İngiliz Tarihindeki En Büyük Teslim Olma ile Sonuçlanan Çatışma: Singapur Savaşı

II. Dünya Savaşı sırasında, Japon ve İngiliz birliklerinin karşı karşıya geldiği ve 62 bin İngiliz askerinin esir alınmasıyla sonuçlanan savaşı aktarıyoruz.
İngiliz Tarihindeki En Büyük Teslim Olma ile Sonuçlanan Çatışma: Singapur Savaşı

singapur savaşı, 1781 yorktown, 1916 kut'ül amare ile birlikte 1942'de ingilizlerin teslim olması dolayısıyla britanya askeri tarihine yer eden önemli olay. kraliyet ordusu için acı bir yenilgi ve ingilizlerin en büyük teslimiyet olayıdır.

hele hms prince of wales, hms repulse gemilerinin singapur'u kurtarmak üzere yola çıkıp yolda japon uçakları tarafından batırılması olayı vardır ki, bunu "britanya'nın denizlerdeki hakimiyetinin sonu" olarak niteleyen kimseler bile vardır.

ayrıca wwii pasifik cephesi için önemli bir gelişmedir. zira japonların güneyde, avustralya'ya doğru genişleme eğilimi gösteren imparatorluklarını önleyecek bir şey kalmamıştır. hatta churchill bununla ilgili olarak, "singapur'un düşüşü, ülkemizin tarihinde yaşadığı en kötü felaket ve ordumuzun yaşadığı en büyük teslim olma olayıdır." demişti.

japonların planında malaya ve singapur'un işgali görevi destek birlikleriyle birlikte, muharip gücü yaklaşık 70.000 ve toplam gücü yaklaşık 110.000 askerin meydana getirdiği, üç tümenin teşkil ettiği general yamaşita'nın yirmi beşinci ordu'suna verilmişti. bundan başka, mevcut nakliye gemileri birliklerin ancak dörtte birini -17.000'i muharip olmak üzere toplam 26.000'ini- direk olarak siyam körfezi'nin karşısına taşımaya yeterliydi. bu ileri kısım kuzeydeki havaalanlarını ele geçirecekti. yamaşita'nın ordusunun büyük bölümü hindiçin'den tayland'a kadar karadan ilerleyecek, oradan mümkün olan en kısa zamanda deniz çıkarma birliklerini takviye etmek için kra kıstağı'na inecek ve daha sonra malay yarımadası'nın batı kıyısı boyunca aşağı doğru ilerlemesine devam edecekti.

planlanan açılış taarruzları, 1941 aralık


japon güney operasyonları


dıştan bakıldığında, japon ordusu için bu kadar geniş kapsamlı bir hedef için dikkate değer ölçüde küçük bir seferdi ve aslında japon kuvveti, general percival komutasında malaya'yı savunan ingilizlerin toplam 88.000 kişilik kuvvetinden (19.000 ingiliz, 15.000 avustralyalı, 37.000 hintli ve 17.000 malayalı) sayıca daha azdı. ancak yamaşita'nın imparatorluk muhafız tümeni, 5. ve 18. tümenlerinden meydana gelen, bütün japon ordusunun en iyileri arasındaki üç tümeniyle kıyaslandığında, malaya'yı savunan birlikler yetersiz teçhizatlı ve eğitimli, karma bir birlikti. japon kuvveti 211 tankla -oysa ingilizlerin malaya'da hiç tankı yoktu- ve ingilizlerin malaya'daki uçaklarının yaklaşık dört katı kadar ve aynı zamanda üstün nitelikli 560 uçakla destekleniyordu. ayrıca japonlar kasım'dan mart ayına kadar hüküm süren muson yağmurlarının, ingilizlerin, harekatlarına karşı girişecekleri hareketlerini engelleyeceğini hesap ettiler, çünkü bu kötü hava süresince sadece iyi yollar geçit verecekti. ayrıca japonlar, malaya'nın 2.200 kilometreye dek yükselen, yoğun ve sık ağaçlarla (cengel) kaplı dağlık arazisinin savunmayı böleceğini ve kendilerinin doğudan batıya planlı geçişlerine yardımcı olacağını hesapladılar.

ingilizlerin tertiplenmesindeki temel gariplik kara birliklerinin bünyesinde yeterli hava kuvveti barındırmayan havaalanlarını muhafaza etmek için çok geniş alana yayılmaları ve bu havaalanlarının, donanması olmayan deniz üslerini korumak için inşa edilmiş olmalarıydı. hem havaalanlarından, hem deniz üssünden asıl yararlananlar japonlar olacaktı. ingilizler de bir sebep olmamasına karşın tertiplenmelerini doğru dürüst uçağı olmayan hava üslerini, gemi bulunmayan deniz üslerini korumak amacıyla yapacaklardı.

ingilizlerin durumu


asıl japon çıkarmaları malay yarımadası'nın tai boğazı üzerindeki singora ve patani'ye yapılırken, dört tali çıkarma daha kuzeyde tayland kıyısına yapıldı. üçüncü derecede önemli çıkarmalar ise hemen malaya sınırı içindeki kota bharu'ya yapıldı. asıl harekat batı kıyısından aşağı doğru devam ederken, bu kuvvetin orada bulunan ingiliz havaalanını ele geçirdikten sonra doğu kıyısından aşağı istikamette şaşırtma harekatı yapması planlandı. bu çıkarmalar yerel saatle 8 aralık'ın ilk saatlerinde gerçekleştirildi. kota bharu'ya 5.500 kişilik bir japon birliği tarafından yapılan çıkarma gerçekte pearl harbor baskınından bir saati aşkın bir süre önce gerçekleştirilmişti. oradaki havaalanı kısa bir çatışmadan sonra japonlara terk edildi, ayrıca tayland'daki bölge daha kolay ele geçmişti. ingilizlerin giriştiği planlı önleme teşebbüsü "matador harekatı" sınırın, tayland'ın tarafsızlığının japonlar tarafından ihlal edilmesinden önce geçilmesindeki isteksizlik nedeniyle çok geç başlamıştı. 6 aralık günü ingiliz hava keşfi siyam körfezi'nde bir japon donanması tespit etti, fakat kötü hava keşfin sonraki faaliyetlerini ve hedeflerini engelledi. "matador" taarruz harekatı için yapılan ön hazırlıkların yaptığı, sadece ingilizlerin savunma için yaptığı tertiplenmeyi bozmak olmuştu. 10 aralık sabahına gelindiğinde japon 5. tümeni çoktan batı kıyısına çark etmişti ve malaya sınırını yararak iki yoldan kedah'a ilerliyordu.

japon ordusunun malaya'yı işgali : haritada özet


o gün denizde ingilizlerin başına çok önemli bir felaket geldi. churchill, temmuz ayındaki japonların petrol ikmal kaynaklarını kesme kararından sonra "ambargoların müthiş etkisini gecikerek fark etmişti" ve bir ay sonra, 25 ağustos'ta doğu'ya "caydırıcı" olarak nitelendirdiği bir deniz gücünün gönderilmesini önerdi. amirallik dairesi orada bir muharebe kruvazörü ve iki ila üç tane uçak gemisi ile birlikte nelson, rodney ve dört eski muharebe gemisini toplamayı planlıyordu. churchill ise "en iyi gemilerden küçük bir grup" göndermeyi tercih ediyordu ve bir muharebe kruvazörü ve bir uçak gemisi, yeni king george v sınıfı bir muharebe gemisi ile birlikte bir kruvazör ve bir uçak gemisi göndermeyi önerdi ve amirallik dairesi'ne 29 ağustos'ta şunu söyledi:

"japonların şu anda kendisine karşı oluşan amerika birleşik devletleri, büyük britanya ve rusya birliğine karşı geleceğini sezinleyemiyorum. hiçbir şey onun tereddüdünü sözünü ettiğim kuvvetin ortaya çıkmasından daha fazla artırmayacaktır ve hele hele king george v (kraliyet donanmasının bir zırhlı sınıfı). bu gerçekten kesin caydırıcı olabilir."

bu öneriye uygun olarak prince of wales ve repulse ana muharebe gemileri singapur için denize açıldılar, fakat yanlarında hiç uçak gemisi yoktu. tahsis edilen uçak gemilerinden biri jamaika kıyılarında karaya oturmuş ve onarım için tersaneye alınmak zorunda kalınmıştı. aslında bir başkası hint okyanusu'nda ve singapur'a ulaşma mesafesi içindeydi, ancak oraya hareketi için hiçbir emir verilmedi. böylece iki büyük gemi kıyıda üslenen avcı uçaklarının korumasına bağlı olmak zorundaydı ve bu uçaklar kuzeydeki havaalanlarının erken kaybını bir kenara bıraksak bile çok azdı.

prince of wales ve repulse (ana muharebe gemileri) 2 aralık'ta singapur'a vardılar ve ertesi gün amiral tom phillips, "uzakdoğu donanması"nın komutasını devralmak üzere singapur'a geldi. 6 aralık'ta büyük bir japon ulaştırma konvoyunun hindiçin'den malaya yönüne doğru seyir halinde olduğu bildirilmişti. phillips 8 aralık'ta günün ortalarına doğru, japon konvoyunun birliklerini en azından bir adet kongo sınıfı muharebe gemisi, beş kruvazör ve yirmi muhribin himayesi altında singora ve kota bharu'ya çıkarttıklarını haber aldı. phillips, halihazırda havaalanlarının kaybedilmesi nedeniyle kıyıda üslenen avcı uçaklarınca kuzeye kadar hava koruması temin edilememekle birlikte akşama doğru cesur bir davranışla, z kuvveti -iki büyük gemi ve dört refakat muhribi- adını verdiği birlikte ulaştırma konvoyuna saldırmak için kuzey istikametinde denize açıldı.

9 aralık akşamı hava açıldı. havanın açılmasıyla birlikte amiral phillips'in gizliliği de ortadan kalktı. amiral phillips'in z kuvveti havadan tespit edildi. o nedenle phillips güneye döndü ve singapur'a yöneldi. fakat o gece gelen bir rapor hatalı bir şekilde, japonların orta noktada bulunan kuantan'a çıkarma yapmış olduklarını bildirdi. sürprizin mümkün ve riske girmenin doğru olacağını hesaplayan amiral phillips rotayı kuantan'a çevirdi.

japonlar, singapur'a geldiği radyo yayınıyla bütün dünyaya duyurulmuş olan z kuvveti'nin herhangi bir takip hareketi için çok iyi hazırlanmışlardı

donanma hava birliği'nin en iyi pilotlarının görev aldığı seçkin 22. hava filosu hindiçin'in güneyinde, saygon'un (günümzdeki adıyla ho chi minh city) yanındaki havaalanlarında üslendi. ayrıca on iki denizaltılık devriye hattı singapur'dan kota bharu ve singora'ya uzanan yaklaşma istikametlerini himaye ediyordu. daha 9 aralık öğleden sonranın ilk saatlerinde z kuvveti'nin kuzey istikametindeki hareketi tespit edilmiş ve en doğuda bulunan denizaltı örtü kuvvetince bildirilmişti. bu rapor geldiğinde singapur'a saldırıya hazırlanmakta olan 22. hava filosu, aceleyle bombalarını torpidolarla değiştirdi ve z kuvveti'ne geceleyin taarruz etmek için havalandı; ne var ki amiral phillips güneye döndüğünden dolayı onu bulamadı.

bununla beraber, filo şafaktan hemen önce tekrar havalandı; ve bu kez z kuvveti kuantan yakınlarında bulundu. japonlar saat 11:00'dan hemen sonraki ilk hücumda ardı ardına dalgalar halinde 34 yüksek irtifa ve onu takiben 51 torpido bombardıman uçağı kullandılar. her iki tür bombardıman pearl harbor'daki gibi sabit olmayan ve gafil avlanmayan yüksek hızda manevra yapan büyük gemilere karşı olmasına rağmen dikkate değer biçimde isabetliydi. ayrıca 175 adet uçaksavar topu olan prince of wales ana muharebe gemisi dakikada 60.000 mermi yağdırabiliyordu. her iki ana muharebe gemisi, repulse 12:30 ve prince of wales 13:20 civarlarında batırıldılar. bizzat amiral phillips kaybolanlar arasında olmakla birlikte, refakat muhripleri iki gemideki 2.800 mürettebatın 2.000'i aşkınını kurtardılar. japonlar kurtarma çalışmalarına müdahale etmekten kaçındılar. sadece üç uçak kaybettiler.

aslında bu yeni bir şey değildi. king george v class zırhlılar hava savunma konusunda oldukça sağlam gemilerdi. ama hem bu olay, hem pearl harbor, hem de savaşın sonuna doğru neredeyse hiçbir işe yaramayan gelmiş geçmiş en büyük japon zırhlısı, yamato, uçaklar tarafından çok kısa sürede batırılmıştı. aslında deniz harbinde ağır abi zırhlıların sonu kendini bu olayla birlikte iyice belli etmişti.

savaştan evvel amirallik dairesi'nin ileri gelenleri, muharebe gemilerinin hava hücumuyla batırılabileceği fikrini küçümsemişlerdi ve churchill onların görüşünü desteklemeye yatkındı. bu yanılgı aralık 1941'in ölümcül günlerine kadar bile varlığını sürdürdü. dahası churchill'in yazdığı gibi: "japonların hava savaşındaki yeterliliği, bu kez hem biz, hem amerikalılar tarafından büyük ölçüde küçümsenmişti." (bkz: pearl harbor baskını)


bu taarruz malaya ve singapur'un kaderini belirledi

japonlar çıkarma harekatlarına engelle karşılaşmadan devam edip kıyıda hava üslerini tesis edebildiler. japonların, ingilizlerin malaya'daki zayıf hava gücü üzerindeki hava üstünlükleri ingiliz birliklerinin direnişini çökertmede ve kendi birliklerini malay yarımadası'ndan aşağı doğru sevk etmekte ve singapur'un arka kapısını zorlamakta belirleyiciydi. singapur'un düşüşü, esasen londra'daki önceki gaflet ve yanlış kararların da bir sonucuydu.

10 aralık'tan sonra, ingilizlerin batı kıyısından aşağı doğru icra ettikleri geri çekilme neredeyse sürekli hale geldi. jitra'daki gibi büyük yol tıkamalarının üstesinden ya japon tankları ve topçuları ya da japon piyadesinin sınırdaki cengellerden (sık ve yüksek ağaçlıklı orman) sızması sonucu kanatlarda yarattığı tehlike geldi. kuzey malaya'daki komutan general heath, perak nehri'nde tutunmayı umuyordu, fakat bu hat patani'den dik aşağı doğru ilerleyen japonlar tarafından çevrildi. geride, karopar'da bulunan kuvvetli mevzi ilerleme esnasında ele geçirilen küçük çıkarma gemilerini kullanan birliklerce denizden girişilen kanat hareketiyle çevrildi.

27 aralık'ta korgeneral henry pownall, uzakdoğu'daki birliklerin komutasını hava orgeneral robert brooke-popham'dan devraldı.

ingilizler, ocak başında selangor bölgesinin ve kuala lumpur yakınındaki güney havaalanlarının yaklaşma istikametlerini örten slim nehri'ne çekildiler. fakat 7/8 ocak gecesi bir japon tank bölüğü hatalı düzenlenen savunma mevzilerini yarmış ve cephe hattının yaklaşık otuz kilometre ilerisindeki yol köprüsünü ele geçirmek için hızla harekatına devam etmişti. nehrin kuzeyindeki ingiliz birlikleri kuşatıldılar ve japonlara verdirdikleri sadece altı tank ve birkaç piyade zayiatı karşılığında donatımlarını ve yaklaşık 4.000 personelini kaybettiler. 11. hint tümeni mağlup edildi. bu felaket malaya'nın merkezinin erkenden bombardımanına neden oldu ve ortadoğu'dan singapur'a denizden gönderilen takviye kuvvetlerin ulaşması amacıyla kuzey johore'nin yeterince uzun elde tutulması şansını tehlikeye düşürdü.

wavell tam felaket günü cava'ya yeni, fevkalade (amerikan, ingiliz, hollanda, avustralya) başkomutanlık görevini devralmaya giderken singapur'a geldi. daha sonra pownall amerikan, ingiliz, hollanda, avustralya müttefik birliklerin kurmay başkanı oldu, uzakdoğu karargahı lağvedildi. wavell, şimdi savunma hattının johore'de tesis edilmesine, en iyi birliklerin ve takviye kuvvetlerin burada tutulmasına karar verdi. bunun anlamı, general percival'ın planladığı gibi tedrici bir geri çekilmenin yerine, daha çabuk bir geri çekilme demekti. kuala lumpur 11 ocak'ta, tampin'deki dargeçit mevzisi 24 ocak yerine 13 ocak'ta terk edildi. ayrıca bu terk edilmenin sonucu japonlara johore'deki daha iyi yol şebekesi sağlamak suretiyle tümenleri sırasıyla kullanmak yerine ikisini aynı anda kullanma imkanı verdi. bu da avustralyalıların gemas'ın çetin bir şekilde savunmasını geçersiz kıldı. bu nedenle johore'ye kadar amaçlanan geri çekilme planlanandan bile daha çabuk gerçekleşti.

bu arada, doğu kıyısında ingiliz kuvvetinin benzer bir geri çekilme hareketi, kuantan'ın ve havaalanının 6 ocak'ta; endau'nun denizden yapılacak bir çıkarma harekatı tehlikesini müteakip 21 ocak'ta terk edilmelerine yol açtı. 30 ocak'ta, hem "doğu kuvveti" hem de "batı kuvveti" tekrar malay yarımadası'nın en güney ucundaydılar. artçılar ertesi gece boğazı geçtiler ve singapur adası'na çıktılar. japon donanma hava birliği'nden daha az etkili olan japon kara kuvvetleri hava birliği geri çekilmeyi taciz edemedi ve sadece havaalanlarına karşı etkili oldu.

böylece japonlar, malaya'yı 54 günde işgal etmişlerdi. toplam verdikleri zayiat yaklaşık sadece 4.600'dü. halbuki ingilizler çoğunluğu esir olmak üzere yaklaşık 25.000 kişi ve büyük miktarda teçhizat kaybetmişlerdi.

japon işgal birliklerinin kuzeyden güneye 800 kilometre uzunluğundaki malay yarımadası'nı önüne katıp ilerleyen öncü iki tümeni 8 şubat 1942 pazar gecesi, singapur adası'nı anakaradan ayıran dar kanalı geçtiler. japonlar 50 kilometrelik boğazın, genişliği 1 kilometre civarındaki 12 kilometrelik şeridinde karşıya geçtiler. bu bölge avustralya 22. tugayı'na bağlı üç tabur tarafından tutuluyordu.

zırhlı çıkarma araçları taarruz birliklerinin ilk taarruz dalgasını taşıdılar, fakat diğerleri toplanabilen her tür botla taşındılar; hatta bazı japonlar karşıya tüfek ve cephaneleriyle yüzerek geçtiler. bazı çıkarma borları batırıldı, fakat hücum birliklerinin çoğu savunan (düşman) tarafın asla tatmin edici bir şekilde izah edilmeyen başarısızlıklarının yardımıyla emniyet içinde karaya çıktılar. sahil ışıldakları kullanılmadı, muhabere vasıtaları aksadı ya da kullanılmadı ve topçu ateşi planlı savunma ateş perdesini tesis etmede ağır kaldı.

gün ışıdığında 13.000 japon kıyıdaydı ve avustralyalılar iç kısımdaki mevzilere çekilmişlerdi. istilacıların gücü öğleyi bulmadan 20.000'i aşmıştı ve adanın kuzeybatı kısmında derin bir köprübaşı tesis etmişlerdi. daha sonra üçüncü japon tümeni karaya çıkmış ve toplam birlik sayısı 30.000'i epeyce aşmıştı.

adada hemen arkada iki tümen daha vardı, fakat general yamaşita, bunları adadaki harekatta etkili bir şekilde konuşlandırabileceğini düşünmedi. bununla beraber, müteakip günlerde takviye olarak birçok yeni asker sevk etti.

Tomoyuki Yamaşita.

sayısal olarak adada savunan tarafın (ingiliz), özellikle işgalin en çok beklendiği bölge söz konusu olduğunda işgali püskürtmek için yeterince gücü vardı. general percival'ın komutası altında şimdi bile çoğunluğu ingiliz, avustralyalı ve hintlilerden, bazı yerel malayalı ve çinli birliklerden oluşan yaklaşık 85.000 kişilik bir kuvvet vardı. fakat çoğunluğu, özellikle bu amaç için seçilmiş japon taarruz kuvvetiyle boy ölçüşmek için yetersiz eğitime sahipıerdi ve düşman karşısında yoğun ormanlık bölgede ya da kauçuk tarlalarında hareket üstünlüğünü defalarca kaybetmişlerdi. genel olarak sevk ve idare zayıftı.

ingilizlerin hava kuvveti seferin başından bu yana sayıca azdı ve üstün değildi; geri kalan çok az sayıda uçak da son safhada geri çekildi. düşmanın şiddetli ve aralıksız hava saldırıları karşısındaki himaye eksikliği, malay yarımadası'ndan aşağı doğru gerçekleştirilen uzun geri çekilme nedeniyle zaten moralleri bozuk birlikler için daha da moral bozucu oldu.

britanya'daki hükümetin böylesine zorunlu bir hava korumasını temin etmedeki başarısızlığı, churchill ve askeri danışmanlarının gönderdikleri "ne pahasına olursa olsun sonuna kadar savaşılması gerektiği" ile komutanların "ingiliz imparatorluğu'nun şerefi için birlikte ölmeleri gerektiği", "taş üstünde taş bırakmama" ve "birlikleri kurtarma ya da nüfusu esirgeme düşüncesi olmaksızın işgalciye yararı olabilecek her şeyin imhasının yerine getirilmesine" ilişkin emirlerle tamir edilmedi. bütün bunlar bütün bu olanlar boyunca ingiltere'deki yetkililerin bu konularda cehaletini ortaya koymaktadır. malaya seferi ise sadece ingiliz tarafının hatalarından değil, japon ordusu ve yamaşita'nın büyük başarılarının da bir sonucudur.

cephe hattındaki askerin morali arkasında yanan yakıt tanklarından yükselen kara duman bulutlarının görüntüleriyle yükseltilmedi. ne de bunlar onları, ölüme ya da esarete mahkum olduklarını bilmeleri için cesaretlendirdi. bir yıl sonra, hitler'in ne pahasına olursa olsun tunus'un elde tutulacağına ilişkin emrinden sonra afrika'daki dayanıklı, savaş görmüş almanlar bile çok çabuk çöktüler; cepheleri yarıldı ve arkalarında düşmanın hakimiyetindeki deniz uzanıyordu. birlikleri "umutsuz, herhangi bir geri çekilme ve başka imkanın kalmadığı durumlarda kanlarının son damlasına kadar savaşmaya" çağırmak cesaretlerini güçlendirmede nadiren başarılı olan bir unsurdur.

singapur'un sonu 15 şubat'ta, japonların adaya çıkmalarından tam bir hafta sonra geldi

bu süre zarfında ingilizler adanın güney kıyısındaki singapur'un varoşlarına kadar püskürtülmüşlerdi. yiyecek stokları azalıyordu ve su kaynakları her an kesilebilirdi. general percival o akşam beyaz bayrakla japon komutanına teslim olmak istediğini bildirdi. teslim olmak kaçınılmazdı ve askerler ile halka daha iyi muamele edilmesi umuduyla bizzat gitmeyi seçti.

singapur'daki bu yenilgi, yıllardır övünerek söylenmiş olan "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" için ölümcüldü. bununla birlikte japon ordusunun taarruzunun püskürtülmesindeki başarısızlık başlıca neden değildi. singapur'un teslim olması iki ay önce ingilizlerin denizdeki yenilgisinin devamıydı.

ayrıca bu uzun hatalar ve gafletler zincirinin en sonuydu. yeni üssün ve savunma sistemlerinin gelişimi acınacak ölçüde yavaştı. para harcamaktaki siyasi isteksizlik tek fren değildi. bu üssün inşası kararını takip eden yıllarda başbakanlık'ta (whitehall) bu üssü en iyi savunma vasıtaları konusunda şiddetli bir tartışma hüküm sürdü. tartışmaların en şiddetlisi güya bir üçlü grup gibi birleşmesi gereken ingiliz silahlı kuvvetler komitesi'ndeydi. kraliyet hava kuvvetleri komutanı trenchard, uçağın müthiş öneminin üzerinde duruyordu. deniz kuvvetleri komutanı (deniz birinci lordu) beatty ise büyük çaplı topları savunurken, uçağın muharebe gemileri için çok önemli bir tehlike olabileceği fikrini küçümsüyordu. her ikisi de ünlü ve güçlü insanlardı. nitekim operation ten go, prince of wales ve repulse'ın batırılması, pearl harbor ve hatta 44'teki leyte körfezi muharebesi bile denizde geleceğin savaşının büyük toplarda değil, uçaklar ve uçak gemilerinde olduğunu ispatlamıştı. ikinci dünya savaşında pasifik cephesi baz alınarak bu zırhlı-kruvazör muhafazakarlığının sadece japon imparatorluk deniz kuvvetleri'ne özgü olduğu düşünülür. ama hem ingiliz, hem amerikan hem de japon donanması'nda hala 1905 tsushima, 1916 jutland'da olduğu gibi zırhlıların kilit rol oynadığını düşünen "askeri muhafazakar" subaylar vardı.


devam edecek olursak

hükümet karar vermek için deniz birinci lordu beatty ve hava kuvvetleri komutanı'nın görüşleri arasında tereddütte kaldı ve ihtilaf onlar emekli olduktan sonra bile uzun bir süre devam etti. etraflıca düşünüldükten sonra "kıdemli kuvvet- deniz kuvvetleri" ağır bastı. uçaklar değil büyük toplar mevzilendirildi. ama singapur'da nihayet taarruz gelip çattığında, ingiliz top namluların çevrildiği yönden değil, arkadan gelmişti.

1930'larda sorunu inceleyen çeşitli askerler, taarruzun arkadan malay yarımadası'ndan gelebileceğini öne sürmeye başladılar. bu daha mümkündü çünkü, deniz üssü singapur'un kuzey tarafında anakara ile adanın arasındaki darboğazda inşa edilmişti. askerler arasında bu görüşte olan percival, 1936-1937 yıllarında malaya'da kurmay başkanıydı. bu görüş 1938 yılında, malay yarımadası'nın güneyindeki savunma hattı inşaatını başlatan, o dönemdeki komutan general dobbie tarafından onaylandı.

şimdi savaş bakanı olan hore-belisha küçük garnizonun büyütülmesi gerekliliğini hemen takdir etti. çünkü göreve başlarken benimsediği programın ana özelliği imparatorluk savunması'nın kıta avrupası karşısındaki önceliğiydi. almanya ve italya'nın ikisine karşı savaş tehlikesi o kadar büyümüştü ki akdeniz birliklerinin kuvvetlendirilmesi muhakkak ilk önceliğe sahip olmalıydı. ne var ki hore-belisha hindistan hükümetini oradaki garnizonun gücünü üç katına çıkarmak için malaya'ya iki tugay göndermeye ikna etti. savaş öncesi sınırlı kaynaklar nedeniyle daha fazlası neredeyse imkansızdı.

eylül 1939'da savaş patlak verdiğinde, britanya'nın kaynakları çoğalmaya başladı. ancak savaş, o zaman henüz batı ile sınırlı olduğundan, kaynaklarının büyük bölümünün bölgeye tahsis edilmesi doğaldı. fransa çökünce ve italya savaşa girince mayıs ve haziran 1940'taki felaketler meydana geldi. bu dehşet verici krizde ilk ihtiyaç britanya'nın savunmasının inşası ve ikincisi ise akdeniz bölgesinin savunmasının teminiydi. bu iki ihtiyacı aynı anda karşılamak yeterince zordu. aslında churchill'in en cesur ve büyük eylemi britanya'yı işgale karşı emniyete almadan evvel mısır'ın savunmasını güçlendirmek için göze aldığı tehlikelerde görüldü. bu dönemde malaya'ya yapılan yardımı hatalı bulmak haksızlık olacaktır. koşullar gereği gibi dikkate alındığında, garnizonun 1940-1941 kışında altı tugayla takviye edilmesi dikkate değerdir. ne yazık ki daha hayati öneme sahip olan hava gücünde benzer bir artış yoktu.

1940'ın başında, yeni komutan general bond, singapur'un savunmasının bir bütün olarak malaya'nın savunmasına bağlı olduğunu ifade etmişti. bu amaç için en az üç tümenin gerektiğini tahmin etmiş, yanı sıra savunmanın asıl sorumluluğunu kraliyet hava kuvvetleri'nin alması gerektiğini önermişti. ingitlere'deki yetkililer bu görüşlere ilke olarak, ancak önemli bir değişiklikle katıldılar. halbuki malaya'da bulunan komutanlar 500'ü aşkın modern uçağın teşkil ettiği bir kuvvete ihtiyaç olduğunu düşünürlerken, silahlı kuvvetler komitesi yaklaşık 300 uçağın yeterli olacağı kanaatine vardı ve toplam bu miktarın bile 1941'in sonuna dek sağlanamayabileceğini söylediler.

1941 yılı zarfında mevcut modern avcı uçaklarından britanya hava savunmasının ihtiyaç fazlası olan büyük bir bölümü akdeniz bölgesindeki yararsız taarruzi seferler için gönderildi. yılın ikinci yarısında yaklaşık 600 uçak rusya'ya gönderildi. fakat malaya'ya neredeyse hiç uçak gönderilmedi. oraya hiç uzun menzilli bombardıman uçağı gönderilmedi, lakin yüzlercesi açıkça savaşın bu aşamasında boşuna olan, almanya'ya düzenlenen gece bombardımanlarında kullanıldı. malaya'nın savunma ihtiyaçlarının yetersiz ilgi gördüğü aşikardı.

bulmacanın ipucu bizzat churchill'in savaş anılarında mevcuttur. mayıs'ın başında imparatorluk genelkurmay başkanı john dill, başbakana kuzey afrika'da britanya'yı ya da singapur'u tehlikeye sokacak bir vurucu gücün yığınağına devam etmeye karşı olduğunu ileri süren bir rapor verdi.

"mısır'ın kaybının felaket olacağına katılmıyorum. sadece başarılı bir işgal bizim nihai yenilgimiz olur. bu nedenle hayati olan birleşik krallık'tır, mısır değil birleşik krallık'ın savunması en başta gelmelidir. mısır, öncelik sırasında ikinci bile değildir, zira stratejimizde singapur'un güvenliği son çare olarak mısır'dan önce gelmesi kabul edilmiş bir ilkedir. ancak, singapur'un savunması hala standartların oldukça altındadır. savaşta mutlaka riske girilmelidir, ancak bunlar hesap edilmiş riskler olmalıdır. hayati noktaların güvenliğini azaltma hatalarına düşmemeliyiz."

bu rapor churchill'in damarına basmıştı, zira bu onun rommel'e karşı taarruza geçmesine ve kuzey afrika'da kısa sürede kesin bir zafer kazanma rüyasına aykırıydı.

"bu rapora uymak tam anlamıyla savunmaya dönmüş olmak demekti. üstünlüğü ele almak için elde hiçbir şey olmayacaktı."

verdiği cevap sertti:

"singapur'u kaybetmekten ziyade orada toplamış olduğumuz yarım milyonluk ordunun teslim olması ya da imha edilmesiyle birlikte mısır'ın ve nil vadisi'nin kaybını göze almaya hazırlıklı olacağınız sonucunu çıkarttım. bu görüşe katılmıyorum, ve de bu seçeneğin mümkün olduğunu düşünmüyorum. şayet japonlar savaşa girerse, amerika birleşik devletleri büyük bir ihtimalle bizim tarafımızda olacak; ve japonya'nın her halükarda başlangıçta singapur'u kuşatma ihtimali olmayacaktır, çünkü bu onun için kruvazörlerini ve muharebe kruvazörlerini doğu ticaret yollarına dağıtan, bize daha az zararı dokunan, kendisi için çok daha tehlikeli olacak olan bir harekat olacaktır"

churchill'in öfkesiyle imparatorluk genelkurmay başkanı john dill'in iddialarını çarpıttığı aşikardı. bu, mısır'ın savunmasının zayıflatılması sorunu değil, ancak sırf churchill'in candan istediği ve beklentilerini abartmış olduğu taarruzu ertelemek sorunuydu. fiiliyatta kuzey afrika'daki haziran taarruzu fiyasko ile sonuçlandı ve büyük miktardaki ilave takviyelerle kasım'da yenilenen taarruz herhangi kati bir sonuç elde edemedi. churchill'in mareşal dill'e gönderdiği cevap ayrıca singapur tehlikesini ne kadar vahim bir şekilde hatalı hesapladığını açıklığa kavuşturmaktadır. geriye dönüp bakıldığında yaptığı yorum şaşırtıcıdır:

"gördüğüm birçok hükümetin, en yüksek rütbeli bir yetkilinin ağır bir bildirisi karşısında cesareti kırılmış olurdu, ancak benim siyasi meslektaşlarımı ikna etmekte bir sıkıntım olmadı ve elbette deniz ve hava kuvvetleri komutanları tarafından desteklendim. bu nedenle benim görüşlerim etkili oldu ve ortadoğu'ya takviyelerin sevki azalmadan devam etti."

başkan roosevelt, temmuz ayında özel danışmanı harry hopkins'i bu siyasetin akılcılığına ilişkin kuşkularını ve ortadoğu'da "gereğinden fazla çaba gösterilmesi" sonucunda başka yerlerde meydana gelen riskler konusundaki uyarıları aktarmak göreviyle londra'ya gönderdi. amerikalı kara ve deniz kuvvetleri uzmanları bu uyarıyı onayladılar ve singapur'a mısır karşısında öncelik verilmesi gerektiğini ifade ettiler.

bunların hiçbiri, churchill'in görüşünü değiştirmedi. malaya'nın yetersiz savunmalarını takviye etmekteki başarısızlığın sorumluluğu en başta churchill'indi. ve bu kuzey afrika'da erken taarruza kalkışmaktaki ısrarı nedeniyleydi.

singapur'un kaybının ilk stratejik sonuçları felaketti, çünkü hemen akabinde birmanya ve hollanda doğu hint adaları işgal edildi. bu düşman cephesinin farklı iki noktasına aynı anda girişilen ve japonya'yı bir tarafıyla hindistan için, diğer tarafıyla avustralya için yakın tehdit oluşturacak bir hale getiren harekattı. singapur'un, japonya'nın tükenmişlikten ve atom bombası şoku neticesinde nihai olarak çökmesi sonucunda, kurtarılmasından evvel muazzam kayıplara neden olan yaklaşık dört savaş yılı geçti.

General Arthur Percival ve heyeti, beyaz bayrak altında teslim olma şartlarını görüşmek üzere bir Japon asker eşliğinde hareket ediyor. (15 Şubat 1942)

fakat, singapur'un ilk önce düşmesinin uzun ve kapsamlı sonuçlarının tamiri mümkün değildi. singapur, batılı güçlerin uzak doğu'daki görkemli bir güç simgesiydi, çünkü bu güç ingiliz deniz gücü tarafından tesis edilmiş ve uzun süre devam ettirilmişti. birinci dünya savaşı'ndan bu yana singapur'da büyük bir deniz üssü oluşturulması üzerinde o kadar durulmuştu ki, sembolik değeri stratejik değerini aşar hale bile gelmişti. 1942 şubatı'nda çok kolay bir şekilde ele geçirilmesi, britanya ve avrupa'nın asya'daki saygınlığı için mahvediciydi.

geciken hiçbir yeniden ele geçirme bu izienimi silemezdi. beyaz adam, büyüsünün aksinin kanıtlanmasıyla egemenliğini kaybetmişti. beyaz adamın zayıflığının fark edilmesi savaş sonrasında avrupa'nın hakimiyetine ya da davetsiz müdahalelerine karşı asya'daki isyanları besledi ve cesaretlendirdi.