreden sonra kucak açması ve ilgi uğruna basından beslenmeye başlanması da aslında çok büyük bir problemdi, çünkü işlerin bir noktadan sonra kraliyet ailesi ile inatlaşmaya döndüğünü düşünüyorum. kraliyet ailesi ile inatlaşma uğruna basınla bu kadar çok iç içe olmasının da bir süreden sonra diana’ya psikolojik olarak zarar verdiği aşikar. nitekim ölümünden önceki konuşmalarına ya da röportajlarına bakarsanız diana’nın psikolojisinin çok da iyi olmadığını göreceksiniz.


bence diana’nın ihtiyacı olan tek şey sevgi ve ilgiydi. prens charles'a çok aşıktı. kraliyet ailesi’ne girerse de aradığı o ilgiyi bulabileceğini düşündü. hep el üstünde tutulmak istedi, ancak bunu bulamayınca da hayal kırıklığına uğradı ve ne yapacağını şaşırdı. hamileyken kendini de merdivenlerden aşağı atması, ilgi görmek ve sesini duyurabilmek için çırpınışlarının en büyük örneği bence. annesini küçük yaşta kaybeden, istediği ilgiyi ve sevgiyi bulamadığından ötürü çeşitli arayışlara giren ve bunlardan da net bir sonuç elde edemeyen diana’nın bu trajik sonu kaçınılmazdı. psikolojik olarak çöken bir insanın da doğru kararlar verebileceğini düşünmüyorum.

14. her iki tarafın da kendilerine göre hataları var; ancak kraliyet ailesi’ni daha çok suçlu buluyorum, çünkü diana bir noktadan sonra bunu kabullenmiş ve kraliyet ailesi ile ortak bir noktada buluşabilmek adına çaba göstermiş. ancak kraliyet ailesi buna dahi gözlerini kapatmış ve üç maymunu oynamış. diana’nın “takım” anlayışını kabul etselerdi, daha farklı şeyler olabilirdi.


15.
son olarak -ne kadar sansasyonel olsa da- diana’nın kraliyet ailesi’nin modernleşmesi adına büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. kraliyet ailesi ne yazık ki yüzyıllardır at gözlüğüyle yaşadı. halka birtakım şeylerde örnek olsa dahi halkın içine girmek, halkın arasına karışmak istemedi. ancak bugün sembolik olarak var olan, uluslararası tanınan ve kabul gören bir yapının halktan uzak kalması da insanların özgürleşmeye başladığı 20. yüzyılın sonlarına çok uzak kalan, eski moda bir eylemdi. diana halkın arasına girerek ve onlarla temas halinde olarak, kraliyet ailesi ile halk arasında örülmüş olan o görünmez kalın duvarı yıktı. diana ile beraber aslında kraliyet ailesi de kendine bir çekidüzen verdi ve halkın sesine daha çok kulak vermeye başladı. bugün de birçok şey hanedanlık içinde değişim ve dönüşüm halinde. ne kadar hala bazı şeyleri ekarte etmeye çalışsalar da bir noktadan sonra eskisi kadar sert ve katı direnişler içinde olamıyorlar. ii. elizabeth’in ölümünden sonra gelecek olan varis  prens william ve ondan sonraki gelecek yeni nesil ile de kraliyet ailesi’nin daha farklı bir form alacağını düşünüyorum.


ezcümle, gidişi trajik olsa da bıraktıklarıyla güzel hatırlanacak olan biri bence prenses diana. kraliyet ailesi'nin bugünkü üyelerinin birçoğu diana'nın eline su bile dökemez. prenses en azından bir şeyleri sorgulamış ve değişimin artık olması gerektiğinin idrakına varmış. kraliyet ailesi'ndeki değişimi tetiklemiş. belki de bundan 20-30 yıl sonra, kraliyet ailesi şu ankinden daha farklı olacak. huzur içinde uyusun.

işbu yazıyı sonuna kadar okuyanlar için de teşekkürlerimi sunarım.